CHP'li Başkanlar İzmir'de Demokrasi Mitingi Öncesi Toplandı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanları ve ilçe başkanları, CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel başkanlığında 15 Temmuz darbe kalkışması, olağanüstü hal (OHAL) ilanı ve CHP tarafından pazar günü organize edilecek İstanbul’daki Demokrasi Mitingi’ni konuşmak üzere toplantı yaptı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanları ve ilçe başkanları, CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel başkanlığında 15 Temmuz darbe kalkışması, olağanüstü hal (OHAL) ilanı ve CHP tarafından pazar günü organize edilecek İstanbul'daki Demokrasi Mitingi'ni konuşmak üzere toplantı yaptı.
CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel başkanlığında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanları ve ilçe başkanları il binasında toplantı yaptı. 15 Temmuz darbe kalkışması, dün gece saatlerinde açıklanan OHAL ilanı ve CHP tarafından pazar günü organize edilecek İstanbul'daki Demokrasi Mitingi'nin konuşulacağı toplantı öncesi Yüksel tarafından gündem değerlendirmesi de yapıldı. Yüksel, Demokrasi Mitingi'ne tüm siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının davet edildiğini belirterek, flamasız ve parti amblemsiz yapılacak mitinge İzmir örgütü olarak katılacaklarını ifade etti.
"Türkiye uçurumun kıyısından döndü"
"15 Temmuz'da Türkiye uçurumun kıyısından döndü" diyen Yüksel, "Çok ciddi bir tehlike atlattık. Biz kesin ve net bir dille hem darbecileri nefretle kınadığımızı hem de darbeye karşı olup demokrasiye sahip çıktığımızı yüksek sesle dile getirdik" diye konuştu.
Darbenin olması durumunda Türkiye'de yaşanabilecek gelişmeleri anlatan Yüksel, "Cumhurbaşkanı, Başbakan, hükümet ilk çalacakları kapı olacaktı. Sonra parlamentoya geleceklerdi. Geçmişteki darbe dönemlerinden daha da kötüsü, daha o gece parlamentoyu bombaladılar. Ardından bizlere geleceklerdi. Partilerin malına mülküne el konacak, yöneticiler sorgulanacak, belediye başkanlarımıza geleceklerdi. Yerlerine atamalar yapılacaktı. Belki idam sehpaları kurulacaktı ama aynı zamanda bu durum halka yönelecekti, gençlere yönelecekti, sendikalara yönelecekti. Henüz 18 yaşını geçmemiş çocuklar için belki tıpkı Erdal Eren örneğinde olduğu gibi yaşları büyütülerek idam sehpaları kurulacaktı. Gazetelere el konulacaktı, köşe yazarları işten atılacaktı. Tek adamın yönettiği bir ülkeye dönüşecektik. Bir diktatör ülkeyi yönetecekti, her şey onun kontrolünde olacaktı. Ağzından çıkan kanun olacaktı" ifadelerini kullandı.
"Kardeşçe bir yaşamı kurmak için çalışmalı"
Geçmiş dönemlerdeki tecrübeleri nedeniyle bütün siyasi partilerin ağız birliği etmişçesine darbeye karşı çıktığını kaydeden Yüksel, "Bu darbe girişimi sonrası da Türkiye'nin normalleşmesi için, gerçekten demokratik bir Türkiye'yi inşa edebilmek için, bunu Türkiye'nin barış, huzur, birlik ve beraberlik içinde, herkesin özgürce düşüncesini ifade edebildiği, özgürce inançlarını yaşayabildiği, kardeşçe bir yaşamı kurmak için çalışmalı. Başka gerginliklere, başka sıkıntılara yol açacak şekilde birilerinin değerlendirmeye kalkmamasının önemle altını çizmek gerekiyor" dedi.
"Umarım bu yetkileri kullanmaya kalkmazlar"
OHAL hakkında da değerlendirmede bulunan Yüksel, şunları söyledi:
"1987'den 2002 Kasım ayına kadar süren bir olağanüstü hal dönemini Türkiye yaşamıştı. 14 yıl sonra ne yazık ki güzel ve yoksul ülkemiz, yeniden bir olağanüstü hal dönemine girmiş oldu. Hem de 81 ilde. 'Bunu demokrasiyi güçlendirmek için yapıyoruz. Askerler yönetmeyecek, valiler daha da güçlendirilecek' deniyor. Bunun anlamı çok ciddi yetkilere kavuşturulmuş valilerin, kanun hükmünde kararnameleri Meclis gündemine getirmeden direkt yürürlüğe sokacağı kanun hükmünde kararnameleri görebileceğiz. Buna karşı Anayasa Mahkemesi'ne dava açamayacaksınız. Bir şehre giriş-çıkış kontrol altında olacak. Hatta yeni yerleşim bölgeleri kurulabilecek. Yerleşim bölgeleri boşaltılabilecek. Seçilmiş yöneticiler üzerine bu süper valilerin yetkileri olacak. Belediyelerle ilgili inisiyatif her zaman koyabilir, vur emri verebilir. Askerin sıkıyönetiminin vali kontrolünde uygulanması biçimidir bu. Yazılı ve görsel basın yayınını durdurabilir, çıkmasını engelleyebilir. Plak bile yayınlanırken bu kontrol altında olacak. Umarım gerçekten demokrasiyi güçlendirmek için bu devletin içinde çöreklenmiş paralel yapı ile uğraşmak için kullanılır. Bu demokratik kurumlara, seçilmiş insanların yönettiği kurumlara yönelmez. Umarım bu yetkileri kullanmaya kalkmazlar. Bu durumda da demokrasi mücadelesini CHP olarak sürdürmeye devam edeceğiz."
"Herkes öz eleştiri vermeli"
CHP olarak 15 Temmuz sonrası çeşitli sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptıkları toplantıların sonucunda 'görevden almalar cadı avına dönüşmemeli' dediklerini hatırlatan Yüksel, 15 Temmuz'dan bu yana çeşitli kurumlardaki görevden alma sayılarını paylaştı. Yüksel, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'dan sonra 15 bin 200 Milli Eğitim Bakanlığı personeli, 8 bin 777 polis, 9 bin asker, 3 bin 400 yargı mensubu, bin 500 Maliye Bakanlığı çalışanı, 500 müfettiş, 492 diyanet görevlisi, 197 Orman Bakanlığı personeli, 170 Bilgi Teknolojileri Kurumu personeli, 100 MİT personeli, 30 vali, 29 RTÜK personeli, 25 kaymakam, 25 EPDK çalışanı görevden alındı. 5 bin 800 Sağlık Bakanlığı çalışanından da söz ediliyor. 21 bin özel sektör çalışanı öğretmenin lisansı iptal edildi. Bin 577 dekanın istifası istendi. 524 özel okul olmak üzere 626 eğitim kurumu için kapatma işlemi başlatıldı. Üniversitede barış için imza atan akademisyenler bu sefer direkt üniversitelerden uzaklaştırıldı. Bunların paralel yapıyla hiçbir ilişkileri yok. FETÖ örgütünün 50 yıllık tarihi var, doğru. Biz bunları uyarırken en sıkı şekilde koruma altına alan iktidar, bunların devlet teşkilatlarında ne yazık ki yerleşmelerine göz yummuşlardır. Demokrasiye sahip çıktık, darbeye karşı çıktık ama herkesin bir şekilde öz eleştirisini vermesi gerektiğinin altını çiziyoruz."
Açıklamanın ardından Yüksel başkanlığında yapılan toplantı basına kapalı olarak devam etti. - İZMİR