Haberler

Alev Dedegil: "Kimyasal Kastrasyon (Hadım) ile İlgili Kanun Teklifi Yasalaştı"

Abone Ol

Üniversite öğrencisi Özgecan'ın öldürülmesi- TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu Başkanı Dedegil: - "Kimyasal kastrasyon ile ilgili kanun teklifim, 2009'da komisyonda görüşülmüş, ancak Meclis'ten geçmemişti.

Üniversite öğrencisi Özgecan'ın öldürülmesi- TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu Başkanı Dedegil: - "Kimyasal kastrasyon ile ilgili kanun teklifim, 2009'da komisyonda görüşülmüş, ancak Meclis'ten geçmemişti. Daha sonraki yasama döneminde bu konu tasarı olarak Meclis'e sunuldu, 18 Haziran 2014'te de yasalaştı"- "Yasada, 'bu suçu işleyenler hakim kararıyla tıbbi tedaviye tabi tutulur' deniliyor. Yasada, 'yetişkin bir kişiye karşı cinsel saldırı suçlarında vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır' hükmü de var"- "Aynı maddede 'suç sonucu mağdur bitkisel hayata girerse veya ölürse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmolunur' diyor. Sanık, bu tür olaylarda her bir fiilinden dolayı tek tek ve ayrı ayrı cezalandırılsın"- "İnsanın insan olmaktan vazgeçtiği bir an var, insanken bir anda başka bir yaratığa dönüşüyorsunuz. Bu yaratığın insan haklarının tartışılması, mağdura da maktule de çok büyük hakaret. Kurda merhamet kuzuya zulümdür, böyle bir şey olamaz" COŞKUN ERGÜL - TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Alev Dedegil, çocuğa ve kadına karşı cinsel saldırı suçunu işleyen kişilere kimyasal kastrasyon uygulanmasıyla ilgili tasarının 18 Haziran 2014'te yasalaştığını anımsatarak, yasada, "Bu suçu işleyenler hakim kararıyla tıbbi tedaviye (kimyasal kastrasyon) tabi tutulur" denildiğini bildirdi.Dedegil, aynı yasada "Suç sonucu mağdur bitkisel hayata girerse veya ölürse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmolunur" maddesinin de olduğunu ve sanığın buna göre her bir fiilinden dolayı tek tek ve ayrı ayrı cezalandırılması gerektiğini vurguladı.Alev Dedegil, "üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesi, sonrasında yaşanan tartışmalar, kadına yönelik cinsel saldırı suçlarında idam ve hadım (kimyasal kastrasyon) cezalarının uygulanması" konularında AA muhabirinin sorularını yanıtladı. Dedegil'e yöneltilen sorular ve cevapları şöyle: SORU: "Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmesi hepimizi derinden sarstı. Bu olayla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?"DEDEGİL: "Bir evladımız, kardeşimiz çok vahşi bir cinayete kurban gitti. Ben aslında konunun, kadına karşı şiddet başlığında bile değil, kadına karşı vahşet başlığıyla tartışılmasını doğru buluyorum. Çünkü 'kadına karşı şiddet' dediğimiz zaman bunun psikolojik, ekonomik, fiziksel, cinsel şiddet şeklinde bir tasnifi var. Ama bu vaka buraya giren bir şey değil. Bununda üstünde toplumda çok ciddi travmaya sebep olacak bir vahşettir. O yüzden bu vaka ayrı bir başlıkta tartışılmalı." - "Medya topluma karşı görevini yapmıyor" SORU: "Basın bu tür haberleri nasıl gündeme getirmeli?"DEDEGİL: "Reyting ve tiraj kaygısı bence basının kendi ayağına taktığı bir zincir. Kendisini, kendi çıkardığı bir kelimeyle bağlamış durumda. 