İtalyan kadın arkeolog yarım asırdır Anadolu'nun tarihi değerlerini keşfetmek için çalışıyor
İtalya'dan 1968 yılında geldiği Türkiye'de birçok arkeolojik kazıya katılan, Mersin'deki Yumuktepe Höyüğü'nde de 28 yıldır kazı başkanlığı yapan 76 yaşındaki Prof. Dr. Isabella Caneva, yaşamının yarım asırlık kısmını, Anadolu'nun gizemli tarihi değerlerini ortaya çıkarmak için geçirdi.
İtalya'dan 1968 yılında geldiği Türkiye'de birçok arkeolojik kazıya katılan, Mersin'deki Yumuktepe Höyüğü'nde de 28 yıldır kazı başkanlığı yapan 76 yaşındaki Prof. Dr. Isabella Caneva, yaşamının yarım asırlık kısmını, Anadolu'nun gizemli tarihi değerlerini ortaya çıkarmak için geçirdi.
İtalya'nın Lecce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Caneva, evliliğinin ardından 53 yıl önce turist olarak Türkiye'ye geldi. Anadolu coğrafyasının tarihine ve doğasına ilgi duyan Caneva, ülkeyi keşfetmeye karar verdikten sonra Malatya'daki Arslantepe Höyüğü'ndeki arkeolojik kazılarda görev almaya başladı. Höyükte uzun yıllar çalışan İtalyan arkeolog, buranın ardından Neolitik Dönem'in izlerini taşıyan Diyarbakır'daki Çayönü Höyüğü'ndeki çalışmalara da katıldı.
Caneva, yurt genelindeki birçok ören yerindeki kazılarda yer aldıktan sonra bir sempozyumda tanıştığı meslektaşı Prof. Dr. Veli Sevin'in daveti üzerine 1993 yılında geldiği Mersin'deki Yumuktepe Höyüğü'nden bir daha kopamadı.
Milattan önce 7 binli yıllara uzanan geçmişiyle Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olarak öne çıkan, çok sayıda uygarlığın izlerini taşıdığı için de "Medeniyetler Beşiği" olarak da anılan höyüğün kazı başkanlığını üstlenen Caneva, buradaki arkeolojik çalışmaları tam 28 yıldır sürdürüyor.
"Çapayı elimize alıp ilk kez vurduğumuzda çok heyecanlandım"
Caneva, AA muhabirine, üniversite öğrenciliği yıllarında hikayesini ve tarihi okuduğu Yumuktepe'de çalışmanın hayalini kurduğunu belirterek, "Yumuktepe'ye ilk geldiğimde çok heyecanlandım. Burası, yerleşim yeri olan çok meşhur bir sit alanı. Üniversitede okumuştum. Buraya geldiğimizde, elimize çapayı alıp ilk kez vurduğumuzda çok heyecanlandım. Hayatımdaki çok önemli ve güzel bir andı benim için." dedi.
Mersin'in geçmişte daha yeşil bir kent olduğunu söyleyen Caneva, "Mersin'e ilk geldiğimde 2 katlı küçük evler vardı. Sokaklarda limon ve portakal ağaçları, bahçeler vardı. Kent çok yeşildi. Şimdi çok yeşil kalmadı, küçük evlerin yerini apartmanlar aldı. Tabii ki modern bir şehir böyle oluyor, anlıyorum ama eskiden daha güzeldi." ifadesini kullandı.
Caneva, ömrünün önemli bir kısmını Yumuktepe'de geçirdiğini anlatarak, "Burada çok arkadaşım oldu. Bir aile gibi olduk. Ben ve işçiler yaşlandı. İlk zamanların işçilerinin, oğullarıyla, kızlarıyla, belki de torunlarıyla çalışıyoruz." diye konuştu.
Höyüğün 9 bin yıllık tarihinde çok sayıda uygarlığı ağırladığını, Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Bizans dönemlerinden izler taşıdığını aktaran Caneva, şunları kaydetti:
"Yeni nesilde arkeologlar genelde eserler çıkarmaya çalışır. Tabii ki tüm eserler bizler için kıymetli. Ama bizler gibi eski arkeologlar için daha önemli olan şey toplumun nasıl organize edildiğini ve dominant aileler ile halk arasındaki ilişkiyi çözmek. Biz burada daha çok evlere bakıyoruz. Evler, ekonomi nasıldı, tarım hangi türlü yapılıyordu, hangi tür çanak, çömlek kullanıldı, kaç tabak, kase, tencere vardı bunlara bakıyoruz. Burada en alttaki Neolitik, Kalkolitik ve Tunç dönemleri var. Tepenin zirvesinde ise Bizans döneminin kalıntılarında çalışıyoruz. Höyüğün en önemli özelliği, çok uzun süre yerleşim yeri olarak kullanılması. Burada yerleşim Milattan Önce 7 bin yılında, yani Neolitik Dönem'de başladı. Kesintisiz şekilde de 14. yüzyıla kadar devam etti. Bu, birçok medeniyetin izlerinin burada olduğunu gösteriyor."
"Türkiye'yi hep iş için gezdim artık turist olarak gezmek istiyorum"
Prof. Dr. Caneva, höyükteki kazı sürecinde çıkan bilimsel yayınların yanı sıra kendi hikayesini de yazmak istediğini dile getirerek, "Her dönem için bir kitap daha çıkacak. Sonrasında başka bir kitap hazırlamak istiyorum. Bu kitapta hikayemi, kazının nasıl geçtiğini, işçilerle konuşmalarımı, tartışmalarımızı yazacağım. Burada herkes bir şey söyledi, birisi, 'Benim köyümde de kerpiç evler böyleydi.' derdi. Bu kitap bilimsel değil bir hayat arkeolojisi olacak." dedi.
Kazı başkanlığından bu sezon emekli olmayı planladığını anlatan Caneva, gelecek yıllardaki planlarını şöyle anlattı:
"Bu yıl benim başkanlığımdaki son kazı olacak. Artık serbest olacağım, Türkiye'yi gezeceğim. Türkiye'yi hep iş için gezdim artık turist olarak gezmek istiyorum ama burayı da bırakmayacağım. Kazının bir ekip üyesi olarak birkaç yıl daha geleceğim. Sonrasında başkalarına, gençlere bırakmak lazım. Şimdiye kadar nerede iş varsa orayı bildim. Doğu Anadolu'yu, Karadeniz'i hiç bilmiyorum. Batıdaki turistik yerlere gitmedim. Oralara gitmek, biraz yaşamak, Türkiye'de yaşamak istiyorum. Mesela İstanbul çok tarihi bir yer. Türkiye, eski Anadolu, Osmanlı ve önceki dönemlerin hepsi İstanbul'da görülebiliyor. Çok güzel bir yer."
Caneva, en büyük hayallerinden birinin Yumuktepe'nin "arkeopark" olarak hizmete açılması olduğunu vurgulayarak, "Yumuktepe'nin arkeopark olması için proje hazırlandı, onaylandı, hayata da geçecek. Tabii ki benim gelmem, yardım etmem lazım. Memnuniyetle de yapacağım. Bu çok güzel bir şey. Burada uzun yıllar kazı yaptık ama kimse bilmiyor, biz biliyoruz. Kitap çıkıyor ama kim okuyor? Ama arkeopark olacağı zaman turistler, arkadaşlarımız, hocalar gelecek. Çok güzel bir şey olacak ve tam istediğim şey gerçekleşecek." değerlendirmesinde bulundu.