İzmir CHP'den İnsan Hakları Paneli
İzmir'de CHP İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 'İnsanlar eşittir' konulu panelde Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından karnesinin kötü olduğu vurgulandı.
İzmir'de CHP İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 'İnsanlar eşittir' konulu panelde Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve özgürlükler açısından karnesinin kötü olduğu vurgulandı. İşkencenin karakolda azaldığını ancak polisin açık alanda kontrolsüz güç kullanmasının arttığı belirtilerek, basınçlı su nedeniyle kemiklerde kırılma tespit edildiği, fotoğraflarla anlatıldı.
CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından, Kültürpark'taki İzmir Sanat'ta 'İnsanlar eşittir' konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in yaptığı panele konuşmacı olarak CHP İzmir Milletvekili ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski Yargıcı Rıza Türmen, Türkiye İnsan Hakları Vakfı kurucusu Prof. Dr. Veli Lök ile İzmir Barosu eski başkanı Noyan Özkan katıldı.
RAPORLARA GÖRE TÜRKİYE
CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen, AİHM'ndeki 132 bin 250 bekleyen davadan 12 bin 557'sinin Türkiye'ye ait olduğunu belirtti. Türkiye'nin, bu dava sayısı ile Rusya'dan sonra ikinci sırada yer aldığını kaydederek, ülkede geçen yılki ihlal rakamlarını açıkladı. Türmen, yaşam hakkının altı, insanlık dışı muamelenin 36, gerekli soruşturmayı yapmadığı için kamu görevlilerini koruma ihlalinin 37, özgürlüğü kısıtlamanın 32, düşünce özgürlüğünün ihlalinin 6 olduğunu belirterek, Balyoz ve Ergenekon davaları tutuklularıyla ilgili karardan sonra bu rakamların daha da yükseleceğini öne sürdü. Türmen, 'Sınır Tanımayan Gazeteciler Raporu'na göre Türkiye'de gazeteciler üzerindeki baskının arttığını, Dünya İnsan Hakları İzleme Komitesi'nin 2012 raporunda "Ortada delil olmadan insanlar keyfi bir şekilde terörizmle suçlanıyor. Siyasetçiler kendilerini eleştirenlere hakaret davası açıyor. İnternet yasakları var. Hükümet kendi görüşüne göre filtre paketleri koyuyor. Kadına yönelik şiddet arttı. Suç işleyen güvenlik güçlerini koruyor" dendiğini ifade etti.
'DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERMEK GEREKİYOR'
Türkiye'nin demokrasi ve özgürlükler açısından kötü bir durumda olduğunu belirten Türmen, "Türkiye uluslararası standartlara uygun özgür bir ülke olamadı. Ne yapmalı? Yapılacak şey çok açıktır. Bir demokrasi mücadelesi vermek gerekiyor. Muhalefet, basın, sivil toplum ile demokrasi ve özgürlüğün bir toplumsal talebe dönüşmesini sağlamak gerekir. Bu talep kitlesel olarak iktidara ileri sürülmedikçe bireysel girişimde kalır. İktidar üzerinde bu raporların hiçbir etkisi yoktur. Yargı paketlerinin dördüncüsü geliyor. Bu paketlere rağmen Türkiye, hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi açısından ilerlemiyor da geriliyor. ya paketler etkili değil ya da bu sorunlar yargı paketlerinden hızlı ilerliyor. Yargı paketleri özgürlüğü kısıtlayan nedenlere eğilmiyor. Terörle Mücadele Yasası değiştiriliyor, basın özgürlüğü açısından sorun yaratan 6. ve 7. maddelere değinmiyor" dedi.
'BAĞIMSIZ YARGI YOK'
Milletvekili Türmen, düşünce özgürlüğünü yargı organı ve iktidarın anlamadığını ileri sürerek, "Başbakan 'Basın beni eleştiriyor ben de basını eleştiriyorum' diyor. Basının görevi eleştirmektir ama iktidarın başındaki insanın görevi bu eleştirilere tahammül etmek ve düzenleme yapmaktır. Beni eleştiren gazeteleri satın almayın. Bu tahammülsüzlük AİHM değerleriyle ölçülemez. Hükümeti eleştiren köşe yazarlarının sayısında düşüş var. İşinden atılan köşe yazarları her gün artıyor. Türkiye'de basın ikiye ayrılıyor. Hükümet yandaşı ve sindirilmiş basın. İkisi de aynı aslında. Türkiye Cumhuriyeti çağdaş hukuk devleti normlarına ayak uyduramamaktadır. Bağımsız yargı bulunmamaktadır. Balyoz, Ergenekon ve KCK davalarında gördüğümüz hukuksuzluğunun temelinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) hukuksuzluğu yatmaktadır" diye konuştu.
İŞKENCE KARAKOLDA AZALDI AMA
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Kurucusu Veli Lök, Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde karakolda işkencenin sayısının azaldığını, açık alanda ve araç içinde işkencenin ortaya çıktığını belirterek, bunları sintigrafi ve MR cihazlarıyla tespit ettiklerini anlattı. Lök, polisin eylemlerde sınırsız güç kullandığını basınçlı su ve biber gazının önemli rahatsızlıklara neden olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"2012 yılında KESK'in İzmir'de düzenlediği 4+4+4 eyleminde biber gazına maruz kalan bir öğretmen bize başvurdu. Vücutta yanma ve geçici görmeme, basınçlı suyun meydana getirdiği denge bozukluğu sonucu düşme nedeniyle travma geçirmiş. Basınçlı su sıkma basit, masum bir olay değil. Bir başka öğretmende, basınçlı su nedeniyle vücudunda morarma kızarma olmuş. Sintigrafi ve MR'da kemik çatlağı oluştuğunu gördük. Bu kişinin tedavisi bitmedi. 2012 Yılında Ege Üniversitesi'ndeki öğrenci eyleminde göze yumruk, çelme takma, yere düşürme üzerine çullanma nedeniyle dizde kırılma tespit ettik. Sayısal olarak işkence azalmıştır ve ama halen bu şekilde devam etmektedir. Sınırsız güç kullanma olayına bağlı sağlığı zedeleyen olaylar yaşanıyor."
'TÜRKİYE'DE ÖRTÜLÜ FAŞİZM VAR'
İzmir Barosu eski Başkanı Noyan Özkan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Benden olmayana karşı düşman hukukunu uygularım" siyaseti izlediğini iddia ederek, "AKP Hükümeti ABD'ye körü körüne bağlı politika uyguluyor. ABD'nin içeride ve dışarıda uluslararası alandaki haydutluğuna ciddi bir şekilde tavır almak gerekiyor. Türkiye'de örtülü faşizm vardır. Hukuk devleti yoktur, polis devleti vardır. Hükümetin güdümünde bir yargı vardır. Partinizin eski genel başkanı kaset olayı hala faili meçhuldur ama İbrahim Tatlıses'in vurulma olayını hemen ortaya çıkardılar. Siyaseti terörize edilen, kutuplaştırılan, korku iklimi yaratılan bir toplumda adaletin çok ciddi bir şekilde kullanılmasıyla Hükümet'in de içinde olduğu bir örgüt tarafından davalar, dalgalar çıkartılmıştır ki yenileri de çıkartılacaktır. Halkına zulmeden, onu uyduruk belgelerle içeri atan organize bir suç örgütü vardır. Ben bunu ihbar ediyorum" dedi. - İzmir