Haberler

    Sizi uykusuz bir doktorun ameliyat etmesini ister misiniz?

    Güncelleme:
    Abone Ol

    Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli asistan hekimler, geçen hafta bir mektup yayımladı.

    Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli asistan hekimler, geçen hafta bir mektup yayımladı. "COVID-19 servislerinde bir asistan 40 hastadan sorumlu tutuluyor. Resmi mola süresi verilmiyor, yemek yemekte dahi güçlük çekiyoruz" dedikleri bu mektupta çalışma şartlarında iyileştirmeler beklerken her geçen gün görevlerinin arttırıldığını söylüyorlardı. COVID-19 servislerinde çok yoğun tempoda çalıştıklarını da ekledikleri bu mektup, 36 saatlik nöbet sürelerini yeniden gündeme getirdi. Nöbet saatleri hastaneye göre değişse de çoğunlukla asistan ve uzman doktorlar 36 saat çalışabiliyor. Doktorlar çalışma saati üst sınırı yasalarla belirlenmediği için, acil bir yasa değişikliği talep ediyor.

    KENDİMİ HASTAYA TAM ANLAMIYLA VEREMİYORUM

    F.Ç. - Genel cerrahide asistan doktor (33)

    6.55: Hastanedeyim. Beş dakika sonra, servis uzman hekimi ve asistan arkadaşlarımla yatan hastaların vizitelerine başlıyorum.

    8.00: Poliklinikteyim. Her muayene için 3-5 dakika ayırabiliyorum. Bir hastanın muayenesi biraz uzun sürdü, dışarıdan bir hasta içeri girip "Bitmedi mi? Daha ne kadar sürecek? Benim randevu saatim geldi" diyor, sesler yükseliyor.

    11.00: Öğle arası hayal oldu. Hasta biriktiği için acile geçmem isteniyor.

    11.10: Acile gider gitmez, "Neredesiniz, kaç saattir bekliyoruz" seslerini duyuyorum. Halbuki 7.00'den beri çalışıyorum. O olmazsa olmazımız "Sizin paranızı biz ödüyoruz" sözünü de duyuyorum. "Benim vergilerimle okudun" sözü de geldi üzerine ki hala KYK öğrenim kredisi ödüyorum. "Sizin vergilerinizle okumuşsam, vergilerinizi eksik yatırmışsınız. Hala borç ödüyorum, onu da ödeyin" diyorum ve hasta yakını bağırmaya başlıyor. Sonradan öğrendim ki hasta hakları birimine "Doktor bana borçlarını ödetmeye çalıştı" diye şikayette bulunmuş.

    11.45: Acilde hastalara bakmaya devam. Daha acil bir hasta geliyor, ona bakmam gerekiyor. Önceki hastanın yakınları "Önce benim hastama bak" diye benimle kavga etmeye başlıyor.

    12.00: Acaba bugün saat kaçta yemek yiyebileceğim? 14.00'ü geçmezse iyi. Geçerse yemekhane kapandığı için plastik kaplarda soğumuş yemekleri yemek zorundayım.

    13.00: Bir arkadaşım 10-15 dakika boyunca yerime bakmayı kabul etti. Hızlıca yemekhanede yiyip dönüyorum. Hızlı olmak önemli çünkü ben de onun yerine bakacağım ki o da yemek yiyebilsin.

    13.30: Az önce bana "Neredesiniz, maaşınızı biz ödüyoruz" diye kızan hasta ve hasta yakınlarının teşekkürlerini alıp polikliniğe geçiyorum.

    16.30: Hastaları ziyaret edip nöbete başlıyorum. Acil serviste ameliyat olmayı bekleyen hastaları ameliyata aldıktan sonra yeni hasta gelmezse bu gece kısa bir süre dinlenebilirim bile...

    17.30: Ameliyat olacak hastaların ameliyat planını yapıyor, acilde takip edilecek hastaların tedavi ve takibini yapıyorum. Dışarıdan yemek söyleyeceğim. Ama hemen yiyebildiğimi düşünmeyin. Bazen acil bir ameliyat çıkıyor veya yoğunluk oluyor. Sıcak yemek bizim için lüks. Uzmanlık eğitimimizin ilk yıllarında çay molası vermek bile zordu, söylemiş miydim?

    22.00: Serviste yatan hastalarımıza uyumadan önce son bir vizit yapıyorum.

