Çayıralan Bal ve Kültür Festivali
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Atatürk'ün demir ağlarla kuşattığı Türkiye'yi Yüksek Hızlı Trenin demir ağlarıyla yeniden kuşattıklarını, Atatürk'ün bıraktığı yerden aradaki fetret dönemini ortadan kaldırarak yeniden Türkiye'yi birbirine bağladıklarını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Atatürk'ün demir ağlarla kuşattığı Türkiye'yi Yüksek Hızlı Trenin demir ağlarıyla yeniden kuşattıklarını, Atatürk'ün bıraktığı yerden aradaki fetret dönemini ortadan kaldırarak yeniden Türkiye'yi birbirine bağladıklarını söyledi.
Bozdağ, Yozgat'ın Çayıralan ilçesinde belediye tarafından düzenlenen Kültür ve Bal Festivalinde yaptığı konuşmada, son 15 yıl içerisinde Türkiye'nin ulaşımda adeta çağ atladığını, bölünmüş yolları, yüksek hızlı tren ağları, hava yolunu halkın yolu yapan anlayışıyla ülkenin dört bir yanını yeniden birbiriyle bağlandığını belirtti.
Yolların sadece fiziki bağlılığı sağlamadığını aynı zamanda kalpleri de gönülleri de birbirine yaklaştırdığını ifade eden Bozdağ, "Havaalanlarından eskiden zenginler uçardı. Şimdi hava yolu halkın yolu oldu. İnşallah Yozgat havaalanımızın bu sene temeli atılıyor, 2019-2020 yılında da Yozgatlılar havadan dünyaya bağlanmış olacak." dedi.
Bozdağ, Yüksek Hızlı Tren'in de 2019 yılında Yozgat'ı Anakara'ya ve ülkenin pek çok yerine ulaştıracağına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Son derece modern bir ulaşım ağı ile Türkiye'nin dört bir yanını yeniden kuşatıyoruz. Hani deniyordu ya 'demir ağlarla ördük biz ülkeyi', gerçekten biz de Atatürk'ün demir ağlarla kuşattığı Türkiye'yi yüksek hızlı trenin demir ağlarıyla yeniden kuşatıyoruz. Atatürk'ün bıraktığı yerden aradaki fetret dönemini ortadan kaldırarak yeniden Türkiye'mizi birbirine bağlıyoruz. Daha da devem edeceğiz."
Sağlıkta da önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığını anımsatan Bozdağ, Türkiye'nin dört bir yanını şehir hastaneleriyle donattıklarını bildidi.
Savunma sanayisinde yerlilik oranının arttığını, Türkiye'nin dışa bağımlılığını azaltan önemli adımları attıklarını vurgulayan Bozdağ, " Türkiye, 2023 hedeflerine doğru ilerlerken savunma sanayi alanında kendi kendine yeten, bölgesinde barışın, huzurun, istikrarın ve güvenliğin kalıcılığı için en etkin olan ülkelerden biri haline gelecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın." ifadelerini kullandı.
" Türkiye'nin ekonomisi 15 yılda 3,5 kat büyüdü"
Ekonominin son 15 yılda AK Parti iktidarları döneminde önceki dönemle göre 3,5 kat gibi büyük bir oranda büyümeyi, gelişmeyi sağladığını belirten Bekir Bozdağ, şöyle devam etti:
" Türkiye, yaşadığı pek çok hadiseye rağmen milletimize ve devletimize karşı ortaya konan kirli oyunlara rağmen yoluna kararlı bir şekilde devam etmektedir. Birkaç yıl içerisinde ülkemizde yaşanan hadiseler başka ülkelerde olsaydı neler olurdu? Gezi hadiselerini hep beraber yaşadık, Kobani hadiselerini hep beraber yaşadık, 17-25 Aralık Fetullahçı Terör Örgütü'nün Türkiye'de hukuk yoluyla yapmaya kalkıştığı darbe teşebbüsünü ve sonuçlarını hep beraber yaşadık. 30 Mart'ta mahalli seçimleri, 10 Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı seçimini yaşadık, arkasından 7 Haziran seçimi, 1 Kasım seçimlerini yaşadık ve 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık. Türkiye'yi Gezi'de durduramayanlar, Türkiye'yi Irak'a, Suriye'ye dönüştürmeyi başaramayanlar, milletin huzuru ve güvenliğini, istikrarını bozamayan güçler, FETÖ terör örgütünü kullanarak bu milletin istikbalini ve istiklalini yok etmek istediler. Bunda da başaramadılar. Bunca hadiselere rağmen Türkiye ekonomisi Allah'ın izni ile bugün dimdik ayakta, siyasi istikrarımız tam ve yerinde. Türkiye önünü görerek adımlarını atıyor, geleceğe güvenle yürüyor, yürümeye devam edecektir."
