Haberler

Sivas Olayları Sanık Yakınlarından Dönemin Yöneticilerine Suç Duyurusu

Abone Ol

Sivas Olayları davasında çeşitli cezalara çarptırılan sanık yakınları, Devlet Denetleme Kurulu(DDK) tarafından olaylara ilişkin hazırlanan rapor doğrultusunda dönemin mülki amir ve yöneticileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

Sivas Olayları davasında çeşitli cezalara çarptırılan sanık yakınları, Devlet Denetleme Kurulu(DDK) tarafından olaylara ilişkin hazırlanan rapor doğrultusunda dönemin mülki amir ve yöneticileri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

2 Temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal etkinlikleri için kente gelen konukların kaldığı Madımak Oteli'nin ateşe verilmesi sonucu çıkan olaylarda 35 aydın, 2 otel görevlisi ve 2 gösterici olmak üzere 37 kişi yaşamını yitirmişti. Olayın ardından başlatılan soruşturma kapsamında bir çok kişi yargılanırken, bu kişiler çeşitli cezalara çarptırılmıştı. Geçen yıl eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talebi doğrultusunda DDK Sivas Olayları ile ilgili ayrıntılı bir rapor hazırladı. Tartışılan raporda, dönemin yöneticilerinin görevlerini tam olarak yerine getirmemelerinin olayların büyümesinde etken olduğuna da dikkat çekildi. Bu rapor doğrultusunda bir araya gelen Sivas Olayları sanıkları yakınlarındanoluşan 15 kişi bugün Sivas Adliyesi'ne giderek, dönemin yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Olayın ardından yargılanarak ömür boyu hapis cezasına çarptırılan sanıklardan Cafer Soykök'ün oğlu Mehmet Soykök sanık aileleri adına açıklama yaptı. Olayın ardından 22 yıl geçmesine rağmen asıl faillerin yakalanamadığını iddia eden Soykök, suçlu olmadıkları halde cezaevinde yatanlar olduğunu söyledi. DDK'nın 23 Mart'ta yayınladığı raporun işleme konulmasını istediklerini belirten Soykök, olayların yaşandığı dönemin mülki amir ve yöneticilerinin hiç bir işlem yapmamasından dolayı şikayetçi olduklarını söyledi. Soykök, olaylarda yöneticilerin ihmallerinden örnekler vererek, "Uzunca bir süre otelin önündeki kalabalığın dağıtılması ya da otelde kalanların boşaltılmasına yönelik herhangi bir tedbire başvurulmamıştır, 500 civarında polis ve jandarmadan oluşan güvenlik görevlisi ile yangından önce görevlendirilen ilave 370 kişilik askeri personel, kalabalıkları soğutmaya ve dağıtmaya veya otelde kalanların tahliyesine yönelik herhangi bir faaliyette kullanılmamıştır" diye konuştu. Soykök, otel önünde bekleyen kalabalığa her türlü eylemi yapma imkanı tanındığına da dikkat çekerek şöyle dedi:

"Olaylara ilişkin risk ve tehdit belirlemesinin yanlış yapılması ve buna bağlı olarak güvenlik unsurlarının edilgen müdahale içerisine girmesi, bir yandan kalabalığın artması ve kabarmasına diğer yandan da güvenlik unsurlarının caydırıcılığının aşınmasına neden olmuştur. Böylece, uzun süre otelin önünde bekletilen kalabalığa adeta her türlü eylemi yapma imkanı verilmiş ve kalabalıkça tüm protesto eylem ve söylemlerinin tüketilmesine ve nihayetinde otel önündeki aracın yakılmasına kadar gidecek bir ortam yaratılmıştır. Otelde bulunanlardan bir kısmı yangından kısa bir süre önce tehlikeyi görerek otelden çeşitli yöntemlerle ayrılmışlardır. Ancak, idare tarafından cılız bir biçimde otelden ayrılmaya yönelik ikna çabaları dışında zorunlu tahliye seçeneği düşünülmemiştir. Otelde kalanlar adına karar verenler tarafından da otelde kalmanın daha güvenli olduğu ve oteli terk etmenin mevzii kaybetmek ve irticaya geçit vermek olarak telakki edildiği için ısrarla otelde kalınmaya devam edilmiştir"

'OTOPSİLERDE FARKLI YÖNTEMLER KULLANILDI'

Olayların büyümesine ve eylemlerin yoğunlaşmasına rağmen sağlık birimlerinin alarm durumuna geçilmediğine dikkat çeken Soykök şunları söyledi:

