Eskişehir müzesine, koleksiyoner hayaline, eserler seyircisine kavuşuyor
Ağustos ayının son günü, güneşli bir öğle vakti.
Ağustos ayının son günü, güneşli bir öğle vakti... Eskişehir'de hava mis gibi. İstikametimiz, Tren Garı'na 10 dakika mesafedeki Odunpazarı. Kentin en eski yerleşim yeri olan Odunpazarı, adını köylülerin dağlardan getirdiği odunları burada satmalarından alıyor. Ziyaret nedenimiz belli: Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname'sinde övgüyle söz ettiği, Osmanlı sivil mimari yapıları ve ahşap evleriyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'ne giren bölgenin yeni yerlisi, Odunpazarı Modern Müze'yi (OMM) görmek...
Gösterişli ama bir o kadar da mütevazı binasıyla bugün açılan OMM'nin kurucusu, altı kuşak Eskişehirli olan mimar Erol Tabanca.
Gençliğinden beri sanata meraklı Tabanca. Müzayededen aldığı ufak bir resimden sonra, "Hikayesi olan, bağ kurabildiğim eserler almak istiyorum" diyerek kolları sıvıyor. Bu eserlere, önce evinde ve ofisinde yer veriyor. Bir süre sonra, eserler ofise ve eve sığmaz hale geliyor. Bir depo oluştursa da eserlerin kapalı bir mekanda durması ona rahatsızlık veriyor.
Referans, Osmanlı sivil mimarisi
Aklına gelen ilk fikir müze kurmak değil ama eserleri bir şekilde herkese sunmak istiyor. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'le yaptığı bir görüşmede Odunpazarı'nda uygun bir alan verilirse bir müze açabileceğini söylüyor. OMM işte böyle doğuyor.
Kendisi de mimar olmasına rağmen OMM'yi Japon mimar Kengo Kuma'ya emanet ediyor Tabanca: "Dünya çapında başarılı ve ilham veren yapılar tasarlayan biriyle çalışmak gerekiyordu. Böylece OMM'yi dünya çapında duyurmak mümkün olurdu. Odunpazarı'nın tarihi mirasını koruyacak ama müzenin yenilikçi vizyonunu da yansıtacak bir yapı düşündük."
Kuma, Eskişehir'de şehrin dokusunu analiz ediyor, Osmanlı sivil mimarisini referans alarak OMM'yi tasarlıyor. Sürdürülebilir mimariyi benimsediği için çoğunlukla ahşap kullanıyor. Burada Sibirya çamı kullanmış mesela.
4 bin 500 metrekarelik, gün ışığını enfes kucaklayan bu mekandaki ilk serginin başlığı 'Vuslat'. 60 yerli ve yabancı sanatçının eserleri var. Küratör ise Galeri Nev'in kurucusu Haldun Dostoğlu.
Dostoğlu için Tabanca'nın 1100 parçalık koleksiyonundan 90'ını seçmek kolay olmamış. İlk sergiyi üç ay önce kurmuşlar ama her hafta değiştirmiş, içlerine sinene kadar çalışmışlar: "Serginin adının 'Vuslat' olmasının nedeniyse çok basit: Eskişehir müzesine, koleksiyoner hayaline, eserler seyircisine kavuşuyor."
Japon bambu sanatçısı Tanabe Chikuunsai IV'ün OMM'ye özel ürettiği işi.
Ağlayarak ayrılan sanatçı
Farklı disiplin ve kuşaklardan sanatçıların bir araya geldiği, 1950'lerin modern sanatından başlayıp günümüze uzanan koleksiyonda yer alan isimler arasında Nuri İyem, Erol Akyavaş, Canan Tolon, İnci Eviner ve Sabire Susuz da var.
Müzede Japon bambu sanatçısı Tanabe Chikuunsai IV tarafından hazırlanan eseri de göreceksiniz. Chikuunsai IV, eserini üretmeden önce Eskişehir'de vakit geçiriyor, insanlarla tanışıyor ve kentten aldığı ilhamla malzemesi bambuyu müzenin mimari dokusuna, misyonuna uygun olarak dantel gibi işliyor. Şimdiye kadar ürettiği işler içinde en büyüğü bu ve müzeye ait.
