Haberler

    Tüm sağlık çalışanlarına minnet ve teşekkürlerimizle... 'Tanık olduk; bayramınız, tatiliniz yoktu... Sanki bizim için yaşıyordunuz!'

    Güncelleme:
    Abone Ol

    BİR HAFTA SONRA SAYESİNDE BANYO YAPTIĞIM GENCECİK HASTA BAKICIYI GÖRSEM BOYNUNA SARILIRIMEbru Erke, Hürriyet Ekler yazarıEvde geçen dokuz günün ardından Amerikan Hastanesi'nin acil servisine gittiğimde nefes alamaz durumda olduğum halde durumun ciddiyetini henüz anlayabilmiş değildim.

    BİR HAFTA SONRA SAYESİNDE BANYO YAPTIĞIM GENCECİK HASTA BAKICIYI GÖRSEM BOYNUNA SARILIRIM

    Ebru Erke, Hürriyet Ekler yazarı

    Evde geçen dokuz günün ardından Amerikan Hastanesi'nin acil servisine gittiğimde nefes alamaz durumda olduğum halde durumun ciddiyetini henüz anlayabilmiş değildim. Pek hoş olmayan öksürüğüm için çekilen göğüs tomografisinin iç açıcı olmayan sonuçları beni biraz silkeledi. İlk teşekkürüm, ileri seviyede zatürre geçirmekte olduğumu "Her şey kontrolümüz altında, endişeye mahal yok. Sizi hemen yatırıyoruz ve tedavinize başlıyoruz" diyerek bana en sakin şekilde anlatan ve şu anda adını hatırlamadığım acil bölüm doktoruma...

    Nereden bileyim 12 günlük maratonun startını henüz verdiğimizi. 'Herhalde 1-2 gün yatar çıkarım' diye düşünüyordum o anda. İlk günler sıkça kan almaya gelen hemşirelere damar yolum çok zor bulunduğu ve canım yandığı için "Bu kadar tahlile gerek var mı?" diye söylenmemin cevabını ertesi gün doktorum Tamer Köymen'den sert bir şekilde almıştım: "Tedaviyi reddediyorsanız sizi hemen taburcu edeyim. Bakın, kaç hasta var buraya yatmak için bekleyen, biliyor musunuz?" Tedavinin ikinci gününde aldığım bu ince ayar sonrası elbette sorguyu suali bırakıp kendimi hastane ekibinin güvenli ellerine bıraktım.

    Doktorum Tamer Köymen iyi olmayan haberleri bile beni heyecanlandırmadan vermeye çalıştı.

    Fotoğraf: Selçuk ŞAMİLOĞLU

    Moral veren sözler

    Dördüncü günün sabahı Tamer Bey yaptığı rutin ziyaretinde her zamankinden biraz daha fazla kaldı yanımda. Pek de iyi olmayan haberleri beni heyecanlandırmadan vermeye çalışması aklımda kalan şey oldu. Gerileme dönemine girmesi gereken yerde daha da ilerleyen hastalık ve akciğerlerin nahoş durumu karşısında "Hastalığın ilk günü itibariyle tekrar sayalım. Acaba günlerde yanılıyor olabilir miyiz" diyerek benimle birlikte parmak hesabı yaptı. Durumun vahametini anlamamdan sonraki üç günü neredeyse hiç hatırlamıyorum. Sürekli uyuyordum. Hatta göz teması kurmadığım için psikiyatri doktoru bile ziyaretime geldi. Kafamın tepesinde bir yumak şeklinde kaskatı olmuş saçlarım sanırım benim dışımda herkesin dikkatini çekmişti. Tamer Bey'in "Yıkanmamanız için bir sebep yok, biliyorsunuz değil mi" diye zarif şekilde uyarmasının ardından neredeyse bir hafta sonra ilk kez oksijen hortumlarını çıkarıp sayesinde banyo yaptığım gencecik hasta bakıcının da ismini değil ama bugün görsem yüzünü hatırlar boynuna sarılırdım.

