Erdoğan'dan Önemli Açıklamalar
Erdoğan Partisinin Grup Toplantısında Konuştu. İşte Konuşmasından Satır Başları:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. İşte konuşmasından satır başları:
CAMİ, KİLİSE VE HAVRA
- Amacımız “Biz birlikte Türkiye’yiz” anlayışını daha da güçlendirmektir. Tarihte nasıl yaptıysak, tarih boyunca nasıl ki bütün farklılıklar bu topraklarda bir arada yaşadıysa, yine yaparız, yine başarırız. Milli mücadele sırasında nasıl kenetlendiysek, cumhuriyetin kuruluşundan sonra nasıl hareket ettiysek bugünde aynı anlayışla canla başla çalışmaya devam edeceğiz.
- Cami, kilise ve havrayı yan yana hoşgörü içinde yaşatan yüzlerce yıllık tecrübesi Türkiye’yi Medeniyetler İttifakı’nın sembol ülkesi haline getirmiştir. Ben bu potansiyelin en çok bizim ülkemizde bulunduğuna inanıyorum.
- On gün kadar önce geleneksel hale getirdiğimiz istişare toplantılarımıza bir yenisini daha ekledik. Ülkemizin meselelerini sorunları masaya yatırdık. Yürütmekte olduğumuz gündeme alacağımız çalışmaları değerlendirdik.
YAPTIKLARIMIZDAN GURUR VE ŞEREF DUYUYORUZ
Medeniyet yürüyüşümüzde nereden nereye geldiğimizi görme imkanını bulduk. Yaptığımız öz eleştiriler, değerlendirmeler neticesinde bir kez daha göğsümüz kabardı. 7 yılda ortaya konulan her bir başarı, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının göğsünü kabartmıştır. Yaptığımız reformlar, hizmetler, Türkiye’nin dört bir yanında inşa ettiğimiz eserler büyük bir başarı tablosunun parçasıdır.
Başkaları bu başarıları gölgelemek isteyebilir. Başkaları bu başarılardan rahatsız olabilir. Ama biz bu 7 yılda yaptığımız her hizmetle gurur duyduk.
Paramızdan altı sıfır atarak Türk lirasının itibarını yükseltirken, milli gelirimizi 742 milyar dolara yükseltirken, Türkiye’yi dünyanın 17. en büyük ekonomisine yükseltirken, enflasyonu tek haneli rakamlara çekerken ne duyduysak, hangi hazzı yaşadıysak, bütün başarılardan nasıl gurur duyduysak, yine gurur duyuyoruz. Aynı zamanda hem işçinin hem işverenin hem sanayicinin hem üreticinin hem tüketicinin destekçisi olmakta, adalet üretmekte gurur duyuyoruz.
Başkaları bu ülkeyi üç yanı denizlerle, dört yanı düşmanlarla çevrili diye tanımlarken, biz komşularla problemlerimizi minimize etmekten gurur duyuyoruz. Statükoculuğa, yolsuzluğa, yasakçı anlayışlara prim vermediğimiz için gurur duyuyoruz. Değişimin dönüşümün reformculuğun adresi olmaktan ezberleri bozmaktan dolayı başımız diktir. Kifayetsiz, öz güvensiz, ufuksuz hükümetlerin başaramadıklarını başarmış olduğumuz için şeref duyduk, duyuyoruz. Sessiz devrimler gerçekleştirdik. Ekonomide tarihi göstergelere ulaştık. Demokrasinin hukukun özgürlüklerin standartlarını hepsini de tek tek ele aldık ve yükselttik.
MUHALEFETİN PROJESİ YOK
Bunu göremeyenler yok mu? Var. Her zaman olacaklar. Birileri bu başarılardan büyük rahatsızlık duydu ve devam ediyor. Hizmet değer eser üretmeyen siyasete alışmışlar, böyle gelmiş böyle gider diyen anlayışa bunlar sırtlarını yaslamışlar.
Hep söylüyorum. Ben muhalefetten proje beklerim. Var mı projeleri? Yok. Sadece muhalefeti beyaza kara demekle tanımlıyorlar. Muhalefet budur diyorlar. Hayır bu değil. Muhalefet yanlışı gösterip doğruyu söylemektir. Siz yanlışı gösteremiyor, doğruyu söyleyemiyorsanız görevinizi yapmıyorsunuzdur. Onun için tarih boyunca muhalefette kalmaya mahkum olursunuz.
Enflasyonda, Kıbrıs’ta kuzey ırakta, eğitimde sağlıkta çözümsüzlüğe alışmışlar. AK Partinin siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar. Terörizm konusunda acizliklerini kabullenmişler. AK Partinin çözüm üreten siyasetinden rahatsızlık duyuyorlar.
