Serenay Sarıkaya'dan Mektup Var
Sevgilisi Kerem Bürsin'le geçtiğimiz ay Amerika'ya tatile giden Serenay Sarıkaya, yaşadıklarını bir mektupla özetleyerek hayranlarıyla paylaşıyor.
Son olarak Medcezir dizisiyle ekranlarda olan Serenay Sarıkaya, Amerika tatilinde yaşadıklarını sevenleriyle paylaşıyor. Kendi internet sitesinden her gün bir mektup yayınlayan güzel oyuncu 'Amerika maceraları' hakkında bilgi veriyor.
İşte Serenay Sarıkaya'nın son olarak kaleme aldığı yazısı...
"KİTAP OKUYARAK RAHATLIYORUM"
Herkese yeniden selamlar güzel insanlar... Amerika maceralarımı paylaşmaya devam etmekteyim... Tüm dünyadan hemen hemen her gün ayrı bir kötü haber aldığımız bu günlerde kafa boşaltmaya çalışmak gerçekten zor. Tamamen uzak dursan ayrı dert, her gün takip etsen apayrı… Epeydir bir şeyler yazarım. İyi de gelir bana ama son zamanlarda sizlerle paylaşabileceğim bir şeyler yazmak en büyük heyecanım. Öyle ki hayata artık böyle bakmaya başladım. "Bunu kesin bizimkilere yazmam lazım!" Bazen de kitap okumak rahatlatır insanı... Beni hele fazlasıyla… Kitabın dünyasına dalmak, kaybolmak bir nebze olsun uzaklaştırır insanı hayatın sert gerçekliğinden. Sophia Loren'den "Dün, Bugün, Yarın"ı okudum bir hafta önce. Âşık olduğum bu meslekle ilgili yazılmış tüm gerçek başarı hikayeleri çok etkiler beni… (Hatta bir gün böyle birinin hayatını canlandırmayı ne isterim..) Bu yüzden heyecanla almıştım kitabı. Güzel hikayeler, güzel anılar var elbette ki... Peri masalı gibi.. Belki daha güzel yazılabilirdi.
"OKUMA SIRASI TANRILAR OKULU'NDA"
Şimdi ise Tanrılar Okulu'na başladım. Annem bu tarz kitapları çok sever. Yıllardır görürdüm onun kitaplığında. Bana da henüz okuma sırası geldi. Bence bir kitabın bize ulaşma sebepleri ve bir zamanı var. Bazen bir kitabı alırsın, aylarca rafında durur ama hazır olduğun bir gün eline alır ve okumaya başlarsın. Bazen de ne zamandır duyduğun ve okumak istediğin bir kitap birden karşına çıkıverir.
Ya da bu sadece bana oluyor da olabilir. Neyse bazen çok uzatabiliyorum. Sizinle paylaşmak istediğim çok güzel cümleler var kitaptan. Bağımlılık korkudur. Bir kişi kendini gözlemleyebilirse geçmişindeki her şeyi düzeltebilir. Dünya sadece sana anlatılandır. Biz ancak ne isek, karşıda onu görebiliriz. Karışıklık, şüphe, kargaşa, kriz, kızgınlık, umutsuzluk ve acı, tümü büyümek için yararlanılması gereken mükemmel fırsatlardır.
"YILBAŞI AĞACI İÇİN KENDİMİ PARALADIM"
Bu arada tabii ki çok değişik şeyler oluyor benim adıma… Macera dolu Amerika... Hayatımda ilk defa bir 'thanksgiving' yaşadım mesela. Thanksgiving; geride bıraktığımız yılın bize sunduklarına, nimetlerine şükretme ve paylaşma günü… Ne de güzel bir felsefesi var. Bayıldım. Amerika'nın beni daha önce hiç deneyimlemediğim şeylerle karşılaştıracağını biliyordum. Ama en çok hoşuma giden şey; çok tatlı yerel bir satıcıdan gerçek bir Noel ağacı almaktı. Onu süslemek için saatlerce kendimi paraladım büyük bir ciddiyetle… Amerika kültüründe 'Christmas' dönemi herkes için çok çok önemli. Hemen hemen her yerde sadece bu temaya uygun birbirinden güzel şeyler var. Her şey çok renkli, neşeli, iç açıcı... Thanks giving'le başlayıp yılbaşı gününe kadar devam eden bir süreç bu. Bir sürü yerde ikramlar, sıcak çikolatalar, şekerlemeler… Delirtici…
"KAHVALTI İÇİN 25 DAKİKA BEKLEYİŞ"
Bu hazırlıkların yanı sıra iki günlük bir seyahate de çıktık Texas içinde. Texas o kadar büyük ki insanın aklı almıyor. San Antonio ve Austin bu koca şehir içindeki iki küçük bölge. San Antonio'yu bir hayli turistik bulsam da kesinlikle görülesi... Şehir mimarisi öyle yapılmış ki tüm oteller, cafe, bar ve restoranlar nehre bakıyor. Nehir bir yürüyüş yolu gibi. Koluna sevgilisini takan gelmiş. Çok fazla Meksika restoranı var ve Meksika kültürü inanılmaz hakim buraya. Hatta İngilizce'den çok İspanyolca duymak mümkün. Ama benim favorim Austin. Bence New York ya da Los Angeles'tan ziyade burada yaşamak bir insanı pek çok anlamda memnun edebilir. Şahsen tam benim tarzım. Her bir köşesinde müzik yapılan ve gerçekten çok iyi müzik dinleyebileceğiniz mekanların, harika restoranların (biz Bob's Steak House'u denedik), inanılmaz vintage dükkanların, genç ve acayip cool tiplerin olduğu bir bölge. Hele kahvaltı için öyle güzel bir yere gittik ki, sanırım ismi Magnolia; sıramızın gelmesi için yirmi beş dakikaya yakın beklememiz gerekti.
"LOS ANGELES'TA KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYENLER KULÜBÜNDEYİM"
Şimdi ise size bu yazıyı Los Angeles'ın Urth kafesinden yazıyorum. Burası da çok meşhur bir kafeymiş. Söylenilene göre Ryan Gosling burada çok takılırmış. Şu an burada oyuncu olmak için çırpınan 40 kişi sayabilirim. Keşfedilmeyi bekleyenler kulübü... Hayat burada oyunculuk konusunda bayağı acımasız anlaşılan… Ne mutlu ki ben sevdiğim işi yapabiliyorum. Bence evrendeki en büyük güç de bu. Sahip olduklarının farkında olmak ve şükretmek. Çünkü ancak kıymetini bilirsen evren sonsuz akıtır bolluk ve bereketini… Ben hep böyle yaptım. Ve sizlere de kocaman bir teşekkür borçluyum. Çünkü bu yalnız bir başarı değil. Bana bu yolda destek oldunuz, inandınız, ödüllendirdiniz, sevgi dolu davrandınız. Teşekkür ederim. İşte tam da bu yüzden bir videoyla halledemezdim. Kelebeğimi gelip kendim almalıydım. Sadece bunun için gelip hemen geri dönünce pek bir havam oldu tabii. Houston Havaalanı'nda, neden bir günlüğüne gittiğime ikna etmek için epey uğraştım. Tüm geceden fotoğrafları ve Instagram sayfamı göstermem gerekti neden gittiğime inandırabilmek için. Miss Turkey olmamdan etkilendiler bayağı… Bazı şeyler hâlâ işe yarıyor ne tatlı…