Haberler

CHP Pm Toplantısı

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokratik parlamenter rejimi, totaliter bir rejime dönüştürmek istiyorlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokratik parlamenter rejimi, totaliter bir rejime dönüştürmek istiyorlar. 15 yıldır AKP iktidarda. 15 yıldır hangi kanunu istediniz de parlamentodan çıkaramadınız? Tek başına iktidarsanız, çoğunluğunuz var istediğiniz kanunu çıkarıyorsunuz o zaman rejimi niçin değiştiriyorsunuz?" dedi.

CHP Parti Meclisi (PM), Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde toplandı.

Kılıçdaroğlu, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, 2010'daki anayasa değişikliği referandumu sırasında il ve ilçeleri dolaşarak, "Buna evet derseniz yargı bağımsızlığı elden gider" dediklerini, "Türkiye'nin daha kötü tablolarla karşı karşıya kalacağını" söylediklerini hatırlattı.

Buna karşı, "Biz üstünlerin hukukunu yıkıyoruz, hukukun üstünlüğünü getiriyoruz." dendiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Pensilvanya'da o dönem dost, şimdi düşman belledikleri kişi de demeçler veriyordu. 2 Ağustos 2010'da 'İmkan olsa, mezardakileri bile kaldırarak, evet oyu kullandırmak lazım.' diyordu Fetullah Gülen. Kendisi de referandum sonrası olumlu çıkınca kürsüye çıkıp, okyanus ötesine saygılarını, sevgilerini göndermişti. Ne oldu? Bu anayasa değişikliğinden sonra ne oldu? Yargıtaya 160 militan atanmadı mı? Yargı FETÖ terör örgütüne teslim edilmedi mi? Her davalarına bakan, her istediklerini yapan bir yargı tablosu çıkmadı mı? Sonra ne oldu? 15 Temmuz'a gelindi, iş sona erdi. FETÖ bir numaralı düşman oldu."

Kılıçdaroğlu, hukukun üstünlüğünü savunmanın içselleştirilmesi gerektiğini belirterek, "Her vatandaşın hakkı ve hukuku vardır, her vatandaşın düşüncesi vardır ve makbuldür diyeceksiniz, sınırlamayacaksınız. İnsanları düşünceleri ve haklarıyla birlikte değerlendireceksiniz. Bunlar yapılmadı." dedi.

Dönemin HSYK Birinci Başkanı İbrahim Okur'un, 15 Temmuz sonrası verdiği ifadede, "Fethullah Gülen cemaati mensuplarına, Yargıtay için 110'a yakın, Danıştay için 37'ye yakın kontenjan vermek zorunda kaldık. Bu şekilde davranmamız konusunda bize talimatı bizzat Ahmet Kahraman vermiştir." dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Ahmet Kahraman kim, dönemin Adalet Bakanlığı müsteşarı. Bir müsteşar bakanından, başbakanından habersiz bir cemaate 110 kontenjan verir mi? Kıyamet kopmaz mı?" sorusunu yöneltti.

"20 Temmuz'u kimsenin unutmaması lazım"

Sadece yargının değil, devletin bütün kurumlarının teslim edildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Niye 'paralel devlet' diyorlar, ikinci paralel devleti kim oluşturdu, CHP mi oluşturdu? Kim yaptı bunları, iktidarda kimler vardı, her vatandaşımın kendisine sorması gerekir bunları. 15 Temmuz 'kontrollü darbe girişiminden' sonra, 20 Temmuz'da gerçek darbe yapıldı. 20 Temmuz'u hiç kimsenin unutmaması lazım. Parlamento'dan OHAL yetkisinin alındığı tarihtir." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, 20 Temmuz'un ardından Türkiye'de yaşananları 9 madde halinde sıraladı. "TBMM'nin, OHAL kararnameleriyle devre dışı bırakılmanın ötesinde, parlamentonun vermediği yetkilerin OHAL kararnameleriyle düzenlendiğini" savunan Kılıçdaroğlu, "Bu anayasa dışı uygulamaya TBMM Başkanının göz yumduğunu, Hükümete uyarı yapma görevinde dahi bulunmadığını" bildirdi.

Bu süreçte kolektif suçun yaratıldığını, açıkça evrensel hukuk kurallarının çiğnendiğini ve Türkiye'nin itibarıyla oynandığını iddia eden Kılıçdaroğlu, OHAL ile muhalif medyanın susturulmak istendiğini, gazeteler, televizyonlar, radyoların kapatıldığını, hapishanelerinde 150'ye yakın gazeteciyle Türkiye'nin, dünyadaki kara listeye girdiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde ilk kez, hükümetin BM'ye başvurarak, "OHAL uygulamalarıyla adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutulanlara insanca davranılmayacağını, işkence yapılacağını" bütün dünyaya ilan ettiğini ileri sürdü.

