Şair Ay "40'lar Meclisi"Nde
Türkiye Yazarlar Birliği'nin (TYB) kuruluşunun 40. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen "40'lar Meclisi Edebiyat ve Hayat Söyleşileri"nde, şair Arif Ay okurlarıyla buluştu.
Türkiye Yazarlar Birliği'nin (TYB) kuruluşunun 40. yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen "40'lar Meclisi Edebiyat ve Hayat Söyleşileri"nde, şair Arif Ay okurlarıyla buluştu.
Söyleşiyi yöneten hikayeci-eleştirmen Necip Tosun, TYB Mehmet Akif Divanı'ndaki etkinlikte yaptığı konuşmada, Ay'ın, Türk şiirinin önemli isimlerinden biri olduğunu söyledi.
Ay'ı "ne bürokrasinin ışıltısına kapılmış, ne siyasete ayağı takılmış, edebiyata odaklanmış bir hayat sürmüş bir kişi" olarak tanımlayan Tosun, "Benim kuşağımın da ağabeyi, 30 yıllık yol arkadaşımdır. Kendisi edebiyat hayatına 1975'te Denizi Giymek adlı şiirle başladı, 1978'de de ilk şiir kitabını yayınladı." diye konuştu.
Tosun, söyleşinin, edebiyat merkezli olmakla birlikte hayatı yorumlamak, geçmişe bakmak ve birikimi aktarmayı da içinde barındıracağını ifade etti.
"Bu etkinlik edebiyat tarihimizde yer alacak"
Arif Ay da böyle bir etkinlikle yazarlar ve okurlarını buluşturmasından dolayı TYB'ye teşekkür etti.
"40'lar Meclisi"nin güzel bir isim olduğunu belirten Ay, edebiyat tarihinde yer alacak böyle bir etkinlikte bulunmaktan duyduğu mutluluğu ve heyecanı dile getirdi.
Şairlik ve sanat hayatına Edebiyat dergisi ile başladığını anlatan Ay, şunları kaydetti:
"O dönemde, 1972'li yıllarda Nuri Pakdil ile tanıştım. Edebiyat dergisindeyken, bizde ketum, sessiz bir duruş vardı. Her şeyden önce sanatın, edebiyatın, zihni donanımı gerektiren bir hal olduğunun fark edilmesi gerekiyor. Bugün genç arkadaşlar, şairlerin böyle bir disiplinden geçmemelerinin verdiği sıkıntıları yaşıyorlar. Bu şiirlerine, okumalarına da yansıyor. Biz tekke disiplini almadık ama o dönemin şartlarında sanki bir tekke disiplininin yansıtıldığını hissediyorum. Nuri Pakdil benim lisede yazdığım şiirleri yırtıp atmıştı. Şimdi bana şiir getiren gençlere bu hareketi yapsam aramızda kavga çıkar. Bu bir bakıma şudur, sanatçı olacak insanın biraz burnunun sürtmesi gerekiyor. Böyle bir disiplinden geçmesi gerekiyor. Belki de Nuri Pakdil'in yapmak istediği şey buydu. Tabii ki Nuri Pakdil resmi bir tavır ortaya koyarken, bir taraftan da 'Haydi çıkalım gezelim' diyen de biriydi. Edebiyat dergisinin hayatı böyle bir hayattı."