Haberler

    Demet Akbağ: Uzun dizi süreleri, mizahın matematiğini bozdu

    Güncelleme:
    Abone Ol

    Yıllar sonra tekrar bir televizyon projesiyle seyirci karşısına çıkan Demet Akbağ, "Akrep senaryosu geldiğinde iki kadın başrol ile yola çıkan bir hikaye elbette beni cezbetti.

    Yıllar sonra tekrar bir televizyon projesiyle seyirci karşısına çıkan Demet Akbağ, "Akrep senaryosu geldiğinde iki kadın başrol ile yola çıkan bir hikaye elbette beni cezbetti. İki kadın da zor karakterler. Adeta birer anti-kahramanlar. Bu iki kadının hikayesinin nereye gideceğini merak ettim açıkçası. Okuduktan sonra, yazar, yapımcı ve yönetmen ile birkaç buluşma gerçekleştirdim. Evrim'in Ferda'yı yaratma sürecini izlemek, onunla karşılıklı oynamak beni mutlu ediyor. Perihan ile tanışma kısmı da en başta, tüm projelerimde olduğu gibi, önce gözümü korkuttu. Perihan'ın bakışlarını aynada yakalayana dek, etrafımdakilere 'O kadının ben olduğumdan emin misiniz' diye defalarca sordum" şeklinde konuştu.

    'PERİHAN'IN HİKAYESİNİ KEŞFETMEK İSTEDİM'

    Perihan, geçmişinden uzaklaşmaya çalışan, geçmişe dair her şeyi silmeye çalışan bir kadın. Toplumumuzda halen anne olmayı tercih etmeyen kadınlar bile pek anlaşılmıyor, hatta kadına sadece annelik sıfatı da yüklenebiliyor malum. Dolayısıyla bu açıdan da ters köşe bir durum var dizide. Yıllar sonra Ferda tekrar hayatına girdiğinde de bu değişmiyor, en azından şimdilik. Siz Perihan'ın bu tavrını nasıl yorumluyorsunuz?

    Perihan, bir anti-kahraman. Anne olmanın hep kutsandığı bir dünyada, bambaşka bir kadın profili. Dünyaya bir insan getirebilme yeteneği, doğası kadını çok güçlü, çok özel kılan bir özellik. Ancak hep göz ardı edilen bir şey var, ya da yok sayılan, konuşulmayan: Anne olmak, ancak 'çok istediğinizde' şahane bir şey! Kimse, ne şartlarda annelik yoluna çıkılarak anne olunduğunu sorgulamıyor. Elbette ortada savunmasız küçük bir bebek olunca etik, ahlaki, ruhsal, duygusal pek çok parametre var. Ama, Perihan örneğinde olduğu gibi tüm o parametleri yerle bir edecek bir gerçek travma da söz konusu: Tecavüz ve işkence dolu bir süreç sonrasında içinizde bir canlı büyüyor! Herkes dışardan baktığında orada bir bebek görüyor ama o travmanın içindeki kişi için de o bir bebek olabilir mi? Tabi bizim hikayemizde henüz bilmediğimiz başka şeyler de olabilir, benim de henüz bilmediğim. Bütün o yetişkin olma sürecinde, hangi aşamalarda karşılaştılar, neler yaşadılar henüz bilmiyoruz. Ben yine de Perihan'ın anne olmanın her koşulda kutsal olamayacağını, bunun bazen imkansız olabileceğini hissettiren tarafını etkileyici buluyorum. Hiç söylenmemiş bir şeyi söylediği için, belki de bunun konuşulmasını sağlayabileceği için.

    'TELEVİZYONCULUĞUN ALTIN DÖNEMİNDE OLDUĞUNU SÖYLEYEMEM'

    TV'de skec¸lerle bas¸layan, Bir Demet Tiyatro gibi adınızı yazdıgˆınız, bir devir ac¸an is¸iniz ve Akrep'e uzanan bir yolculugˆunuz var. C¸ok farklı, do¨neminin yenilikc¸i is¸lerinde de imzanız var. Siz yerli TV ekranının son 30 yıldaki yolculugˆunu nasıl go¨ru¨yorsunuz? Yerli diziler hangi noktadan hangi noktaya geldi sizce?

