'Ekonomik Tetikçi' Perkins bu kez dünyayı değiştirmenin sırrını paylaşıyor
John Perkins dünyanın en çok satan yazarlarından biri. İsmi ilk anda akla gelmese de ünlü kitabı "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"nın adını duyan herkeste bir "Tamam, şimdi buldum" anı yaşanıyor.
John Perkins dünyanın en çok satan yazarlarından biri. İsmi ilk anda akla gelmese de ünlü kitabı "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"nın adını duyan herkeste bir "Tamam, şimdi buldum" anı yaşanıyor.
Söz konusu kitap, adı üzerinde Perkins'in itiraflarından oluşuyor. Perkins, eski bir "ekonomik tetikçi" olarak çalıştığı yıllarda ABD adına gelişmekte olan ülkeleri gereksiz altyapı yatırımlarına ikna ederek hem Amerikan şirketlerini zenginleştirdiğini hem de bu ülkeleri borçlu ve dezavantajlı konuma getirdiğini günah çıkarırcasına anlatıyor.
Ama Perkins bundan ibaret değil. New age spiritüalizmine meraklı olanlar çok iyi biliyor ki, yazarın itiraflarıyla üne kavuşmadan önce kaleme aldığı bambaşka bir janra ait kitapları da var. Perkins bu eserlerinde Mayaların ve Amazonlardaki yerli halkların şamanistik öğretilerini dünyaya anlatıyor.
1968'DEN GÜNÜMÜZE BİR DEĞİŞİM HİKAYESİ
Son kitabı "Jaguara Dokunmak" ise iki janrın bir araya geldiği, tek bir potada kaynadığı bir çalışma. "Hayatı ve Dünyayı Değiştirmek İçin Korkuları Eyleme Dönüştürmek" alt başlığı ile yayınlanan kitapta Perkins, ilk kez 1968'de bir Barış Gönüllüleri üyesi olarak ayak bastığı Amazonlarda öğrendikleri sayesinde bir ekonomik tetikçiden bir çevre aktivistine ve yerel kültürlerin savunucusuna dönüşme yolculuğunu önemli dönüm noktalarıyla anlatıyor.
"Jaguara Dokunmak" şubat ayında Türkiye'de de raflarla buluştu. Biz de bu vesileyle John Perkins'e kitabı hakkında merak ettiklerimizi sorma fırsatı elde ettik. Söyleşimiz tam da pandeminin birinci yıldönümüne denk geldiği için konuştuğumuz konular da ağırlıklı olarak pandemi çerçevesinde şekillendi.
HANGİ EKONOMİ?
"Jaguara Dokunmak"ta altı sık sık çizilen çok can alıcı iki kavram var: Yaşam ekonomisi ve ölüm ekonomisi. Perkins'in tanımıyla ölüm ekonomisini kısaca vahşi kapitalizm olarak özetlemek mümkün. Daha fazla kazanmak için doğaya, insana, hayvana, bitkiye ve diğer hiçbir şeye yaşama hakkı vermeyen, sürekli tüketen, açgözlü bir ekonomi modeli bu. Yaşam ekonomisi ise çevreye zarar vermeyen, sürdürülebilir, ruhen de tatmin edici bir model. Perkins kendi geçmişini ölüm ekonomisinin, bugününü ise yaşam ekonomisinin bir parçası olarak görüyor.
Peki bu karşılaştırmayı pandemiyle ilişkilendirmek mümkün mü? Geçtiğimiz bir yılda imkanı olan birçok kişinin havası suyu gıdası güzel diye büyük şehirlerden kırsala taşındığını, birçokları için dışarıdan almak yerine evde yapmak kavramının önem kazandığını da düşünürsek, virüs şerrinin hayrı insanları yaşam ekonomisine yöneltmiş olması olabilir mi?
"Gerçekten bu virüsten çok şey öğrendiğimizi umuyor ve buna inanıyorum. Bazen değişmek zorunda olduğumuzu, değişebileceğimizi ve en başta dirensek de değişimin bize daha büyük bir mutluluk, daha iyi hayatlar getirebileceğini öğrendik" diyen Perkins, kendisinin de bilge bir şamandan öğrendiği bir felsefeyi benimle paylaşıyor. Buna göre Pachamama yani Doğa Ana için insanlar, üzerinde zıplayıp duran pireler gibiler. Pirelerin çok rahatsızlık verdiği zamanlarda Doğa Ana hastalıklarla, afetlerle bir nevi silkinerek bizi üzerinden atmaya çalışıyor:
"Geçtiğimiz yıllarda kasırgalarda, depremlerde, yangınlarda, hortumlarda ve diğer 100 yılda bir görülen olaylarda bir sıklaşma gördük. Ancak bunları hep yerel olaylar gibi düşündük. Halbuki bilim bize bunların sebebinin iklim değişikliğine, gelir dengesizliğine, türlerin soyunun tükenmesine, çevrenin tahribatına ve şimdi de koronavirüse yol açan Ölüm Ekonomisi olduğunu söylüyordu."