    Psikolojimle de ilgilenmek zorunda kalan tüm hemşirelere ve odaya her girdiklerinde sözleriyle moral veren hasta bakıcılara canı gönülden teşekkür ediyorum. ve sevgili doktorum Tamer Köymen... Her şey için çok teşekkürler… Hemen her gün söylediğiniz "Kilonuz bu kadar olmasaydı daha rahat atlatabilirdiniz" uyarınız da bayağı işe yaradı, çok değil ama birkaç kilo da olsa verdim. En önemlisi, eve bir koşu bandı aldım ve yıllar sonra tekrar her gün bir saat yürüyüşe başladım.

    MİNNETARIZ DEMEK YETMİYOR, KELİMELER ACİZ KALIYOR DUYGULARIMIZI ANLATMAKTA

    Yaşar Çelik, emekli öğretmen

    Yılın son günü Taksim'deki Acıbadem Hastanesi'ne gittim. Acil servisteki Çağrı Büke Hoca beni muayene ederken ateşten tir tir titriyordum. Ancak içimde daha çok kanser tedavisi gören kızım Canan'dan ayrı kalmanın acısı, kızıma ne olacak korkusu vardı. Pandeminin ilk gününden beri tüm tedbirleri obsesiflik derecesinde titizlikle uyguluyordum. Kendimden çok kızım için... Hastaydı ve bu virüse yakalanması tehlikeliydi. İki ayı onunla geçirdim. Bütün tedbirlerimize rağmen maalesef bulaştı virüs!

    Yaşar Çelik (ortada) Prof. Dr. Çağrı Büke ve Dr. Filiz Tüzüner'e oğlu Hakan Çelik'in yaptığı, kızı Emek Çelik'in tasarladığı COVID-19 figürlü gitarları hediye etti.

    Bu kez ben öğrenci oldum

    2021'e COVID-19 hastası olarak girdim. Zorlukla nefes alıyordum. Yeni yıldan, sağlıklı bir nefes almaktan başka hiçbir dileğim yoktu. Kendim için, kızım için, ailem ve herkes için tek anlamlı dilek buydu: Sağlıklı bir nefes! Umudumu hiç kaybetmedim, mücadele ettim. Ailemle "Her şey çok güzel olacak" koymuştuk bu dönemin adını.

    Meğer ne zormuş nefes almak, meğer ne zormuş en iyi koşullarda bile tek başına kalmak! Ziyaretlerinizi gözler oldum; sesinizi duymak, sizi görmek çok iyi geliyordu bana. 40 yıl ilkokul idareciliği yapmış, öğretmen olarak yıllarca öğrenci yetiştiren ben bu kez sizin öğrenciniz oldum, verdiğiniz her ödevi yaptım! Ama yetmedi! Sitokin fırtınasının başladığını söylediniz. Daha zor nefes alıyordum artık… Entübe kararını yine o tatlı, moral veren cümlelerinizle anlattınız. Sonra yoğun bakımda Dr. Filiz Tüzüner Hanım'la tanıştım. Gülümsedi, entübe olmaya hazırlıyordu beni. Belki hiç uyanmayacaktım, belki dünyaya son bakışım olacaktı. Aklımda kızım, sevdiğim herkes… Ona şöyle söyledim: "Bütün hastalar için çok uğraştınız, çok emek verdiniz. Sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez! Hakkınızı helal edin." Gözleri doldu ama gülümsedi… Sonrasını hatırlamıyorum. 10 gün yaşamın kıyısında gidip geldiğim günler yaşamışım, adeta bir rüya gibi… Uyandırıldığımda şaşkındım; 'Neredeydim ben' diye düşündüm! Yanı başımda yine Filiz Hanım vardı, gülümsüyordu. 17 kilo vermiştim, bakışlarım değişmişti. Odaya çıkıp aynaya baktığımda kendimden korktuğumu hatırlıyorum! Bir başka bendim adeta! Ama yılmadım, bir ay sonra taburcu oldum.

    Karlı bir kış günü, kızımı sonsuzluğa uğurladım, kalbimin yarısını onunla toprağa verdim. Yine yanımdaydınız, acımı paylaştınız, uzun uzun konuştuk acılarımızdan. Sanki bir aile olmuştuk bu kısacık zamanda.

