Haberler

AK Parti TBMM Grup Toplantısı

Abone Ol

Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu: (5) "CHP'den son bir hafta içinde bir milletvekili istifa etti, başka bir milletvekili ihraç talebiyle disipline sevkedildi, üçüncü milletvekili de 'Kılıçdaroğlu istifa etsin' diye çağrıda bulunuyor" "Şöyle bir takım düşünün; herkes ayağına topu almış kendi oyununu.

AK Parti Genel Başkanı, Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP'den son bir hafta içinde bir milletvekilinin istifa ettiğini, başka bir milletvekilinin ihraç talebiyle disipline sevkedildiğini, üçüncü milletvekilinin de "Kılıçdaroğlu istifa etsin" diye çağrıda bulunduğunu belirterek, "Şöyle bir takım düşünün; herkes ayağına topu almış kendi oyununu oynuyor, birisi de kendisini antrenör zannedip ortalıkta dolaşıyor" dedi.

Davutoğlu, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, onlarca Alevi Bektaşi klasiklerini bastırdıklarını ifade ederek, "Niye biliyor musunuz? Yeni yetişen Alevi kökenli gençler, o geleneğin klasiklerini okusunlar ve bu geleneğin Hz. Peygamber'den, Hz. Ali'den ve bunun getirdiği çizgiden, Hoca Ahmet Yesevi'den uzak olmadığını görsünler" diye konuştu.

Kahramanmaraş'ta "ben dedeyim" diye seslenen otobüse aldığı Alevi dedesinin ilk söz olarak, "Hak Muhammed, Ali yardımcınız olsun" dediğini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"İçeriden ve dışarıdan yeni bir Alevilik çıkarma çabalarına karşı, eminim önce Alevi Bektaşi geleneğinin öncü şahsiyetleri, dedeleri, bu geleneği sürdüren 12 imam, hizmet erbabı karşı çıkacaktır. CHP Alevilik paketinde ne diyor? 'Din dersini kaldıralım' diyor. Çünkü, CHP'nin kafasında, zihninde hep dinle bir şekilde mücadele etmek var, hiç bundan kurtulamadılar. Eğer din kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, herhangi bir din, sadece Alevilik gibi, İslam kültürü içinde gelişmiş ve bu kavramlarla ortaya çıkmış bir mezhep ve meşrep değil, başka bir din, hatta İbrahim'i gelenek dışında, yani Budizm ve diğerleri tahkir ediliyorsa, onlara karşı bir nefret dili kullanılıyorsa ona önce ben, AK Parti karşı çıkar. Bizim anlayışımızda nefret dili hiç bir zaman olmamıştır. Ama böyle bir tahkir yoksa, her bir mezhep anlatılıyorsa, din anlatılıyorsa, yeni yetişen nesiller bu dinleri tanıma imkanı buluyorsa bundan ne zarar var? Nedir sizin bu mücadele anlayışınız?

Üç alternatif var. Bir alternatif; 'Bu dersi tümüyle kaldıralım.' Peki bunun kaldırdığımızda, eğitim içinde ki bugün IŞİD gibi radikalizm başta olmak üzere, bu tür radikal eğilimlerin toplumda yer almasını nasıl engelleyeceğiz? Yeni yetişen gençler, Sünni gençler, Alevi gençler yükselen bazı dini anlayışlara karşı gerçek din anlayışı hakkında nasıl bir fikir sahibi olacaklar? Din kültürü dersi olmadığı zaman bu ihtiyacı karşılamak üzere, nasıl son derece yanlış kanaatlerin ortaya çıkacağını görmüyorlar mı? Onlar yasakladılar, tek parti döneminde yasaklandı. Ne oldu? Maalesef yeni yetişen nesil 32 farzı bile sayamayacak hale geldi o dönemlerde. Ne zararı var din kültürü ile ilgili bilgi sahibi olmasının?