    1.00: Trafik kazası, bıçaklanma, darp ve silahla yaralanma gibi vakalar nedeniyle geceyi ameliyatta geçirdiğim çok olmuştur. Bu gece de onlardan biri. Bıçaklanma vakası... Hastayı acil ameliyata alıyoruz.

    5.00: Ameliyat bitiyor.

    7.00: Yatan hastaları ziyaret etmeye başlıyorum. Hasta yakınlarının çoğu "Gece çalıştınız, kaç gün istirahat edeceksiniz" diye soruyor. İşe devam edeceğimiz hiçbirinin aklına gelmiyor.

    8.00: Şurada ne kaldı ki? Son 8 saatim... "Dayanamıyorsan istifa et" diyen hocalarım oluyor ama bu işi yapabileceğimi kanıtlamak için her zaman üstün bir gayret içindeyim. Pandemi öncesinde, günde altı-yedi ameliyat yaptığımız oluyordu. Üstelik bunların bir kısmı büyük kanser ameliyatlarıydı. Pandemi servisimiz 40 yataklıydı, şimdi 24 yataklı. Servis küçüldüğü için yatırdığımız hasta sayısı da ameliyat ettiğimiz hasta sayısı da azaldı. Şu anda daha iyi şartlarda çalıştığımızı söyleyebilirim.

    8.10: Ameliyathanede görevliyim. Hocalarımı izlerken uyukluyorum.

    17.00: Çok yorgunum. 2012'de bir asistan hekim uzun nöbet saatleri yüzünden intihar etmişti. Uykusuzluk herkeste olduğu gibi bende de anksiyete yapıyor. 24 saatlik nöbetten sonraki gün, kendimi hastaya tam anlamıyla veremiyorum. Normal değil mi? Yasalarımıza göre bir şoför 24 saat içinde 9 saat araç kullanabilir ki her dört buçuk saatlik çalışmadan sonra 45 dakika dinlenmesi şartıyla. Peki, hekimler için böyle bir yasa var mı? 24 saatten fazla süren bir çalışma şekli hem hekim sağlığı için hem de hastalar için bir risk. Nöbet parası almak için ertesi gün çalışmanın gerekmesi hekimleri dinlenme hakkıyla nöbet parası alma arasında bırakıyor. Maddi kaygılar nedeniyle hekimlerin büyük çoğunluğu dinlenme hakkından feragat edip nöbet parası almayı tercih ediyor. Dinlenme hakkını seçen birçok hekim de hizmet aksaması gerekçesiyle başhekimlik ve idari şeflerce nöbet ertesi çalışmaya zorlanıyor. Haziran ayında korona oldum, göreve henüz dönmüştüm ki ameliyata aldığım hastanın ertesi gün yapılan testinde COVID-19 pozitif olduğu ortaya çıktı. Sürekli risk altındayız ama buna rağmen emeklerimiz değil, tavandan aldığımızı sandıkları ek ücretler konuşuluyor. Sorsanız herkes çok para kazandığımızı söyler, halbuki öyle bir durum yok.

    18.30: Evdeyim. Eşim ve çocuğumla hasret giderip uyuyacağım. Kızım iki yaşında, büyüdüğünde doktor olsun, yaşadıklarımı yaşasın istemem.

    ELİME BİR ROMAN, BİR ŞİİR KİTABI ALAMIYORUM

    H.K. - Kadın doğumda asistan doktor (35)

    ? Şöyle bir rutin: 4.30'da uyanıyor, 5.00-5.30 arası işte oluyorsunuz. Hastaları dolaşmaya başlıyor, pansumanları, o gün ameliyat olacak hastaların ilaç ve serumlarının ayarlanması derken tüm vizit bittiğinde elinizde bir dolu yapılacaklar listesi oluyor. Ertesi gün ameliyat olacak hastalar yatış için geliyor, onların dosyaları da hazırlanmalı. Öyle bir koşturmaca ki bırakın bir bardak çayı, su içmek bile hayal. Tam bir anksiyete hali. Asistanlığımın ilk üç ayında 10 kilo vermiştim. Bir yudum su içmediğim, bir lokma yemek yemediğim günler bilirim. Başhekimlikler servislere yemek getirmiyor, biz de yemekhaneye çıkamıyoruz. İnsanlar inanamıyor ama gerçek bu. Gün içinde bahçeye çıkmak diye bir şey de yok. Dört duvar arasındayım, güneş görmüyorum. "17.00 oldu, eve gidiyorum" demek söz konusu değil. İşim bitene kadar oradayım, 36 saatin üzerine çıktığım bile oluyor.