'Topluma zarar vermeyecek, suçu övmeyecek' bir dille haberleri verelim. Sonuçta medyanın da yaptığı kamusal bir iş. Bu kadar emek, çaba sadece daha çok izlenmek, okunmak için mi? Hiç mi kamu yararı önemli değil? Özellikle genel yayın yönetmenlerinin toplanıp 'biz ne yapıyoruz?' demeleri lazım. Sadece 'okunsun ve izlensin' şeklindeki manşet diliyle, bu vakaları verme şeklimiz bu topluma ne kadar yararlı oluyor? Basının kendisini sorgulaması gerekiyor. Bir gazetenin internet sayfasında, 'sen de anlat' diye bir bölüm var. Orada başlıklar, merak uyandıracak şekilde veriliyor. Orada anlatılan herşey vahşet, trajedi ama siz onu öyle bir başlıkla veriyorsunuz ki olayı sıradan bir vakaya indirgiyorsunuz. Bu doğru bir dil değil.Bence basının, mağdurların veya maktullerin hayat hikayelerinden ziyade, faillerin bu fiilden sonra yargılanmalarını, aldıkları cezayı ve hayatlarının ne hale geldiğini göstermesi gerekiyor. Kadının medyada ya devamlı mağdur ya da bir ürünün objesi olarak gösterilmesi bizi bu noktaya getirdi. Bence medya topluma karşı görevini yapmıyor." - "Komşusu şiddete, saldırıya uğrarken televizyon seyreden bizden mi?" SORU: "Toplumda bundan önce de buna benzer olaylar yaşandı. Toplum nereye gidiyor, bu sorunu nasıl çözmeliyiz?"DEDEGİL: "Bu vaka ile 'yeter artık' durumu, duvara dayanmışlık hissi ortaya çıktı. Biz bunu daha önce rahmetli Ayşe Paşalı'da, Güldünya'da da yaşamıştık. Bu kadınları toplumun koruyamamış olması, devletin yokmuş gibi algılanması ve vakaların da giderek artması insanları ciddi biçimde etkilemeye başladı. O zaman bir gazetenin manşetinde Ayşe Paşalı'nın resmini gördüğümde, 'artık bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz' dedim. Korkunç ve hepimizi sorumlu tutan bir fotoğraftı. Bu meselelerin sorumlusu sadece devlet değil, toplum da sorumlu, siz de ben de sorumluyum. Bugün bir çok evde veya sokakta şiddet yaşanıyor. İnsanlar evde, komşusunun şiddet sesini duymamak için televizyonunun sesini açıyor. Biz bu şekilde, bu sorunla baş edemeyiz.. Yasalarda bir eksiklik yok. Konu şikayete bağlı suç olmaktan çıkarıldı. Siz de apartmanınızda böyle bir olay olduğunda direkt olarak polisi arayıp şikayetçi olabilirsiniz, kişiyi kurtarabilirsiniz. Ama birey artık topluma karşı görevini yapmak istemiyor.Biz 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' kültüründen geliyoruz. Komşusu şiddete, saldırıya uğrarken televizyon seyreden bizden mi? Bizden değil tabii ki. Kendi kültürümüzde bu sorunla mücadele edecek kavramları, yapıları yeniden tartışmalıyız. Devlet bireyi koruyacak ve suçu işleyeni cezalandıracak ama biz bütün korumayı, önlemeyi devlete bırakıp birey olarak 'nasıl olsa devlet yapıyor, benim bir sorumluluğum yok' anlayışına geçersek ciddi sıkıntılar ortaya çıkar." - "Kadına ve çocuğa karşı cinsel saldırı olaylarında kesinlikle idam cezası olmalı" SORU: "Bu talihsiz olaydan sonra idam ve hadım (kimyasal kastrasyon) tartışılıyor. Siz 2009'da bu konuyla ilgili bir kanun teklifi vermiştiniz, bununla ilgili bilgi verebilir misiniz?"DEDEGİL: "İdam cezası mevcut hukuk sistemimizde yok. İdam geri dönüşü olmayan bir ceza olduğu için, ülkeler bu cezadan vazgeçmeye başladı. 