Türkiye'nin önünü kapatmak, istikbalini karartmak isteyenlerin niyetlerinden vazgeçmediklerine dikkati çeken Bozdağ, "Onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz, Allah'ın izni ile milletimiz ve devletimiz için üretmeye, Türkiye'yi ve aziz milletimizi her geçen gün dünyanın daha etkin, daha güçlü milleti ve devleti haline getirmeye devam edeceğiz. Yolumuzdan bizi döndüremeyecekler, ay yıldızlı al bayrağımızı indiremeyecekler, ezanlarımızı susturamayacaklar, bu ülkenin huzurunu, barışını yok edemeyecekler, vatanımızı bölemeyecekler, hangi hesabı, kim, kiminle beraber yapar, icraya koyarsa koysun, o hesapları bozmak bizim boynumuzun borcudur, bütün hesapları, bütün oyunları boza boza buraya geldik, bundan sonra da boza boza yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.
"Algılar, maalesef gerçeklerin yerine ikame ediliyor"
Algıların, gerçeklerin yerine ikame edildiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sosyal medya üzerinden terör örgütlerinin Türkiye düşmanlarının, Türk milletini karıştırmak, birbirinin karşısına dikmek isteyen çevreler, yabancı örgütleri ve başkaca hesabı olanların hesabıyla oluşturulmak istenen yalancı algılara karşı algı operasyonlarına karış hepimiz dikkatli olmamız lazım. Bilgileri teyit ederek kullanmamız lazım. Doğru bilgilerden doğru verilerden hareket etmemiz lazım. Ortaya atılan haberlerin, yorumların, değerlendirmelerin ne maksatla yapıldığını görmek lazım. Pek çok kirli haberler Türkiye'yi karıştırmak isteyen, orada burada provokatif bir takım hadiselerle Türkiye'mizi karalamak, içeride de insanımızın huzurunu bozmak isteyenler var, bunlara pirim vermeyeceğiz. Aziz milletimiz vermedi, bundan sonra da vermeyecektir. Türkiye'nin demokrasisi, insanımızın sahip olduğu hak ve hürriyetlerin seviyesi bütün olumsuzlukları yok edecek güçtedir. Allah'ın izni ile bundan sonra kim ne ortaya koyarsa koysun netice alması mümkün değildir."
Türkiye'de kıyafet hürriyeti olduğuna değinen Bozdağ, AK Parti hükümetleri iş başına gelene kadar ülkede bazı vatandaşların eğitim, çalışma ve seçilme hakkı bulunmadığını söyledi.
Başını örtenlerle bir kısım kadınlar arasında büyük bir ayrımcılık ve haksızlık yapıldığını, adeta insanların "ilerici, gerici, çağdaş, çağ dışı" diye kıyafetlerine göre ayrımcılığa tabi tutulduğunu anlatan Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Parlamentoya seçilmiş bir milletvekilini Türkiye'nin başbakanı, 'bura devlete meydan okunacak yer değildir' deyip 'bu kadına haddini bildirin' diye kükreyebiliyordu. Kimse de buna itiraz etmiyordu. Bütün bunlar da hukuk adına, adalet adına yapılıyordu. Zira Anayasa Mahkemesi'nin kararları Danıştay'ın kararları ve diğer kararlar vardı. Ayrımcılığın adı, keyfiliğin adı hukuksuzluğun adı yaşam tarzına, hak ve hürriyetlere adı 'adalet' olmuştu. Şimdi ben soruyorum, bugün Türkiye'de orta öğretimde, yüksek öğretimde kıyafet sorunu var mı? Yok. Çalışma hayatında başı açık, başı kapalı diye bir ayrım var mı? Yok. Parlamentoda seçilen milletvekilleri arasında başı açık, başı örtük diye bir ayrım var mı? Yok. Peki Türkiye bölündü mü? Bölünmedi. Kıyamet koptu mu? Kopmadı. Ne oldu, milletin gönlünden geçen oldu, birliğimiz, kardeşliğimiz, dirliğimiz daha da kuvvetli hale geldi."
