Haberler

Kovan filminin yönetmeni Eylem Kaftan: Kendimi çoğu zaman sektörde yanlışlıkla bir erkek kahvesine adım atmış gibi hissediyorum

Güncelleme:
Abone Ol

Kovan Filmi ile pek çok festivalde ödül alan yönetmen Eylem Kaftan, sektördeki erkek egemenliğini Turuncu dergisine anlattı.

Eylem Kaftan… Boğaziçi Üniversitesinden sinemaya uzanan farklı bir hikayenin baş aktörü. Yönetmenliğini yaptığı Kovan Filmiyle kendinden başarıyla bahsettiren isim. Filmleri izliyoruz, kahramanlarından bahsediyoruz. Çoğu kez kendimize benzetiyoruz. Ya yönetmenleri… O kurguyu, atmosferi bize yaşatan, duygularımızı tek tek açığa çıkartan yönetmenlerin sahne arkasında neler var? Kovan Filminin Ayşe'si mesela. Eylem Hanım hangi hikayelerle biriktirdi Ayşe'yi? Hayatın neresinde kaç Ayşe'ye ayna tuttu? Eylem Kaftan ile yönetmenlikten başlayarak hayata dair anlamlı bir söyleşi yaptık. Kadın yönetmen olmaktan bal üreticiliğine kadar uzandı sohbetimiz. Filmler kadar hayatın perde arkasını da paylaştı Eylem Kaftan...

  • Eylem Kaftan kimdir?

İnsanın kendine dışarıdan bakması zor bir şey. Ama cevaplamaya çalışayım. Cevaplamaya çalışırken, eğitimim, özgeçmişim, eserlerim üstünden değil, daha içsel bir yerden cevaplamaya çalışacağım. Zira kendime ve insanlara bakarken onları kimlikleri üstünden değerlendirmek ya da yargılamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Küçüklüğümden beri içimde sınırsız sayıda dünya var gibi hissediyorum. Bir yere kapansam bile, o dünyaların içinde yolculuklara çıkıyor, bundan tuhaf bir mutluluk duyuyorum. Kendimi bildim bileli beni en mutlu eden anlar doğayla kurduğum saf ilişkidir. Küçük bir sahil beldesinde geçen çocukluğumda, köpeğimle tek başıma okula giderken, çiçeklerle, ağaçlarla konuşur, onlara sevgi sözcükleri söylerdim. Sanırım film yapmak yeryüzüyle konuşmanın bir yolu.

Yeryüzü derken, sadece insanlar değil, ağaçlar, çiçekler, kediler, kuşlar da duysun. Film yapmak, eve, özümüze yolculuğun en güzel biçimlerinden biri. Filmlerim de biraz bunu anlatıyor sanırım.

Kovan filminin yönetmeni Eylem Kaftan: Kendimi çoğu zaman sektörde yanlışlıkla bir erkek kahvesine adım atmış gibi hissediyorum

  • Kadın yönetmen olarak sektörde yaşadığınız sıkıntılar oldu mu? Paylaşmak ister misiniz?

