Ergenekon Davası Gerekçeli Kararı
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon davasının gerekçeli kararının henüz açıklanmamasıyla ilgili eleştirilere cevap olarak, “Ağustos’ta karar çıktı, Ağustos’tan beri yasanın bu açık hükmüne rağmen yazılmaması benim kanaatim görevin kanunda tayin edilen süreler isçinde yazılmaması en azından görevi ihmal olur.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ergenekon davasının gerekçeli kararının henüz açıklanmamasıyla ilgili eleştirilere cevap olarak, "Ağustos'ta karar çıktı, Ağustos'tan beri yasanın bu açık hükmüne rağmen yazılmaması benim kanaatim görevin kanunda tayin edilen süreler isçinde yazılmaması en azından görevi ihmal olur. Ben şahsen Adalet Bakanı olarak bu dosyada kararın 6 ay gibi bir süre geçmesine rağmen yazılmamış olmasını bir hakkın suiistimali olarak görüyorum" dedi.
TBMM Adalet Komisyonu'nda müzakerelerine başlanılan Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1. maddesinin görüşmelerinde söz alan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, teklifin ilk maddesinin çok önemli bir değişimi getirdiğin söyleyerek, "Bugüne kadar DGM, CMK 250, TMK 10 olarak farklı isimlerle devam etse de DGM'lerin bir yansıması olduğunu herkesin bildiği ama ismi başka olduğu için farklı değerlendirildiği bir yargı kovuşturma ve soruşturma usulü sona ermektedir. Ağır Ceza Mahkemeleri arasında CMK 250'ye göre görevli, TMK 10'a göre görevli, bir de genel hükümlere göre görevli Ağır Ceza Mahkemeleri uygulaması ortadan kalkmakta. Usulde imtiyazlar ortadan kalkmakta. Mahkemeler arasında sanki hiyerarşi var gibi bir görüntü de sona ermektedir" diye konuştu.
"SONUCUNDA KARAR ÇIKMIŞSA, KARARA VARAN HEYET O KARANIN GEREKÇESİNİ YAZMAK ZORUNDADIR"
Ergenekon davası ile çıkan kararın gerekçesinin 6 aydan bu yana açıklanmamasıyla ilgili CHP'li Sinan Aygün ve Mehmet Haberal'ın eleştirileri üzerine açıklamada bulunan Bakan Bozdağ, "Esasında mahkemeler hüküm duruşmasında karanını açıklarken benim kanaatim gerekçesini de yazarak açıklaması lazım. Karar şudur, gerekçe de şudur diyerek herkesin yüzüne karşı kararını ve gerekçesini deklare etmelidir. İnsanlar da bu karar üzerine bu gerekçe üzerine eğer temyize gitmek istiyorlarsa, temyiz hakkını gecikmeksizin kullanmalı ki, Yargıtay belki bozacak, belki berat diyecek, belki bireysel başvuru yoluna gidecek. Baktığınızda verilmiş bir kararın gerekçesinin yazılmamış olması hangi hakim olursa olsun yasanın çizdiği kuralların sınırının aşılmasıdır. Şuanda elimde CMK'nın 232. maddesi var, 3. fıkrası diyor ki; 'Hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde dava dosyasına konur' diyor. Esasında kanun 'hükmün gerekçesini hükümle beraber tutanağa geçir' diyor. Buna 'bir takım zorluklar varsa bunu da en geç 15 gün içinde dosyasına koy' diye talimat veriyor. Karar ve hükümler hakimler tarafından imzalanır, hakimlerden birisi hükmü imza edemeyecek hale gelirse bunun nedeni mahkeme başkanı ve hükümde bulunan hakimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır. Esasında bir yargılama sonucunda karar çıkmışsa, karara varan heyet o karanın gerekçesini yazmak zorundadır. Bu kararı veren, bu yargılamayı yapan heyet, onların gerekçeleri var. Şuanda o yargılamaya katılmamış, o kararın gerekçelerinde kafa yormamış birisinin bu kararı yazmasını kabul etmek hukuken doğru değil, fiilen de mümkün değil. Kararı verenler yazacaktır. Gönül ister ki, bu kararı en geç 15 gün içinde yazmaları lazım. Ağustos'ta karar çıktı, Ağustos'tan beri yasanın bu açık hükmüne rağmen yazılmaması, benim kanaatim görevin kanunda tayin edilen süreler içinde yazılmaması en azından görevi ihmal olur. Ben şahsen Adalet Bakanı olarak bu dosyada kararın 6 ay gibi bir süre geçmesine rağmen yazılmamış olmasını bir hakkın suiistimali olarak görüyorum. Umarım mahkeme heyeti bu kararını buradaki müzakerelerde söylenenleri de dikkate alır, daha erken sürede yazar, eğer yazmazsa bu açık bir hak ihlalidir. İnsanların Yargıtay'a gidip hakkını erken almasına engel olan bir durumdur. Umarım ki, bu karar yakın bir zamanda gerekçesi ile beraber açıklanır" şeklinde konuştu.
