Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması
"(Balyoz Planı davası kararı) Yargıtayımızın bu dairesi de çok seçkin insanlardan kurulu. Verdikleri kararlarda 'adli hata var' diyebilirsiniz belki ama 'peşin hükümlü, ön yargılı, şu açıdan mese...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Yargıtay'ın Balyoz planı davası kararıyla ilgili, "Yargıtayımızın bu dairesi de çok seçkin insanlardan kurulu. Verdikleri kararlarda 'adli hata var' diyebilirsiniz belki ama 'peşin hükümlü, ön yargılı, şu açıdan meseleye bakmışlardır', hele hele 'iktidarla işbirliği yapmışlardır' demek için biraz vicdan lazım" dedi.
Arınç, CNN Türk televizyonunda canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Programın sunucusu Taha Akyol, Arınç'ı yeni dünyaya gelen torunu için kutladı.
Arınç, oğlu Mücahit ve eşi Yeliz'in bir çocukları daha olduğunu ve 5. torununa kavuştuğunu söyleyerek teşekkür etti.
Yargıtay'ın Balyoz Planı davası kararını değerlendirirken kendisinin yargılandığı, ayrıca avukat olarak görev yaptığı bazı dava süreçlerini anlatan Arınç, sıkıyönetim mahkemelerinin kararlarıyla ilgili Askeri Yargıtay ile daha çok içiçe olduklarını ifade etti.
Arınç, "İftiharla söylemeliyim, sıkıyönetim mahkemlerinde adli hatalar bekli çok daha fazla olmuştur, savunma hakkı daha fazla kısıtlanmıştır ama Askeri Yargıtay'a on üzerinden on vermek gerektiğini şahsen düşünüyorum. Belki 20'ye yakın davam oldu, çoğu da onama oldu belki. Dikkatle incelediler, dosyayı tek tek önlerine aldılar, notlarını aldılar, duruşma sırasında sorularını sordular ve sonunda bir karara vardılar. Dolayısıyla ben Yargıtay incelemelerinin çok basit, çok sudan olduklarını kesinlikle reddediyorum. Kimse böyle bir heves içerisine girmesin, beklentileri karşılamamış olabilirler ama bu bir hukuk, bir temyiz aşamasıdır. Artık bu noktadan bakmamız lazım" diye konuştu.
Askeri Yargıtay'daki incelemeyi görünce askeri mahkemelerde de davalar aldıklarını anlatan Arınç, askeri hakimlerin ayrı bir dikkati, ayrı bir vicdan muhasebesi olduğunu söyledi.
Arınç, "Yargıtayımızın bu dairesi de çok seçkin insanlardan kurulu. Verdikleri kararlarda 'adli hata var' diyebilirsiniz belki ama 'peşin hükümlü, ön yargılı, şu açıdan meseleye bakmışlardır', hele hele 'iktidarla iş birliği yapmışlardır' demek için biraz vicdan lazım" dedi.
Tetkik hakimlerinin dairelerdeki bütün yükü üzerlerinde taşıdığını, onların raporları üyelerin kanaatleriyle buluştuğunda kararların ortaya çıktığını anlatan Arınç, "Yıllarca orada ihtisas dairesi olarak aynı suçlara bakmış ve yasa değişikliklerini de dikkate almış insanlardır. Sanıkların lehine olduğu kadar aleyhine olan delilleri de takdir edeceklerdir. Özellikle gerekçelerinde dijital verilerden tutun, suçun vasıf ve mahiyetine kadar getirdikleri herşey bence bugün hukuken makul, haklı şeylerdir ancak zannediyorum birilerine bunu anlatmak çok zor olacak. Meseleye başka bir perspektiften baktığınızda, özellikle siyaset veya tarafgirlik gözlerinizi kızarttığı zaman bunlar söylenecektir ama bunlar mahkemelere karşı bir hücum, mahkemelere karşı aşırı bir eleştiri halini almamalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
-"Haksız gürültüler sonraki davayı etkilemeye yönelik olabilir"
Ergenekon davasının da temyize geleceğine işaret eden Arınç, "Bugün koparılan haksız gürültüler belki daha sonraki davanın sonucunu etkilemeye yönelik de sayılabilir. Biz meselenin sadece hukuki boyutuna bakmalıyız" dedi.
28 Şubat davasında bazı tahliye kararları verildiği anımsatılarak, "Bu tahliye kararları üzerine bu defa öbür kesimden bir hücum başladı. Bir taraf 'niye mahkum ettiniz' diye yargıya hücum ederken, öbür taraf 'niye tahliye ettiniz' diye. Bu konuda ne dersiniz" sorusu üzerine Arınç, bunun çok haksız ve yersiz olduğunu söyledi.
28 Şubat'ın içinde bulunan ve kendini mağdur olarak kabul eden kişi olarak olaya baktığını ifade eden Arınç, davada hukuki suç vasfının tayin edilmesi gerektiğini, bunun çok kolay olmadığını belirtti. Arınç, "Çünkü 28 Şubat ne 27 Mayıs 1960 darbesi, ne 12 Eylül 1980 darbesi. Biraz benzese benzese 12 Mart 1971'e benzer. Aradaki nüanslara dikkat ederek söylüyorum" dedi.
