Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu: (3)
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de Türkiye'nin varlığını eleştirenlere yönelik, "Türkiye'nin yanı başındaki bir ülkeye tamamen haklı ve meşru gerekçelerle özellikle de insani sebeplerle müdahil olmasından daha tabii bir şey olamaz." dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de Türkiye'nin varlığını eleştirenlere yönelik, "Türkiye'nin yanı başındaki bir ülkeye tamamen haklı ve meşru gerekçelerle özellikle de insani sebeplerle müdahil olmasından daha tabii bir şey olamaz." dedi.
Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Suriye'de ilk barışçıl gösterilerin 15 mart 2011 tarihinde başladığını hatırlattı.
Suriye halkının yarım asırdır devam eden hak, hukuk, adalet, özgürlük taleplerini yüksek sesle dile getirdiğini belirten Erdoğan, "Bu gösterilerde Türkiye'nin hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi olmadı. Zaman zaman da çıkıp bize Suriye'nin adresini gösterdi. 'Oraya gidelim.' Yahu sen oranın adresini, yolunu bilmezken, zaten biz oralardayız. Bunlara gerçekten navigasyon haritasını vermek lazım. O navigasyon haritasıyla Suriye'ye nereden gidiliyor, nasıl gidiliyor, bunu bilsinler." ifadesini kullandı.
Suriye'de olaylar başladıktan sonra "sabık Suriye Devlet Başkanı Esed'le" birkaç kez görüştüğünü anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gösterilerin barışçıl olduğunun altını çizdim. Taleplerin dikkate alınması gerektiğini söyledim. Toplumun beklentisi olan reformların artık daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Bütün bu görüşmelerimizde kendisiyle her temasımızda Esed, bize 'reform yapacağını' söyledi. Ama sözünü hiçbir zaman tutmadı. Göstericilerin seslerine kulak vermek yerine, ordusunu devreye sokarak olayları şiddetle, kanlı yöntemlerle bastırma yoluna gitti. Kendisiyle o süreçte de görüşmem oldu. Gösterileri şiddetle bastırmanın hem ülke genelinde hem de İslam coğrafyasında tepkilere neden olacağını yapıcı bir dille Esed'e izah ettim. Tabii bunun aslı Esed değil, Esad'dır. Öyle söylüyorlar. Bizi bile alıştırdılar."
Erdoğan, Suriye'deki gösterilerin önüne geçmenin tek yolunun vaat edilen reformların yapılması olduğunu Esed'e hatırlattığını ifade ederek, Esed'in olayları barışçıl yöntemlerle çözmek varken şiddetin dozunu biraz daha artırıp, katliamlarına hız verdiğini söyledi.
Bunun üzerine küçük çaplı barışçıl gösterilerin, kullanılan orantısız şiddet nedeniyle büyüdüğünü ve Suriye geneline yayıldığını belirten Erdoğan, Rusya ve İran'ın yanı sıra PKK, DEAŞ, Şebbiha gibi terör örgütlerinin de meseleye müdahil olduğunu hatırlattı.
Erdoğan, sınırın hemen ötesinde başlayan ateşin, Türkiye'yi de ciddi manada tehdit eder boyutta bir yangın yerine dönüştüğünü dile getirerek, "Suriye'den ülkemize toplu hareketlilik başladı. Dahası Suriye'de masum siviller, toplu katliam, kimyasal silah, işkence, tecavüz, zoraki göç gibi insanlık dışı muameleye maruz bırakıldı." diye konuştu.