    Zaman zaman yaptıgˆım so¨yles¸ilerde hep anlatıyorum: O¨gˆrencilik yıllarımda, TRT 2'deki bir is¸ ic¸in c¸agˆrılmıs¸tım. Necef Ugˆurlu'nun yazdıgˆı bir dizide hems¸ire rolu¨ ic¸in aradılar ve "Yanınızda beyaz ayakkabı getirin," dediler. Kostu¨mu¨ veriyorlardı ama herkes kendi ayakkabısını getiriyordu. Hems¸ire kostu¨mu¨ c¸ok spesifik oldugˆu ic¸in tabii, yoksa du¨gˆu¨n sahnesinde go¨ru¨mceyi oynamaya gidecekseniz de "Abiye bir elbise getirin" diyorlardı. Kamera o¨nu¨ndeki tu¨m is¸ler neredeyse yarı yarıya go¨nu¨llu¨lu¨k esasına dayanırken koca bir sekto¨re do¨ndu¨. Bir Demet Tiyatro, ekranda durum komedisinin en iyi o¨rneklerinden biri oldu. O konuda c¸ok ileriye degˆil, geri gittigˆimizi du¨s¸u¨nu¨yorum. Maalesef. Uzun dizi su¨releri, mizahın matematigˆini bozdu. Tiyatro sahnesi u¨zerinde "mıs¸ gibi yaptıgˆımızı" seyircinin bilerek izledigˆi bir is¸ti Bir Demet Tiyatro, pek c¸ok konuda hem s¸ahsi tarihimde hem televizyon tarihinde c¸ok o¨nemli oldugˆuna inanıyorum. S¸u anda televizyona yapılan is¸leri tek tek ele aldıgˆımızda c¸ok bas¸arılı is¸ler ve o¨zellikle diziler var. Ancak genel olarak televizyonculugˆun altın do¨neminde oldugˆunu so¨yleyemeyecegˆim. Tek tip bir yayın anlayıs¸ı, elbette bunun pek c¸ok farklı nedeni var, ama yaratıcılıktan yoksun, parlamayan bir televizyon yayıncılıgˆı var maalesef. C¸ok iyi ic¸erikler u¨retilmesine ragˆmen sekto¨r topyeku^n iyi diyemem.

    'DİZİ GİBİ SİNEMA FİLMLERİ ÇEKTİM!'

    2000'de yayınlanan Vizontele ile 2020'de yayınlanan Dokuz Kere Leyla filminin arasında 20 yıl boyunca 17 filmde yer aldınız. Neredeyse her yıl bir filmde yer almak demek bu. Türkiye'de çok rastlanan bir kariyer değil. Biraz bunu konuşmak isteriz. Nasıl geçti 20 yıl? Planınıza sadık mı kaldınız, seçeneklerin içinden seçtiklerinizle yıllık olarak mı ilerleyen bir dönem oldu?

    Sinema ve tiyatro zamanlama açısından 1 yıl içinde rahatlıkla yapılabilen iki tür. 'Bir Demet Tiyatro' ve 'Otogargara' ile başlayan BKM döneminde, biri bitti, biri başladı aslında. O 20 yılın 15 yılında 4 tane tiyatro oyunu da var. Her birini yaklaşık 4 sezon oynayınca, yazları da sinema filmi çekebiliyordum. Çoğunlukla da bir filmi çekerken iki tane de ya fikir olarak ya proje olarak sırada bekliyor olurdu. Ben hikayeleri beğendim, yazarlar, yönetmenler çekmek için benim daha önce kabul ettiğim projenin bitmesini de beklediler. Ata ile yaptığımız 'Eyvah Eyvah'lar mesela. Seyirci de biz de Firuzan ve Hüseyin'i çok sevince 3 tane çektiğimiz, doğal olarak 3 sezonu dolduran işler oldular mesela. 'Hükümet Kadın' da öyle. Dinlediğimde çok etkilendiğin bir hikaye idi. Sermiyan da 'Sen oynarım dersen yazacağım' dedi. Ama iki tane olması planı ile yola çıkmamıştık. Hep şakasını yapıyordum aslında, bana 'Neden dizi yapmıyorsunuz' dediklerinde, 'Dizi gibi sinema filmleri çektiğimden, diziye vakit kalmıyor' diye. Gerçekten de biraz öyle oldu. Hep sevdiğim, içinde olmaktan mutlu olduğum, üzerinden yıllar geçtiğinde de pişman olmadığım projelerde yer aldım sinemada. Sinema filmleri sinemada da televizyonda da yayınlandıklarında izleyicim beni hep mutlu etti. 'Önümüzdeki 20 yıl şu kadar film yaparım' diye bir plan yapmamıştım. Ama pişman olmayacağım işler yapma planım vardı. Bir de halen devrede olan, 'Bu rolü benim oynamam fark eder mi?' planım var. Daha önce oynamadığım, ben oynadığımda, bana da izleyene de 'İyi ki' dedirtecek rolleri oynamak istiyorum.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Bir Demet Tiyatro Demet Akbağ Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title