Haberler

MHP'li Vural: Türk Milleti Basit Bir Yığın Değil

Güncelleme:
Abone Ol

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin İstanbul merkezli operasyonu karartmaya ve durdurmaya çalıştığını öne sürdü.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin İstanbul merkezli operasyonu karartmaya ve durdurmaya çalıştığını öne sürerek, "Başbakansa Başbakan, başbakan yardımcısıysa başbakan yardımcısı, bakansa bakan, bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına müdahale edenler hakkında suç duyurusunda bulunuyorum" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda 2014 bütçesi üzerinde MHP grubu adına konuşan Vural, bütçeyi hazırlayan zihniyetin arkasında bölücülük, rüşvet, yolsuzluk, teslimiyet, tehdit, şantaj ve "tek adam" anlayışı olduğunu savundu.

AK Parti'nin programına ve hedeflerine yaklaşmak yerine sürekli geçmişten mazeretler arayışı içine girdiğini ifade eden Vural, "Aslında, bu hükümetin tek adı vardır; 'teflon hükümet'. Bu hükümete bir türlü sorumluluk yapışmıyor. Sorumlu olan ya halktır ya bankalardır ya işverenlerdir ya emniyettir ya savcılardır ya bürokratik oligarşidir ya küresel sermayedir ya da küresel güçlerdir" diye konuştu.

Vural, AK Parti iktidarında ithalatın yüzde 500, hane halkı borcunun yüzde 4 bin 400, özel sektör borcunun yüzde 500, merkezi yönetim iç borcunun yüzde 171, toplam borç stoğunun yüzde 184, esnafın borcunun yüzde 5 bin 500, çiftçinin borcunun yüzde 7 bin 500 arttığını belirtti.

-"Türk milleti basit bir yığın değil"-

Milletin arasındaki rabıtaların çözüldüğünü, Şark meselesinin bugün "Kürt meselesi" olarak hortlatıldığını, Sevr Barış Anlaşması'nın yenilenerek uygulamaya konulmak istendiğini öne süren Vural, şunları söyledi:

"Bölücülüğe uyabilmek için milleti yontan bir zihniyet iktidardır. Milletimizin ortak değerleri yok sayılmakta, milli kimlik altüst edilmekte, milli kültür ayrıştırılmakta, dilimiz bölünmektedir. Çözüm ve barış süreci içerisinde yeni bir millet ve devlet inşasına başladılar. Türk milleti ayrı ayrı varlıklardan yapılma basit bir yığın değil, birbirleriyle münasebet içerisinde ve karşılıklı tesirleşme halinde yaşayan kısımlardan oluşmuş bir varlıktır. Türkiye, ne komitelerin odalarda toplanıp imal ettikleri bir devlet ne de eski bir koloni parçasıdır. 'Kürdistan' demek ortak vatan ülküsüne kastetmektir. '36 etnik grup' demek tek millet iradesini mahvetmektir. Bayrağın indirilmesine sessiz kalmak, tek bayrak kararlılığını yok etmektir. "Özerklik" demek tek devleti imha etmektir. Teröristle müzakere, şehitlerin ruhunu muazzep etmektir. İsyancıları, hainleri baş tacı yapmak tarihi ve milletin hükmi şahsiyetini hızara vermektir. Andımızı kaldırmak milli yeminleri çiğnemektir. Milli gün ya da bayramları dejenere etmek, kutlanmasına engel olmak, milletin ilham kaynaklarını kurutmak, heyecan damarlarını kesmektir. Terörist sevdalılarına ödüller vermek milli varlığa hakaret, milli varlığa yüz çevirmektir."

-"Hesap verebilirlik harcamaların can damarı"-

Vural, bütçelerin aynı zamanda hükümetlerin güven belgesi olduğunu belirterek, parlamentonun denetim yetkisini kullanmasının, kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli kullanılıp kullanılmadığının da onaylanması anlamına geldiğini kaydetti.

"Önümüzde, hesap verebilirliği katleden bir hükümet vardır" diyen Vural, hesap verebilirliğin kamu harcamalarının can damarı olduğunu, ancak hükümetin bu can damarını kapattığını savundu. Bütçelerin hazırlayan, onaylayan ve uygulayanlar için ahlak belgesi olduğunu dile getiren Vural, "Bu hükümet, siyasi tarihimize denetimden kaçmak için her yolu deneyen bir hükümet olarak geçecektir. Bu hükümet denetim kaçkınıdır" diye konuştu.

Sayıştay'ın kamu idareleri hakkındaki 212 denetim raporunun Meclis'e sunulmadığını, 146 kamu idaresine ait 15 hesap hakkında olumsuz görüş verildiğini, 50 hesap hakkında da görüş verilmediğini anlatan Vural, Meclis'ten bilgi saklandığını söyledi.