    Tanık oldum; yılbaşınız yoktu, bayramınız yoktu, tatiliniz yoktu, saatiniz yoktu, sanki hastanede bizim için yaşıyordunuz! Ülkemdeki tüm sağlık çalışanlarına, doktorlardan hasta bakıcılara, herkese minnettarız diye seslenmek yetmiyor! Zira, kelimeler aciz kalıyor duygularımızı anlatmakta… Sizler, toplumun, hastalarınızın en zor zamanlarında, kendi hayatlarınızı arka plana iterek bizler için yaşadınız. Sizlerle gurur duyuyoruz! İyi ki varsınız!

    İYİLEŞEMEYECEĞİMİ DÜŞÜNEREK KARAMSARLIĞA KAPILIYORDUM AMA HERKES BENİM İÇİN SEFERBER OLMUŞTU

    Aziz Buran, lokantacı

    Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de etkisi altına alan bu amansız hastalığa her yaz gittiğim memleketimde yakalandım. Hastalığın belirtilerini ilk önce sadece soğuk algınlığı gibiydi. Ama belirtileri geçmeyince normal bir soğuk algınlığı olmadığını anlayarak daha önce COVID-19 geçirmiş oğlumu arayıp beni İstanbul'a götürmesini istedim. Giderken ilçedeki devlet hastanesinde her ihtimale karşı test yaptırdım.

    İstanbul'a yaklaşırken telefonum çaldı ve sonucun pozitif olduğunu öğrendim. Bu haberi almamın ardından nefes alıp vermekte iyice güçlük yaşamaya başladım. Bu nedenle oğlum beni hemen en yakın hastaneye götürdü. Ancak hastanede yer yoktu. Ambulansla Şişli'deki Memorial Hastanesi'ne geçtim.

    Nefes almakta güçlük çektiğim için ciddi zorluklar yaşıyordum. Hastanede çalışan doktor, hemşire ve tüm sağlık çalışanları sağlığım için her türlü önlemi alarak benim için tam anlamıyla seferber oldu.

    Tüm çalışanlar bir yandan tedavimi yaparken bir yandan da tedavimin olumlu yanıt vermesi için moralimi yüksek tutmaya çalışıyordu. Çünkü bazen hiç iyileşemeyeceğimi düşünerek karamsarlığa kapılıyordum. Ancak sağlık çalışanlarının beni düzenli bilgilendirmesi ve şefkatli yaklaşımı sayesinde hiç pes etmedim. Doktorum, hemşirelerim ne dediyse hepsini eksiksiz uyguladım. Çok şükür, bu uzun tedavi sürecinden sonra sağlığıma kavuştum. Hastanede çok zor bir 15 gün geçirdim. Beni bu illet hastalıktan kurtaran sevgili doktorum Füsun Soysal başta olmak üzere tedavi sürecime katkı sağlayan

    tüm sağlık çalışanlarına teşekkür ediyorum.

    HİÇBİR DOKTORUN, HİÇBİR SAĞLIK ÇALIŞANININ HAKKINI ÖDEYEMEYİZ

    Nilgün Belgün, sanatçı

    Kendimi kötü hissedip hastaneye gittiğimde boş oda yoktu ama yardımcı olup bir oda açtılar. 10 gün hastanede yattım. Bu, insanı bir başına bırakan, kimseyi göremediğiniz, yalnız başınıza atlatmak zorunda olduğunuz bir hastalık. 20 gün boyunca sadece hasta bakıcılar, hemşireler ve doktorum Prof. Dr. Ferah Ece ile görüştüm. O kadar yalnız hissediyordum ki Ferah Hanımefendi'nin her sabah kontrole geldiğinde bana "Sizi seviyorum" demesini asla unutamam. O günlerde bu benim için çok büyük bir umuttu. İyileşmemin en büyük sebeplerinden biri oldu. Çünkü sevgi hayattaki en önemli iletişim yolu.

    Entübe olmadım ama orta ağırlıkta geçirdim hastalığı. Son derece iyi bakıldım. Tüm hemşireler ve hasta bakıcılar sevgi doluydular. Deliler gibi çalışıyorlar. Orada gördüm ki hiçbir doktorun, hiçbir sağlık çalışanının ne yapsak hakkını ödeyemeyiz. Bir gün bile şikayet ettiklerini görmedim. Onlar sayesinde hiç moralim bozulmadı. Kendimi bilmez halde olmama rağmen sayelerinde aklıma hiç ölüm gelmedi. Doktorlar hayatımızın çok önemli insanları olduğu için her yıl 14 Mart'ta bayramlarını kutlarım ancak bu sene inanılmaz zor bir yıldı onlar için. Hepsine minnettarım, tüm sağlıkçıların bayramını kutlarım.