İkinci alternatif şu; 'Sünni gençler Sünniliği, Alevi gençler Aleviliği okusun.' Peki burada bir karşıtlık üzerinden dini kültürü anlayışı yaymak nasıl bir zarar verir düşünebilir misiniz, nasıl bir karşıtlık ortaya çıkar? Sünniler Sünni İslamı okuyacaklar, Hacı Bektaşı Veli'yi tanıyamayacaklar, Alevi gençler de Sünni geleneği bilmeyecekler ve zannedecekler ki okudukça, bu iki gelenek birbirine karşı. Bugün eğer Alevi ve Sünni geleneği birbirine karşı iki inanç gibi takdim etmek isteyen varsa, o bir tarih cahilidir, kültür cahilidir, Alevilik cahilidir, Sünnilik cahilidir. Ben Hacı Bektaş-ı Veli'nin huzuruna vardığımda hiç bir yabancılık hissetmedim, hiç bir Sünni de hissetmesin. Üçüncü alternatif ise bizim savunduğumuz alternatif, 'din kültürü ve ahlak dersleri en geniş müfredatla, bütün mezhepleri, meşrepleri, dini anlayışları yeni nesillere öğretmek üzere okutulmalıdır. Bu derslerde bir dinin, mezhebin tahkir edilmesi sözkonusu olamaz, aşağılanması, ötelenmesi, bir mezhep mensubunun incinmesini biz izin vermeyiz."

"Dersimi eleştirirsem ulusalcılar kopar, parti bölünür diye korkuyor"

Başbakan Davutoğlu, CHP'nin Alevi meselesindeki en önemli gündemlerinden birisinin Dersim meselesindeki ikircil tutumu olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde Dersim konusunda net bir tavır sergilediğini, 'devlet adını da işlenmiş olursa olsun yapılan her türlü zulme karşıyız" dediğini, Başbakan olarak bu olaylar dolayısıyla özür dilediğini vurgulayan Davutoğlu, CHP ve MHP'den, bu çerçevede son günlerde karşı bir tavır alışın sözkonusu olduğunu bildirdi.

Davutoğlu, CHP'nin Dersim konusunda hala bir açıklamada bulunmadığını ifade ederek, "Neden bulunamadı biliyor musunuz? Çünkü korkuyor, elindeki adalet terazisi ile partisinin yapısı uygun değil. 'Dersimi eleştirirsem ulusalcılar kopar, parti bölünür' diye korkuyor. Ama AK Parti böyle bir şeyden korkmaz. Çünkü AK Parti'nin ortak vicdanı her türlü zulme ve yanlışa karşı ayakta durma vicdanıdır" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Alevi öncülerini ve dedelerini Cumhurbaşkanlığı'na davet ederek yemek verdiğini anımsatan Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu, onları haram yemekle suçluyor. Kılıçdaroğlu, Alevi geleneğinde düşkün ilan etmek vardır ama o senin haddin değil, sen kimseyi haram yemekle itham edemezsin. Oraya gelen Alevi dedeleri, öncüleri edebi erkanın temsilcileridir ve hepsi eline, beline, diline sahip çıkan insanlardır. Onlar bilir kimi ziyaret edeceklerini, kimi ziyaret etmeyeceklerini. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı davet ettiğinde onurla ve vakarla o daveti kabul ederler ve giderler. Bundan rahatsız olma. Bu, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın ne kadar kucaklayıcı olduğunun işaretidir ve Türkiye'deki Alevi toplumunun temsilcilerinin devlete olan saygılarının ifadeleridir" dedi.

