Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nda konuştu (2)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Abdülhamid Han sondaj gemisinin gelecek ay Akdeniz'de faaliyetlerine başlamasının planlandığını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Abdülhamid Han sondaj gemisinin gelecek ay Akdeniz'de faaliyetlerine başlamasının planlandığını bildirdi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) düzenlenen 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarında konuşan Oktay, sözlerine, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve egemenlik mücadelesinin önderlerinden Dr. Fazıl Küçüğe rahmet dileyerek başladı.
Oktay, Kıbrıs Türkü'nün istiklali için dönüm noktası olan 20 Temmuz gününde KKTC'deki bayram coşkusunu paylaşmaktan şeref ve bahtiyarlık duyduğunu belirterek, "Türkiye'nin dört bir yanından tüm milletimizin ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın sizlere selamlarını ve kutlama dileklerini iletiyorum." dedi.
Geçen haftalarda, KKTC'de meydana gelen orman yangınları için de bir kez daha geçmiş olsun dileklerini yineleyen Oktay, yangından etkilenen bölgelere 1 milyon fidan dikimi desteği verdiklerini, ön çalışmaların başlatıldığını ve uygun zamanda bölgede fidanları toprakla buluşturacaklarını söyledi.
"Ada'da Rum mezalimi hüküm sürüyordu"
Oktay, 48 yıl önce bugün Türkiye, Kıbrıs Türkü'nün imdadına yetişene kadar Ada'da Rum mezaliminin hüküm sürdüğünün altını çizerek, yok saymalarla başlayan Rumların Kıbrıs'ta Türkü silip atma teşebbüslerinin kadın çocuk demeden köy köy, hane hane katliama dönüştüğünü hatırlattı.
1571'den beri kendi toprağında huzur içinde yaşayan Kıbrıs Türklerinin öz vatanında parya edilmek istendiğini aktaran Oktay, "Ama eli kanlı EOKA'nın ve onu destekleyen güçlerin hesap edemediği bir gerçek vardı; Kıbrıs Türkü'nün nabzı hürriyet için atıyor, kanı özgürlük için akıyordu." dedi.
Oktay, "Onlar bizi yok sayacaklar, biz daha çok var olacağız" inancıyla Kıbrıslı mücahitlerin, zulme karşı örgütlenip şanlı mücadeleyi başlattıklarının altını çizdi.
Ancak katliamın ateşinin Yunanistan başta olmak üzere, dışarıdan körüklendiğine dikkati çeken Oktay, şöyle konuştu:
"1974 yılına gelindiğinde Kıbrıs Türkü, var oluş mücadelesinin zirvesini yaşıyordu. Türkiye'nin dört bir yanından Kıbrıs Türkü'ne destek sesleri yükseliyor, milletimiz, burada yaşananlara bigane kalamıyordu. ve nihayetinde 48 yıl önce bugün, devletimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Kıbrıs Türkü'nün varlığına vurulmaya çalışılan hançeri söküp atmak üzere harekete geçti. Kıbrıs Barış Harekatı ile kahraman Mehmetçiğimiz Kıbrıslı kardeşlerimizin imdadına hem havadan hem de denizden yetişmiştir. Bir tarafta yakılan ekin tarlalarına gözünü kırpmadan paraşüt indirme yapan Mehmetçiğimiz, bir tarafta mayınlı sulara tam yol ileri diyerek dalan denizci leventlerimiz vardı. İşte bu şehadet iklimi karşısında Rum terörü ve destekçileri nefessiz kalmıştır.
Harekatın oluşturduğu şartlar sayesinde, Kıbrıs Türkü bayrağına, toprağına, egemenliğine kavuşmuş; tüm adada barış ve huzur hakim olmuştur. 48 yıl önce bu yolda omuz omuza savaşan Mehmetçik ve mücahitlerimiz, korkuyu, ölümü öldürenlerdir. Barış Harekatı, tüm dünyaya Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlığından asla ödün vermeyeceğini göstermiştir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin gönül birliğini, Türkiye'nin milli davalarda gerekeni yapmaktan asla çekinmeyeceğini göstermiştir. Bugün de duruşumuz, kararlılığımız, irademiz aynıdır. Kıbrıs Türkü'ne milli, ahdi ve tarihi bağlarla bağlıyız ve her zaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yanında olacağız."
