Türk edebiyatının "Beyaz Kartal"ı Bahaettin Karakoç'u eserleriyle yaşatıyorlar
Türk edebiyatında "Dede Korkut" ve "Beyaz Kartal" olarak anılan, şair ve yazar Bahaettin Karakoç'un ismi, vefatının ardından çocuklarınca müze gibi düzenlenen evinde eserleriyle yaşatılıyor.
Türk edebiyatında "Dede Korkut" ve "Beyaz Kartal" olarak anılan, şair ve yazar Bahaettin Karakoç'un ismi, vefatının ardından çocuklarınca müze gibi düzenlenen evinde eserleriyle yaşatılıyor.
Şair bir ailenin üç çocuğundan biri olan Bahaettin Karakoç, 1930'da Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde dünyaya geldi. Türk şiirine ve halk müziğine "Mihriban" gibi birçok önemli eseri kazandıran Abdürrahim Karakoç'un ağabeyi olan Bahaettin Karakoç, 17 Ekim 2018'de vefat etti.
Karakoç'un merkez Onikişubat ilçesinde yaşadığı ev, çocukları tarafından koruma altına alındı.
Bir apartman dairesi olan evin her köşesinde Bahaettin Karakoç'la ilgili eserler bulunuyor. Evinin her odasında bir kitaplık bulunduran Karakoç'un, şiirlerini ve kitaplarını yazdığı daktilosu da olduğu gibi duruyor.
Şairin müze gibi düzenlenen evi, kimi zaman bir öğrenci grubu, kimi zaman da öğretmen ve akademisyenler tarafından ziyaret ediliyor.
Merhum sanatçının en büyük oğlu Oğuz Karakoç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, evin hangi köşesine bakılsa babasından kalan bir eser bulunduğunu, kullandığı daktilosu, bilgisayarı, kalemleri ve kitaplarını özenle koruduklarını söyledi.
Babasının vefatından sonra evini, sevenlerine ve dostlarına açık tuttuklarını dile getiren Karakoç, zaman zaman şair, yazarların kimi zaman da okullardan gelen öğrencilerin olduğunu, kullanmış olduğu eşyaları ziyaretçilere tanıttıklarını belirtti.
Bahaettin Karakoç'un ömrünü Türk edebiyatına adadığını vurgulayan Karakoç, özellikle Anadolu kültürünü şiirlerinde motif motif yaydığını ve Türk şiirinin gelişmesine büyük katkı sağladığını anlattı.
Babasının son nefesine kadar yazmaya devam ettiğine dikkati çeken Oğuz Karakoç, şöyle devam etti:
"Bizi teselli eden onun eserleriyle yaşaması, Türk milletinin ona olan sevgisidir. Şu anda dahi il dışından, hatta yurt dışından telefonla arayanlar oluyor. Bu evi sürekli ziyaret etmek isteyenler oluyor. Tabii ki bu da bizi mutlu ediyor. Evin hangi odasına girerseniz mutlaka kitaplarla dolu. Babamın binlerce kitabı var. Sadece yazmıyordu, devamlı okuyan bir kişiydi. Son günlerinde bize, günlük 100-150 sayfa kitap okuduğunu anlatıyordu. Kendisini ne zaman görsem, ya yazıyor ya da kitap okuyordu. Gençlik yıllarından beri devamlı kitap okuduğu için kelime hazinesi genişti. Gördüğünüz geniş hacimli kütüphaneyi evde biriktirdi. Bu evi ne kadar bu şekilde devam ettirebiliriz bilmiyorum ama gidebildiği kadar götürmeye çalışacağız."
"Adeta sosyal kurum gibi giriş çıkışı olan bir evdi"
Karakoç, kurum ve kuruluşların evi farklı şekilde değerlendirme önerilerine de açık olduklarını dile getirdi.
"Babamın eserlerinin yaşatılması adına, evlatları olarak bizler her şeye hazırız." diyen Karakoç, babasının kimde bir şiir damarı veya yazarlık görse sahip çıktığını hatırlattı.
Merhum şairin genç, yaşlı ve çocuk demeden herkese kapısını açtığına işaret eden Karakoç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şiir ve edebiyatla iç içe olan herkese yardım etmeye çalışırdı. Özellikle son dönemde üniversitenin açılmasıyla, bu alanda daha da bir zenginlik kattı. Üniversiteden gençlerimiz buraya gelir, babam onlarla sohbet ederek yol gösterirdi. Şiir adına paylaşımlar yapılırdı. Bu ev adeta sosyal kurum gibi giriş çıkışı olan bir evdi. Biz de bundan sonraki süreçte ziyaretleri kabul etmeye devam edeceğiz. Bazı okullarımızdan öğretmen arkadaşlardan, öğrencilerle ziyaret gerçekleştirmek için talepler geliyor. Evimiz her zaman ziyarete açık."