"Valiliğe ve katılımcı profiline yönelik olarak ciddi protestoların yaşanmasına ve tehlikenin oluşumuna rağmen, otelin taşlanması ve akabinde otelin önündeki araçların yakılması girişimleri sırasında dahi sağlık teşkilatı alarm durumuna geçirilmemiştir. Bu nedenle, dumandan etkilenenlere yönelik olay yerinde acil müdahalede bulunulamamış veya derhal sağlık kuruluşlarına sevkleri sağlanamamıştır. Ölü muayene ve otopsi işlemleri dönemin mevzuatı ve bilimsel standartlarına uygun olarak yapılmamıştır. Öyle ki, cesetler üzerinde istikrarlı olmayan farklı farklı yöntemler kullanılmak suretiyle otopsi işlemleri gerçekleştirilmiştir. Bazı cesetlerde sadece ölü muayenesi ile yetinilmiş, bazılarında klasik otopsi işlemi yapılmış, diğerlerinde ise klasik otopsi yanında kan örnekleri alınarak Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'na görüş sorulmuştur."

HİÇBİR YÖNETİCİ CEZA ALMADI'

Olaylar sonrası delillerin toplanması ve muhafazasında da eksiklikler bulunduğunu belirten Soykök şöyle dedi:

"Suçun tipini ve vasfını doğrudan etkileyen; bir kısım sloganların eklenmiş olması ve Kongre Müzesi önündeki Atatürk büstünün sökülerek tahrip edilmesinin faillerinin netleştirilmeden yargılananların yaptığına karar verilmesi gibi yargı süreçlerinde eksiklikler, hatalar oluşmuştur. Soruşturma ve yargılamalar esnasında, bazı yargı mensuplarınca 'Düşünce Örneği' yazısının ilgili mahkemelere gönderilmesi suretiyle yargılama yeri ve görevli mahkeme ile suç vasfını değiştirmeye yönelik yargılamaya müdahale niteliği taşıyan bazı hususlar vuku bulmuştur. Sivas olaylarında ortaya çıkan kamu yönetimi zafiyetleri ve hizmet kusurlarına yönelik ilgili kamu görevlileri hakkında etkin bir adli ve idari soruşturma ve yaptırım kapasitesi oluşmamıştır. Olaylarla ilgili olarak adli takibata maruz kalan kamu görevlilerinin fiilleri sadece, belediye görevlileri tarafından işlendiği iddia edilen, kalabalığın engellemesi ve güvenlik kuvvetlerinin engellemeleri bertaraf edememesi sonucu kalabalık içerisinde sıkışan itfaiyenin etkin kullanılmaması (göstericilere tazyikli su sıkılamaması) ile otele atılan taşların aylar önce yapılan ihale süreciyle ilgili olarak tespit edilen usulsüzlüğe yönelik fiillerdir. Özetle, 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olay ve ağır ihmaller zincirinde; ilin emniyet, asayiş ve genel yönetiminden sorumlu tek bir kamu görevlisi bile herhangi bir adli takibata maruz kalmadığı gibi, en hafif bir disiplin cezası bile almamıştır. Bunun aksine içeride yatan sanıkların aleyhlerine çelişkili şahitlikler yapılmıştır."

"2 KİŞİNİN FAİLLERİ TESPİT EDİLMEDİ"

Mehmet Soykök, DDK raporunda olayda ölenlerden 8 kişinin kesin ölüm nedeni hakkında bir belirsizlik olduğunun da belirtildiğini ifade ederek şöyle konuştu:

"Otelde öldürülen 35 kişi dışında 2 kişi daha hayatını kaybetmiştir. Söz konusu 2 kişi güvenlik görevlilerince göstericilerin dağıtılması sırasında ateşli silahla vurularak öldürülmüştür. Söz konusu olayın faillerinin tespitine yönelik herhangi bir adli süreç işletilmemiştir."

Sanık yakınları açıklamanın ardından hazırladıkları dilekçeyi Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdi. Ayrıca 2 Temmuz 1993 yılında çekilen bazı görüntüler basına dağıtıldı. Görüntülerde Atatürk Kültür Merkezi önünde, Pir Sultan Abdal heykelini taşlayan gruba yönelik polis müdürünün 'Müdahale etmeyin' yönünde anonsu olduğu iddia edilirken, otel önündeki aracın yakılması ve grubun dağıtılması ile yaralanan bir kişinin açıklamaları da görüntüler arasında yer aldı.

Olayların yaşandığı 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Valisi olarak Ahmet Karabilgin, Emniyet Müdürü olarak Doğukan Öner ve Belediye Başkanı olarak da Temel Karamollaoğlu görev yapıyordu.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Cumhuriyet Başsavcılığı Pir Sultan Abdal Sivas Adliyesi Abdullah Gül Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title