"12 Eylül'cüler CHP'den öğrendi"

Başbakan Davutoğlu, bu yemeğe katılan Alevi toplumunun tüm temsilcilerine bir kez daha teşekkür etti. Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ama Kılıçdaroğlu sesini yükseltemez, çünkü yarası var ve arkasına güvenemiyor. Son bir hafta 10 gün içinde, bir milletvekili ağır ithamlarla istifa etti. başka bir milletvekili ihraç talebiyle disipline sevkedildi, üçüncü milletvekili de 'Kılıçdaroğlu istifa etsin' diye çağrıda bulunuyor. Şöyle bir takım düşünün; herkes ayağına topu almış kendi oyununu oynuyor, birisi de kendisini antrenör zannedip ortalıkta dolaşıyor. Her gün bir açıklamasıyla birini memnun etmeye çalışıyor, Bakıyor ulusalcılar rahatsız oldu, bir açıklama yapıyor, öbürkülerini kırıyor; öbürküler rahatsız oluyor, bir açıklama yapıyor onları kırıyor. Bu CHP'nin bir türlü iki yakası bir araya gelemedi, gelemez. Çünkü, milletin gönlü ile buluşamayanların yakası bir araya gelemez. Küstahça çıkıp, 'Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık makamı boş' diyor. Sen onlarla kaygılanma, millet biliyor bu makamların dolu olduğunu. Sen kendi küçük sandalyenin derdine düş, bırak büyük makamları. Biz o makamların nasıl doldurulacağını gayet iyi biliriz ve o makamları hakkıyla doldurduğumuz için millet emaneti bize tekrar tekrar veriyor ve vermeye devam edecek. Şimdi buradan bir çağrıda bulunuyorum; biz Dersim'de vicdanın sesi olduğumuz için, onlar sessiz kaldı. Seyit Rıza'nın oğlu Hüseyin 17 yaşındaydı. İdama gidecek yaşta değildi, yaşı 21'e yükseltildi idam edildi. Aynı şey 12 Eylül'de Erdal Eren için yapıldı, yaşı büyütüldü idam edildi. Ben hep merak ederdim, bu yaş büyütülerek idam edilme geleneği nereden geliyor, 12 Eylül'cüler nereden öğrendi diye. Şimdi farkettim, CHP'den öğrendiler. Kılıçdaroğlu, Dersim'de yapılanları İhsan Sabri Çağlayangil'den öğrensin. Çıksın bunun zulüm olduğunu açık yüreklilikle söylesin ya da Tunceli'ye gitmesin. Eğer devlet adına birisi yanlışlık yapmışsa, o yanlış devletin yanlışı değildir, o yanlış o yapanların üzerinde kalır.

Şimdi buradan Bahçeli'ye geçmek istiyorum. Nedense, biz Dersim konusunda konuştuk diye, ben bekliyorum CHP rahatsız olsun. CHP'den önce Bahçeli'nin sesi yükseldi. Ben Hacı Bektaş-ı Veli'de Alevi erenlerimizle, dostlarımızla, canlarımızla kucaklaştım diye rahatsız oldu, 2 saat sonra - kim yetiştirdiyse - bir açıklama ile beni özür dilemeye davet etti. Neden özür dileyecekmişim? Dersim'de yapılanların yanlış olduğunu, zulüm olduğunu söylemem dolayısıyla. Bunun üzerine ertesi gün kendisine bazı sorular yönelttim. Bugün de yaptığı grup konuşmasında gene polemik yapıyor. Yine, benim hiç söylemediğim şeyleri söylemişim gibi yansıtarak beni itham etmeye çalışıyor. Sayın Bahçeli, açık yüreklilikle söyle; Dersim'de yapılan yanlıştı, zulümdü, aynı 3 Mayıs 1944'de Alparslan Türkeş'e, Fethi Tevetoğlu'na, Reha Oğuz Türkkan'a yapılanların zulüm olduğu gibi. Bahçeli ile aramızdaki devlet anlayışı, farkı şu; Bahçeli devlet adına yanlış yapanlara sahip çıkmayı devlete sahip çıkmak zannediyor. O yüzden de devlete en büyük tahribatı veriyor. Biz ise kim, ne hal altında yapılırsa yapılsın yanlışa yanlışa, doğruya doğru diyoruz; bu yolla halkımızın bütününü kucaklıyoruz.

