Haberler

Balkan Rumeli Göçmenleri Federasyonu Genel Kurulu'na Arınç ile Çıray'ın Atışması Damga Vurdu

Abone Ol

Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu’nun (BRGK) genel kuruluna, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytunç Çıray’ın atışması damgasını vurdu.

Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu'nun (BRGK) genel kuruluna, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytunç Çıray'ın atışması damgasını vurdu.

Balkan Rumeli Göçmenleri Konfederasyonu'nun Ördekli Kültür Merkezi'nde düzenlenen 4'üncü genel kuruluna katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytunç Çıray, Türk tarihinde vatana ihanet etmiş bir bebek katiliyle pazarlık etmenin olmadığını ifade ederek, "Dün duydum, üzüldüm. Başbakan yardımcıma da şikayet ediyorum. Şırnak Valisi çıkmış, Sayın Başbakana ve Öcalan'a teşekkür ettiğini söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı ile bir terörist başını aynı cümle içinde kullanan vali, Türkiye Cumhuriyeti'nin valisi olamaz. Böyle bir şey kabul edilemez. Bu belli ki cumhurbaşkanlığı seçimi aşamalarından bir tanesi. Türkiye'de bu iş bu kadar kolay çözülecekse bu ülke neden bu kadar bekledi? Eğer Türkiye'de 2 bin kişi istediklerini ülkeye dikte ettireceklerse 700 bin kişilik orduya ihtiyaç yok. Vergilerimize günah. Terhis etsinler onları gitsin. Bu kabul edilemez. Anaların ağlamasını kimse istemez. Bunu ancak vicdansızlar isteyebilir. Bu ülkede kan akmasını da isteyemez ama kan akmasın diye Kurtuluş Savaşı'ndan vazgeçemezdik. Analar ağlamasın istiyorsunuz ama iki gün önce gördük, analar ağlıyor. Çocukları dağa kaçırılmış insanlar protesto yapıyor. Berkin Elvan'ın annesi yok mu? Uğur Kurt'un annesi ağlamıyor mu? Türkiye bu bölünme, ayrışma sürecinin önünde durmalıdır" ifadelerini kullandı.

Hükümetin, Hak ve Özgürlükler Partisi'ne kaybettirmek için seçimlerde Hürriyet ve Şeref Partisi kurdurduğunu ileri süren Çıray, "Bereket uyanık Balkanlılar ve Rumelililer, ülke içindeki bu siyaset oyununa gelmedi. Eğer o iş o zaman başarılı olsaydı bugün Bulgaristan'daki asimilasyon politikası sonuna kadar başarıya ulaşırdı. Bu manzaradan başkaları üzüntü ve utanç duymayabilir fakat biz Rumelililer bu 'iki ayyaş' sözüne çok üzüldük. Sitem ediyorum. Bu ülkenin kurucusuna ve kurtarıcısına 'ayyaş' denildiğinde yeterli tepkiyi vermedik. Türkiye adaletini arıyor. Türkiye ciddi bir yönetim arıyor. CHP olarak kanun dışı her türlü dinlemeye karşıyız. Başbakanı da kanun dışı dinliyorlarsa karşıyız. Ahmet efendiyi de kanun dışı dinliyorlarsa karşıyız. Bu ülkenin sırlarına vakıf olmak için, bu ülkeye tasallutta bulunan herkesin karşısındayız. Casusluk yapmak isteyen herkesin karşısındayız ama bu olayları biz yapmadık. Biz bu olaylara maruz kaldık. Önümüze geldiler, koydular. Birileri yapmış, onları, bunları dinlemiş. Burada daha vahim bir olay var. Başbakan, 'Beni dinlemişler' diyor. Cumhurbaşkanımızı dinlemişler. Anayasa Mahkemesi Başkanını, Genelkurmay Başkanını dinlemişler. Eğer bu kadar insan dinlenmişse, biz sadece bize dinletilenleri biliyoruz. O zaman devletimizin sırları hangi ülkelerin elinde acaba? Acaba devletimizi yönetenler rehin mi alındı? Kendisini koruyamayan, Cumhurbaşkanımızı koruyamayan, Genelkurmay Başkanını koruyamayan birisi sizin hanenizi, çoluk çocuğunuzu nasıl koruyacak? Böyle devlet yönetimi olmaz" ifadelerini kaydetti.