AK Parti hükümetlerini yaşam tarzları, bireysel tercihleri, hak ve hürriyetleri üzerinden karalama kampanyalarıyla yıpratma çalışanların, 15 yıldır ayaklarını gazdan çekmediklerini ifade eden Bozdağ, "Buradan söylüyorum, bu yasakları kim kaldırdı? Biz kaldırdık. Türk Ceza Kanununa ayrımcılık ve nefreti 'suç' olarak tanımlayıp ceza yaptırımına kim bağladı? AK Parti hükümetleri bağladı. Kişilerin din, kültür ve inançları gereği tercih ettikleri kıyafetlerine müdahalelerini, cebir veya şiddet, tehdit, kullanarak veya zorla müdahaleyi kim 'suç' haline getirdi? AK Parti hükümetleri. Yaşam tarzına müdahale etmek ilk defa Türkiye'de bizim hükümetlerimiz tarafından 'suç' haline getirilmiştir ama maalesef bu gerçeklere rağmen suçlamaya devam ediyorlar." dedi.
"Kişisel hadiseleri 'hükümet yapıyormuş' gibi ahlaksızca kirli algı oluşturmaya çalışıyorlar"
Maçka Parkı'nda veya başka yerlerde bireysel insanlar arasında asla tasvip etmedikleri bazı hadiseler üzerinden sanki 'hükümet bunu yapıyormuş' gibi ahlaksızca bir kirli algı oluşturulmaya çalışıldığına işaret eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şunları kaydetti:
"Çok net söylüyorum, AK Parti hükümetleri döneminde hiç kimse kalkıp, 'bizim kıyafetimize polis karışmıştır, devlet karışmıştır' diyemez. 'Bizim yaşam tarzımıza doğuda, batıda, kuzeyde falan yerde müdahale edilmiştir' diyemez ama maalesef iftiralar buna rağmen devam ediyor. 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' der atalarımız. Bizim için de doğru olan budur. Bizim neyi yapabileceğimiz neyi yapamayacağımız en güzel şey, 15 yıldır iktidar olarak yaptığımız icraatlardır. O yüzden yaşam tarzına müdahale tartışmaları veya insanların bireysel tercihleri veya hak ve hürriyetlerini kullanmaları nedeniyle başına bir şeyler gelmesi asla söz konusu değildir, olamaz da bunun bir örneği de yoktur.
Zaman zaman şunu da yapıyorlar. Herhangi bir kişi suç işliyor, Twitter'dan bir mesaj atıyor, hemen gazeteler, sosyal medya yazıyor. 'Twit attı, tutuklandı' veya terör örgütlerinin propagandasını yapıyor, terör örgütleriyle irtibatlı eylem ve söylemlerin içerisinde bulunuyor, hakkında bir soruşturma başladığı zaman hemen 'bak şunu yazdı, başına bu geldi.' Ben soruyorum, yazdığı şey veya attığı twit içeriği nedir, onu söylüyorlar mı? Söylemiyorlar. Cumhurbaşkanına sinkaf eden twit atıyor, ölmüş annesine, ölmüş babasına, ailesine sinkaf eden twitler atıyorlar. Ben şimdi soruyorum, herhangi bir insanımızın anasına, babasına, geçmişine, ölmüşlerine, ailesine sinkaflı küfürler etmek düşünce midir, düşünce açıklaması mıdır? Kabul eder misiniz bunu ama söylemiyor onu.
Bazı milletvekilleri bana geldiğinde okuttum, 'bu gördüğünü yüzünüz kızarmadan okuyabilir misiniz?' dedim, okuyamadılar. Niçin savunuyorsunuz o zaman? Herkes düşüncesini özgürce etmelidir. Küfür, hakaret ve tehdit kullananlar düşünce sahibi olmayanlardır. Düşüncesi olanlar hakarete ihtiyaç duymaz. Düşüncesinin, fikrinin gücüne güvenir ve onu kullanır. Maalesef bunu yapmıyorlar ve Türkiye'mizi, hükümetimizi aziz milletimizi bu kirli propagandalarla yıpratmaya devam ediyorlar ama yıpratamayacaklar. Çünkü gerçek hiçbir şeyle örtülemez, gerçek eninde sonunda yalanları, yalancıları, iftiracıları yener ve her şeye hakim olur. Bundan hiç endişemiz ve şüphemiz yok."
(Bitti)