Mademki tek parti döneminde ayağa kalkanların hepsi isyana kalkışmışlardı, MHP'nin ideolojik öncülerinden Kazım Alöç 3 Mayıs 1944. Bir kısmı gerçekten önemli bilim adamları Fethi Tevetoğlu gibi, rahmetle anıyorum. Türk diline ve düşüncesine büyük katkıları olan isimlerdir. Onları itham ederken şöyle diyor; 'bunların vatan hainlikleri tescil olunmuş, bunlara zulüm ettiğimizi iddia edenlere söylüyorum diyor, 'bunları herhalde Pera Palas'ta ağırlayacak değildik, bunlara zulüm yapılmıştır ve yapılmaya devam edilecektir' diyor. Bu, tek parti döneminin savcısının, Alparslan Türkeş'le ilgili ifadeleridir. Dersim olayından bir kaç sene sonra yaşanmıştır."

"(Pera Palas'ta mı yatıracaktık) diyen zihniyet aynı"

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:  "12 Eylül de buradan besleniyor dikkat ederseniz. 'Bunları idam etmeyecektik de besleyecek miydik?' diyen zihniyetle 'Pera Palas'ta mı yatıracaktık' diyen zihniyet aynı çizginin devamı. Peki, bu ithamlardan, vatan haini ithamından sonra, verilen bu cezalar sadece bu sebeple haklı görülüyorsa tabutları mazur görebilir miyiz? Diyelim ki suçlu var. O suçluyu adalet önünde yargılamak yerine, yargısız infazla insanları öldürmek bir suç değil midir? 76 yaşındaki bir yaşlının yaşını 54'e indirip idam etmek için, oğlunun yaşını 17'den 21'e çıkarıp, sonra da yalvararak cellatlarına, 'ne olur oğlumu benden sonra asın' diyen yaşlı adama, 'hayır senden önce asacağız, onu öldüğünü de göreceksin' diye bağırmak adalet midir, isyana karşı mücadele böyle mi yürütülür? Seyit Rıza ve oğlu Hüseyin'in hikayesi."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Çorum'da da İç Anadolu da kendisine yakınlık hisseden kitlelere, "Ulucanlar'da onurla idam sehpasına giden İskilipli Atıf Efendi'ye yapılan zulüm devlet adına yapılmışsa doğrudur diyebilecek mi?" diye sorup soramayacağını öğrenmek isteyen Davutoğlu, "'Ya da kendisini tekbirle karşılayan ülkücü gençlere, 'tek parti döneminde bu tekbir yasaktı, bu tekbir sebebiyle, sadece Allahuekber dediği için, ezanı Muhammedi aslına uygun okuduğu için ne çileler çeken o Anadolu insanına dönüp, 'o çileler devlete karşı görülen bir eylem olduğu için çekilmesi müstahak çileler diyebilecek mi? Mustafa Pevlivanoğlu'nu idam edenler, 'devlete isyan etti' diye idam edenler, haklı bir gerekçe olarak bunu takdim edebilirler mi 12 Eylül'de? Sayın Bahçeli polemik yapmasın, tek partiyi savunacaksa çıksın mertçe savunsun ama polemik yapmaya kalkmasın. Biz ise kim, ne zaman, ne gerekçeyle yapmış olursa olsun, her türlü zulme karşı çıkmaya devam edeceğiz. Dersim'e dönük eleştirel tutumumuz da sürecek, 3 Mayıs 1944'te yapılanlara dönüp eleştirel tutumumuz da İskilip'li Atıf Hoca'ya yapılan zulüm de. Tek parti döneminde yapılan her bir zulme karış çıkacağız. Demokratik cumhuriyeti inşa etmeye de kararlıyız" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından, Polonya Euro Cup'ta şampiyon olan Ampute Futbol Milli Takımı ile görüştü ve hatıra fotoğrafı çektirdi. Milli Takım, Davutoğlu'na milli takım forması hediye etti.

- TBMM

Kaynak: AA / Politika

Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title