-"Helal süt meselesi"

Oktay Vural, AK Parti'nin yolsuzluğu algılayacak mekanizmaları kısıtladığını, milletin yolsuzluklardan haberdar olmamasını temin etmeye çalıştığını savunarak, "Temiz yönetim, temiz vicdan işidir. Dürüst idare, helal süt meselesidir" diye konuştu.

Türkiye'nin 17 Aralık'tan beri muhatabı iktidar olan çok ciddi yolsuzluk iddia ve haberleriyle çalkalandığını ifade ederek, "4 bakanla ilgili vahim iddialar belgeleriyle piyasaya çıkmıştır. Öyle isnatlar, öyle suçlamalar vardır ki birisi bile doğruysa hükümetin yerinde durması mümkün değildir" dedi.

İddiaların açığa kavuşması ve suçluların hak ettiği cezayı alması gerektiğini belirten Vural, şöyle devam etti:

"AKP Hükümeti bu yolsuzlukta deşifre olmuştur. Deşifre olan hükümet çeşitli taktiklerin peşindedir. Önce soruşturmaya müdahil olmak ve yönlendirmek istemektedir, aynen Deniz Feneri'nde olduğu gibi. Soruşturmayı karartmak için elinden geleni yapmaktadır. Hiçbir hukuki ve idari gerekçeyle izah edilemeyecek bu tavır, yargıya, soruşturmaya ağır bir müdahaledir. İstanbul Emniyet Müdürü görevden alınıp yerine adeta partili emniyet müdürü atanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti makamları böyle çete mantığıyla yönetilemez. Deliller artık kesinlikle güven altında değildir. Adli soruşturma kamuoyunun gözleri önünde fütursuzca, utanmazca karartılmaya, engellenmeye, durdurulmaya çalışılmaktadır.

AKP Hükümeti bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının daha da derinleşmesi, yaygınlaşması ve zirvelere ulaşmasından endişe duymaktadır. Çeşitli illerde adli kolluk kuvveti olarak çalışacak emniyet mensuplarına kıyım başlamış ve tamamen siyasi atamalarla muhtemel soruşturmalar engellenmek istenmektedir.

AKP Hükümeti bu yolsuzluk için sanal sorumlular arama gayretine girmiştir. Gezi sürecinde, 'Şu kadar seramik kırıldı, şu kadar otobüs tahrip edildi' diyerek, milli servet kaybından dem vuranlar şimdi halkın çalınan milyarlarından niye bahsetmiyor? Soruyorum, ayakkabı kutusu içindeki paralar milletin parası, milli servet değil mi? Halkbank Genel Müdürü'nün evinde bulunan 4,5 milyon dolar nakit parayı görmezden gelip, 'O Genel Müdür'ün evinde bu paraların ne işi var?' diye sormayıp, kamu bankalarını zayıflatmaya yönelik uluslararası komplodan söz etmek 'Cambaza bak' oyunundan başka bir şey değildir."

-"Milli iradeyi rüşvet ruhsatı mı sandınız?"

Vural, Başbakan yardımcıları Bülent Arınç ve Bekir Bozdağ'ın karşı operasyondan söz ettiğini anımsatarak, "Karşı operasyon ne demek? Bu yolsuzluğu ortaya çıkaran savcıların, polis müdürlerinin üzerine gitmek demek. Başka bir anlamı var mı?" diye sordu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yolsuzluğu ortaya çıkaranları cezalandıracağını söylediğini savunan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Savcılarla ilgili yapılan bu değişikliklerin hepsi ve emniyet mensupları hakkında yapılan bu değişikliklerin hepsi sorumluluktan kurtulmak ve soruşturmayı selamete erdirmesini engellemektir. Ben de buradan suç duyurusunda bulunuyorum. Başbakansa Başbakan, başbakan yardımcısıyla başbakan yardımcısı, bakansa bakan, bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına müdahale edenler hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Ey Cumhuriyet savcıları, hodri meydan, buyurun!

Başbakan ülkeyi muz cumhuriyetine çevirmiş de haberimiz yok. Siyasi sorumluluk sahibi olanların sorumluluklarını başkalarının üstüne aktarması ibretliktir. Bütün bunların siyasi sorumlusu Sayın Başbakan'dır. Başbakan rüşvet, yolsuzluk dosyasını ortaya koyanlar için 'Sandığa gelin' diyor, 'milli irade' diye bağırıyor. Milli iradeyi hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ruhsatı mı sandınız? Milli iradeye çağrı yapan Başbakan, siz önce kendi cüzi iradenizin hesabını verin. Başbakana soruyorum; abdestinden şüphen mi var da namazından şüphe duyuyorsun, yoksa geçmişinden sıkıntılısın da onun için mi anından sıkıntılısın?"