"Esed zalimine ve Baas rejimine laf etmediler"
Türkiye'nin Suriye'de iç savaş bu raddeye vardıktan sonra hem sınırlarını korumak hem terör örgütlerine karşı tedbir almak hem de mazlumlara sahip çıkmak amacıyla gelişmelere müdahil olmasının kaçınılmaz hale geldiğini anlatan Erdoğan, "Türkiye'nin yanı başındaki bir ülkeye tamamen haklı ve meşru gerekçelerle, özellikle de insani sebeplerle müdahil olmasından daha tabii bir şey olamaz." dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin hasımlarının dışarıdan Türkiye'nin çabalarını eleştirdiğini, bunların hangi niyetlerle hareket ettiklerini çok iyi bildiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Bizim için asıl şaşırtıcı olan içeriden bazılarının, 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' diyerek meselenin ciddiyetinden uzak bir şekilde bizi haksızca eleştirmeleri. 'Amerika'nın Suriye'de ne işi var?' demediler. 'Bölgesel aktörlerin Suriye'de ne işi var?' demediler. 'Avrupa'nın, batının Suriye'de ne işi var?' demediler. Terör örgütlerinin hem de Türkiye için tehdit unsuru olan bölücü terör örgütünün, 'Suriye'de ne işi var?' demediler. Sadece Türkiye'yi eleştirdiler. Sadece şahsımızı ve hükümetimizi hedef tahtasına koydular. 13 yıl boyunca bir kez olsun ülkelerinin yanında, Türkiye'nin yanında, mazlumun, mağdurun, Suriyeli muhacirlerin tarafında yer almadılar. Suriye'de 1 milyon insan hayatını kaybederken, bunlar ses çıkarmadı. 12 milyon insan ölüm, işkence, hapis, tecavüz korkusuyla evlerini, yurtlarını terk ederken, bunlar seslerini çıkarmadılar. Kitlesel kıyımlar yapılırken, bunlar seslerini çıkarmadılar. Hapishanelerde insanlık dışı işkenceler yapılırken, seslerini çıkarmadılar. Gerek Şam'da gerek Halep'te o cezaevlerini ekranlarda izledik. Ne halde... Bütün bunlar olurken bunlar ses çıkarmadı. Bebekler ölürken, çocuklar katledilirken sustular. Kadınlar en aşağılık muameleye maruz kalırken bunlar sustular. Kürt'ün kimliği inkar edilirken sustular. Türkmen kovulurken sustular. Arap öldürülürken sustular. Vahşete, zulme, katliama, barbarlığa, gaddarlığa yıllarca sessiz kaldılar. Halep'te, Bayırbucak'ta, Hama'da, Humus'ta çocuklar kırılırken, üzülerek söylüyorum, bize saldırdıkları kadar Esed zalimine ve Baas rejimine bunlar laf etmediler."
"Utanmak yerine, sosyal medyadan akıl veriyorlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin Suriye'de iç savaş devam ederken kullandığı dili eleştirerek, "Açın yazılanlara, Meclis kürsüsünden söylenenlere bakın. Yasak savmak kabilinden birkaç eleştirel cümle dışında yıkımın ve zulmün boyutlarıyla orantılı hiçbir tenkit göremezsiniz. Kendi devletlerini ve hükümetlerini suçladıkları kadar Suriye'yi kan deryasına çeviren Esed'e ve destekçilerine toz kondurmadılar." dedi.
"Ne zaman ki 8 Aralık'ta Suriye halkı epik bir zafer kazandı işte o zaman bunların dillerinin bağı çözüldü. Günah galerilerine bakmadan şimdi ahkam kesiyorlar." ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Utanmak yerine, sosyal medyadan sağa sola akıl veriyorlar. Esed'in ve Baas rejiminin katliamları karşısında 13 yıl boyunca duymadıkları endişeyi son 40 gündür duyuyorlar. Neymiş, Suriye'de katliam varmış. İyi de daha düne kadar, 'Suriye'de ne işimiz var?' diyen siz değil miydiniz? Hani Orta Doğu bataklıktı? Hani Suriye'nin iç işleriydi? Ne oldu da Suriye'ye dönük radarlarınızı açtınız? Zalim defolup gidince mi aydınlandınız? Baas yıkılınca mı aklınız başınıza geldi? Soruyorum size. Bebekler ölürken neredeydiniz? Kimyasal silah kullanılırken neredeydiniz? Hapishanelerde işkenceler yapılırken neredeydiniz? Kadınlara, kocalarının önünde tecavüz edilirken neredeydiniz? Masum çocuklar kuşatma altında açlıktan kıvranırken neredeydiniz? Suriye'nin şehirleri yağmalanırken, terör örgütleri Suriye'de cirit atarken, Suriye'den ülkemize roket yağarken Allah aşkına sizler neredeydiniz?"
(Sürecek)