Haberler

    Öğrenciler, öğretmenler, veliler ve uzmanlar nasıl bir okul istediklerini anlattı... Salgını fırsata çevirip okulları değiştirmeye ne dersiniz?

    Güncelleme:
    Abone Ol

    Okul denince gözünüzün önüne ne geliyor?

    Okul denince gözünüzün önüne ne geliyor? Nasıl bir sınıftı, öğretmeniniz nasıl biriydi? Ödevleriniz çok olur muydu? Benimki belli... Aklıma hep aynı görüntü düşer... İkinci sınıftayım. Bahçede, zilin çalmasını ve ilk derse girmemizi bekliyorum. Birazdan ödevler kontrol edilecek... Büyük bir kısmını yapmadığım ödevlerim... Yüzüm duvara dönük, cezalı olacağım yine... Sıra arkadaşım Burak da görecek bunu ve yine en çok ondan utanacağım. İçimden "Bu akşam hepsini yapayım" diye düşünsem de sonucu tahmin etmem zor değil. Çok ödev veriliyor ve daha ilk sayfada çeçesineği sokmuşçasına bir uyku bastırıyor bana. O günü yeniden hatırlatan, geçenlerde okuduğum bir söyleşi oldu. Psikiyatr Yankı Yazgan, Sol Haber'den Mehmet Kuzulugil'e "Pandemi öncesinde okullardan ne kadar şikayetçiydik ama şimdi kapanmış olmasına sevinemiyoruz" diyor ve okulu 'en çok değişim gerektiren toplumsal yapıların başında geliyor' diye tarif ediyordu. Yazgan'ın "Nasıl bir okula ihtiyacımız var? Pandemi bu soruyu kapımızın önüne bile değil, yemek masasının üstüne bıraktı" sözünden yola çıktık, aynı soruyu öğretmen, öğrenci, veli ve uzmanlara sorduk.

    'MUTLU OKULLAR MUTLU ÇOCUK YETİŞTİRECEK'

    Nurten Akkuş, 36, Varkey Gems Vakfı 'Küresel Öğretmen Ödülü Komitesi'nin seçtiği 'Dünyanın En İyi 10 Öğretmeni' listesine giren ilk Türk

    Nurten Akkuş, öğrencileriyle...

    Okul her şeyiyle bir bütün. Binanın özelliğinden sınıfların boyasına ve tasarımına kadar her şey çocukların öğrenmesinde ve aidiyet hissetmesinde etkili.

    Çocuklara 21'inci yüzyıl okulları sunmak önemli. Kimimiz görsel zekaya sahibiz, kimimiz mantıksal-matematiksel zekaya... Okullar, farklı beceri alanlarını ve zeka türlerini, sosyal ve bireysel özellikleri geliştirmeli. Yeniliğe açık olması, teknolojiyi araç olarak kullanabilmesi de önemli.

    Oyun olmazsa olmaz. Sosyal etkinlikler ve hobi alanları da olmalı. Okulumuzda bir hobi bahçesi var, her sınıf kendi üretimini yapıyor. Bu, çocuklara doğayla iç içe olma, üretebilme, sorumluluk, işbirliği gibi kazanımlar sağlıyor. Bu imkana sahip olamayan okullar, bu ihtiyacı giderebilecek mekanlarda faaliyetler düzenleyebilir.

    Tüm dünyayı sınıflarımıza sığdıramayız ama her yeri bir öğrenme, keşfetme alanı olarak görebiliriz. Hibrit eğitim modeli (yüz yüze ve çevrimiçi eğitimin birlikte verilmesi) çok konuşuluyor. Ders saatleri yeniden planlanabilir.

    Mutlu çocuk öğrenir. Hangi yaş grubunda olursa olsun, eğlenceli hale gelen öğrenme kalıcı olacaktır. Bunu sağlayan okullarımız var. Mutlu okullar mutlu çocuklar yetiştirecek, mutlu çocuklardan dünyaya mutlu bir gelecek yayılacak.

    'SANAT DERSLERİNE BRANŞ ÖĞRETMENİ GİRMELİ'

    A.A, 53, sınıf öğretmeni, baba

    Hakkari'nin bir köyünde de Ankara'nın göbeğinde de aynı ders programı uygulanıyor. Her yörenin kendi ihtiyacına göre bir eğitim modeli oluşturulmalı.

