Manisa'nın saklı hazinesi Darkale ziyaretçilerini bekliyor
Kömür denince ilk akla gelen merkezlerden Soma'da 2000 yılı aşan tarihi, Osmanlı mimarisine sahip evleri ve yaşatılan gelenekleriyle Darkale köyü, turizmde hak ettiği yere gelmek istiyor.
MURAT KAYGUSUZER - Kömür denince ilk akla gelen merkezlerden Soma'da 2000 yılı aşan tarihi, Osmanlı mimarisine sahip evleri ve yaşatılan gelenekleriyle Darkale köyü, turizmde hak ettiği yere gelmek istiyor.
İlçe merkezine 3 kilometre uzaklıkta derin bir vadinin içine saklanmış 800 haneli Darkale'nin tarihi, MÖ 200'lü yıllarda hüküm süren Bergama Krallığı'na kadar uzanıyor. Bizans döneminde de önemli yerleşim birimlerinden olan Darkale, tarihte deri işleme kültürü sayesinde edindiği zenginliği 1876 yılında Osmanlı'nın ilk linyit ocaklarından birinin açılması sayesinde madencilikle sürdürdü.
Zaman içinde Soma'nın ön plana çıkmasıyla nüfusu giderek azalan Darkale; Beypazarı, Safranbolu, Kula evleri gibi klasik Osmanlı mimarisinin örneği yapıları, dar sokakları ve doğal güzellikleriyle beğeni topluyor. Geleneklerini kurdukları halk oyunları ekibiyle yaşatmaya çalışan yöre halkı, tarihi yapıları korumak ve yaşatmak için mücadele veriyor.
Turizm için aranan hemen tüm özellikleri bünyesinde barındıran köy; yürüyüş, bisiklet, kaya tırmanışı ve fotoğraf meraklılarına birçok güzel imkan sunuyor. Darkale'nin Truva-Bergama-Efes hattında yeni bir destinasyon olarak değerlendirilmesi için çalışma yürütülüyor.
Soma Darkale Doğa Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Mustafa Küçükkayapalı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhuriyet dönemine kadar önemli bir ticaret kazası olan Darkale'nin geçmişte deri çizme ve zeytin üretimiyle bilindiğini, kömürle birlikte madenci kasabasına dönüştüğünü anlattı. Köyün Türkiye'nin ilk linyit kömürü madeni işletmelerinden birine ev sahipliği yaptığını, 1914 yılında açılan bu ocaktan kömürün kadınlar tarafından çıkarılmasıyla da ün saldığını aktaran Küçükkayapalı, "Soma'da linyitin bulunuşu resmi kayıtlara göre 1860'lı yıllarda. İlk linyit işletmesi ise 1912-1918 yılları arasında bizim Karderesi dediğimiz mevkide bu köyde açılmıştır." dedi.
Evlerin restore edilmesi isteniyor
Küçükkayapalı, köydeki özgün mimariye sahip pek çok evin yıkıldığına, bazılarının da yıkılmak üzere olduğuna dikkati çekerek şunları söyledi:
"1930'lu yıllarda bine yakın kişinin yaşadığı köyün nüfusu, göç nedeniyle bugün 100-110 civarına geriledi. Köyümüz tarihin acımasızlığı içinde yok olmasın istiyoruz. Bu köyün yok olmaması için uğraşacağız ancak bu konuda biz devletimizin yardımını ve desteğini bekliyoruz. Daha önce köydeki evlerin ayağa kaldırılması için bir proje başlatıldı ancak yarım kaldı. Köyümüz SİT alanı olduğunu için bizim dernek, köylü olarak tek başımıza yapabileceğimiz fazla bir şey yok."
Köyün dar sokakları, özgün mimarisi ile ziyaretçilerin ilgisini çektiğini, bir konaklama tesisi yapılması için çalışma yaptıklarını anlatan Küçükkayapalı, "Ayrıca tur operatörleriyle, çeşitli derneklerle görüşüp vatandaşlarımızın buraya gelmesini istiyoruz. Burası önemli turistik merkezlerin geçiş noktası üzerinde bulunuyor." ifadelerini kullandı.
Küçükkayapalı, dağların arasında kalmasının köyü korunaklı bir yer yaptığını dile getirerek "Burasının Bergama Krallığı'nın sayfiye yeri olduğunu biliyoruz. Bergama Krallığı'ndan, Roma'dan, Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalan muazzam yapılar, taşlar, mezar taşları var" diye konuştu.
"Fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez bir yer"
Son dönemde köyün turizm destinasyonu olma yolunda ilerlediğine dikkati çeken Küçükkayapalı, şöyle devam etti:
"Dernekler, bisikletçiler, fotoğrafçılar ve doğa yürüyüşü yapan kulüpler, buraya düzenledikleri turlarla geliyorlar. Köyün dar sokakları güzel bir fotoğraf sahnesi sunduğu için burayı tercih ediyorlar. Fotoğraf tutkunları için vazgeçilmez bir yer. Biz bu misafirlerimizin artmasını istiyoruz. Bu yıl Japonlar ve İngilizler geldi. İngilizler, mimari özellikleri incelemek için burada çalışma yaptı. Bunun yanı sıra yakın coğrafyadan ziyaretçilerimiz de oluyor."
Tarihi köyü ziyaret eden öğretmen Yelda Çam da gezmeyi ve keşfetmeyi çok sevdiğini, Soma'ya atandıktan sonra Darkaleyi keşfettiğini ve sık sık köye geldiğini ve Türkiye'nin dört bir yanından arkadaşlarını buraya davet ettiğini dile getirdi. Çam, "Buranın araştırmasını yaptığımda milattan öncesine dayanan bir tarihi olduğunu öğrendim. Geldim ve burayı çok esrarengiz buldum. Beni çok etkiledi, büyülendim, bütün sokaklarına girdim, bütün evlerin fotoğrafını çektim. Çok fazla gezgin arkadaşım var. Onlara burayı anlatıyorum. Ben de İzmirliyim, İzmir'den arkadaşlarım sadece Darkale'yi görmek için buraya geliyor. Onlara rehberlik yapıp burayı gezdiriyorum." diye konuştu.
Köy sakinlerinden Ayşe Öz ise köyün artık eskisi gibi canlı olmadığını aktararak "Eskiden tarihi evlerimizde düğünlerimiz, cemiyetlerimiz çok güzel olurdu. Şimdi gençler kalmadı, o eski düğünler olmuyor. Şimdi bunlar yok artık." diye konuştu.
Soma Doğa Sporları (SODOS) Başkan Mustafa Alioğlu da Darkale'yi tanıtmak için bölgeye doğa yürüyüş düzenlediklerine işaret ederek "Burası, doğa ve kültür turizmi, foto safari için çok uygun bir köy. Hafta sonları en az birkaç grup buraya geliyor. Bu gruplar genelde, İzmir, Manisa, Uşak, Balıkesir ve Bursa'dan geliyor. Ayrıca kaya tırmanışı için gelenler de var." ifadelerini kullandı.