Haberler

    'Şule Çet'in arkadaşları bize sosyal medyadan ulaşmasaydı cinayet, intihar olarak kabul edilecekti'

    Abone Ol

    Fotoğrafları sosyal medyada paylaşılınca yakalanan çok tacizci varSosyal medyadan sesini duyurmaya çalışan, yaşadıklarını anlatan, kendisine yol gösterilmesini ve/veya duruşmasında destek olunmasını isteyen kadınların sayısı artıyor.

    Fotoğrafları sosyal medyada paylaşılınca yakalanan çok tacizci var

    Sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışan, yaşadıklarını anlatan, kendisine yol gösterilmesini ve/veya duruşmasında destek olunmasını isteyen kadınların sayısı artıyor. Bu kadınlar, maruz kaldıkları şiddet sonucu başlayan adli sürecin görünür olması; 'erkek adaleti'nin değil, gerçek adaletin tecelli etmesi için dayanışma ihtiyacı duyuyor. Bu nedenle de özellikle Twitter'dan yaşadıklarını duyurmaya çalışıyorlar. Kimisi tacizcilerin fotoğraf ve videolarını paylaşıyor. Bu sayede yakalanan çok sayıda erkek oldu. Unutmayın, Şule Çet'in arkadaşları sosyal medyadan bizlere ulaşmasaydı, mücadelelerini inatla devam ettirmeselerdi Şule Çet cinayeti intihar olarak kabul edilecekti. Sosyal medyadaki toplumsal tepki sonucu tıkanan davalar ilerliyor. Sosyal medya adalet çığlıklarını çok hızlı bir şekilde yayabiliyor, umutsuzluğa merhem oluyor. Kadınlar beyanlarının esas alınıp soruşturma açılması için uğraşıyor.

    'İtaatsizlik' ve 'hizmette kusur' ettik

    Geçen yıl, Portekiz'de sadece ilk iki ayda 11 kadın öldürüldü. Ülkede ulusal yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Türkiye'deyse kadına yönelik erkek şiddeti vakai adiye haline getirildi ve bu çok endişe verici. 2019 biz kadınlar için mücadeleyle geçti. Geleneksel hizmet ve itaat çemberinin dışına çıkmaya çalıştık. Bizim adımıza biçilen rollere direndik, 'itaatsizlik' ve 'hizmette kusur' ettik. Bunun bedelini de canlarımızla ödedik. Her zaman yaşamamız pahasına ataerkil müdahalelere direneceğiz. Kadın-erkek eşitliği ülkemizde devlet politikası olmadığı sürece bu şiddet devam edecek. İstanbul Sözleşmesi'yle değil, şiddet failleriyle uğraşalım çünkü kadınlar hayatta kalma mücadelesi verirken kimsenin ruhu duymuyor.

    Hakların yavaş yavaş elimizden alınmakta olduğunu görüyoruz

    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun birçok kadının şiddet karşısında hayatta kalmasını sağlıyor. Bu yasa aleyhine yapılan propagandaya ses çıkarılmıyor. Bir gazete, senelerdir bu kanun hakkında gerçekdışı bilgiler veriyor, suç işliyor ama müdahale edilmiyor. Kadınlar olarak iğne oyası yapar gibi ilmek ilmek ördüğümüz, iğneyle kuyu kazar gibi büyük bir sabırla elde ettiğimiz hakların yavaş yavaş elimizden alınmakta olduğunu görüyoruz. Biz kadınlar, bugünlere elde ettiğimiz her kazanımın mücadelesini vererek geldik. Ataerkiyle mücadele kolay değil, dönüştürmeye çalışıyoruz. Eşitlik bir devlet politikası haline gelmeli. Kurumlar arası işbirliği ve bütüncül yaklaşımla, hiçbir noktayı eksik bırakmadan şiddetle mücadele yürütülmeli. Bir kadın şort giydi diye yumruklu saldırıya uğruyorsa tek ses olarak "Kim, nasıl istiyorsa giyinir" diyebilmeliyiz. Mevcut yasalarımızın uygulanması için mücadelemizi yılmadan sürdüreceğiz. Enseyi karartmayacağız. Başka çaremiz yok.

    Gazetecilerin 'O makbul kadın değildi' algısı oluşturmaya hakkı yok

    Medyanın sorumluluğunu da konuşmamız gerek. Medyanın, kadına yönelik erkek şiddetine dair dilindeki ayrımcılıkta, ilerleme bir arpa boyu kadar! Şule Çet'in öldürülmesinden sonra atılan "İki erkekle lüks plazaya girdi, sonrası..." manşetini unutmamak lazım. Bu, intihar diyerek kapatılmaya çalışılan bir dosya için atılmış, ölen kadına ilişkin "O makbul kadın değildi" algısı oluşturmaya çalışan bir cümle. Gazetecilerin bunu yapmaya hakkı yok. Kadın bedenini ataerkil kodlar ve basın yoluyla denetime tabi tutmaya çalışmayın!

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Sosyal Medya Şule Çet Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title