İnsanlara baktığımda erkek ya da kadın olmalarından ziyade, şahsiyetlerine, kişisel ahlak anlayışlarına, başkalarıyla kurduğu ilişkiye bakıyorum diyerek söze başlayayım. Maalesef kadın ya da erkek yönetmenin önünde bir sıfat olmamalı ama o günlere gelene kadar kat etmemiz gereken uzun bir yol var.Çünkü hayatı algılayışımız üzerinde olağanüstü bir etkisi olan sinemada kadınların kamera önü ve arkasındaki varlığı yüzde on civarlarında. Bu evrende ve algımızda büyük bir dengesizlik yaratıyor. Kendimi çoğu zaman sektörde yanlışlıkla bir erkek kahvesine adım atmış gibi hissediyorum. Filmlerde anlatılan hikayeler çoğunlukla erkeklerin hikayeleri. Film yapabilenlerin çoğunluğu erkek olduğu için bu anlaşılabilir bir durum. Kadınlara bakışları genellikle yüzeysel ve çok dışarıdan.Artık biraz da kadınları kadınlar anlatsın. Erkekleri de kadınlar anlatsın. Kadın izleyiciye de özdeşleşebileceği karakterler için şans tanımalıyız. Çok iyi kadın oyuncularımız var. 'Bize rol yazın' diye çığlık atıyorlar. Bu çığlığı duyalım artık. Bu demek değildir ki kadın olduğu için yönetmenler ödüllendirilsin. Ama farkındalık çok önemli. Toplumsal cinsiyet eğitiminin yaygınlaştırılması lazım. Aamir Khan'la ilgili nefis bir belgesel var. Hindistan'da kadınların nesneleştirildiği pek çok film üretiminde bir 'alfa erkek' olarak rol alıyor. Toplumsal cinsiyet eğitimi aldıktan sonra gözünün önündeki perdenin kalktığını söylüyor. Perde kalktıktan sonra kendisini cinsiyet eşitliğine adamış. Kadınlara yönelik şiddet üzerine kampanyalarda sözcü olmaya başlamış. Bütün bunlar eğitimle ilgili.

  • Bütün dünyada şu an rüzgar kadın yönetmenleri sahiplenmekten yana. Bu bir moda gibi siyaseten doğruculuk dalgasıyla kalıcı da olmayabilir. Ama Akademi mesela geçen sene çok eleştiri aldığı için, bu sene tüm dünyada kadın üyelere çağrı yaptı.

Benim sıkıntı yaşayıp yaşamadığıma gelince. Ben genel olarak olaylara hep pozitif tarafından baktığımdan, hatalarımdan ders çıkardığımdan, kadın olmanın başarılı olmamın önünde bir engel olduğunu düşünmedim hiç. Hepimiz bir şekilde kurban psikolojisini içselleştirdiğimiz için, kadın yönetmen olmayı bir dezavantaj olarak görürsek, kendi kendimize taş koymuş oluruz. Sektörde bıyık altından kadınları küçümseyenleri görelim ama bunun moralimizi bozmasına da izin vermeyelim. Bütün dünyada şu an rüzgar kadın yönetmenleri sahiplenmekten yana. Bu bir moda gibi siyaseten doğruculuk dalgasıyla kalıcı da olmayabilir. Ama Akademi mesela geçen sene çok eleştiri aldığı için, bu sene tüm dünyada kadın üyelere çağrı yaptı. Sektör tüm dünyada yeteneğin yanı sıra network, lobi ve güç üstünden de gittiği için birbirimizle dayanışma halinde olmalıyız.

Akıllı kadınların birbirlerinin kuyusunu kazan değil, birbirlerine destek olan kadınlar olduğunu düşünüyorum. Erkekler bu kadar dayanışırken, kadınların daha fazla dayanışma içinde olması lazım.

Kovan filminin yönetmeni Eylem Kaftan: Kendimi çoğu zaman sektörde yanlışlıkla bir erkek kahvesine adım atmış gibi hissediyorum

  • Kovan filminde,inanılmaz bir kadın karakter var (Meryem Uzerli)üzerine düşünülmüş. Anneden kıza kalan sürdürülmesi gereken bir miras var. Arılarda da anaerkil bir işleyiş var. bu arılar ve karakterin hikayesi arasında harika bir uyum yaratıyor. Bu size feminist bir film hissi veriyor mu?