"Türkiye kendi savaş gemisini inşa eden 10 ülkeden biri"
Kıbrıs Barış Harekatı'nın gerçekleştiği sırada, Türkiye'ye ihtiyacı olan askeri ürünlerin satılmadığı, her türlü zorluğun çıkarıldığı bir dönem olduğunu vurgulayan Oktay, bu ortak zaferin, Türkiye'ye uygulanan silah ambargolarına ve tüm zorluklara rağmen inançla elde edilmiş tarihi bir dönüm noktası olduğunun altını çizdi.
Oktay, edinilen tecrübelerle Türkiye'nin, yerli ve milli savunma sanayinin ilk tohumlarını attığını TUSAŞ, ASELSAN ve HAVELSAN gibi gurur vesilesi kurumların kurulmaya başladığını vurguladı.
Türk Deniz Kuvvetleri'nin 1974'te, sancak gemisi TCG ERTUĞRUL ile çıkartma plajına tarihi bir çıkartma gerçekleştirdiğini hatırlatan Oktay, deniz kuvvetlerinin bugün ay yıldızlı sularda yerli milli silah ve teçhizatla faaliyet gösterdiğini söyledi.
Türkiye'nin halihazırda dünyada bir savaş gemisini milli olarak tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer aldığına dikkati çeken Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnşa edilen ve modernize edilen deniz araçlarımızı son sistem silah, radar, muhabere ve elektronik sistemlerle donatıyoruz. MİLGEM'lerimiz ve amfibi gemilerimiz, donanmamızın kullanımında adeta bir SİHA gemisi olacak ANADOLU çok maksatlı amfibi hücum gemimiz, denizde ikmal muharebe destek gemimiz, İstanbul İ sınıfı fırkateynimiz ve yeni tip denizaltılarımızla adım adım çok daha güçlü ve caydırıcı bir deniz gücüne sahip olmaktayız. Havadan bağımsız tahrik kabiliyeti olan denizaltılarımıza, milli torpidomuz AKYA ile milli gemisavar füzemiz Atmaca'yı entegre ediyoruz.
Milli denizaltı projemiz MİLDEN'in yanı sıra SİHA üretiminde sahip olduğumuz tecrübeyi insansız deniz araçlarına aktarıyoruz. Mavi vatanda egemenliğimizi perçinleyecek insansız denizaltılarımız, denizlerde de dengeleri değiştirecek, oyunları bozacak. KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ile yoğun şekilde ortak tatbikatlar düzenliyor, denizde de iş birliğimizi sürdürüyoruz."
"Sondaj gemisi filomuzu da güçlendiriyoruz"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 7. nesil Abdülhamid Han sondaj gemisinin, 12 bin 200 metreye kadar sondaj yapabilme yeteneğiyle mavi sularda etkin araştırma yürütülmesinde önemli role sahip olduğunu aktardı.
"Yeni sondaj gemimizin önümüzdeki ay Akdeniz'de faaliyetlerine başlaması planlanmaktadır." bilgisini veren Oktay, her türlü tahrik ve usulsüz girişimler karşısında, Doğu Akdeniz'deki hakların kararlı bir şekilde savunulduğunu belirtti.
Oktay, Kıbrıs Türklerinin hak ve hukukunu da kendi hukuklarından ayrı tutmadıklarını belirterek, Akdeniz'de, Ege'de olmayacak hayallerle mehtaba çıkanlar bu gerçekleri iyi bilmesi gerektiğini aktardı.
Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının Rumların oyuncağı olmadığına işaret eden Oktay, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanı Sayın Tatar, hakkaniyetli paylaşım önerisini ay başında yapmıştır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliğine 'Buyrun, KKTC'yi de içine alacak şekilde hakkı teslim eden bir bölgesel konferans yapalım' diye teklifini sunmuştur. Bu konuda Türkiye net, KKTC iletişime açık; uluslararası hukuk, ayan beyan ortadadır. Ancak Rum tarafı hala kendine bölgede yancı bulma peşinde. Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dışlamaya çalışan hiçbir girişim başarıya ulaşamamıştır ve ulaşamayacaktır. Bölgede hak, hukuk, hakkaniyet konuşacak, yancılar değil. Bunu da herkes böyle bilsin."
