"Batı Karadeniz'in Efes'inin" görkemli yapısı gün yüzüne çıkıyor
Batı Karadeniz'in en eski yerleşim yeri olarak bilinen Düzce'deki Prusias ad Hypium Antik Kenti'nde, yürütülen kazı çalışmalarının 12 aya çıkarılması bölgede çalışmalarını yoğunlaştıran arkeologları heyecanlandırıyor.
Batı Karadeniz'in en eski yerleşim yeri olarak bilinen Düzce'deki Prusias ad Hypium Antik Kenti'nde, yürütülen kazı çalışmalarının 12 aya çıkarılması bölgede çalışmalarını yoğunlaştıran arkeologları heyecanlandırıyor.
Halk arasında "40 basamaklar" olarak bilinen Konuralp'teki antik tiyatroda Kültür ve Turizm Bakanlığının aldığı kararla 12 aya çıkarılan kazı çalışmaları, Düzce İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konuralp Müzesi Kazı Başkanlığında, Düzce Üniversitesi (DÜ) Bilimsel Danışmanlığı ve Düzce Belediyesinin destekleriyle sürüyor.
Zamanla üzerine yeni yapılar inşa edilen fakat toprak altı zenginliği bozulmayan antik tiyatroda yürütülen kazı çalışmalarında görev alan arkeologlar, ortaya çıkarılacak buluntuların tarihlendirilmesi için yoğun çaba harcıyor.
Kazı Bilimsel Danışmanı DÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Emre Okan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antik tiyatronun bulunduğu bölgenin çok büyük bir kentin, küçük parçası olduğunu söyledi.
Okan, antik tiyatronun kurulduğu kentin geniş bir alana yayıldığını ifade ederek, bölgenin Helenistik dönemde Bithynia Kralı 1. Prusias zamanında krallığa katıldığını, en parlak zamanını ise M.Ö. 2'nci yüzyılda Roma İmparatorluğu döneminde geçirdiğini anlattı.
Tiyatronun antik kentten kalan tek görkemli yapı olduğunu belirten Okan, "Bize aslında antik kentin tam anlamıyla ihtişamını gösteren tek yapı burası. Bizim için önemi buradan geliyor. Burada yapılan her türlü kazı ve çalışma bize gerek tiyatro gerekse de tiyatronun kullanımından sonraki evreye ait işlevlerini göstermesi açısından önem arz ediyor." diye konuştu.
- "Yapılacak kazılar sadece tiyatroya yönelik olmayacak"
Tiyatronun M.S. 4'üncü yüzyılın sonuna kadar kullanıldığını anlatan Okan, şöyle devam etti:
"4. yüzyıldan sonra elde ettiğimiz buluntulardan yola çıkarak burayı bir atölye sahası, iş sahası, sanayi sitesi gibi düşünmek lazım. O şekilde kullanıldığı yönünde bazı bulgularımız var. Yapılacak kazılar sadece tiyatroya yönelik olmayacak. Tiyatro sonrası geç antik çağa ait buluntuların da ayrıca değerlendirildiği çalışmalar olacak. Yayın aşaması olacak. 12 aylık kazı, hem arazi çalışmasına hem de ondan sonra yapılacak yayın çalışmasının öncesinde ofis ortamına ciddi katkı sağlayacak. Bu anlamda aslında iyi oldu."
- "Çıkacak olan en ufak bir sikke, bir tabakanın tarihlenmesini sağlıyor"
Bölgenin nehirler vasıtasıyla Karadeniz ticaretinde yer alan bir kent olduğunu dile getiren Okan, şunları kaydetti:
"Arkeologlar için biz kocaman bir mimariyi kazıyoruz. Bizim için heyecan yaratan sadece mimarinin kendisi değil, mimariye ait çıkacak olan en ufak bir buluntu bile bir arkeoloğun heyecanlanmasına, mutlu olmasına yeter. Biz mimariyi görüyoruz fakat bize mimariyle ilgili detaylar veriyor. Çıkacak olan en ufak bir sikke, bir tabakanın tarihlenmesini sağlıyor. Bir seramik parçası ya da küçük bir duvar buluntusu buradaki tiyatroyla beraber tiyatrodan sonrasındaki yerleşim alanındaki bilgileri bize veriyor. Buranın işlevini aydınlatmaya yarıyor. O yüzden bizim için her buluntu çok kıymetli. Her buluntu çok değerli. O yüzden biz arkeolog olarak büyük ya da küçük buluntu ayrımı yapmıyoruz, yapamayız. Bizim için her şey değerli. En büyük buluntudan en küçük buluntuya kadar olabildiğince özenle ortaya çıkarıp, olabildiğince özenle yorumlamaya çalışıyoruz."
Okan, tiyatronun yapısıyla tüm Anadolu içinde bu kadar sağlam kalan ender tiyatrolardan biri olduğunu sözlerine ekledi.