    Çocuklar bilgisayarda saatlerce oynuyor ama öğretmenlerini beş dakika dinleyemiyorlar. Dersi teknolojiyi kullanarak anlatmalıyız.

    İyi eğitim oyunla olur ama ben ders programını yetiştirmek zorundayım. Ders saatleri kısaltılmalı.

    Bir okulun bahçesinde tavşan ve tavuskuşu vardı, çocuklar hayvanları tanıyordu. Hayvan yemleri masraflı diye gönderdiler. Müzik atölyemizde çocuklara sadece aletleri tanıtabiliyorum, çalmayı öğrenemiyorlar. Spor salonumuzda sadece birkaç kas gelişimi hareketi gösterebiliyorum. Sonra "Türkiye'de spor gelişmiyor" diyoruz. Resim, müzik, beden eğitimi gibi derslere sınıf öğretmeni değil, branş öğretmenleri girmeli.

    'EĞLENDİREN BİR YER OLMALI'

    Masal Çetin, 12, öğrenci

    Hayalimdeki okulda öğrenciler, ne istediğini bilecek bir yaşa geldikten sonra ders ağırlıklarını kendileri belirliyor. Bazı kararları biz alabiliriz ama bazı kararları da alanında uzman kişiler almalı. Her branş için gerekli materyaller ve öğretmenler olmalı, sanat kavramını uzmanlardan dinlemeliyiz, böylelikle öğrenciler içindeki sanatçıyı kaybetmez.

    Okul, bizi yormaktan çok, eğlendiren bir yer olmalı. Ders sayısı daha az, ders süresi daha kısa olmalı. Resim ve müzik dersleri her öğrenci için farklı sayıda olmalı. Fiziksel gelişimimiz için her gün en az bir ders olmak üzere beden eğitimi dersi almalıyız.

    Öğrenmeye en açık olduğumuz saatler, sabah saatleri. Öğle vakti ve sonrası bize kalmalı. Çok fazla zamanımızı almayan ödevler verilmeli. Herkes düzenli olarak rehberlik servisini ziyaret etmeli.

    'DEVASA BİNALARA İHTİYAÇ YOK'

    Nuran Çakmakçı, Hürriyet Gazetesi Eğitim Servis Müdürü

    Pandemi nedeniyle eğitimde duvarlar kalktı, evler okula döndü. Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmen daha da değerli hale geldi. Sınıfta öğrencisinin gözünün içine bakarak ders anlatan, ondaki değişime tanıklık yapan öğretmenin ekran arkasındaki öğrencisine ulaşması zorlaştı. Kendilerini yenilemek, çocukları ekran başında tutmak için daha fazla araştırmaya zaman ayırmaya başladılar. Anne-babalar geçmişte çocuklarını bilgisayar başından kaldırmak için çaba harcıyordu. Şimdi ders için ekran başına oturtmaya çabalıyor ve bir an önce okulların açılmasını diliyorlar.

    Okul sadece bilginin aktarıldığı yer değil. Çocukların bedensel ve psikolojik gelişimlerini de sağladıkları, sosyalleştikleri bir ortam... Takım çalışmasını yapmayı, kazanmayı, kaybetmeyi öğrendikleri okul bahçeleri, şimdi onlara uzak. Son ders zili çaldığında koşarak okuldan çıkan çocuklar, ilk yüz yüze ders zili çaldığında koşarak okullarına gideceklerdir.

    O kadar devasa binalara ihtiyaç yok belki. Ama çocukların bir araya geleceği bir mekan şart. Pandemiden ders alarak salgın bittiğinde okulları daha sıcak mekanlara dönüştürebiliriz. Sonuçta okullarda duvarlar kalktı. Ama bu salgını fırsata çevirip okulun yapısını, duvarlarını, içindekileri değiştirmeye ne dersiniz?

    'KARARLARI ÇOCUKLAR ALMALI'

    Bager Akbay, 45, Başka Bir Okul Mümkün Derneği gönüllüsü

    Çocukların öğrenmesi konusunda teknolojiyi gerekli yerlerde kullanmalarına alan açmalıyız. Okul/sınıf yerine bireysel ve ekip öğrenmesini destekleyerek bir öğrenme planlamalıyız.

