Arınç'tan Milletvekillerine Ders Gibi Konuşma
TBMM’de 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, milletvekillerine ders niteliğinde bir konuşma yaptı.
TBMM'de 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, milletvekillerine ders niteliğinde bir konuşma yaptı.
TBMM'de 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin ilk turunda Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Kamu Denetçiliği Kurumu, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık, MİT Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Türkiye İnsan Hakları Kurumu bütçe ve kesin hesapları ele alındı.
Görüşmelerin sonunda hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 80 dakika süren konuşmasını milletvekilleri sessizce dinledi. Konuşması esnasında zaman zaman espriler yapan Bülent Arınç, konuşmasının sonunda özellikle CHP milletvekilleri ile esprili diyaloglar kurdu. Arınç, tüm milletvekillerinden Meclis çatısı altında seviyeli eleştiriler yapmalarını, seslerini yükseltmeden konuşmalarını istedi. Bülent Arınç, konuşmasının ilk başında Beşiktaşlı olduğunu hatırlatarak, "Beşiktaş son zamanlarda iyi gidiyor, eğer Tottenham'ı yenerse Arsenal'in acısını çıkartmış olacak. İnşallah hayırlı bir haber alırız" dedi.
Çanakkale Bayramiç ilçesinden bir imam hatibin IŞİD'e katıldığı yönündeki iddiaları değerlendiren Arınç, "Maalesef gerçektir, adı geçen görevlinin bu iş ortaya çıktıktan sonra görevine son verilmiştir. Böylesi bir imam hatibin böylesi katiller grubuna gitmesi bizi yaralamıştır" diye konuştu.
"İNSAN HAKLARI KURUMUNUN KANUNUNDA 11 MADDELİK BİR DEĞİŞİKLİK ÖNGÖRÜYORUZ"
CHP'li Mahmut Tanal'ın daha önceden sorduğu İnsan Hakları Kurumunun İnsan Hakları Ulusal Kurumları Uluslararası Koordinasyon Komitesine (ICC), akreditasyon başvurusunda niçin bulunmadığı yönündeki sorusuna cevap veren Arınç, "Bizim bu konuda başvuru hazırlıklarımız devam ediyor. Çünkü İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek İhtiyarı Protokol (OPCAT) kapsamında, kurumumuza verilen önleme mekanizması görevinin etkin bir şekilde yerine getirilmesi amacıyla hazırlanan kanun tasarısını Başbakanlığımıza sunduk, pazartesi günü sunumunu bizzat yapacağım, parlamentoya göndereceğiz. İnşallah, desteğinizle İnsan Hakları Kurumunun kanununda 11 maddelik bir değişiklik öngörüyoruz; fonksiyonlarını, yetki ve sorumluluklarını yeniden tanzim edeceğiz. Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim" şeklinde konuştu.
"ULAN VİCDANSIZ, AHLAKSIZ, YAZMA BÖYLE"
"Ayağına kurşun sıkan tek grup siyasetçilerdir. Bu çok acı bir şey. Herkesin bir koruması vardır, yanımızdaki korumalar olarak söylemiyorum, ama milletvekilleri korunmasızdır ve milletvekilinin en büyük hasmı yine milletvekilidir. Herkes birbirine sahip çıkarken, korurken, kollarken, biz, birbirimizi yok edecek veya göz ardı edecek veya küçültecek bazı şeylerin içinde oluruz" açıklamasında bulunan Arınç, 'milletvekilinin dokunulmazlığı', 'milletvekilinin lojmanı', 'milletvekilinin maaşı' konularının herkesin ağzında sakız olduğunu söyledi. Arınç, "Anadolu'ya gidiyoruz, diyorlar ki, 'sizin altınızda araba varmış, yediğiniz içtiğiniz bedavaymış, mükellef villalarda kalıyormuşsunuz' Allah Allah, bunların hiçbirisi yok. Yerken paramızı veriyoruz, maşallah Meclis Başkanımız da her gün artırıyor zaten. Yani, burada 8 bin kişi yemek yiyor günde ama gazetelere bakarsanız 'Mecliste bir ayda 400 ton et yenildi' deniyor, sanki hepsini biz yemişiz gibi. Ulan vicdansız, ahlaksız, yazma böyle. Benim dönemimde ortalama 5 bin kişiydi. Bazen 13 bin kişi girer bu Meclis'e, bazen 8 bin kişi girer, bazen 5 bin kişi girer, bunlar bizim vatandaşlarımız, hepimiz yanımıza alırız. Güneydoğu milletvekillerine Allah yardım etsin, en kolayı İstanbul milletvekilidir, çok fazla seçmenleri gelmez, bunlara bir geldi mi maşallah 20 kişi gelir. Yedirirler, yatırırlar, hastaların da tedavisini yaptırırlar, yol parası verirler, uçak bileti alırlar. Ben lojmanlardan biliyorum, iki tarafımda bunlar vardı, evin hanımı intihar etmek üzereydi. Her akşam 20 tane misafir, 10 tanesi kalıyor, kendilerine yatacak yer yok. Bunları yaşadık. Maaşımız o kadar değil, lojmanımız o kadar ahım şahım değil. Dokunulmazlığımız, onu kendi aramızda da çok konuşuyoruz ama onun da istisnaları var" ifadelerini kullandı.