Başbakan Yardımcısı Arınç'ın, operasyonla ilgili basın toplantısında Ümit Yaşar Oğuzcan'ın "Milyon kere Ayten" şiirinden bir mısra okumasına gönderme yapan Vural, "Vatandaşımız, 'Yolsuzluğu ortaya çıkaran mı suçludur, yolsuzluk yapan mı Ayten? Kara para aklayan mı, aklayanı ortaya çıkaran mı sorumludur Ayten? Kaçakçılık yapan mı suçludur, kaçakçılığı ortaya çıkaran mı Ayten? 5 kere 5 25 ederse, 150 milyonu 4'e bölersen kaç çıkar Ayten?' diye soruyor" dedi.

Vural, soruşturmanın sonuna kadar sürdürülmesi ve hukuki sürecin işletilmesi gerektiğini vurguladı.

İktidarın, muhalefet susunca mesele kalmayacağını zannettiğini dile getiren Vural, "Ama susmayacağız. Onlar zannediyor ki bizden kurtulsalar mesele kalmayacak ama bizden kurtulamayacaklar. Bizden kurtulsalar hakikatten kurtulamayacaklar. Bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar. Vicdanı olmayan parmaklarla vicdanlardan kurtulsalar milletin iradesinden nasıl kurtulacaklar? Ama ant olsun ki ne olursa olsun Allah'ın azabından kurtulamayacaklar" diye konuştu.

-Kutluata'nın konuşması

MHP Sakarya Milletvekili Münir Kutluata da grubu adına yaptığı konuşmada, ekonomi politikaları üzerinde durdu.

İktidarın ithalata dayalı büyüme modeli benimsediği için büyümenin kalkınmaya yansımadığını savunan Kutluata, "İthalata dayalı büyüme modeli, döviz temin ederek ithalat yapma ve vatandaşı borçlandırarak üretim yapma esasına dayandığı için sürdürülememektedir" dedi.

Hanehalkı borçlarının 323 milyar liraya ulaştığını, her ailenin gelirinin yüzde 54'ünü borca ödemek zorunda olduğunu ifade eden Kutluata, "Türkiye'nin dış borçları 129 milyardan 367 milyar dolara çıkmıştır. Bu dayanılır bir şey değildir. Hane halkı bu şekilde borçlandırıldığı zaman borçlar gelirle ödenmiyor, borçlar servetle, tapuyla, varlıklarla ödeniyor" diye konuştu.

Kutluata, bu borçlanmayla milli gelirin dışarıya aktığını, gayrisafi milli hasılasının önemli bir kısmının yabancı ülke halklarının refahına aktığını söyledi.

AK Parti'nin, Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren milletin tasarruflarıyla oluşturulan yatırımları sattığını, buna rağmen Türkiye'nin yurt dışı yatırım açığı pozisyonunun 400 milyar dolara çıktığını savunan Kutluata, şunları söyledi:

"Devletin ileride elde edeceği gelirleri, vergileri özel sektöre aktarma yolunu seçmiş ve o günün refahını bugüne taşımak suretiyle bir sistem oluşturmuştur. Bu, Türkiye'nin geleceğinin yok edilmesi sistemidir. Türkiye'nin durumu, bu açıdan, bir mirasyedinin pozisyonundan farklı değildir. Aileden kalma servet harcanmıştır. Diğer taraftan eşin dostun varlığının ipotek altına sokulması gibi Türkiye'nin geleceği de ipotek altına sokulmuştur."

Kutluata, milletin girişimci gücünün kırılmasının en büyük tahribatlardan biri olduğunu savunarak, ekonominin en büyük kaybının, rekabet şartlarının ortadan kaldırılması olduğunu dile getirdi. Münir Kutluata, "Bunu görebilmek için 11 yılda türeyen çok sayıdaki sermayedar grupların ve büyüklü küçüklü holdinglerin, şirketlerin hiçbirinin imalatla ilgisi olmadığını göreceksiniz" diye konuştu.

Marmaray Projesi'nin de MHP'nin olduğunu ifade eden Kutluata, ihalenin ve kredi temininin 57. Hükümet döneminde yapıldığını söyledi.

Kutluata, 2023'e kadar ihtiyaç duyulacak en az 16 milyar dolarlık metro setinin, yabancı ortaklıklarla Sakarya'daki TÜVASAŞ'ta üretilmesinin hesap edildiğini anlatarak, "Bu girişim durduruldu. İktidar, Sakarya TÜVASAŞ arazisi içerisine yabancı ortaklı bir montaj fabrikası kurdu. Birileri ithal yoluyla bu büyük pazarı devşirmeyle meşguldür" dedi. - TBMM

Kaynak: AA / Politika

Oktay Vural Vural Türk İstanbul Ak Parti Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title