Şebnem Dönmez'den Samimi Açıklama
Türkiye'nin ilk show girl'ü olan Şebnem Dönmez, özel hayatıyla ilgili samimi açıklamalar yaptı.
Ekranlarda büyüyen seksi kadınlardan biri Şebnem Dönmez... 1996 yılında Murat Başoğlu'yla birlikte sunduğu 'Sabah Şekerleri' programıyla yıldızı parlayan Dönmez, birçok projede sunucu olarak karşımıza çıktı. 1998 yılında sunduğu 'Cumartesi Gecesi Ateşi' isimli programdaki performansıyla Türkiye'nin ilk show girl'ü olarak hafızalara kazındı. Yeri geldi '3. Türden Yakın İlişkiler', 'Oyunun Oyunu' ve 'Tanrım Beni Baştan Yarat' isimli tiyatro oyunlarında görev aldı; yeri geldi 'Neredesin Firuze', 'Vali' gibi filmlerde rol aldı. Uzun zamandır ortalarda görünmeyen Şebnem Dönmez, Harper's Bazaar dergisinden Esra Sevin'e özel açıklamalarda bulundu:
Oyunculuğu seviyorum ama hakkında söyleyebileceğim çok şey yok. Şu sıralar hiçbir işte rol almıyorum. Projeler geliyor ancak ben, kendimi içinde gördüğüm bir projede varolabilirim.
Yaşamak benim en önemli işim gibi geliyor. Çok uzun zamandır yoğun çalışmıyorum. Oyunculuk benim sevdiğim bir şey ama varoluş biçimim değil. Çalışmak zorunda hissettiriliyoruz ya, ben öyle hissetmiyorum. Bence en önemli şey; yaşamak ve nefes alıp vermek.
Dünyayı ve şehirleri keşfetmek beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri... En son New York'a gittim, üç hafta kaldım. İki yıl önce hayatımda ilk defa sırt çantalı bir seyahat yaptım ve Peru'da bir ay geçirdim. Dağlarda, İnka harabelerinde dolaştım. Yıldızlar bile farklı görünüyordu.
ZAYIFLIK PSİKOLOJİSİNİ ANLAMAM
Bu yaz İstanbul'un tadını çıkarıyorum. Yürümeyi çok seviyorum. Son zamanlarda Karaköy'de vakit geçirmek çok hoşuma gidiyor. Gümüşsuyu'ndaki evimden Karaköy'e yürüyorum.
Türk yazarlarını takip etmeye çalışıyor, yabancı yazarlardan Tom Robbins'i seviyorum. Deli gibi kitap okuduğum söylenemez ama okurum.
Bir dönem Londra'da yaşadım. Ondan önce de sık sık Londra'ya gidip geliyordum. Şehrin ruhundan etkilenip İstanbul'daki kuaförüme gidip saçımı kestirmiştim. Kim bilir belki isyankar bir tavır da vardı içinde.
Ben zayıflık psikolojisini hiçbir zaman anlayamıyorum. Kadınlar gerçekten 36 beden olmak zorundalar mı? 42 beden olup çok seksi ve çok güzel görünen kadınlar var.
GÜZELLİK YÜKE DÖNÜŞEBİLİYOR
Tanınmış ve güzel olmak insanın üzerinde büyük bir yüke dönüşebiliyor. Önemli olan bu yükleri taşıyarak ama bu taşıma halinin içine sıkışmadan istediğiniz gibi hareket edebilmek.
38 yaşındayım, bundan dört sene önce 'Asla yaşlanıyorum, kırışıklıklarım oluştu demeyeceğim' diye bir karar aldım. Konu eğer güzel olmaksa -eğer sen bu ışığı taşıyorsan- 50 yaşında da güzel olursun ama o yaşın çekiciliğine sahip olursun. Ben buradan yürüdüm ve bu beni özgürleştirdi. Belki yüzüm değişiyor, belki kırışıklıklarım artıyor ama kendimi iyi hissediyorum, sağlıklıyım, sevdiğim insanlarla çevriliyim.
Ben de bütün kadınlar gibi bir gün çocuk sahibi olmayı hayal ettim ama şimdi bakıyorum da çok istememişim. Böyle bir deneyim yoluma çıkarsa 'hayır' demem ama bunun peşinde değilim. Aslında hayattaki her şeyle mesafem böyle.
KARDEŞİM OLMADAN ASLA
Çok sevdiğim bir arkadaşımın gözünün içine bakmak ya da kardeşimle bir anımızı paylaşmak... Bence hayatın anlamı bunlarda gizli.
HEP YAZI YAZIYORUM
Ben üç çocuklu bir ailenin ortanca ve tek kızıyım. Ortanca olmak ve iki erkek arasında kalmak çok kolay değildi. Çocukken hep tek çocuk olmak isterdim. Şimdi ise Altay'ın (Ondan üç yaş küçük olan erkek kardeşi) olmadığı bir 'Şebnem' düşünemiyorum. Kardeşlik hakkında saatlerce konuşabilirim.
Kendimi bildim bileli yazı yazıyorum. Sonunda bir yazı atölyesine katıldım ve harika nsanlarla tanıştım. Başka şeylerin yönettiği bir hayat yaşasaydım, bunu yaşayamayacaktım. Ben sonuç odaklı yaşamıyorum.
Sabah : http: //www.sabah.com.tr