"BUNU YAPMADIĞIMIZ TAKDİRDE ÇOK ZOR DURUMDA KALIRIZ"
Kendi Meclis Başkanlığı yaptığı dönemden örnekler veren Bülent Arınç, milletvekili maaşlarına değindi. Arınç, "Şimdi 'maaşlarımız az' diye gelenler, dışarı çıktıkları zaman bir gazeteci görürlerse 'bunlar maaşları artırmak istiyor, asgari ücret bu kadarken milletvekili maaşı bu kadar olur mu? Ben bunu reddettim' diyor. Benim yanımda öyle konuşmamıştı. Benim yanımda şöyle konuşmuştu mesela, 'ayda bin lira uçak parası veriyorum Sayın Başkanım. Ayda bin lira altın masrafı veriyorum Sayın Başkanım. Ayda 500 lira çay masrafı veriyorum Sayın Başkanım. Para bitti.' Dışarı çıkan adam değişiyor kardeşim. Bu ekran kötü bir şey. Çoğunu çağırdım, konuştum, 'mecburum böyle konuşmaya' diyor" açıklamasında bulundu.
Arınç, açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü:
"Bakın, arkadaşlarımız ödenek ve yollukları, hak kazanma ve ödemeleri, dışarıdan atanan bakanları, emekliliği, tedavi hakkını, analık halini, ölüm yardımını, sosyal hakları, personel istihdamını, protokol sırasını düzenlemişler. 5 tanesini çıkaralım isterseniz, yerine 1 tane ilave edelim isterseniz ama bunları konuşalım. Dönem bitiyor ya. Ocaktan sonra seçim, kimse burada kalmaz, kimse bunları düşünmez. Bence Ocak ayının 6'sına veya 5'ine kadar tatildeysek ocak ayının ilk gündemine bunu koymamız lazım. 'efendim, sizin çoğunluğunuz var, siz çıkarın' Bu, eski usuldür. Doğrusu, hepimizi ilgilendiren bir konuda hepimizin bu işe nasıl doğru biliyorsanız onu koymak suretiyle, mutlaka bu çıksın diye demiyorum ama üzerinde müzakere edilsin, konuşulsun, ondan sonra da bunu Parlamentoya getirelim değerli arkadaşlar. Bunu yapmadığımız takdirde çok zor durumda kalırız."
"DÖNEMİN BİR ŞEREFİ OLSUN"
"Dönemin bir şerefi olsun, bence milletvekillerine ait bir düzenlemeyi yapalım" diyen Arınç, kendisinin eski Meclis Başkanı olarak kırmızıyı kullanmaya devam edeceğini, fakat milletvekillerinin 3'üncü dereceye gelmiş memur gibi aynı pasaportu kullanacaklarını söyledi. Arınç, "Bu doğru mu arkadaşlar? Toplasanız 2 bin 800 civarındayız; 500'ü burada, geri kalanlar da önceki dönemler. Her gün de bir cenaze merasimi oluyor zaten burada. Yani bu insanı kuyruklara sokmanın, rezil etmenin, perişan etmenin bir alemi var mı? Bizim neyimiz eksik? 'Efendim, Pasaport Kanunu'nu değiştirelim' Değiştirelim. 10 defa oturdular, İçişleri Komisyonunda değiştiremediler. Neden? Başkaları devreye giriyor. Hakimleri düşünüyoruz, kanun çıkarıyoruz; askeri düşünüyoruz, kanun çıkarıyoruz; akademisyenleri düşündük, kanun çıkardık hem de üç günde maşallah. E, milletvekilleri için niye çıkaramıyoruz, neden bir araya gelmiyoruz? Parlamenterler Birliği Başkanı, arkadaşın sıfatı var. Yani AK PARTİ Grubunun bir üyesi olarak onu görmeyiniz, hepimizi temsil ediyor, seçimle geldi. Dolayısıyla, ben Meclis Başkanımızdan da buna öncülük yapmasını istiyorum ve sizlerin hep beraber bu noktaya gelmek suretiyle, yardımcı olmanız suretiyle ocak ayı içerisinde bu konuyu gündemden çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bunları samimi düşüncelerim olarak ifade ettim, yanlış bulabilirsiniz, içinizden katılıyor olabilirsiniz. Ben, mümkün olduğu kadar bütün milletvekillerimin bu konuda hassasiyet göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konunun önümüzdeki dönemlerde tartışılacak bir konu olmaktan çıkması gerekir" dedi.