Bugünlerde atılan demokratikleşme adımlarından, kaynaşma muradından rahatsız oluyorlar, korkuyorlar.
KORKAKLAR KİFAYETSİZLER VE ÇAPSIZLAR
Korkakların en büyük özellikle paranoyası barıştır. Kifayetsizlerin en büyük çekincesi demokrasidir. Çapsızların en büyük kaygısı özgürlüklerin gelişmesidir.
Çünkü onlar barışı demokrasiyi hukuku taviz tehdit olarak algılarlar. Çünkü onlar acıları dindirmeyi, çığlıkları susturmayı, vatanperverlikten cumhuriyetçilikten ödün vermek sanırlar. Bu yüzden barışa düşmanlık besliyorlar. Bu yüzden özgürlüklerin gelişmesini rahatsızlıkla karşılıyor.
Ak Parti anaların babaların gözyaşları dinsin diyor. Onlar öyleyse terörle pazarlık masasına oturacak, öyleyse bölünmeye kapı açacak diyorlar. Bunların yardakçıları milletimizin dengelerini istismar ederek, kin ve nefret duygularını tahrik ederek, milli birlik sürecini provoke etmeye çalışıyorlar.
KÖŞE YAZARLARI AZ YAZARSA ÜLKE O KADAR HUZUR BULUR
Bu planlı haberleri yayınlayan bu türden sipariş haberler var. Bugün bir tane var. Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur diyor. Ne kadar güzel. Siz köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur.
Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki yazı yazardı. Ama şimdi bunlar her gün bırak yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. Bunlar kendilerinin söyledikleri. Şimdi ise yarım saatte anında sipariş hemen bir yazı. Bu hale geldi. Bunların yaptıkları tahrikten başka bir şey değildir. Bunlar barış, millet ve devlet düşmanlarıdır. Bunlar çok partili hayata geçerken de rahatsız oldular, bunlar Boğaziçi köprüsü yapılırken de rahatsız oldular. Küresel sermayeden de rahatsız oldular. Bunlar AB’den de Kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular.
Bu süreçte herkes sözünü ölçerek, biçerek tartarak on kez düşünerek söylemelidir. Dedikodu küçük insanların siyaset yöntemidir. Kimse Ak Parti’yle milletin arasına giremez.
7 YILDIR MUHALEFET SORUNU VAR
Tembel çapsız muhalefetten hiçbir hayır gelmez. Hep söylüyorum demokrasinin gereği iktidarında muhalefetinde güçlü ve etkin olmasıdır. Güçlü bir iktidar gelemedi. Türkiye 7 yıldır da muhalefet sorunu yaşıyor. Her konuşmamda söylüyorum, Türk milliyetçisiyim diyenler iktidara geldiklerinde Türk lirasının itibarı için ne yapmışlar? Akşam yatmışlar bir sıfır, sabah kalkmışlar bir sıfır koymuşlar? Hani değerini korumak nerede? Türk cumhuriyetleri adına, eserler adına ne yapmışlar? Gurbetçilerimizle ilgili ne yapmışlar? Cevap alamadık, yok ki alasın. Balkanlara bak göremezsiniz, Kafkaslara bak göremezsiniz. Sadece laf laf laf.
Kendilerine cumhuriyetçiyiz diyenler? İktidardayken Cumhuriyet Türkiye’sine bir çok eser kazandırmış mı? Hayır. Sorsanız biz koalisyondaydık diyecekler. Sen zaten koalisyondan kurtulamayacaksın ki. Niye? Güvenmiyor da onun için.
Sosyal demokratım diyenler. Sosyal adalet ve sosyal devlet ilkesi için ne yapmışlar? Özgürlük için ne yapmışlar? Hep özgürlüklerin önüne set çekmişler. Eğitimde bunları set olarak görürsünüz. Her yerde bunlar var. Demokrasinin güçlenmesinde bunların set olduklarını görürsünüz. Bu ülkeye bu millete bu milletin ilerlemesine tek bir katkı sağlamışlar mı? İnanın mumla arasanız bulamazsınız?
BİZİ BÖLÜCÜLÜKLE SUÇLAYANLAR SİVAS’IN ÖTESİNE GİDEMİYOR
Bizi bölücülükle suçlayan zevat, Sivas’ın ötesine gitmeye çekiniyor. Bundan daha büyük bölücülük olur mu? Niye gitmiyorsun? Oraya gitmek için pasaporta gerek yok ki? Niye gidip oradaki vatandaşla kucaklaşmıyorsun? Bölge siyasetçiliği yaparak, kafatasçılığı yaparak bu ülkeyi birbirine düşman kılamazsınız, kılamayacaksınız.