-"Töhmet altında bırakmak çok yanlış"
Yargının burada önemli bir iş yaptığını dile getiren Arınç, "Buradaki hakimleri, savcıları töhmet altında bırakmak çok yanlış, çok çirkin bir şey. Adaletli olmamız lazım" diye konuştu.
Bu tür davalarda hep tutukluluğun istisna olması gerektiğini savunduğunu belirten Arınç, "Kim olursa olsun gözlerimizi kapatarak olaya bakmamız lazım. Biz bu şahısların her biri hakkında bir şeyler söyleyebiliriz ama yargının adaletli bir karar vermesi lazım. Adalet de merhametle eş değerde değildir. Ayrı şeylerdir. Biz burada adaleti bekliyoruz ve tutuklamaların mümkün olduğu kadar istisnai olması gerekiyor. Burada tahliyeler var, benim sevinmem lazım. İkincisi uzun sürmemesi lazım davaların çünkü AİHM'e giden her dosya adli yargılamanın uzunluğundan gidiyor. Kısa sürede sonuçlanırsa bu da bizim kabulümüz" ifadelerini kullandı.
Bazı yayın organlarında, daha sonra yalanlanan "hakimler çok laubali davranıyor, o oturduğu yerden sigara içiyor, telefonla konuşuyor" haberleri yapılmasının çok çirkin olduğunu dile getiren Arınç, "Burada hepsi çok ileri yaşlara gelmiş insanlar var. Bulundukları görev itibariyle belki çok önemli yerlerde bulundular. Ama bu insanların tutuklu kalması hem söylediğim ilkeye terstir, hem bu insanların sağlık sebepleriyle belki tutuklu kalmaları onların zararlarına olacaktır. Dolayısıyla 28 Şubat ile ilgili davanın süratle sonuçlanması ve nasıl bir karar verilecekse onu beklememiz gerekir" dedi.
Mahkemenin baskı altında kalmaması gerektiğine dikkati çeken Arınç, bu konuda muhalefet partilerini eleştirdi. Arınç, "Mahkemeleri o kadar baskı altına alıyor ki Türk Ceza Kanunu'ndaki adli yargılamayı etkileme suçunun bütün unsurlarını yerine getiriyorlar" diye konuştu.
"Bence 28 Şubat'ın yargı önüne çıkarılması Türkiye'nin geldiği noktayı gösteriyor" diyen Arınç, bu noktaya 12 Eylül 2010 referandumuyla gelindiğini vurguladı.
Arınç, "Bir de batılı ülkelerin, en azından Yunanistan'ın geçtiğimiz yıllarda yaptığı yargılamaların, hala içeride bulunan bazı kişilerin akıbetine bakarak geldiği noktayı görmemiz lazım. Bu davanın özel olarak lakayi olduğuna veya hakim, yargıç ve savcıların bu meseleye soğuk baktıklarına kesinlikle katılmam, görevlerini yaptıklarını düşünüyorum ve sonucu beklemek lazım" ifadesini kullandı.
-"Kolay bir iş değil"
28 şubat soruşturmasının genişletilmesi talebine yönelik soru üzerine Arınç, yargılandığı dava ve savunmasından örnekler verdi.
28 şubat davasında illiyet bağının bulunması gerektiğini anlatan Arınç, "Burada 'medya ayağını, sivil ayağını, finans ayağını, üniversite ayağını da bu işin içine koyalım' derseniz bu savcılar ne yapacak? Nasıl bir bağ kuracaklar? Hangi maddi fiillerle bu suçun işlenmesine katkıda bulunduğunu söyleyecekler? Doğrusu kolay bir iş değil" dedi.
Ana gövdeyi sınırlı tutmak suretiyle diğerlerinin suçu varsa ona ait bir karar verilmesinin daha doğru ve daha mantıklı olacağını düşündüğünü belirten Arınç, buna karşın ortada ciddi bir suç varsa ve bu suçu o ana gövdedeki insanlar tek başına işleyemeyecek, yan unsurların da onları desteklediği iddia ve ispat edilecek bir noktadaysa belli kişiler hakkında soruşturma yapılmasının doğru olabileceğini söyledi.
Burada her kişiye yönelik ayrı ayrı zamanaşımı durumuna da bakılması gerektiğini dile getiren Arınç, "Böyle bir inceleme yaptılar mı yaparlar mı yapacaklar mı bilmiyorum ama bütün bunları dikkate alarak genişleteceklerse meseleyi, işlerinin zor olduğunu söylemek istiyorum" dedi.
Gazetelerde zaman zaman hukuki mevzuat ve terimler bilinmeden yapılan haberlere rastladığını anlatan Arınç, "Yargıtay kararı nedir, nasıl inceleme yapılır, sanıklar hakkında verilen karar neyi ifade eder, bunu bilenler yazsın, konuşsun ve meseleyi hukuka bıraksınlar" diye konuştu.
- Ankara