"Fiili durumu anayasal zemine çekmek istiyorlar"

Darbe girişiminde bulunanlarla mücadelenin hukuk zemininden çıkarılarak, adeta bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikaların konuşamaz noktaya getirildiğini, şu anda Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin olmadığını dile getirdi.

KHK'larla bilim üretim alanı olan üniversitelerin susturulduğunu, darbe girişimiyle hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyenin ya hapse atıldığını ya da görevlerine son verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:

"Yaratılan atmosfer nedeniyle, 'suçlu suçsuz' demeden, araştırmadan, hakim her önüne geleni tutuklamıştır. Çünkü tutuklamasa FETÖ ile irtibatlandırılacağı endişesine kapılmıştır. Üzülerek ifade edelim ki Anayasa Mahkemesi de açıkça bu atmosferin etkisinde kalmıştır. Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkmış, güçler ayrılığı ilkesi fiilen rafa kaldırılmıştır. Açıkça söylemek gerekirse Türkiye bugün totaliter bir istihbarat devletine dönüşmüştür. Son yayınlanan KHK'larla bu düşünce daha da pekişmiştir."

Kılıçdaroğlu, şimdi ise "20 Temmuz darbecilerinin", fiili durumu anayasal zemine çekmek istediğini iddia etti.

"Milletin tercihi esastır ancak koşulsuz değildir"

Anayasa değişikliği teklifinin parlamentonun önüne getirildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Demokratik parlamenter rejimi, totaliter bir rejime dönüştürmek istiyorlar. Güçler ayrılığı ilkesini kaldırıp vatandaşın hak arama güvencesini sonlandırmak istiyorlar. Şu iki temel soruyu sormak zorundayız, birincisi şu; 15 yıldır AKP iktidarda. 15 yıldır hangi kanunu istediniz de parlamentodan çıkaramadınız? Tek başına iktidarsanız, çoğunluğunuz var, istediğiniz kanunu çıkarıyorsunuz o zaman rejimi niçin değiştiriyorsunuz? İkinci soru daha önemli, Bu anayasa değişikliği Türkiye'nin hangi sorununu çözecek? Bir Allah'ın kulu çıksın desin ki 'şu anayasa değişikliği ile Türkiye'nin şu sorununu çözeceğiz.' İstediğin kanunu çıkarıyorsun, parlamentoyu istediğin saatte çalıştırıyorsun, kendi partinin milletvekillerine her emri veriyorsun ve koşulsuz onlar sana uyuyorlar. Hangi gerekçeyle siz bu anayasa değişlik teklifini Parlamentoya getiriyorsunuz, bunu merak ediyorum."

Türkiye'nin bir ortaçağ karanlığına sürüklenmek istendiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Her türlü hukuksuzluk, 'milli irade' kisvesiyle meşrulaştırmaya çalışılmaktadır. Seçimlerde halk, kendisine ait egemenliği devretmez, egemenlik tasarrufunun kim tarafından kullanılacağını belirler." ifadesini kullandı.

"Milletin tercihi esastır, ancak bu tercih koşulsuz değildir, zira milletimiz tercihini yaparken seçtiği cumhurbaşkanının ve iktidarın anayasa ve yasalara uyacağını düşünür." diyen Kılıçdaroğlu, "Namusu ve şerefi üzerine edeceği yemine sadık kalacağına inanır ve oyunu ona göre verir. Dolayısıyla sadece anayasada açıkça tanımlanan yetkileri kullanma hakkına sahip bir cumhurbaşkanı, milletten aldığı yetkiyi, milletin haklarını ve anayasayı ihlal etmek için kullanamaz." değerlendirmesinde bulundu.

"Tarihi sorumluluğumuz var"

Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin, seçilmiş olmayı "mutlak ve sınırsız bir egemenlik" olarak düşünemeyeceğini belirterek, şunları ifade etti:

"Demokrasilerde devlet gücünün, milli irade, ulusal güvenlik ve halkın çıkarı gibi kavramlarla istismarına yer yoktur. Bu kural totaliter yönetimlerde vardır. Parlamenter demokratik sistemde TBMM, cumhurbaşkanının arka bahçesi değildir ve olamaz da. Türkiye tek başına bir otokratın ve onun etrafında kümelenmiş küçük otokratların tahakkümüne mahkum edilemeyecek kadar büyük bir ülkedir. Siyaset, milletin birliğini temsil etmesi gereken bir makam tarafından, bunun tam aksine kendisinden olmayan herkesi düşmanlaştırma yoluyla ve milleti bölerek icra edilmektedir."

PM üyelerine seslenen Kılıçdaroğlu, "Bugün tarihi bir sorumluluğumuz vardır. Türkiye'yi bir totaliter zihniyete asla teslim etmeyeceğiz. PM'den istediğim budur." dedi.

(Bitti)

Kaynak: AA / Politika

Kemal Kılıçdaroğlu Ahmet Kahraman Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title