"VALLAHİ DE, BİLLAHİ DE BU İSMİ TANIMIYORUM, HAYATIMDA GÖRMEDİM, RÜYAMDA GÖRMEDİM"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç'un bazı milletvekilleri veya bakanların yakınlarının kamuda KPSS aranmaksızın veya imtihan geçirmeksizin göreve alındığı yönündeki iddialarına değinen Arınç, "Pek çok isim var. Bunların hepsi doğru değildir, yalandır diyemem ama bir kısmı doğrudur. Dün de Sayın Kılıçdaroğlu'nun esasen çok takdir ettim konuşmasını ve ilgiye takip ettim, Sayın Bahçeli de kısa konuştu ama onu da takip ettim. Bir yerde bize döndü, dedi ki, 'evet, bir Recep Amca'ya bakın, bir de bunlara, bunların çocuklarına bakın' Arkadaşlar, toptan suçlamak iyi bir üslup değil. Bence o konuda çok haklı olsa dahi, katılırım bazı noktalara, ama bu bizim üzerimize yüklenecek bir suç olmak değil. Şimdi, bu bakanların içerisinde, ben kendi adıma konuşayım, benim kızım var, çalışmıyor, başörtüsünden dolayı öğretmenlik yapamadı. Damadım var, evlendiği zaman doktordu, KPSS'sini bilmem, doktor nasıl oldu bilmem. Oğlum var, itiraf edeyim, bazı bakan arkadaşlarımız bana teklif ettiler, 'bir kadro verelim, oğlunuzu da böyle yapalım' Oğlum da benim kafamda, 'baba ben özel sektörde çalışacağım' dedi. Şu anda da 6 senedir özel sektörde işçi statüsünde çalışıyor. Bunu bir tarafa koyalım, seneler sonra iki çocuğu olmuş bir bakan var, daha bir yaşını doldurmadı, çocuğu olmayan da vardır, çocuklarından hiçbirisinin devletle ilişiği olmayan da vardır. Yani bütününü suçlamak yerine 'bazıları' diyebilir, 'şunlar' diyebilir, 'bunlar' diyebilir. 83 tane ismin içerisine beni koymasalar olmaz. Bunda başka amaçları var. Bir, benim ismim üzerinde bir istifham meydana getirmek. İkincisi, bu iddialarını daha da güçlendirmek amacıyla. Doktor Metin bilmem ne diye, bana söylediler; vallahi de, billahi de bu ismi tanımıyorum, hayatımda görmedim, rüyamda görmedim. Bir ara Mecliste geçici görevle bulunmuş. Hepiniz milletvekilisiniz, danışmanlarınızdan bir tanesi en azından geçici görevli değil mi? Kaldı ki benim yanımda çalışmamış, Meclise o zamanlar bazı kurumlardan uzmanlar getirilmiş, o zaman Mecliste bir birimde geçici görevle çalışmış. Üzüldüm ve açıklama yaptım, açıklamam ne kadar yer buldu bilmiyorum" diye konuştu.
