'Yakınınızı bu hastalıktan sonra yeniden keşfediyorsunuz'
Bunamanın en sık görülen tipi olan alzheimer'la ilgili ülkemizde net bir veri yok ama 600 binle 1 milyon arası kişinin alzheimer olduğu tahmin ediliyor.
Bunamanın en sık görülen tipi olan alzheimer'la ilgili ülkemizde net bir veri yok ama 600 binle 1 milyon arası kişinin alzheimer olduğu tahmin ediliyor... Yarın Dünya Alzheimer Günü. Toplumsal duyarlılığı arttırmayı hedefleyen bu önemli gün, sadece dünya genelindeki 50 milyon alzheimer ve diğer demans (bunama) hastalarının geleceğini değil, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Zira her 20 yılda bir, demanslı hasta sayısı ikiye katlanıyor, 2050'de hasta sayısının 150 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Kendisi de bir alzheimer hastası olan Amerikalı efsane basketbol koçu Pat Summitt'in "Hiçbir deniz kıyısı boyunca, ayak izlerin silinip giderken yürüdün mü? İşte, alzheimer bunun gibi bir şeydir" diyerek anlattığı hastalığı, alzheimer'lı yakınlarının bakımını üstlenenlere sorduk. Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Kaynak Selekler'den de hastalıktan korunmak için yapmamız gerekenleri öğrendik.
'BENİ TANIDIN MI?' SORUSUNA ÇOK ÜZÜLÜYOR
Zeynep Yarın (62) - Ev hanımı
Annem Sebahat 85 yaşında, 12-13 sene önce alzheimer teşhisi kondu. 90'lı yılların sonunda bir şeyi anlatıyor, iki dakika sonra, sanki hiç anlatmamış gibi yeniden anlatıyordu. Konuşmak istiyor diye üzerinde durmuyorduk, doğal geliyordu. Meğer hastalığın başlangıcıymış. Hep eskileri konuşuyor, vefat etmiş olan annesini çok arıyor. Hatta biraz önce "Anneme haber versek de gelse, o denizi sever" dedi. Şu an yazlık evimizdeyiz, bazen "Eve gidecek miyiz?" diye soruyor. "Burası da evimiz. Salgın var, gidemiyoruz" dediğimde, "Sen varsan tamam. Beni ortada bırakmazsın" diyor. Annem bana çok bağımlı, ben anneme çok bağımlıyım. O yönden kendimi kötü hissediyorum.
"Beni tanıdın mı?" sorusuna çok üzülüyor. Biriyle telefonla konuşurken bozuntuya vermiyor, sohbet ediyor ama sonra "Tanıdık mıydı?" diye soruyor. Onlar her şeyi unutuyor ama duyguları asla unutmuyor ve tepkinizi ölçüyorlar. Üzgünseniz, mutluysanız hemen algılıyorlar. 7/24 mutlu olmaya çalışıyorum. Yurtdışında yaşayan kızımı özlüyorum ama bunu içimde yaşıyor, anneme ağladığımı göstermemeye çalışıyorum.
Gözü doluyor, kafasında ne kuruyor bilmiyoruz
Çökmüş vaziyetteyim. Ne yapacağımı bilmediğimde Türkiye Alzheimer Derneği'nin Yaşam Evi'nden destek alıyorum. Destek almazsam rahatlıkla depresyona girebilirim. Zaman zaman öyle bir şey oluyor ki ağladığım çok oluyor. "Beni aç bırakıyorsun. Allah senin eline düşürmesin" diyor mesela. İçinden gelerek söylemediğini biliyorum ama üzülüyorum. Elimizden geldiğince onu mutlu etmek için uğraşıyoruz. An geliyor, gözü doluyor, kafasında ne kuruyor, onu da bilmiyoruz; başlıyor ağlamaya. Ben ablası oluyorum o anlarda. Zamanında ablasını kırdığını düşünüyorum. Çünkü "Abla, ne olur bana kızma, seni bir daha üzmeyeceğim" diyor, başını omzuma koyuyor. Şu an anlatırken bile boğazım düğümleniyor.
Zeynep Yarın, annesinin 90'lı yılların sonundan itibaren anlattığı şeyleri sürekli tekrar ettiğini ama bunu sohbet etme isteğine bağladıklarını söylüyor.
EN BÜYÜK HATA, BU İNSANLARA SANKİ APTALLARMIŞ GİBİ DAVRANMAK
Begüm Soydemir (46) - Gazeteci
Babamda alzheimer belirtileri 2017'nin başında başladı. Hastalığını kolay kolay anlamadık çünkü süper bir sohbet sürdürebilme yeteneği vardı. Diyelim ki bize geldin. "Babacım İpek geldi, hatırladın mı?" diyorum, "Hatırlamaz mıyım? İpek hoş geldin, zor geldin mi?" diyor, sen trafikten bahsediyorsun. "Evet, İstanbul'un trafiği çok fena" diyor, minibüslerden, otobüslerden bahsediyor ve fire vermeden o sohbeti tamamlıyor. Sadece eski Türkçe iki-üç kelimeyi çok sık kullanıyordu. Sonradan anlıyorum ki açık vermeme hırsıyla sosyal bir yetenek geliştirmişti. Dört sene önce "Bana kartvizit bastır" diye tutturmasının nedeni de buydu. Belki dönem dönem numarasını unutuyordu, benden kartvizitleri ne için istediğini sonra anladım. Fire vermemek için yaptığı hareketler bize zaman kaybettirmişti.