"YASA VE ANAYASA GEREĞİ BENİM ADALET BAKANI OLARAK DOĞRUDAN MÜDAHALEM YOK"
Hakim ve savcılarla ilgili değerlendirme yaparken herkesin hassasiyet göstermesinde fayda olduğunu söyleyen Bakan Bozdağ, "Şuanda 14 bin civarında hakim ve savcı var. Büyük bir fedakarlıkla vazifelerini yapıyorlar. Bunların verdikleri kararlarda usul ve kanuna aykırılıklar varsa bizim sistemimiz içinde bunu düzeltecek mekanizmalar da var. Bir hakim veya savcı ile ilgili Anayasa'da veya yasalarda yazan kuralların gereklerine aykırı hareket ettiğine dair herhangi bir vatandaşımızda şüphe varsa bunun nasıl giderileceğine ilişkin usul de bizim yasalarımızda var. HSYK Kanunu'nu ve Anayasa'nın 159. maddesi bu noktada usulü gösteriyor. Bu çerçevede şikayet edildiği taktirde gerekçeleri de gösterilmek suretiyle HSYK bu noktada inceleme, soruşturma ve gerekli müeyyideleri uygulama yetkisi var. Benim Adalet Bakanı olarak doğrudan yapabileceğim bir müdahale Anayasa ve yasa gereği yok. Canlı yayında bir soruşturmanın bütün detaylarını gördüğümde rahatsız olan bir bakan olarak televizyonda izliyorum, savcıyı aradım canlı yayında soruşturma izlenir mi? Ben neredeyse linçe tabi tutuldum. Ben sadece şikayetler bana geldiği zaman Adalet Bakanı olarak şikayetleri HSYK'ya havale ediyorum. HSYK'nın ilgili dairesi herhangi birisi ile ilgili bir soruşturma başlatılmasına dair bir öneride bulunursa Kurul Başkanı sıfatıyla ona olur veriyorum veya vermiyorum. Bize gelmeyenlerle ilgili bizim bir şeyimiz yok" ifadelerini kullandı.
"BU TARTIŞMAYI BİTİRMENİN YOLU ANAYASA'NIN 159. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINDAN GEÇİYOR"
Denetim mekanizmasının sağlıklı işlemesi durumunda pek çok sorunun çözülebileceğini söyleyen Bozdağ, "2 bin lira aylık geliri olan birisine 4 bin lira nafakaya hükmedilmiş. 2 bin lira geliri olana 4 bin lira tedbire hükmedildiği zaman bunu hükmedenle ilgili şikayet üzerine, bununla ilgili inceleme ve soruşturma sonucunda bir işlem tesis edildiğinde elbette bunu diğerleri duyacak. 14 bin civarında hakim ve savcı içinde bu sayı yok denecek kadar az sayıda. Fedakarca çalışanları töhmet altında bırakmaktan kaçınmak lazım. Yanlış yapanlar varsa bununla ilgili denetim mekanizmasını işletmemiz lazım. Bunun yolu da partiler olarak bir araya gelip Türkiye için doğru olan bir Anayasa değişikliğini 159 kapsamında yapıp ve bu kapsamda sağlıklı bir mekanizmayı, belki vakit daraldı ama hiç olmazsa seçimden sonra Türkiye siyaseti bu noktada bir irade ortaya koymalı. Bu tartışmayı bitirecek siyaset kurumudur. Bunun yolu da Anayasa'nın 159. maddesinde değişiklik yapmamızdan geçiyor" açıklamasında bulundu. - ANKARA