MİLLETVEKİLLERİNE DERS
Genel Kurul'da milletvekilleri arasında yaşanan tartışmalara dikkat çeken Bülent Arınç, Genel Kurul çalışmalarının bağlı olduğu içtüzüğü hatırlattı. İçtüzüğün son yıllarda uygulanmadığını ifade eden Arınç, "Mecliste 'itibar' denilen bir şey varsa bu itibarımızı biz davranışlarımızla, hal ve tavırlarımızla da göstermeliyiz. 65'inci madde var, bunu biz getirmedik, bu 73'ten beri var. Söz kesmek, şahsiyetle uğraşmak, çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır. Bunu tartışabilir miyiz? Peki, nedir bunlar? Bu da uygulamalardan bellidir. Hepimiz bu konularda yaşadık. Başkanın söz kesme hakkını 66'ncı madde söylüyor. 67'nci maddede konuşma üslubu, temiz dil, kaba ve yaralayıcı sözler, bunları konuşan kimseler, bununla ilgili hükümler devam ediyor. Demek ki biz bu konularda bazı şeylere dikkatli olmalıyız, birbirimizi saygıyı kaybetmeden, Meclisimizin de itibarını düşünerek bazı konularda, özel hayatın gizliliğine girmeden, şahsiyet yapmadan, kişilik haklarını zedelemeden konuşabiliriz, konuşmalıyız" şeklinde konuştu.
CHP sıralarına dönerek CHP'li milletvekillerine iltifatlarda bulunan Bülent Arınç, "Birbirimize saygı gösteriyoruz, şurada bağırıp çağırıyoruz, dışarı çıktığımız zaman 'saygılar efendim' diyoruz. Bunu bu kürsüde de yapalım yani kabahat şu koltukların renginde midir, yoksa bu kürsünün şehveti midir, nesidir bilmiyorum. Ama kendimizden geçiyoruz kardeşim, tanıyamaz hale geliyoruz. Mahmut Tanal Bey, bana göre altın gibi kalbi var ama yaptıklarına bakıyorum. Hepimizden daha cesur bir arkadaşımız kardeşim. İhsan Hoca'nın yapamadığını yaptı, translarla basın toplantısı yaptı arkadaşımız, onların hakkını savundu. Yani Meclis kürsüsüne veya basın toplantısına herkesi çıkarmak mümkün ama böylesi cesaret ister, her kişinin karı değil Tanal. Yani insan zaman zaman espri yapmalı, demek ki bir mescit açılabilmesi için CHP'de bir psikiyatriste ihtiyaç varmış, onu da söyledim. Bu, daha önce de açılabilirdi, daha sonra da açılabilirdi. Ama sağ olsun, Bekaroğlu bizde yapamadığını sizde başardı. Onu da kutlamak gerekir, ne diyeyim? Arkadan bir tek cemevi açmak kaldı. Cemevi açılmasını, Meclisten önce bence CHP'de istemeniz lazım. Yani o ihtiyaç orada daha gerçek olabilir. Değerli arkadaşlar, buradaki müzakerelerin sükünet içinde ve karşılıklı anlayış içinde olabilmesi için, çok fevri hareket etmemek lazım. Şahsiyatla uğraşmamak lazım. Kişilik haklarını gözetmek lazım. Kişilik hakları bir insanın zayi ediliyorsa, ona hepimizin sahip çıkmamız lazım. Şimdi arkadaşlar, bağırarak konuşmak veya bağırarak ortamı güç durumlara düşürmek doğru değil. Yine bu kürsüden söylemişim, sesini yükseltme, sözünü yükselt. Toprağa işleyen su damlaları toprağa berekettir, sağanak yağmurdan fayda gelmez. Eğer sesimizin sözle beraber tesirli olmasını istiyorsak ne dediğimizi güzel bir şekilde anlatacağız. Bağırmadan, damarlar şişmeden, gözler yerinden fırlamadan, karşınızda rakip bir parti değil de düşman kuvvetler var gibi konuşmayacağız. Ne olur, bu üslup içerisinde tartışmalarımızı, görüşmelerimizi yapalım. Bu Meclis bunu hak ediyor. Yarın buradan gittiğimiz zaman tutanaklar bizim şahidimiz olacak. Bu tutanakları dinleyen insanlar bu hakaretleri, bu yersiz sözleri, bu birbirimizi kırıp geçirmeleri gördükleri zaman yüzleri kızarmak bir tarafa, hepimizin hakkında da bir kanaatleri olacak. Adeta amel defteri gibi tutanaklarda yazılı olan her şey bizim hakkımızda bir beraat vesikası veya da bir suçlama mekanizması olacak" şeklinde konuştu.
Milletvekilleri, konuşmasının ardından Bülent Arınç'ı yanına giderek tebrik etti. - ANKARA