Tabanca, çalışmasını beş asistanıyla birlikte 15 günde tamamlayan Chikuunsai IV'ün müzeden ağlayarak ayrıldığını anlatıyor: "Eskişehir'de gördükleri ilgi, burada kurdukları ilişkiler onlar için çok kıymetli. Bu duygu yoğunluğu bize veda ederken gözyaşlarına dönüştü. Hepimiz için çok kıymetli bir insan hikayesi oldu."
'Siyah', Sabire Susuz, 2014. Tuval üzerine giysi etiketleri.
Haleti ruhiyemizi iyileştirecek güç
Peki OMM'nin ülkenin sanat haritasında yeri ne olur? Haldun Dostoğlu anlatıyor: "İstanbul Bienali, 2017'deki talihsiz ilgisizliği atlatıp uluslararası büyük bir ilgiyle karşılaşacağı şimdiden belli olan heyecanlı bir hazırlık içinde. Galeriler ve diğer sanat kurumları en güçlü sergileriyle sahnede. Sanat bu ay, ülkenin haleti ruhiyesini olumlu anlamda tetikleyen bir güç olacak. Kültür, doğası gereği büyük metropollerde tüketilir ama tüm dünyada metropol dışı ve çok önemli müzeler var. OMM'de bu potansiyel var. Eskişehir de bu potansiyeli çok daha yükseltecek bir kent bilincine ve nüfusuna sahip."
Müze direktörü Defne Casaretto ise genç nüfusun yoğun olduğu bu kentte onlarla birlikte yürümek istediklerini vurguluyor. Burayı, gençlerin kendini ait hissedecekleri bir mekan olarak kurgulasalar da ilgisi olan olmayan herkesin sanata dair ipuçlarını yakalayabileceği bir müze yapmak istiyorlar. Tam da bu yüzden, burada sadece sergiler değil, herkesin katılımı için iş çıkışı saatlerinde farklı etkinlikler de düzenlenecek.
'The Race Is Over', Assa Kauppi, 2011. Bronz heykel.
İngiliz sanat kolektifinin Odunpazarlı üyesi
İngiliz sanat kolektifi Marshmallow Laser Feast, 'Ağaca Övgü' ve 'Bir Hayvanın Gözlerinden' isimli üç boyutlu yerleştirmeleriyle 7 Aralık'a kadar OMM'de. Erol Tabanca anlatıyor: "Marshmallow Laser Feast'in üyelerinden biri Türk ve tesadüfen Odunpazarlı olduğunu öğrendik. Buraya ilk kez bu vesileyle geldi. Ayrılırken 'Odunpazarı uzun zamandan beri sadece kimliğimde yer alan bir isim oldu ama şimdi benim için bundan çok daha fazla anlam ifade ediyor' demesi yaptığımız işin etkisini anlatan en güzel örneklerden."
Erol Tabanca: Benim için OMM çok daha duygusal bir anlam taşıyor
"Eskişehir bir Anadolu şehri olmasına rağmen, nüfusuna oranla bakıldığında, diğer büyük şehirlerle kıyaslanabilecek kadar kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bu sayede zaten altyapısı hazır bir şehir. Benim için OMM çok daha duygusal bir anlam taşıyor. Okurken, ilgi duymama rağmen, gezebileceğim fazla sanatsal mekan yoktu. İstedim ki Eskişehir'de böyle büyük bir müze kapılarını açsın ve başta gençler olmak üzere herkes buradan faydalansın. Sanat ruhun gıdasıdır. Diğer insanlar o gıdadan biraz yararlanabiliyorsa, bu da bizim sosyal
sorumluluk projemizin bir parçası olur."
Dört dörtlük açılış
Pilevneli Gallery, sezonu dört sanatçının son dönem işlerini sergileyerek karşılıyor.