    İletişim, katılım, kendini ve başkalarını anlama, sorumluluk, işbölümü gibi kavramlar artık çok daha anlamlı. Kendi kendine öğrenme ve kendin-yap kültürü, tarif ve takım çalışması gibi konuları öne çıkarıyor. Bu durum, öğrenme motivasyonu üzerine fırsatlar yaratıyor.

    Süreci, çocuklar için bir eğitim tasarlayan büyükler olarak değil, çocuklara kendi gelecekleri konusunda bir şeyler yapabilme alanı sağlayan kişiler olarak planlayabilmeliyiz. Kararları çocuklar almalı. Onlara güvenmek gerekiyor. Bir çocuk kendi problemlerini anlamalı ve çözmeli; arkadaşlarının problemlerini onlarla konuşmalı ve talep gelirse destek verebilmeli.

    'HAFTADA BİR GÜN DERSLERDEN UZAK KALMALIYIZ'

    Nuri Can, 15, öğrenci

    Hiç kimse 8'inci sınıfın sonunda hayatının iyi veya kötü gitmesine karar vermek istemezdi. Sınav olacaksa bile konuların azaltılması iyi olurdu.

    Haftada bir gün derslerden uzak olmak isterdim. Hafta sonları ödevle geçiyor. Spora da gitmek istiyorum ama ödevler varken imkansız.

    'OKULLARDA GRİ RENK YERİNE YEŞİLLİK OLMALI'

    Öykü Ünlü, 14, öğrenci

    İdeal okul, dersleri araştırarak öğrendiğimiz bir yer olmalı. Bizim okulumuzda biyoloji laboratuvarı ve kütüphane var mesela.

    Önceki okulumda küçük bir orman vardı, her sınavdan önce oraya gidip kendimizi motive ederdik. Okullarda yeşillik olmalı, gri renk kullanmak yerine motivasyonumuzu arttıracak şeyler yapılmalı. Merdivenlere yazılar yazılabilir. Okursun, yüzün güler... Çocuklar bir şey yapamadığında kestirip atıyor, "Zaten yapamıyorum" diyor. Bunu ben de çok yapıyorum. Ben olsam duvara "İmkansız diye bir şey yoktur" yazardım.

    'OKUL DIŞI GEZİLER ARTTIRILMALI'

    Gamze Yatkın, 28, okulöncesi öğretmeni, Öğretmen Ağı değişim elçisi

    Bir gün müzede, başka bir gün başka bir kurumun bahçesinde ders yapılabilir. "Çocuklar nerede kültür edinebilir" sorusunun peşine düşmek önemli. Okul, dört duvardan ibaret bir yer değil.

    Finlandiya'da çocuklar geziye giderken onlara bir halat veriliyor, o halatı tutarak yürüyorlar. Okulun sadece bir bina olmadığını öğreniyor, kurumun onları koruduğunu bildikleri için okula aidiyet duyguları pekişiyor. Pandemi sonrasında çocukların arkadaşlarıyla okul dışında eğlenebildiği, şehir içi ve şehir dışında da yerler görebilecekleri geziler organize edilmeli.

    'DERSLER KISALSIN, TENEFFÜSLER UZASIN'

    Melis Çalapkulu, 44, gazeteci, anne

    Pandemide iki çocuğu da çevrimiçi eğitim almış bir anne olarak evden eğitim diye bir şeye inanmıyorum. Çocuklar her gün okula gitmeli, arkadaşlarıyla oynayarak enerjilerini atmalı. Dersler 5 ya da 10'ar dakika daha kısa, teneffüsler de bir o kadar daha uzun olsa, bahçede daha çok oynayarak enerji atabilir ve mutlu olabilirler.

    Okul, çocukların öğrenmeyi öğrendikleri, sosyalleştikleri, öğretmenlerini idol olarak gördükleri bir yer olmalı. Bahçede çocuklara bitki ekimi yaptırılabilir. Sorumluluk aldıkları, aktif oldukları bir ortam en güzeli.

    Okul binaları daha sempatik renklere boyanabilir. Bu boyama öğrencilerle birlikte yapılarak çocuklardaki aidiyet duygusu arttırılabilir.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title