2009 yılında yaptığımız çalışmada, çocuğa karşı işlenen cinsel suçlarda kimyasal kastrasyon denen bir tedavi önermiştik, bunu ceza olarak da önermemiştik. Bu tür suçlarda tahliye olanların yüzde 80'i bu suçu tekrar işliyor. Bu kişi yeniden topluma karıştığında, toplumu bu bireyden korumamız gerekiyor. Onun için bu tür tedavilere ihtiyaç var.Kadına ve çocuğa karşı cinsel saldırı olaylarında, kesinlikle idam cezasının hukuk sistemi içinde yer alması ve uygulanmasının, bu tür suçların engellenmesinde önemli rol üstlenebileceğini düşünüyorum. Bu cezanın caydırıcı yönüne çok güveniyorum. Bu suçla mücadelede çok sert ve çok kararlı olsaydık, belki de bu yavrumuz ölmeyecekti. İnsanın insan olmaktan vazgeçtiği bir an var. İnsanken bir anda başka bir yaratığa dönüşüyorsunuz. Bu yaratığın insan haklarının tartışılmasının, mağdura da maktule de çok büyük hakaret olduğunu düşünüyorum. Kurda merhamet kuzuya zulümdür, böyle bir şey olamaz. Kimse kusura bakmasın. Benim evladım da olabilirdi sizin evladınız, anneniz de olabilirdi, hepimizin başına da gelebilirdi. Bana şimdi bir ceza söylesinler ki o annenin yüreği biraz soğusun, kamuoyu vicdanı biraz rahat etsin. Bu tür vakalar şiddet değil, vahşettir. Fail en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. - "Basın 'bir fazla tık alayım diye değil, bir kadını daha nasıl kurtarırım' diye düşünmeli" Kimyasal kastrasyon ile ilgili kanun teklifim, 2009 yılında Adalet Komisyonu'nda görüşülmüş ve kabul edilmişti ancak Meclis'ten geçmemişti. Daha sonraki yasama döneminde bu konu hükümet tasarısı olarak Meclis'e sunuldu, 18 Haziran 2014'tede yasalaştı. Yasanın 82. maddesinde, 'bu suçu işleyenler hakim kararıyla tıbbi tedaviye tabi tutulur' deniliyor. Bu son vakayı soruşturan, kovuşturan herkesin bu maddeye dikkat etmesi gerekiyor. Toplum bu vakada, 'cinsel saldırı gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi?' diye tartışmasın. Bunun hiçbir önemi yok. Gencecik bir kız kendi namusunu, bedenini, ırzını korumak için mücadele verirken öldü. Yasada, 'yetişkin bir kişiye karşı cinsel saldırı suçlarında vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır' deniliyor. Aynı maddenin son fıkrasında da 'suç sonucu mağdur bitkisel hayata girerse veya ölürse ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmolunur' diyor. Olay bu kadar basit ve açıktır. Hiçbir şekilde ne iyi hal ne de infaz yasasından kaynaklanan indirimler olmamalı. Hiçbir hakimin de böyle bir karar vermeyeceğini düşünüyorum. Bana göre sanık, bu tür olaylarda her bir fiilinden dolayı tek tek ve ayrı ayrı cezalandırılsın. Defalarca yargılansın, defalarca cezalandırılsın. Basın bu tür vakaları üçüncü sınıf reyting diliyle vermek yerine, 'böyle bir ceza var, şu kişiye uygulandı, kişinin adı bu, işlediği suç bu, şu cezayı aldı' şeklinde vermeli. Basın 'bir fazla tık alayım diye değil, bir kadını daha nasıl kurtarırım' diye düşünmeli. Şu anda cinsel saldırı suçundan ceza alan 15 bin kişi var. Biz bunları toplumla paylaşmalıyız. 'Yapanın yanına kar kalıyor' gibi bir algı da oluşuyor, bunu ortadan kaldırmalıyız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde bu konuyla ilgili genelge yayınladı. Bu genelge ile de Türkiye bu konuda ciddi bir adım atmıştı. Burası boş bırakılan bir alan değil, sürekli çalışılan bir alan. Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu konuda seferberlik ilan edileceğini ve tolerans gösterilmeyeceğini söyledi, ben bunun çok etkili olacağını düşünüyorum. İktidara geldiğimizde Başbakanımız 'işkenceye sıfır tolerans' demişti, kadına karşı şiddet ve vahşette de aynı şeyi yapabiliriz. .

Kaynak: AA / Politika

Alev Dedegil Ak Parti Paşalı Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title