Biz şehitlerimizin anıldığı İstiklal marş’ımız her okunduğunda, gururla onurla ama yüreğimizde sızıyla dinliyoruz.
Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Bu satırlar bizim için hem anıttır hem ağıttır. O aziz şehitlerimiz sayesinde bu ülke adeta küllerinden doğdu. O şehitlerimiz bu ülkedeki birlik ve beraberlik ruhunu anıtlaştırdılar. Türkiye’nin bütünlüğünü hiç kimse sarsamaz. İşte onun için birliğimize kimse kast edemez.
ALEVİLERE CHP’NİN KAPISINI SEN KAPATTIN
Kendi partilerinden böyle şey olmaz deniliyor. Sözlerin sahibi çıkıyor. Yanlış anlamadınız. Dersim’de analar ağlamıştı. Bugünde anaların ağlamasında bir sakınca yoktur diyorlar. Ana muhalefet lideri de kendi genel başkan yardımcısının sözleri karşısında şaşkına düşmüş, yine pervasızca yine Ak Parti’ye saldırıyor. Tepkileri manipüle etmeye çalışıyor. 60 yıl öncesinden medet umma. Alevilerden sana hayır yok.
Sen o kapının bekçisi misin? Alevilere CHP’nin kapılarını kapatırken sen değil miydin? Ahmet Gülyüz Ketenci’yi seçtirinde, işte İstanbul İl Başkanlığı’na seçtiğimiz arkadaşımız hem Türk hem sunidir. Diyerek mutlulukla verdiğiniz beyanat unutulmadı sayın Baykal.
Hem Kürt, hem alevi vatandaşları partinizden dışladınız. Onları istifaya zorlamadınız mı? Sizin ne kadar hizipçi olduğumuz dillere destandır. İyi tanınırsınız.
Genel başkan yardımcım Hüseyin Çelik gereken cevabı verdi. Aleviler sizin arka bahçeniz değildir dedi. Evet olmayacakta.
ERDOĞAN’DAN MHP’YE CEVAP
Dudak okumaktan bir şeyler çıkarmışlar. Çok garip şeyler öğreniyoruz. Kendi kimlik ve kişiliklerini sanıyorum bizde görmek istiyorlar. Biz onların kimliğinde asla olmadık, olmayacağız. Bizim kitabımızda olmayan şeyhleri asla bize ispat ettiremez.
Alevi vatandaşlarımızla ilgili adımları sıralamış sayın Bahçeli. Ama ne yazık ki sıraladığı öneriler somut olmasına karşın hiçbiri yeni değil. Hepsi zaten dönemimizde ortaya konan çalışmalar. Sayın Bahçeli, Türkiye Alevilik Araştırma Merkezi’nin kurulması gerektiğini söylüyor.
Sayın Bahçeli, Tunceli Üniversitesi bünyesinde Alevilik Araştırma Merkezi kurulmuştur. İlk yayınlarını yapmaya da başlamıştır.
Ama tabi Tunceli’de ne olduğunu ne bittiğini Sayın Bahçeli bilmez ki. Haritadaki yerini sorsanız onu da bilmez.
Şu anda okullarımızda okutulan ders kitaplarında Alevilik ve Bektaşilikle ilgili konular mevcut. Bu adımla aynı zamanda suni vatandaşlarımızın çocukları da Aleviliği doğru öğrenmesi için yapılmıştır.
Diyanet işleri başkanlarımız 14 ciltlik Alevilik ve Bektaşilikle ilgili kitap yayımlamıştır. Bu klasikler diyanet işleri tarafından ve devlet tarafından finanse edilerek yayımlanmaya devam ediyor.
Alevi vatandaşımızın yoğun olarak yaşadığı yerlerde camideki imamlara Alevilikle ilgili eğitim verilmektedir. Suni olan din adamlarına da Alevilikle ilgili eğitim verilmektedir. Diyanet işleri başkanlığı her sene, Alevilik konusunda uzman olan insanlara, gri pasaport vererek, yurt dışındaki alevi vatandaşlarımızın özel günlerinde onlarla birlikte bulunmak üzere görevlendirmiştir. Bunlar Türkiye’de ilktir ve bunları biz gerçekleştirdik sayın Bahçeli.
Bildiğiniz gibi bende Başbakan olarak, bu düzenlenen muharrem iftarlarına katılmakta orada kendileriyle bir atmosfer oluşturalım dedim.
Devlet bakanımızın Sayın Faruk Çelik başkanlığında, bugüne kadar çok geniş katılımlı 5 çalıştay yapıldı. Önümüzdeki dönemde 2 çalıştay daha yapılacak.
DIŞ POLİTİKADA HIZLI TRAFİK
Bütün bunlarla beraber, iç politikadaki yoğun politikamızın yanında dış politikamızdaki hızlı trafik devam ediyor.