Esinlendiğim karakter güçlü bir kadındı. Tabiatın içinde ayakta kalmaya, kovanlarını, annesinin mirasını korumaya çalışan bir kadın. Ama çok boyutlu bir karakter yaratmaya çalıştım, hatta bir anti kahraman yarattığımı düşünüyorum. Mağdur, ezilen bir kadın yaratmak kolaya kaçmak olurdu. Bu tarz ajitasyonlardan hoşlanmıyorum. O anlamda Meryem Uzerli'nin canlandırdığı Ayşe karakterinin Türkiye sinemasında pek rastlanmayan kompleks bir karakter olduğuna inanıyorum. Kovan'a post feminist film yakıştırması yapanlar oldu. Açıkcası hoşuma gitti ama herhangi bir kategoriye sokmanın filmi sınırlayacağını düşünürüm. Arıların dünyasını kraliçe arı yönetiyor. Erkek arıların döllemekten başka bir işlevi yok arıların dünyasında. Arı kolonilerinde tek görevleri ana arıyla çiftleşmek olan, bal üretmeyen arılardır. Bir kolonide tamamı dişi olan işçi arılara kıyasla az sayıda erkek arı bulunur. Erkek arıların iğnesi bulunmaz. İçine girdikçe insanı çok şaşırtan, kolektif bir yüksek aklın söz konusu olduğu, büyüleyici bir dünya arıların dünyası.

Doğa içinde dişilerin bu kadar yönettiği başka bir canlı türü var mı bilmiyorum. Bu metafor filmin anlam dünyasını çok zenginleştiren bir metafor olduğu için mutluyum.

  • Kovan'in hikayesi arıcılıkta uğraşan ve sizi etkileyen başka bir kadının hikayesinden ilham alınarak yazılıyor. Ayşe karakterinde kendinizden bulduğunuz şeyler var mı?

Ayşe karakteri güçlü olmayı, başarılı olmayı hayatının merkezine koymuş bir karakter. Hayat amacına anlam yükleyen, iddialı şeyler yapmak isteyen, olayları kontrol etmeye çalışan. Ayşe'yi sevenler de oldu, 'Ben olsam ben de öyle yapardım.' diyenler de oldu. Ayşe'ye sinir olanlar da oldu. Bu da beni mutlu etti. Kendimde bulduğum şey herhalde en büyük korkum başkalarına ve başka canlılara zarar vermek olurdu. Ayşe arılarını ve kendi canını korumaya çalışırken, sadece başka canlılara zarar vermedi, aynı zamanda on yıllardır belli geleneklerle, belli bir denge yaratmış doğanın ve köyün de düzenini bozmuş oldu. Çevresindeki insanları dışarıdan gelmiş biri olarak, istemeden de olsa incitti. Bir anlamda habitatı bozmuş oldu. Modern insanın çelişkisi ve ikilemlerini yansıtıyor Ayşe. Ama sonradan vicdanı çok sızladı. Şarkıda söylendiği gibi 'Hep sonradan gelir aklım başıma…' Hatasını düzeltmeye çalışırken, yapması gereken en önemli şeyin kendine ve başkalarına dürüst olmak olduğunu gördü. O güçlü zırhının altında kırılganlığını gördüğü noktadainsanlarla daha sevgi dolu bir ilişki kurmaya başladı. Aslında hayatın büyük resmini anlatmaya çalıştım sıkıştırılmış zaman içinde, doğa ve yeryüzüyle de. Bunlar benim yaşam felsefemi yansıttığı için elbetteki kendimden kattığım şeylerdir. En nihayetinde, hangi acılar yaşanırsa yaşansın, hayata dair umutlu bir şeyler söyleyerek bitiriyorum filmi.

  • Bu ilk kurmacanız, önceki çektiğiniz belgesel deneyimlerinizin bu filmin çekimlerinde yararı oldu mu?

Elbette. 20 yıldır belgeselde hiç bir profesyonel tecrübesi olmayan, hayatın içinden insanları kamera önünde doğal olabilmeleri konusunda yönlendirmeyi öğrendim. Bir konuya, konsepte odaklandığım zaman bütün konsantrasyonumu o konuya verir, o konuyu, hikayeyi her açıdan, ele almayı, araştırmayı denerim. Kovan'da da filmi çekmeden önce uzun bir araştırma süreci var. Defalarca bölgeye gittim, o dünyayı kurabilmek için gerçek insanlarla vakit geçirdim. Soba önlerinde geceler boyunca yapılmış muhabbetlerde çıkan hikayeler bana çok malzeme verdi. Karadenizin dağlarında pek çok arıcıyla arkadaş oldum. Arıcılara çıraklık yaptım. Kendim arıcılığı öğrenmeye çalıştım. Arılar tarafından sokula sokula arılarla iletişim kurmayı, onların titreşim dünyasına girebilmeyi öğrenmeye çalıştım. Konuyla ilgili yapılmış belgesellerden de çok beslendim.