Koronavirüs sayesinde sorunun yerel değil küresel olduğunun ortaya çıktığını vurgulayan Perkins, "Doğa bizimle konuşuyor" derken, dünyada -kitabında da anlattığı gibi- bir "bilinç devrimi" yaşandığını, insanların kırılgan bir uzay istasyonunda yaşadığımız ve onu bir felakete doğru sürdüğümüz gerçeğine yavaş yavaş uyandıklarını da sözlerine ekliyor. İnsanların bu dönemde önemli değişimlere imza attıklarını ifade eden Perkins, "Ölüm Ekonomisi'nden bir Yaşam Ekonomisi'ne evrilmemiz gerektiğini açıkça gördük" ifadelerini kullanıyor.
JAGUARA DOKUNMAK NE DEMEK?
Kitabın adı "Jaguara Dokunmak" da çok temel bir şaman öğretisinden geliyor. Jaguar bir bireyin gelişmesinin önündeki korkularını ya da inançlarını temsil ediyor. Jaguara dokunmayı başaran bu korkuyla yüzleşiyor ve korkunun gücünü değişimin enerjisine dönüştürüyor. Peki bu öğretiyi koronavirüs bağlamında nasıl anlamalıyız? Koronavirüs, jaguarlarımıza dokunmamıza bir vesile mi oldu, yoksa yeni jaguarlar mı doğurdu? Perkins'e göre bunların ikisi de aynı anda oldu:
"Dokunduğumuz en önemli jaguarlardan biri, bize hayatımızda önemli değişiklikler yapamayacağımızı söylüyordu. Ama neredeyse hepimiz değişiklik yapabileceğimizi öğrendik. Bununla birlikte şimdi de bu gezegende yaşayan başarılı insanlar olmanın anlamına dair bakış açımızı dönüştürecek önemli değişiklikler yapma korkumuzun etrafındaki jaguarlara dokunmalıyız. Bu sayede kısa süreli materyalist tüketim alışkanlıklarından, uzun vadeli sürdürülebilir olanlara geçebiliriz."
Kitabın en önemli unsurlarından birini Amazon yerlilerinin kehanetleri ve efsaneleri oluşturuyor. Bunlardan biri kartal ve akbaba. Kartal zihin, bilim, teknoloji ve endüstri çerçevesinde düşünen insanları; akbaba ise kalp, tutku, içgörü ve ruhani bağlar çerçevesinde düşünen insanları temsil ediyor.
Efsaneye göre yüzyıllar boyunca bu ikisi asla bir araya gelmiyor. Quechua takvimindeki 500 yıllık periyotların dördüncüsünde kartal ve akbabanın yolları kesiştiğinde kartal akbabayı neredeyse dünya üzerinden siliyor. Bir sonraki periyodun başında yani 500 sonra yeni bir fırsat doğuyor, kartal ve akbaba birlikte uçma ve ikisinin de belli özelliklerini taşıyan yeni bir bilinç ortaya koyma şansını elde ediyor.
İlk karşılaşma 1492'de Avrupalılar Amerika kıtasına ayak bastığında, ikinci karşılaşma ise içinde yaşadığımız dönemde meydana geliyor. Kuzey Amerika kartalın, Güney Amerika akbabayı tükettiği çağın sonundayız artık, bu ikisinin birleştiği bir çağ başlıyor.
ORTAK DÜŞMANA KARŞI BİRLEŞME ÇAĞI
Bu çağın önemli bir özelliği daha var. Yüzyıllardır savaş halindeki yerli halkların birbirleriyle savaşmayı bırakıp ortak düşmana, yani Amazon'un zenginliğini sömüren büyük şirketlere karşı güç birliği yapmaya başlamış olmaları. Perkins bunu kitapta, "Çok uzun süredir birlerine düşman olan kabileler güçlerini birleştirmişti. Korkularını bir kenara bırakmış, onları yüzyıllardır zapt eden dev ve vahşi bir jaguara dokunmuş ve onunla güçlerini de birleştirmişlerdi. Bu yerli halklar dünyanın dört bir yanında yaşayan ve yaşadıkları toplulukların, tüm insanlığın ve doğal hayatın ihtiyaçlarına hizmet eden yeni düşünce ve eylem biçimlerinin de yardımıyla pozitif bir değişim yaratmak isteyen insanlar için mücadelenin simgesi oldu" sözleriyle anlatıyor. Aslında bu sembolizm de başka bir efsaneden kaynaklanıyor, Evias efsanesinden. Çok eski zamanlarda, ormanın derinliklerinde yaşayan beyaz yamyamlar olan Evias'a karşı yerli halkları birlik olmaya ve kendilerini korumaya çağıran Etsaa misali Perkins ve arkadaşları da yerel halkları ölüm ekonomisine karşı bir araya getiriyor.