"Kıbrıs meselesi milli davamızdır"
Kıbrıs meselesinin milli bir dava olduğunun altını çizen Oktay, Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını ve güvenliğini teminat altına alacak şekilde, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması için Türk tarafı olarak başından beri samimiyetle çaba gösterdiklerini hatırlattı.
Yapıcı ve yenilikçi fikirlerle çözüm odaklı bir anlayış sergilediklerine dikkati çeken Oktay, bütün bu iyi niyetli çabaların, Rum tarafının doyumsuz, çarpık zihniyeti yüzünden sonuçsuz kaldığını vurguladı.
Oktay, Rumların, Kıbrıs Türkü'nü hiçbir zaman eşit ortakları olarak görmediklerinin altını çizerek, Rumların kendilerini Ada'nın tek hakimi, Kıbrıs Türklerini ise azınlık olarak gören zihniyetten vazgeçmediklerini söyledi.
2004'te Kıbrıs Türk halkının, kendisine getireceği pek çok zorluğa rağmen Annan Planı'na "evet" dediğini aktaran Oktay, her 4 Rum'dan 3'ünün "Kıbrıs Türkleri bizim ortağımız değil, bu Ada'nın tek hakimi biziz." dediğini hatırlattı.
Oktay, şunları kaydetti:
"2017'de Kran Montana'da ise Rum tarafı adeta masadan kaçtı. 'Kıbrıs Türkleriyle hastaneleri bile paylaşmayız' dedi. Kıbrıs Türklerini Ada'da azınlık yapmak için türlü oyunlarla uluslararası toplumu kandırmaya, meselenin özünden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Özellikle Maraş'ı kullanarak, uluslararası toplum nezdinde yaygara çıkarmaya, yalan gündemlerle dikkat toplamaya çalışıyorlar. Maraş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprağıdır. Hiç kimse yalan dolanla uluslararası toplumun gündemini boş yere meşgul etmesin; Rum yönetiminin asılsız propagandalarının sözcülüğünü yapmasın. Çözümsüzlükle bu toprakların kaynağını, potansiyelini çürütmenize izin vermeyeceğiz. AB Uyum Komiseri, hafta sonu burada yine 'dostlar alışverişte görsün' misali temaslar yaptı gördünüz. Kıbrıs Türkü'nü yok sayan hadsiz ezberlerini tekrar etti. Biz, sizin kültürel mirası desteklerken bile nasıl taraflı davrandığınızı, Kıbrıs Türkü'nün geçmişine dair ne varsa silmeye çalıştığınızı bilmiyor muyuz? Hangi birliktelik, hangi eşit tutum, hangi Avrupa değerleri? La Fontaine'den masallar.
Bir çözüm olacaksa bu Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesiyle olacaktır. Müzakerelerde iki devlet nasıl iş birliği yapabileceklerini, eşsiz güzelliklerle dolu bu kıymetli Ada'da yan yana nasıl bir gelecek kuracaklarını birlikte belirlemelidir. Çözümün tek yolu budur. Çözüm yolunda da kalkınma yolculuğunda da KKTC'nin yanındayız, en güçlü şekilde Kıbrıs Türkü'nü desteklemeye devam edeceğiz. İnşallah bir sonraki Türk Devletleri Teşkilatı zirvesinde KKTC bayrağını da göreceğiz. Uluslararası alanda bu gibi adımların devamı da gelecek, Kıbrıs Türkü'nün önünde hiçbir izolasyon, ambargo duramayacaktır. Birlik, beraberlik, dayanışma ve istikrar sağlandığı sürece KKTC'nin kalkınması kesintisiz sürecektir. Mücahitlerin mücadelesinden aldığımız ilhamla azmimizi her daim dinç tutacak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin yanında güçlü bir şekilde duracağız."