Çıray'ın konuşmasının ardından söz alan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arnıç ise, "Biraz önce konuşan Çıray adeta bana Meclis'te olduğumu hissettirdi. Kendisiyle bazen Meclis'te karşılıklı atışmalarımız oluyor. Aşmadan, söz isteyip, birbirimize bir şeyler söylediğimizi de hatırlıyorum. Tabii çok nezaketli konuştu. Yerdiği birkaç konu hakkında sizleri üzmemek kaydıyla, konfederasyon genel kurulumuzu da rahatsız etmeme düşüncesiyle kısa cevaplar vermeyi arzu ediyorum. Bulgaristan'da Hak ve Özgürlükler Hareketi'nden Kırcaali'den milletvekili seçilen Erdinç kardeşimizle hepimiz iftihar ettik. Ben bu harekete çok yakın birisiyim. Kendisini biraz genç gördüm ama oradakiler büyükleri kendileriyle nasıl yakın ilişki içinde olduğumuzu bilir. Sayın Çıray'ın söylediği kısmen doğrudur. Bulgaristan'da Hak ve Özgürlükler Hareketi'ne karşı o partiden ayrılan birtakım milletvekili ya da siyasetçi başka bir parti kurmuşlardır. Bunun ayıplanacak, eleştirilecek, vatan düşmanlığı gibi gösterilecek bir tarafı var mı? O bölgeyi çok iyi bilen bir ansan olarak söyleyeyim. Aynı şey Makedonya'da yok mu? Orada partilerin birbirlerine karşı rekabeti söz konusu değil mi? Siz hiç Kosova'ya gitmediniz mi? Orada farklılıklar yok mu? Mamuşa Belediye Başkanını dinleseniz, size hakkında neler söyleyecektir. Bilmiyor musunuz? Kosova'da, Bulgaristan'da, Makedonya'da Batı Tırakya'da da bu böyledir. Gönlümüz istiyor ki, siyasette güçlü olalım. Birlik olalım. Farklılıklarımızı bile aynı parti çatısı altında sürdürelim. Bir oyumuz bile heba olmasın. İki milletvekili çıkaracağımıza 3 çıkaralım ama bazen siyasi rekabetler o noktaya geliyor ki, başka partiler halinde seçimlere giriyoruz, 3 çıkaracağımıza 1 bile çıkaramıyoruz. Bütün bunlar Türkiye'de de yaşandığı gibi, bu bölgede de yaşanıyor. Ahmet Doğan'ın Türkiye'ye karşı ilgisizliği, hükümetimize karşı kayıtsızlığı, oradaki yurttaşlarımızla olan ilişkileri eleştiri konusu olmuştur. Şimdi Hak ve Özgürlükler Hareketi maalesef acı bir olayın da yaşandığı genel kurulda yeni bir başkan seçmiş. Lütfi Mestan başkanlığındaki bu hareket de devam etmektedir. Size şunu söyleyeyim: Lütfi Mestan başkanlığındaki yönetimle ilişkilerimiz fevkalade iyidir. Herkes bunu böyle duysun. Evet ama niye Ahmet Doğan değil de Lütfi Mestan diye sorarsanız, çok şey anlatırım ama burada değil. Dolayısıyla bizim birinci parti kadar milletvekili çıkaran Bulgaristan'daki Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin, bugüne kadar her hükümetle koalisyon ortağı olmuş Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin, belediye başkanlıkları kazanmış Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin inşallah önümüzdeki dönemde de bir kardeş parti olarak hepsiyle iftihar edeceğiz. 'O partiye karşı Hak Şeref ve Özgürlükleri kurdunuz' diyorsunuz. Ne var bunda? Hiçbir şey yok. Kurulur, yine de kurulur. Bir tane de kurulur, 5 tane de kurulur. Bu bir siyasettir. Öyle partiler vardır ki, size o partiyi tanıttıkları zaman, Türkiye'de şu partinin benzeri diyorlar. Siz bunları bilmiyor musunuz? Biliyorsunuz. Bu ayıplanacak bir şey değil. Siyasi kararımız oydu, ama o parti başarılı olmadı. Olması da herhalde mümkün değildi. Ana gövde Hak ve Özgürlükler Hareketi ve onun arkasındayız" dedi.

