Nevşin Mengü'nün Önsözüyle, Bir Suudi Kadının Uyanışı!
Suudi Arabistan'da bir Facebook etkinliği olarak başlayıp tüm dünyada yankı bulan Women2Drive'ın cesur sürücüsü Manal Al-Sharif'in hayatını değiştiren, kendinde yola çıkma cesaretini bulması oldu… Ne pahasına olursa olsun!
"Temsil ettikleri ruhsal ya da zihinsel acı, yaralanma anında oluşan fiziksel acıdan daha büyük olduğu için saklamak isteyebileceğimiz bazı izler vardır. Bir de aynaya her bakışımızda görmek istediğimiz yaralar... Onlar, geçmişimizden kalan değerli yadigârlardır. Benim yaralarım, onların oluşmasına sebep veren şeylerden daha güçlü olduğumu öğretti bana. Yüzümdeki yara izlerine her baktığımda, çocuklarımın bağırılmaktan, azarlanmaktan ve ihmalkârlıktan uzak, sevgi ve cesaretle dolu, mutlu bir yaşama sahip olmaları için yeni bir kararlılık hissederim."
–Manal Al-Sharif
Manal Al-Sharif, 1979 yılında Mekke'de doğdu. Mazbut bir aile ve dini baskının iliklere kadar hissedildiği bir toplumda büyüdü. Suudi Arabistan'da doğmuş bir kadın olmanın negatif etkilerini çocukluğundan yetişkinliğine dek hissetti. Erkek haminin yanında bulunmaması durumda, ölümün eşiğindeyken ambulans çağıramayan ya da doğum yapmak için hastaneye gidemeyen ve bu dayatmalar nedeniyle ölen kadınlarla çevreliydi hayatı.
Bir noktaya dek bütün bunları ve hatta daha fazlasını benimsemiş, yaşadıklarını dünya standardı saymıştı. Ancak iş hayatına atıldığında kendini bambaşka bir atmosferde buldu ve uyanış süreci başladı: Suudi Arabistan'da kadınlar genital sakatlamaya maruz kalabilir, dövülebilir, tüm hayatları –yaşça çok küçük olsalar da– erkek kardeşleri ya da kendi oğulları tarafından kontrol edilebilirdi. Kısacası toplum tarafından yasa gibi kabul görmüş gelenekler, kadınlar için hayatı kâbusa çeviriyor ve bu sistemi sorgulamaya kimse cesaret edemiyordu. Ancak genel kanının aksine, hiçbir yasa kadınların araba kullanamayacağını söylemiyordu!
Kitabın önsözüne imza atan Nevşin Mengü, Al-Sharif'in cesareti ve örnek teşkil eden öyküsünü şu sözlerle betimliyor:
"Suudi Arabistan'da bir kadının araba kullanması, 'araba kullanmak'tan çok daha fazlası. Direksiyona oturabilmek, aslında hayatının da direksiyonuna geçebilmektir. İstediğin zaman istediğin yere gidebilmek. İstersen saçında rüzgârın dolaşabilmesi, bir işe girmek, babanın, kocanın, hatta bazen küçük kardeşinin yazılı izni olmadan bir yerden bir yere gidebilmek. Direksiyona oturmanın sembolize ettikleri bunlardır aslen; kadının bir insan olarak kendi hayatı ile ilgili kararları verebilmesi...
"Bu coğrafyada kadın o kadar yoktur ki, onlara özel bir cezaevi bile olmaz. Zaten kadın sokağa çıkamaz ki suç işlesin... Aslında kadının hapishanesi kendi evidir, gardiyanları da çoğu zaman en yakınları. Örf ve âdetler, bazen yasalardan da önce, kadınların hayatları boyunca içine sıkışacakları cezaevinin duvarlarını örer. Ortadoğu'da aslında tam da bu yüzden örf ve âdete çok önem verilir, toplumlar onları kaybetmek istemezler. Çünkü kayboldular mı bir kere, kadınlar için kurulmuş görünmez cezaevinin kale gibi duvarları yıkılıverir. Ve dünyanın en büyük azınlığı, kadınlar, direksiyona oturuverir işte...
"Manal'ın mücadelesini okurken Suudi sisteminin nasıl işlediğine de içeriden tanık oluyoruz. Ve bu tanıklık insana, temelini kutsal metinlerden aldığı iddiasında olmayan, akla ve demokrasiye dayalı hukukun ne kadar gerekli ve ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor. Bir dönem gözden düşen ya da düştüğünü sandığımız sekülerleşmenin neden önemli olduğunu anımsamak için Manal'ın hayatına tanıklık etmek önemli."
MANAL AL-SHARIF, Suudi Arabistan'ın Mekke şehrinde, 1979 yılında doğdu ve dindar bir toplumda, yoksulluk içinde büyüdü. Bilgisayar bilimlerinden mezun olduktan sonra, Suudi-Aramco petrol şirketi tarafından işe alındı ve krallıkta bilgi güvenliği alanında çalışan ilk Suudi kadın oldu. 2011 yılında, "kadın olarak araba kullanmak"tan hüküm giydi ve hapse mahkûm edildi. İki erkek çocuk annesi olan Manal, Oslo Özgürlük Forumu, Foreign Policy, Time ve Forbes tarafından alkışlanmış bir kadın hakları savunucusudur.