    PSİKOLOJİK VE TIBBİ DESTEKLERİYLE BİZİ HAYATA BAĞLADILAR

    Mehmet Akın, Eski Gebze Belediye Başkanı

    Önce Eşim Yıldız Akın virüse yakalandı. Gebze'deki Medical Park hastanesine kaldırdık. Ben yanında refakatçi olarak kalıyordum. Birkaç gün sonra benim de testim pozitif çıktı. İkimiz de aynı hastanede tedavi gördük ve hastalığı yendik. Tüm sağlık çalışanları özverili, bilinçli ve olağanüstü şartlarda çalışıyorlardı. Hem psikolojik hem de tıbbi destekleriyle bizi hayata bağladılar. Doktorumuz Sebahattin Erten, tüm hemşireler, yoğun bakım doktoru Yeşim Biçer ve tüm sağlık personeline minnettarız. Bu zorlu süreçte pes etmeden olağanüstü gayretle çalışan tüm sağlıkçıların 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun. Minnet ve teşekkürlerimizle…

    SAĞLIK ÇALIŞANLARI ANLATIYOR

    HASTALARI TABURCU ETTİKÇE MOTİVE OLDUK

    Ayşe Kalkan, başhemşire yardımcısı

    Sağlık çalışanları olarak bu sürecin direkt içerisinde yer aldık ve bire bir mücadele ettik. Zorlu bir süreçti ama başarmak her zaman bizi motive etti. Hastanemizden ayrılan hastalarımızı alkışlarla uğurladık, onlar da bizi alkışladı. Duygusal bir süreçti. Bundan sonrası için herkesin dikkatli olmasını ve bu sürecin anılarda kalmasını dilerim.

    YOĞUN BİR SİSİN İÇİNDE YOLUMUZU BULMAYA ÇALIŞTIK

    Prof. Dr. Ferah Ece, göğüs hastalıkları uzmanı

    Pandemi hepimize çok şey öğretti. Doğruları yaşayarak, sentezleyerek öğrendik. Bu sentezi yaparken birlik ve beraberlik duygularını yeniden hatırlamamız gerekti. Mücadele sadece hayatta kalmak adına verilmedi; evde kapalı kalmak, yakınlarımızı görememek bile başlı başına mücadele etmemiz gereken bir duyguydu. Dolayısıyla biz hekimler de varlığımızı bilgi, birikim, birlik, dostluk, inançla harmanlamamız gerektiğini anladık. Doğru ve hızlı bir şekilde bilgiye ulaşmanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Yoğun bir sisin içinde yolumuzu bulmaya çalıştık. Çok büyük korkular yaşadık, doğru. Fakat sisin yavaş yavaş kalkmasıyla rahat bir nefesin ne denli önemli olduğunu anladık.

    BİR YILIN ARDINDAN DAHA GÜVENLİ, DAHA TECRÜBELİ VE UMUTLUYUZ

    Dr. Füsun Sosyal, göğüs hastalıkları uzmanı

    Bir yıl önce, pandeminin ülkemize geldiği ilk zamanlarda gerçekten çok karışık ve stresli günler geçirdik. Virüsün tüm dünyaya çok hızlı yayılması, tanımadığımız bir hastalıkla savaşmaya çalışmak, elimizde bu hastalığı tedavi edecek, etkinliği kanıtlanmış bir tedavinin olmayışı biz sağlıkçılar ve hastalar üzerinde inanılmaz bir endişe, korku ve çaresizliğe neden olmuştu. Tüm riskleri göze alarak bir yandan hastaları tedavi etmeye, bir yandan da hastalığı tanımaya çalışıyorduk. Hastalığın bize bulaşmasından elbette korkuyorduk ama daha da fenası evimizde, endişeyle yolumuzu gözleyen sevdiklerimize bulaştırma korkusuydu... Meslektaşlarımızın ve arkadaşlarımızın bu hastalıktan hayatını kaybetmesi dayanılmaz bir acı. Tedavisini başarıyla tamamlayıp iyileşen her hastamızla içimizde mutluluk ve umut beliriyor. Kaybettiğimiz hastalarımızdaysa yoğun bir üzüntü ve stres yaşıyorduk. Bir yıl öncesine göre çok daha tecrübeli, daha güvenli ve umutluyuz. Bu zor günleri birlikte aşacağımıza inanıyorum.

