Ajanlık Zor İş!
'Gönül Yarası' filminden yedi yıl sonra, 'Labirent' filminde Timuçin Esen'le kamera karşısına geçen Cumbul: Bizim için Hollywood kapısı önemli değil, maksat....
Ünlü oyuncular Meltem Cumbul ve Timuçin Esen, 'Gönül Yarası'ndan yedi yıl sonra yeni bir filmde tekrar bir araya geldi. Dün vizyona giren 'Labirent'; terörizmi Türkiye'nin bakış açısından anlatıyor. Yeni Aktüel dergisinden Arda Uskan, iki oyuncuyla filmi konuştu.
Nesi cazip geldi bu projenin?
TİMUÇİN ESEN: Hikaye çok önemliydi, sonra yönetmenin Tolga Örnek olması, Meltem (Cumbul) ve oynadığım rol... Tabii zamanlaması da önemliydi.
Öyküsü için "Film, terörizmi Doğu ile Batı arasında geçiş yolu olarak kabul edilen Türkiye'nin bakış açısından anlatıyor" deniliyor...
M.C.: Bu yaşananları ajanlar üzerinden anlatan bir film. Yani politik açıdan işin içine giren, bunu irdeleyen, gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan bir film değil! Ama şu önemli sanırım; İngiliz Konsolosluğu'nun, HSBC'nin bombalandığı bir dönemde bu olaylar dünya tarafından çok dikkate alınmamıştı. Bu kez Türkiye açısından anlatılıyor.
Bu olaylar da mı var filmde yani?
M.C.: Yok canım... Örnek olsun diye söyledim.
AJANLIK ÇOK ZOR İŞ
Bizim ajanlar nasıl bir örgüte karşı savaşıyor peki?
T.E.: Uluslararası, hayali bir örgüte karşı. Türkiye'de yapılacak eylemlerin ses getireceğini düşünüyor. Tolga'nın bakış açısı yanılmıyorsam şöyle; 'Terör olayları Türk istihbaratının bakış açısından anlatılmadı' şeklinde... Bu tür yabancı filmlerde olaylar; Amerika'nın ve Avrupa'nın bakış açısından anlatılır.
Ajan olmak zor mu?
M.C.: Zor tabii. Türkiye'nin her yerini dolaş, dövüş, adam döv. İşkence gör... Kolay mı?
Meltem, senin oynadığın 'Reyhan', hem ajan, hem anne...
M.C.: Bende şöyle yaşadı o karakter; her gün ölüm tehlikesiyle burun buruna olan, çocuğunun annesiz büyümesi korkusunu taşıyan ama cesaretli bir kadın... İşini seviyor, bu uğurda kaybedeceği bir sürü şeyi göze alıyor. 'Reyhan'ın benden ayrılan noktası; daha gözü kapalı olması...
ÇATIŞMALI BİR AŞK VAR
Peki bu ajanın...
T.E.: İstihbarat memuru diyelim, ajan farklı bir terim olabilir...
Peki istihbarat memuru diyelim... Bu adam, bu dünyaya neden girer? Para için mi, vatanı için mi?
T.E.: Karakterin çıkmazı da bu işte! Bir oyuncu olarak ilgimi çeken tarafı bu! Gerçi film kurmaca bir dünya ama buradaki adam yalnız, özel hayatını yok etmiş bir insan. Kendini hayattan soyutlayıp işine kaptırmış. Ama bir de gerçek var; bomba patlarsa, insanlar ölecek. "Masumlar ölmesin" diyor. Kim olsa bunu yapar.
Gerçekten çok güç bir iş olmalı...
T.E.: Çok boyutlu bir iş. Entelektüel olmalı, birkaç dil bilmeli, biraz da oyuncu olmak gerekiyor. Bir de tabii ne iş yaptığını saklıyorsun insanlardan, gerekirse annenden bile.
Sonra bu iki ajan birbirlerine aşık oluyor herhalde...
M.C.: Aşk da var tabii filmde... Aslında bu aşkta da çatışmalar var. Kadın, amiri ile birlikte oluyor ama bitmiş bir evliliği ve bir çocuk var ortada...
Bu film, Türk sinemasına Hollywood'un kapılarını açar mı?
M.C.: Valla hiç bilmiyorum... Maksat buradaki kapıları açsın, seyircisi iyi olsun, en önemlisi o.
Nedense adamlar da bir türlü açmıyor kapılarını?
M.C.: Bu hayaller çok güzel. Gerçekleşip, gerçekleşmesi önemli değil. Ama benim bu film için düşündüğüm; insanlar beğensin ve büyük bir kitleye ulaşsın.
#Sayfa#
BEN ÇOCUKLU ĞUMDAN BERİ AJAN ROLÜNE ÇALIŞIYORUM!
Oyuncular genellikle rollerine hazırlanırken araştırma yaparlar; deli rolü için tımarhaneye gidilir filan. Sen nerede hazırlandın kadın başına?
M.C.: Ben çocukluğumdan beri nasıl ajan olurum diye çalışıyorum.
Dalganı geç ama en azından silah nasıl tutulur, "Konuşmama hakkın var" filan nasıl denir, bunları öğrendiniz herhalde...
M.C.: Tabii, tabii... Silah eğitimi aldık, dövüş eğitimi aldık. O dünyaya dair bilgilendik.
T.E: Senaryoda tatbik edilecek ne varsa; ona hazırlanmaya çalışıyorsunuz. Bir de karakterin iç dünyasına hazırlanmanız için mümkün olduğu kadar olaya aşina olmanız gerekiyor. Kitaplar, anılar; onları okuduk. Aslında bu süreçte en önemli olan şey; böyle bir karakterin ruh dünyasını anlayabilmek.
MAGAZİNCİLERE AÇTIĞIM DAVAYI KAZANDIM!
Timuçin, uzun bir aradan sonra müziğe döndün ve bir albüm yaptın. Devamı gelecek mi?
T.E.: Tabii, bu bir başlangıçtı. Diğer işlere ara verdiğim dönemdeydi.
Bu albüm için mi ara vermiştin?
T.E.: O da etkendi tabii. Ama iki senede arka arkaya iki dizi çekince, bunalmıştım. Bir de hayatımda gerçekleştiremediğim şeydi bu albüm.
HAPİS CEZASI GELDİ
Geçen sene yaşanan tatsız bir olay sonucu; bazı gazetecilerle birbirinize karşılıklı davalar açmıştınız. Galiba bunlardan birini kazanmışsın. Hangisi o?
T.E.: İstemediğim halde beni çekmeye çalışmışlardı, bazı fiziksel müdahaleler olmuştu, biliyorsunuz bunları. Onlara karşı açtığım davayı kazandım.
Suçlamalar neydi?
T.E.: Özel hayatın gizliliğine ihlal, bunu toplu halde yapmak, basın yayın yoluyla bunu yaymak. Bu suçlardan hepsi bir buçuk yıl hapis cezası aldılar. Ceza ertelendi ama beş yıl içinde yine yaparlarsa ceza katlanarak gelecek.
Hapse girselerdi üzülmez miydin?
T.E.: Ben bunu hiçbir zaman istemedim zaten. Önemli olan bunun bir suç olduğunun kanıtlanmasıydı...
Sabah : http: //www.sabah.com.tr