    "Ölürse ölsün" demek de şiddet!

    ? Bir hasta içeride azıcık fazla kaldığında şikayetler başlıyor. Bir hastanın kocası çömez asistanımın kollarını arkadan tutmuş, hasta da asistanımın saçlarını yolmuştu. "Paranızı biz ödüyoruz", "Bana bakmak zorundasınız", kapıyı çalıp "Laklak mı ediyorsunuz, ne kadar uzadı" demek klasik. Her şiddet hakaretten ibaret de değil. Bugün başıma geldi. Kadın hamile, bebeğinin akciğerlerini geliştirmek için iğne yapmamız şart. Kocası "Neden doğurtmadınız" diye soruyor. Doğursa, çocuk yoğun bakımlık olacak. Anlatıyoruz, bu sefer "Bundan öncekiler sekiz aylık doğdu, bu neden doğmasın? Ben gideceğim" diyor. "Giderseniz bebeğin ölümü dahil, bütün riskleri kabul etmiş olursunuz" diyorum, kabul ediyor. Bu da bir şiddet çünkü bebeğin kaderiyle oynuyor.

    ? Ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Bütün bu çabalarımıza ve emeğimizin sömürülmesine rağmen ne hastalarımızı ne de idarecileri mutlu edebiliyoruz. Tükenmişliği sindirdik gibi. Uykusuzluk nedeniyle iki kere işe giderken uykuya dalıp önümdeki arabaya çarptım. Bir kere de önümdeki otobüse bir metre kala direksiyonu kırdım. Ameliyat sırasında uyuduğum da oldu. Ameliyatı bire bir yapan ben değildim ama doktoru asiste etmekle yükümlüyken uyuyakaldım. Bu iş yükünün sonunda nöbet ertesi iznini kullanamıyoruz. Burası çile kapısı gibi. Artık elime bir roman, bir şiir kitabı alamıyorum. O kadar özledim ki. Artık çömez değilim, gün içinde bir bardak çay içebiliyorum ama hayatımda hala eksik çok şey var. Bugünkü aklım olsa doktor olmazdım.

    'NEDEN DOKTOR OLDUM' DEDİĞİM GÜN ÇOKTUR

    C.D. - İç hastalıkları uzmanı (30)

    ? 8.00'de hastaneye geliyorum, yatan hastaların bilgilerine bakıyorum. 8.30'da hastalarımıza bakmaya başlıyorum. 10.00-10.30 arasında koruyucu kıyafetlerimi giyip serviste yatan hastalara koşuyorum. Bazı günler, acil servise koşmam da gerekiyor. 16.00 suları poliklinik hizmeti bitiyor, pandemi servisine geçiyorum. Gece 2.00-3.00 gibi nöbet odama dönüyor, 1-2 saat koltukta uzanmak istiyorum. Dışarı çıkıp bir 10 dakika hava almak, bir çay içmek lüks.

    ? Her hasta o günkü ilk hastammış gibi davranıyor. Randevusuz gelen hastalar oluyor, çoğunu geri çevirmiyoruz ama ilgilenemediğimiz hastalardan "Siz şiddeti hak ediyorsunuz" diyenler, fiziksel şiddet uygulayanlar oluyor. Hastası vefat ettiğinde yakınlarının camı çerçeveyi indirmesi zaten klasik... Onca saat uykusuz olmanın üzerine bir de bunları yaşıyoruz.

    COVID-19 meslek hastalığı sayılmıyor

    ? 36 saatin sonunda arabayla eve dönerken uyukladığımız, şeritten çıktığımız oluyor. Ameliyathanede hocaları asiste ederken gözlerimizin kapanması da diğer rutinimiz. Bu dönemde pek çok hekim emekli oldu, daha zorunlu hizmeti bitmemesine rağmen istifa dilekçesi veren arkadaşım var. Başka bir arkadaşım, eşi korona olmuşken bir hafta rapor alıp işe dönmek zorunda kaldı. Sağlığımız risk altında ama COVID-19 hala bir meslek hastalığı kabul edilmedi. Mutlu olacağımı düşündüğüm için doktor oldum ama 36 saatlik nöbetin sonunda "Neden doktor oldum, Allah kahretsin" dediğim gün çoktur. 36 diyorum ama 36 saati aştığım da oluyor.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Sadi Konuk Bakırköy Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title