    BİZİ AYAKTA TUTAN YAŞATMA ARZUSUYDU

    Hande Erhan, hemşire

    Pandemi; bedenime ait her bir hücremin 'yaşatmak' tutkusuyla çalıştığını hissettiğim, neden var olduğum sorusuna yanıt bulduğum bir dönemdi. Yorgunluk, uykusuzluk, endişe gibi sözlerin anlamını yitirdiği günler yaşadık. Sonsuz bir sabırla çalıştık. Bizi ayakta tutan yaşatma arzusuydu. Saatlerce gözlerinin içine bakarak, hastamızın yaşamasını umut ederek bekledik. Eğer şu anda birileri eşlerine sarılabiliyorsa, babalar kızlarına şefkat gösterebiliyorsa, çocuklar annelerini koklayabiliyorsa biliyorum ki o hayatlarda bizlerden bir iz olacak.

    ZORLU BİR SÜREÇTİ AMA ÜSTESİNDEN GELMEYİ BAŞARDIK

    Dr. Sebahattin Erten, iç hastalıkları uzmanı

    Ülkemizdeki ilk vakanın ardından tüm doktorlar ve hastane yönetimimizle hastane içi bilim kurulumuzu oluşturduk ve enfeksiyon komitemizi düzenli toplayarak her türlü önlemin alınmasını sağladık. Sağlık Bakanlığı'ndan gelen her yönergeyi detaylıca ele alıp uygulamaya geçirdiğimiz için bu süreci iyi yönettiğimizi düşünüyorum. İlk süreçte gelen hastaların şikayetlerini dinleyerek elde ettiğimiz bulgulara göre tedavi metotları geliştirmeye başladık. Zorlu bir süreçti ama üstesinden gelmeyi başardık.

    SALGIN DEVAM EDİYOR, GÖREVİMİZİN BAŞINDA, HASTALARIMIZIN YANINDAYIZ

    Doç. Dr. Tülin Sevim, gögüs hastalıkları uzmanı

    Geçen yıl yüzlerce COVID-19 hastasını tedavi ettim. Başlangıçta en büyük zorluk hiç bilmediğimiz bir hastalıkla mücadele etmeye çalışmaktı. Her gün hastalanma korkusu yaşadım. Bu korkunun asıl kaynağı hastalığı aileme, sevdiklerime bulaştırma ve onları kaybetme endişesiydi. Maalesef yüzlerce sağlık çalışanını kaybettik. Her birinin acısını yüreğimde hissettim. Benim için en acı günse bir sınıf arkadaşımın kaybını öğrendiğim gündü. 33 yıllık hekimim, geçen yıl meslek hayatımın en zor yılıydı. Ancak pandemi devam ediyor ve bizler görevimizin başında, hastalarımızın yanındayız.

    BİLİNMEYENE KARŞI SAVAŞMAK BİZİ YORDU

    Yeşim Koçak Eriç, enfeksiyon kontrol hemşiresi

    Pandemiyle birlikte unuttuğumuz değerleri, önemsemediğimiz rutinleri ve en önemlisi özgür nefes almanın kıymetini anladık. Bilinmeyene karşı savaşmak; hastalarımızı, çalışma arkadaşlarımızı ve ailemizi bundan korumaya çalışmak bizi yordu. Fakat en zor anını bizlerle paylaşan, bir nebze dahi olsa yalnızlığına, korkularına, çaresizliğine merhem olduğumuz, iyileşerek bizlere şükranlarını sunan hastalarımız yorgunluklarımızı unutturdu. 'İyi ki hemşireyim' dedirttiler.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Hürriyet Haberler

    Bakmadan Geçme

    1000
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title