"Aşk İçin Köle Olabilirim"
"Ayhan Hanım" filminde oynayan Vahide Gördüm: Aşk için köle olabilirim.
Uzun süren meme kanseri tedavisinden sonra oyunculuğa dönen Vahide Gördüm; hastalığı nedeniyle ara verdiği 'Ayhan Hanım' filminin çekimlerine tekrar başladı. 1 Mayıs 1977-1990 yılları arasında yaşanan bazı olayları anlatan filmde başrol oynayan Gördüm; canlandırdığı 'Ayhan Hanım'ı, hastalık sürecini, hayata ve aşka bakışını, Yeni Aktüel'den Neslihan Perker'e anlattı.
DEVRİMCİ ANNELER
'Ayhan Hanım' nasıl bir kadın?
'Ayhan Hanım' öncelikle bir anne... Kendini, kocası ve çocuklarından oluşan sıcak yuvası ile mutlu olmaya endekslemiş bir kadın. Dört oğlu var, eşi de asker. Oğullarının; üniversite ve lise çağına gelip politik tercihlerini yapmalarıyla birlikte, devrimle karşılaşıyor. Oğulları onun gözünde en doğrusunu bildiği için, devrimi o da seviyor. Hikaye, 1 Mayıs 1977 ile 1990 yılları arasında gidip gelen bir öykü. İşkenceler, doğrular, yanlışlar, kaybedilen canlar... Ama anlıyoruz ki; gerçek devrimci, o yıllarda cezaevlerinin kapılarında bekleyen anneler...
EYLEMCİ YANIM VAR
1980 yılında siz kaç yaşındaydınız, yaşananlar sizi nasıl etkilemişti?
Ortaokuldaydım. Hem merak duyguları içindeydim, hem de bilinçlenmeye çalışıyordum. Çevremizde sürekli çocuklarının nerede olduğunu bulmaya çalışan aileleri hatırlıyorum. Hatta mahalleden bir ablamızın işkence görüp artık çocuğu olamayacağını öğrenince, bunun travmasını yaşamıştım. 'Onu keşke öldürselerdi' diye düşünmüştüm. "Sakın siz bulaşmayın çocuğum" diyenler vardı hep. Bu bende daha büyük bir merak uyandırdı.
O yıllarda yetişkin olsaydınız nasıl olurdunuz?
Olayların çok ortasında olur muydum, bilmiyorum. Politik anlamda bir partinin yanında değilimdir, 'düşüncenin' yanındayımdır her zaman. 'Eylem insanı olurdum' demek, hayalperestçe bir davranış olur ama eylemci tavrım ağır basardı sanırım.
Sizin yakın çevrenizde gördüğünüz en cesur kadın kimdi?
Babaannem ve annem... Babaannem Yunan göçmeniydi. Tek başına Türkiye'ye gelmiş. Hiç kimsesi olmadan çocuklarını buraya getirmiş, kocası olmadan, üç çocuğu ile ekmek parası derdine düşmüş. Rahmetli halam anlatırdı; yeri gelmiş süpürge tohumu yemişler. O dönem pek çok kişi aynı durumdaymış. Babannem, çocuklarını büyütürken temizlik dahil pek çok iş yapmış. Ramazan'da zengin evlerinde iftarda hizmet edermiş, sonra sahura kadar taklitler yapıp kadınları eğlendirirmiş. Karşılığında da üç tas yemekle eve dönermiş. Annem biz küçükken rahatsızlandı ve hastanelerde kaldı uzun yıllar. Babaannem; anneme babama, bana ve erkek kardeşime baktı. Türkçe bilmediği halde, eğitimimizle ilgilendi. Olağanüstü bir kadındı.
BABAANNEM GİBİYİM
Güzel miydi?
Evet; çok güzeldi, çok temizdi ve bakımlıydı... Bana da genç kız olduktan sonra hep "Kızım makyaj yap, bakımlı ol" derdi. Kapasite olarak da çok ileri görüşlüydü, zeki olmanın verdiği bir öngörüye sahipti.
Ona benziyor musunuz?
Evet, hem karakter, hem de fizik olarak benziyorum. Ama annem de çok güzel bir kadındı
#Sayfa#
KARADENİZ BANA BENZİYOR HIRÇIN VE RENKLİ
"Kızım Alize'yle Karadeniz turu yapmak istiyorum. Karadeniz bana çok benziyor. Biraz hırçın ama son derece renkli. Ben de çok fırtınalıyımdır. içimde; yakarım, yıkarım, geriye dönüp bakmam ama renkliyimdir, eğlenceliyimdir. Orası gibi bende de aniden bir yağmur bastırır, sis olur ve ardından güneş açar."
BEN EŞİM İÇİN YEMEK YAPMAYI ÖĞRENDİM
İlk ne zaman aşık oldunuz?
