Mektupların İçinde Ne Hikayeler Gizli
Mektuplar samimi duyguların aktarım aracı olarak, yazıldığı döneme tanıklık eder. Hikayeci Mustafa Kutlu’nun gönderdiği mektupları yıllar sonra yeniden okurken, nasıl pek çok olaya ışık tuttuğuna tanıklık ettim.
Mektuplar insanlığımızla baş başa kaldığımız içten duygularımızın ikili tutanaklarıdır. İki kişiden biri yazan, diğer muhataptır ve iki kişinin gizini sırlar. Mektuplarda, iki kişi arasındaki gerçekler paylaşılır, orada dertleşilir, bir iç döküşle hesapsız, samimi irticalen yol alınır. Bir mahremiyet ikinci kişiye emanet edilir. Sansürsüz bir kişilik satırlara yansır. İçten, sahih, sansürsüz olmalarıyla pek çok olayın, gizin gerçek yüzlerini içlerinde barındırırlar. Bu anlamda geçmişe ilişkin pek çok bilgiyi, hatırayı belgelerler. ÇüAslolan bu iki kişi arasında kalmasıdır. Ancak bazı durumlarda mektuplar, yaşananlara ışık tutacak, kimi gerçekleri ortaya çıkaracak ve muhataplarını zor durumda bırakmayacaksa kamuyla paylaşılabilir. Burada mekktupların kişisel boyutu aşan işlevleri olduğu açıktır.
Aman bu gençlere dikkat!
Geçenlerde Mustafa Kutlu’nun gönderdiği mektupları yıllar sonra yeniden okurken, nasıl pek çok olaya ışık tuttuğuna tanıklık ettim. İçinde ne çok gerçeği taşıyor, şimdi bile pek çok olaya ışık tutuyor, tanıklık ediyor. Kutlu’yla Dergâh dergisinin editörü olarak yeni sayılarda yer alacak yazıları, dönemin edebiyat ortamını tartışmışız. Özel yazışmalarımız bir yana, Kutlu’nun kimi yazarlar için epey emek verdiği görülüyor. Onları konuşmamızı, desteklememizi istiyor. 1991, 1996 yılları.. Cihan Aktaş, Fatma Barbarosoğlu yeni kitaplar çıkarmışlar, daha işin başındalar. Mesela, “Cihan (Aktaş) bu yolda gayretli, mesafe alan, ilgiye değer bir arkadaş” diyor; bir mektupta da Fatma Barbarosoğlu’nun kitabından söz ediyor. Diğerinde de ikisinden birden söz ediyor. Anlaşılan Mustafa Kutlu, Cihan Aktaş ve Fatma Barbarosoğlu yeni yazmaya başladığı dönemde onlar için epey gayret göstermiş. Aktaş ve Barbarosoğlu’nu keşfetmiş ve onların yolunu açmak için işin başındaki bu yazarları 18 yıl önce haklarında yazı yazdırmak, gündeme getirmek için çabalıyor. Kimbilir belki de bu yaptıklarından Aktaş ve Barbarosoğlu’nun hiç haberi yok. Kutlu pek çok yazar için yazılar yazdırıyor, orta sayfa sohbetleri yapıyor onları geleceğe hazırlıyor. Ne güzel bir editör tavrı. Tüm mektuplarda umut bağladığı yazarları desteklememiz gerektiğini belirtiyor.
Geçen aylarda Osman Sınav onun “Uzun Hikâye” adlı kitabını filme çekmiş epey de ilgi görmüş, tartışılmıştı. Bu mektuplara bakıldığında Mustafa Kutlu’nun, Osman Sınav için de çaba gösterdiği görülüyor. Kutlu 5 Ağustos 1991 tarihli mektubunda şöyle bir soru soruyor mesela: “Yahu şu bizim film ne oldu?” O gün sıradan bir cümle olarak gözüken bu cümle şimdiden bakıldığında o kadar önemli bir cümle ki. Çünkü bir hikâyesi var. Bu cümlenin hikâyesi şöyle: Bir film çekimi için Kutlu’dan bir senaryo istemiş, yönetmeni de belirlemiştik. Nasılsa işveren konumundaydım. Kutlu da bizim teklif ettiğimiz yönetmene karşı çıkıp şöyle demişti: “Genç bir arkadaş var, tanınmış biri değil ama yetenekli biri, benim ‘Kapıları Açmak’ adlı hikâyemi aldı. O senaryoyu bu genç arkadaş çeksin.” Ben de “Abi bu ciddi bir para, kumar oynamayalım” dedim. Kutlu “yok” dedi, “bu genç arkadaş becerir bu işi.” “Adı ne?” dedim. “Osman Sınav” dedi. Sınav Ankara’ya geldi, görüştük. “Başrolde Mehmet Aslantuğ oynayacak” dedi. “Peki” dedim.
Sınav’a ‘Kapıları Açmak’
“Kapıları Açmak” 1992 Altın Portakal Film Festivalinde başrol oyuncusu Mehmet Aslantuğ’a altın portakal ödülü kazandırırken, film de en iyi üçüncü film oldu. Yılın 1992 olduğu düşünülürse, bu Osman Sınav için bir çıkış filmi oldu. Mehmet Aslantuğ için de… “Kapıları Açmak” bir bakıma onlara “kapıları açmış” oldu. Kısaca her şeyin bir hikâyesi var. İşte Kutlu’nun yukarıda mektupta sorduğu: “Yahu şu bizim film ne oldu?” sorusunun hikâyesi bu.
Herkes Sınav’ın “Uzun Hikâye”yi filme çekerek Kutlu’ya destek olduğunu konuştu. Oysa işin bir de bu yönü var. Kimse işin bu yönünü bilmiyor çünkü. Bazı gerçekler mektuplarda gizli. Bu nedenle zaman zaman dönüp mektuplara bakmak ve hikâyeleri hatırlamak gerek.