Çözüm sürecinin tartışılacağı yerin burası olmadığını ifade eden Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben dün Bitlis Güroymakta'ydım. Muş ve Van'a gittim. Tatvan'a gittim ve oralardan dönüyorum. Türkiye sadece Bursa'dan ibaret değil, Aytunç Bey'in memleketi İzmir'den ibaret değil. Manisa'dan ibaret değil. Türkiye bir bütün. Ülkeye huzur gelmesi için, silahların susması için, cenazelerin ardının arkasının kesilmediği Türkiye'de anneler artık ağlamasın diye bir siyasi karar var. Bu siyasi karar bizi ya var eder ya yok eder. 2011'de yüzde 50 aldığımıza göre var edecek gibi görünüyor. Yok edecek gibi değil. İnşallah yıllardan beri sürdürülen terörle mücadele, her zaman askerimizle, polisimizle, yurttaşlarımızla bugüne kadar geldi. Ama bundan sonra silahların susmasının, varsa siyasetin konuşulmasının zamanının geldiğine inanıyoruz. Bu yüzden çözüm sürecinin Türkiye için bir şans olduğunu ve bunun mutlaka iyi kullanılması gerektiğinin de bilincindeyiz".

Arnınç, yasa dışı dinlemelerle ilgili ise, "Allah hepsini kahretsin. Biliyorsunuz, bir yasa içi dinlemeler var. Bir organize suç örgütü takip ediliyorsa, gerek görülmüşse, savcı ve hakimin izniyle birkaç kişi dinlenebiliyor. Sonra bunlar kayıt altına alınıyor. Suça yönelik bir delil bulunmamışsa, ondan sonra sahibine seni dinledik, kusura bakma, suç unsuru yok, bu iş bitti' deniliyor. Ama bunun dışında yasadışı pek çok dinleme var. Bir ara piyasalarda çekirdek, fıstık gibi satılıyordu bunlar. Bir kesme şeker büyüklüğünde, kimin nereye yerleştirip kaç kişiyi dinlediğini tespit etmek güçtü. Şimdi, şimdi tedbirler almaya başladık. Bu dinlemeler devletin ta en üst noktasına kadar varmışsa, ilgili ilgisiz herkes her şeyi dinlemişse, bunları yapanları bulmak, cezalarını vermek önce bizim, bulduktan sonra da cezalarını verme yargının görevidir. Bunu da yapacağız. Türkiye çok süreçlerden geçti. Demek mi böyle bir süreci de yaşamışız. Dışişleri Bakanlığının en mahrem toplantı salonunda Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili bir konu düşünülürken, bunu bile dinlemek ve deşifre etme cüretini gösteren vatan hainlerinin bulunduğu bir ülkede bunları cezalandırmak da bizim görevimiz" şeklinde konuştu.

Arınç, cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili, "Milletimiz kimi seçerse ona saygı gösteririz. Birilerinin yaptığı gibi, meclis genel kuruluna cumhurbaşkanı girdiğinde sırtını dönmek veya ayağa kalkmamak veya alkışlamamak gibi bir nezaketsizliği hiçbir zaman yapmayız. Keşke zamanımız olsa da bu tatlı atışmaya devam etseydik" şeklinde konuştu.

Konfederasyon Genel Başkan Turhan Gençoğlu ise, bugün 36 ilde 185 dernek, 9 federasyon ve birlerce üyesi ile Balkanlar nezdinde en büyük sivil toplum örgütü olmanın gururunu yaşadıklarını ifade ederek, "Biz Gençoğlu ailesi olarak kendimizi bildik bileli hep bu davanın içindeyiz. Gece gündüz çalıştık. Kongremizin herkese hayırlı olmasını diliyorum" dedi.

Tek listenin olduğu genel kurulda BRGK'nin yeni genel başkanının Zülfettin Hacıoğlu olması bekleniyor. - BURSA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Lütfi Mestan Bülent Arınç Bulgaristan Rumeli Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title