7 Kasım’da İslam Konferansı Teşkilatı’nda, bakanlar toplantısında ev sahipliği yaptık. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile bir görüşmemiz oldu.
İtalya Cumhurbaşkanı’nın ülkemize ziyarette bulundu. Roma’da düzenlenen dünya gıda zirvesi için İtalya’ya hareket ettik. Bu zirvede dünyadaki gıda krizinin aşılması için gerekenler masaya yatırıldı. Ne acıdır ki bugün dünyada 1 milyarın üzerindeki insan açlıkla pençeleşiyor.
Zengin ülkelerdeki sınırsız tüketim ve israfa son verilmesiyle, dünya kaynaklarının daha dengeli kullanılmasını söyledik.
Zirve sırasında başta İtalya Başbakanı, BM Genel Sekreteri olmak üzere bir çok liderle ikili görüşmelerimiz oldu.
Daha sonra kalabalık bir iş adamı grubuyla Libya’ya gittik. İş konseyi toplantısı da iki kardeş ülke arasındaki dostluğu pekiştiren bir adım oldu. Libya lideri Kaddafi’yle uzun bir ikili görüşmemiz oldu. Memnuniyetle ifade edebilirim ki şu ana yaptığım ziyaretler içinde müstesna ziyaretlerden birisiydi. Türkiye’ye karşı olan bakışlarını görmek, duyduklarımızın çok dışında bir ilgi ve alaka vardı. Bu seyahatte vizeleri kaldırdık. Türkiye ile Libya arasında artık vize yok.
Bizim Türkçemizde bir yerin çok uzak olduğunu belirtmek için fizan’a kadar diye bir tabir vardır. Bu vize anlaşmasıyla, Fizan’la aramızdaki mesafeleri kaldırmış oluyoruz. Bu arada fizanda havaalanı inşaatını da bir Türk şirketi yapıyor. Böylece fizan tüm dünyaya yaklaşıyor.
6 Aralık’tada ABD’ye bir ziyaret gerçekleştireceğiz. 7’sinde görüşmelerimizi başlatacağız. Bölgesel ve küresel sorunlara ilişkin yapacağımızı görüşmelerde sorunları ele alma fırsatımız olacak. ABD’den sonra Meksika’ya geçeceğiz ilişkileri geliştirmenin gayreti içinde olacağız.
İSVİÇRE’DEKİ MİNARE YASAĞI
İsviçre’de hafta sonunda yapılan referandumla, maalesef, mabetlerimizdeki Müslümanlara ait minarelerin yapımına yasak getiren bir referandum oldu.
Bu durum Avrupa’da yükselen ırkçılığın tezahür etmesi bakımından oldukça manidardır. Daha önce anti semitizmin bir insanlık suçu olduğunu söyledik. İslamofobia’da bir insanlık suçudur dedik.
O günden bugüne ne yazık ki sağlıklı bir gelişmenin Müslümanlar açısından doğru
Şimdi de böyle bir dalga esmeye başladı. İnanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü. Bu tür özgürlükler insanın doğuşla birlikte en doğal haklarıdır. Bunlar inansın var olan haklarıdır. Dünyadaki bu yeni gelişme maalesef, sizin niçin şu ırktan doğduğunuzu veya şu inançla doğduğunuzu sorgulayacak çağdışı ilkel bir anlayışın tezahürüdür ve batılı bir anlayışın tezahürüdür.
Temenni ediyorum ki başta AB ülkeleri, AİHM, ilgili merciler bu konuda duyarlılıklarını ortaya koyan ülkeler var. Hep birlikte duyarlılıklarını rotaya koysunlar ve dünyayı böyle bir gerilime sevk etmesinler. Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı sıfayıyla bu yanlıştan dönülmesi gerekir.
Bu şövenist yaklaşımların ortadan kalkması lazım. Dünya bu çağda bunu yaşayamaz. İsviçre adalet bakanı, yasaklamanın Müslümanları değil, kökten İslamcılığı engellemek için yapılmıştır.
Caminin minaresinin köktencilikle ne alakası var? Bu yasak bu ifadeyi kurmak yanlıştır. Kabul edilemez bir değerlendirmedir. Bu tür konular referanduma götürülemez. Yanlış buradadır. Ülkemizde de zaman zaman bunu konuşanlar oluyor. Bunlar doğuştan alınan haklardır.
Ben cami havra sinagogun yüzyıllardır aynı cadde üzerinde var olmuş bir medeniyeti temsil eden, bir ülkenin başbakanı ve Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı olarak bunu söylüyoruz. Biz bu tür mabedleri devletin kasasından restore ederken, bunların bu adımı atması kabul edilebilir değil.