Direnmeden, inat etmeden iletişim
Hastalığının başlangıcındayken bir gün doktor babama "Nedir, var mı bir şikayet?" diye sordu. Babam birden "Yani işte… Epilepsi" dedi. Hepimiz şaşırdık. Anladık ki babam muayene sırasını beklerken zor bir durumda olduğunu fark etti, doktorun bir şeyler soracağını anladı ve duvardaki yazıları okudu. "Çat diye cevabı yapıştırır, bu sınavdan geçerim" diye düşündü, yani mahcup olmamak için harekete geçti. Dönem dönem unuttuğunu ve kafasının gittiğini fark ediyor çünkü. O zaman çok üzülüyor. Burada asıl fark ettiğim, bakım verenlerin ne yapacağını bilmemesi. Başta yaptıklarımızla şu anda yaptıklarımız arasında dünya kadar fark var. Bu insanlarla inat etmeden, direnmeden iletişim kurmak gerektiğini, daha 6-7 ay önce çözdük mesela. İlk zamanlar iyi bir şey yaptığımızı zannettiğimiz yanlışlar yapıyorduk. Örneğin "Gideceğim" diyordu, ben de onu ikna etmek için caddeye çıkarıp "Bak, plakalar hep 34. İstanbul'dayız" diyordum. Halbuki "Biz İstanbul'dayız" demenin bir anlamı yok; "Ha tamam, bir çay içelim. Öyle çıkalım" demek gerekiyor. Ama konuyu değiştirirken çocuk eğlermiş gibi davranmanın da manası yok. Bu insanların zekası gerilemiyor, aptallaşmıyorlar. En büyük hata, bu insanlara aptallarmış gibi davranmak.
Begüm Soydemir, Instagram'daki @alzgunluk hesabında babasıyla yaşadığı diyalogları ve fotoğraflarını paylaşıyor.Doğduğum geceyi, nenesini anlatıyor
Alzheimer olan yakınınızı, hastalıktan sonra yeniden keşfediyorsunuz. Babam çılgınca nenesini anlatıyor. Nenesiyle köye gitmişler, bamya közlemişler, nenesi onu çok seviyormuş, üzüm toplamışlar, o köyde bir atı varmış... Doğduğum geceyi anlatıyor. Ağlamam geliyor. Sonra da babama sarılıp çok çok öpmek... Asıl en önemli konu annem çünkü her gün onunla beraber. Annemin bir gün morali bozuksa babam evini kaybediyor, karşısında oturmasına rağmen annemi arıyor, "Ben artık gideyim, Ferzen merak eder" diyor. En büyük yük, annemde. En yakın bakan, hep en zor durumda.
7 ADIMDA ÖNLEM ALIN
Ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Kaynak Selekler, "Alzheimer için iki risk faktörü, yaşlılık ve genetik yatkınlık. Diğer potansiyel olarak değiştirilebilir yedi risk faktörü diyabet, orta yaş hipertansiyonu, orta yaş obezitesi, fiziksel hareketsizlik, depresyon, sigara ve düşük eğitim düzeyi. Bu yedi sorunun düzeltilmesi alzheimer hastalığının başlangıcını birkaç yıl erteleyebilir" diyor. Alzheimer hastalığında önleyici diğer faktörleri de şöyle sıralıyor:
1) Yüksek eğitim: İyi bir eğitim, beyinde rezerv yani yedek bir kapasite sağlayarak bunamanın gelişmesini geciktirebiliyor.
2) Yüksek sosyoekonomik statü: İleride alzheimer'da en büyük artış, düşük ve orta gelirli ülkelerde olacak. İyi bir ekonomik durum, kişilere daha iyi bir eğitim, iyi bir meslek edinme ve tıbbi kaynaklara daha kolay ulaşım sağlıyor.
3) Kompleks çalışma hayatı: Çok konuşma gerektiren, strateji geliştiren, diğerlerini idare eden ve çatışmaları çözen işlerde çalışanların zihinsel fonksiyonları, diğer iş arkadaşlarına göre, zamanla daha iyi durumda oluyor.
4) Zengin sosyal ağ ve sosyal meşguliyet: Yaşlının aile ortamında yaşaması, yalnız kalmaması, sosyal ilişkiler içinde olması ve sosyal bir ağ içinde yaşamının devamı, bellek bozukluğu ve alzheimer hastalığı gelişme riskini düşürüyor.
5) Kitap, satranç, briç, bilgisayar, seyahat etme, müze gezme, bulmaca, problem çözme gibi zihinsel olarak uyarıcı aktiviteler: Haftada en az bir kez bilgisayar kullanan yaşlılarda, yaşla ortaya çıkan bellekteki gerileme savuşturulabiliyor. Kitap okumak, bellek ve muhakeme sorunlarını; örgü örme gibi el sanatlarıyla meşgul olma, sanatsal faaliyetler, bulmaca çözme ve oyun oynama da hafıza sorunlarını azaltıyor.
6) Yürüyüş, bisiklete binme, dans etme, yüzme ve bahçe işleri gibi fiziksel aktiviteler: Alzheimer hastalığı riskini yarıya indiriyor.
7) Sağlıklı beslenme: Akdeniz diyeti, yaşlanmayı yavaşlatıyor, ömrü uzatıyor, beyin küçülmesini önlüyor, zihinsel fonksiyonları koruyor.