  • Belgesel mi kurmaca mi sorusunu kurmaca olacak yanıtlıyorsunuz. Yaklaşık 21 yıllık bir belgesel yolculuğunuz var, ve bu ilk kurmaca filminiz.Kurmaca da bu denli size cazip gelen şey nedir?

Kurmacaya girmeye cesaret etmek belki uzun zamanımı aldı. Ama girdikten sonra da insanın zihinsel yapısını kökten bir şekilde dönüştüren bir sürece girdiğimi anladım. Hayatı taklit etmek çok iddialı ve zor bir iş. İnandırıcı olmazsa bütün sistem çöküyor. Ama inandırıcı olduğu takdirde de olağanüstü bir özdeşleşme yaratıyor, inanılmaz sağaltıcı, dönüştürücü ve belki de şifalandırıcı bir gücü oluyor. Kurmacanın kendine özgü bir tılsımı var. Bu tılsım insanın kanında dolaşmaya başlayınca, hep özlemeye başlıyorsun. Ama belgeselin de benim için yeri çok ayrı.

Kovan filminin yönetmeni Eylem Kaftan: Kendimi çoğu zaman sektörde yanlışlıkla bir erkek kahvesine adım atmış gibi hissediyorum

  • Sinema bir çok disiplini bir arada kullanabileceğimiz bir disiplin, ve siz felsefe bölümü mezunusunuz. Sinemanızda felsefe biliminde beslendiniz mi?

Bu soru gelince mutlu oluyorum. Felsefe hayata ve insana dair derin sorular sormayı öğreten bir disiplin. Boğaziçi Üniversitesinde felsefe okuduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Her biri birbirinden değerli hocalarımızın bugün önlerinde saygıyla eğiliyorum. Sinema anlayışım büyük bir oranda felsefeden besleniyor. Bu doğrudur. Felsefe diğer disiplinlerinin üstünde, o disiplinlerin kendilerini de sorgulayan, üst sorular soran bir disiplin.

  • Bundan sonraki projelerinizden bahsetmek ister misiniz?

"Gerçek Bir Kadın" isimli yeni bir senaryo üstünde çalışıyorum. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü'nden Senaryo Desteği aldı. Eskilerin hikâyesinin peşine düşerek, yeryüzünde kendine yer edinmeye çalışan bir genç kadının hikâyesi. Seçme hakkı olmayan kurban bir kadınla, seçimleri yüzünden öldürülmüş bir kadın ve sınırsız seçimler arasında bocalayanüç kuşak kadının hikayesi.

  • Sinema yapmak isteyen kadın sinemacılara ne söylemek istersiniz?

Öncelikle olarak içsel olarak çok güçlenmeye çalışsınlar. İç güçlerini sağlayacak araçlarlarla kendilerini donatsınlar. Mutlaka yanlarında zor zamanlarda yanlarında sağlam durabilecek, onlara inanan, sinema yolculuklarını destekleyen insanlar bulsunlar. Doğru ekip kurmaya önem versinler. Motivasyonları yüksek, olaylara güzel taraflarıyla bakan, güzel enerjili, sinema tutkusu yüksek insanlar olsun etraflarında. Kaynak ararken 'ben' diliyle değil, 'biz' diliyle konuşsunlar. Kaynak ve destek istedikleri insanların filmlerini sahiplenmelerini sağlasınlar. Eğer başkaları da filmi sahiplenir, kendilerine ait gibi görürlerse, o zaman çok daha kolay destek bulabilirler. Bir film yönetmenin dünyaya hediyesidir. Ama sadece yönetmene ait değildir. Bütün dünyaya aittir. Ne kadar filmlerini başkalarının da sahiplenmesini sağlarlarsa o kadar yolları açık olur.

Kaynak: Haberler.com / Magazin

Eylem Kaftan Yönetmen Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title