Pilevneli Gallery, sezonu Mecidiyeköy ve Dolapdere'deki alanlarında açılan dört yeni sergiyle karşılıyor. Tobias Rehberger'in son dönem işleri ve daha önce sergilenmiş beş heykelinden oluşan sergisi 'Bazen Hiç Olmadığından Daha İyi Olur', 9 Eylül-2 Kasım tarihlerinde Pilevneli Dolapdere'de.
Sergide sanatçının 'Enfeksiyonlar', 'Portre Heykelleri', 'Yumurta Vazo Heykelleri', 'Ret' adlı çalışmalarının yanı sıra suluboya ve neon işleri de yer alacak.
Pilevneli Mecidiyeköy'de 10 Eylül-27 Ekim tarihlerinde Erdoğan Zümrütoğlu'nun son dönem işlerinden oluşan 'Tuz Zamanı' sergisi var. İzleyiciler sanatçının heykeltıraş bakış açısını belgeleyen, kilden yapılmış özel bir enstalasyonu da bu sergide görebilecek.
Pilevneli Mecidiyeköy'de Zümrütoğlu'yla aynı tarihlerde iki sergi daha var. İlki, Los Angeles'ta yaşayan ve çalışan sanatçı Cleon Peterson'ın, odağına saldırganlıkla misillemenin birleşimini aldığı 'Güneşin İçine Bak'ı.
Son sergi ise heykeltıraş Johan Creten'e ait ve 'The Vivisector' adını taşıyor. Serginin başlığı, Patrick White'ın 1970'te yayımlanan ve yaratıcının ıstırabı, gerçeklik arayışı, varoluşun anlamı gibi evrensel düşünceleri inceleyen aynı adlı kitabından alınma. (pilevneli.com)
Düşünmeyi unuttuk mu?
Kolombiyalı sanatçı Rafael Gómezbarros, ilk kez İstanbul seyircisiyle buluşuyor.
Ülkesi Kolombiya'da 20'nci yüzyılın sonunda yaşanan politik olayları referans alarak üretimler yapan dünyaca ünlü sanatçı Rafael Gómezbarros, ilk kez İstanbul seyircisiyle buluşuyor. Sanatçının 'We Forget to Think We Are Born' adlı kişisel sergisi 9 Eylül-25 Ekim tarihlerinde Sevil Dolmacı Art Consultancy'de, 16. İstanbul Bienali'ne paralel olarak açılacak. Küratörlüğünü Javier Meija'nın üstlendiği sergide 'We Are Numbers', 'House Taken', 'We Are Humans' ve 'I Eat, You Eat, He Eats' isimli dört farklı seriden seçilmiş eserlere yer verilecek. (sevildolmaci.com.tr)
Doğanın istismar edilmesine tepki
Doğanın sanattaki yansıması 12 sanatçının çarpıcı işleriyle Evliyagil Dolapdere'de.
Evliyagil Dolapdere, 16. İstanbul Bienali Paralel Etkinlikleri kapsamında, Beral Madra küratörlüğünde 12 sanatçının üretimlerinin bir araya geldiği 'Tek Bir Usta Seç-Doğa' sergisiyle yarın sezonu açıyor. Doğaya, onun sanat üretimindeki tartışılmaz mevcudiyetine ve aynı zamanda politik ve ekonomik sistemler aracılığıyla istismarına, tüketilmesine, yok edilmesine karşı hassasiyet barındıran bir grup sanatçının işleri bunlar.
Bo¨ylece bienalin konsepti ve bas¸lıgˆı olan 'Yedinci Kıta', u¨c¸ farklı kus¸agˆa ait sanatc¸ıdan hazırlanmıs¸ bir sec¸kiyle bu gu¨ncel konuya katkıda bulunmak için ilham kaynagˆı oluyor.
17 Kasım'a kadar açık olacak sergiye katılan sanatc¸ılar Ahmet Elhan, Ali Kabas¸, Can Akgu¨mu¨s¸, Es¸ref U¨ren, Gu¨ven I·ncirliogˆlu, Handan Bo¨ru¨tec¸ene, Memo Ko¨semen, Nilhan Sesalan, Raziye Kubat, Sadık Arı, Serhat Kiraz ve Sibel Horada. (muzeevliyagil.com)