Birlik olunmazsa insanın sonunu getirecek Evias, günümüz bağlamında düşündüğümüzde koronavirüsten başka ne olabilir ki? Peki neden koronavirüse karşı mücadelemizde bile birlik olamıyoruz? Örneğin neden dünyanın büyük bir kısmında bir doz aşı bulmak bile imkansızken, bazı ülkelerde aşılar beğenilmediği için depolarda bekliyor?
Perkins, bu soruyu cevaplamaya, "Maalesef insanlar olarak 'onlar'ı düşman olarak ya da bizden 'eksikler' olarak görme geçmişine sahibiz. Savaş ağaları ve siyasetçiler, bunu çağlar boyunca daha fazla güç elde etmek için kullandılar" diye başlıyor ve şöyle devam ediyor:
"Ancak eski düşmanların ortak bir düşmana karşı birleştiklerinde fayda sağladıklarını gördüklerinde işlerin değiştiğine şahit olduk. Bunu Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nın esnasında ve sonrasında çok net deneyimledik. Bu savaşlardan önce düşman olan ülkeler, savaş esnasında müttefik oldular. Savaş sırasında düşman olan ülkeler savaştan sonra ticaret, savunma ve benzeri ittifaklarla bir araya geldiler.
"Artık hepimizin düşmanının aynı olduğunu anlamamızın zamanı geldi. Bu düşman insanlar olarak başarıyı tanımlama biçimimiz, Ölüm Ekonomisi'nin kısa vadeli materyalist hedefleri. Hiçbirimiz diğerlerinden 'daha iyi ya da daha eksik' değiliz. İster Türkiye'de yaşayalım ister ABD'de, Rusya'da Brezilya'da ya da Çin'de, insanların oluşturduğu küresel sosyal-idari-ekonomik sistemin sonuçları bizi yüzüstü bırakıyor. Bu ortak düşmana karşı hep birlikte savaşma zamanımız geldi."
HİKAYEMİZİ DEĞİŞTİRMEK ELİMİZDE
"Jaguara Dokunmak"ta Perkins'in altını çizdiği en önemli noktalardan biri de kendimize anlattığımız hikayenin sonucu belirlemeye dair önemi. Kitapta Perkins'in kendi hayatından verdiği örneklerden hareketle, yediğimiz bir şeyi kirli görüp bizi hasta edeceğini düşünerek yediğimizde hasta oluyor, bir görüşmeye işlerin kötü gideceğine, karşımızdaki kişiyi etkileyemeyeceğimize şartlanarak girdiğimizde toplantının başarısızlıkla sonuçlanmasını kendimiz garantilemiş oluyoruz.
Peki kendimize anlattığımız hikayeyi değiştirmek için ya da başarısız olma korkumuzu eyleme dönüştürmek için ne yapabiliriz?
Bu soruyu Perkins'e sorduğumda beni kitabın en sonunda bulunan 10 dakikalık alıştırmalar kısmına yönlendiriyor.
Bu alıştırma kapsamında bireyin cevaplaması gereken 5 soru var:
1- Hayatımın geri kalanında bana en fazla mutluluk verecek şey olarak ne yapmak istiyorum?
2- En mutlu anımızın diğer insanlara yardım ettiğimiz zamanlar olduğunu düşünürsek, beni mutlu edecek şeyi en azından bir kişiye ama belki de bütün dünyaya faydalı olacak hale nasıl getirebilirim?
3- Bunu yapmamı engelleyen jaguarlar, tıkanmalar, engeller, mesajlar neler?
4- Jaguarlara dokunduğumda, tıkanmalarla yüzleştiğimde ve engelleri kabul ettiğimde, bu benim algımı ileri gitmemi sağlayacak şekilde nasıl değiştiriyor?
5- Bunu gerçekleştirmek için hangi eylemlerde bulunuyorum?
Perkins sözlerini şöyle noktalıyor: "Bu soruları cevaplamak ve sık sık 10 dakikalık alıştırmalar halinde kendinize yeniden sormak daha yüksek bilinç düzeylerine ulaşmanıza ve daha fazla tatmin elde etmenize yardımcı olur. Bu kitap bunu kolaylaştıran hikayelerden oluşuyor. Bu soruları yanıtlamak için kitabı okumanıza gerek yok ama okursanız hem işiniz kolaylaşır hem de süreçten alacağınız keyif artar."
(Jaguara Dokunmak: Hayatı ve Dünyayı Değiştirmek için Korkuları Eyleme Dönüştürmek, APRIL Yayıncılık, Şubat 2021. Çeviren: Esra Even)