18 yaşında aşık oldum, görür görmez... Zor aşık olan bir kadındım.
Eşiniz Altan Gördüm'e nasıl aşık oldunuz?
Oyunculuk okurken, Altan bir reklam için sunucu arıyormuş. O vesileyle tanıştım kendisiyle ve üç ay içinde evlendik. Onun doğru adam olduğunu düşündüm. İyi bir baba ve eş olacaktı. Yakışıklılığı, oyunculuğu, bilgisi, görgüsü, zarifliği, hayattaki duruşu... Hepsi ağır bir şey oluşturuyor.
Aşkın tarifi nedir?
Nerede, kaç yaşında olursan ol, cesaret bence... Aşk için kul köle olmayı becerebilmek bir mutluluktur.
Kul köle oldunuz mu?
Kul kölelik oldu. 'Sadece beni mutlu et' düşüncesi tarzım değil. Evlendiğimde yemek yapmayı bilmiyordum, eşim de çok yemek seven biriydi. Onun için yemek yapmayı öğrendim. Aşkta hizmetkar ruhlu olabilirim.
HAYATA UMUT DOLU BAKMAK BİR SEÇİMDİR
Yaşadığınız hastalık sürecinde neleri gözlemlediniz?
O kadar sevgisiz bir toplum oluşturmuşuz ki... Kanser çok zor bir hastalık, tedavi süreci de zor ve insanlar bencilleşmişler. Dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü düşünüyorlar, halbuki aynı rahatsızlığı yaşayan çocuklar var. Hastayım diye neden gülümsemeyeyim? Sevdiklerine acı çektiriyor kişi. Çok hasta değilsin, tedavi sürecine girince; öyle ya da böyle tedavi oluyorsun artık.
Güçlü olmanın, genlerinizle ilgili olduğunu düşünüyor musunuz?
Annemin hastalığında da, kendi hastalığımda da bunu anladım; şanslıyım, çok iyi genler geçirmişler bana. Hem duygusal, hem de fiziksel anlamda...
Nedir bu genler?
Daha çok direnebiliyorsunuz... Umut dolu bakmak bir seçim. Umut verici olaylar yaşamadım; annem ben bebekken bayat serum yüzünden komaya girmiş ve gözlerini kaybetmiş. "Hayat güzeldir" lafıyla büyütülmedik. Ama babaannem şikayet etmemize asla izin vermedi. "Hep hazırla kendini, korkunun ecele faydası yok! Düştün mü; kalk, üzerindeki tozu silkele, yürü yoluna, korkunun üstüne git" dedi.
DOLU DOLU YAŞAYACAĞIM
En zor şeyi öğretmiş aslında; korkunun üzerine gitmek...
Hayat sana verilmiş; vazgeçmek ya da geçmemek elinde. Sevdiklerin var, yoluna devam edeceksin, vazgeçme lüksün yok!
Bundan sonrası için hayaliniz nedir?
Benim de hedeflerim var; tiyatro yapacağım bu sene. Artık kendimle daha çok ilgileneceğim, atlamışım bunu biraz. Başkalarının hayatını yaşıyorsunuz. Kızım büyüdü, her zaman onun yanındayım, annesinin kendi hayatını yaşamasını o da istiyor. Dolu dolu yaşayacağım.
'KIZ GİBİ ' OLMAK BENİ ÇOK RAHATSIZ EDERDİ
Oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Aslında çocukluktan beri istediğim bir şeydi ama girişken değildim, çekingendim. Kız gibi davranamazdım, böyle davranmak beni rahatsız ederdi. Erkeklerle futbol maçı yapardım, tabii bu annesizliğin de verdiği bir duruştu. Sanki kız gibi durursam, canımı yakarlar gibi hissederdim. "Etek giy, yanına çanta al" deseler asla yapamazdım. 'Kızlıktan' hiç hoşlanmazdım. İşçi ailesiydik. O dönemde de evde televizyon yoktu. Fakat babam da, annem de çok sanatkar ruhlu insanlardı ve haftada bir kere sinemaya giderdik. Babam önceden filmi izler ve seçilen film ne ise, hep birlikte seyrederdik. Haftalık banyo yapmak gibi bir şeydi bu! Sinema ile iç içe büyüdüm, eğer mahalleden aynı filme giden olmuşsa; onunla dekor yapıp sokakta aynısını canlandırırdık. En önemli rolü de ben oynardım. Oyunculuk duygumu tatmin ederdim ama başkalarına göstermek için değil, kendi kendimi tatmin etmek için. Üniversitede iktisat okudum ama oyunculuk yapmayı da çok istiyordum. Babama bunun eğitimini almak istediğimi söyledim, o da beni destekledi. Mahallenin iki üniversiteli ilk kızı bendim.
Sabah : http: //www.sabah.com.tr