Kılıçdaroğlu: Atatürk'ü Sevmeyende Allah Korkusu Yok
Parti grubundaki konuşmasına Atatürk'ü anarak başlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu "Sağlığında da Atatürk'ü sevmeyen vardı, şimdi de var. Onlarda Allah korkusu yok" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
76. ölüm yıldönümü nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk'ü anarak konuşmasına başlayan Kılçdaroğlu "Bütün dünya Mustafa Kemal Atatürk denilince düğmelerini ilikliyor. Sağlığında da Mustafa Kemal'i sevmeyenler vardı, şimdi de var. Samimi söylüyorum onlarda Allah korkusu yok. Bütün mal varlığını bu ülkeye adadı. Hayatı savaş meydanlarında geçti. Tabii ki onu yücelteceğiz" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları;
Dün Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 76. yıldönümüydü. 76 yıldır onu özlemle anıyoruz. Cumhuriyete sahip çıkmak Mustafa Kemal Atatürk'e sahip çıkmaktır. Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.
"DÜŞMANLARI BİLE ONU TAKDİR EDİYOR"
Atatürk'ün büyüklüğünü anlamak için kısa bir mukayese yapmak yeter. Bir Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete bakın bir de Atatürk'ün olmadığı İslam coğrafyasına bakın. Mustafa Kemal o kadar büyük ki, düşmanları bile onu takdir ediyor. Yüce Atatürk senin kurduğun cumhuriyete sahip çıkmak için buradayız.
Kılıçdaroğlu'nun konuşması sırasında zaman zaman masayı yumruklaması dikkat çekti.
Atatürk Yeni Türkiye cumhuriyeti cihangir değil iktisadi bir devlet olacaktır diyor. Çünkü ekonomik zaferler ile ancak Türkiye'nin dünyada itibar göreceğini biliyordu.
"ATATÜRK'Ü SEVMEYENDE ALLAH KORKUSU YOK"
Mustafa Kemal sağlığında yolsuzluk yapanları yüce divana gönderiyordu. Bu ülkenin insanları Mustafa Kemal'e saygı duymasın da ne olsun? O nedenle bütün dünya Mustafa Kemal Atatürk denilince düğmelerini ilikliyor. Sağlığında da Mustafa Kemal'i sevmeyenler vardı, şimdi de var. Samimi söylüyorum onlarda Allah korkusu yok. Bütün mal varlığını bu ülkeye adadı. Hayatı savaş meydanlarında geçti. Tabii ki onu yücelteceğiz. Haramilerden bu ülkeyi kesinlikle temizleyeceğiz.
Ermenek'te 2 işçimizin cesedine ulaşıldı. Şimdi 16 işçi daha aranıyor. Şili'de de benzer bir şey oldu, 69 gün yer altında kaldılar ve kurtarıldılar. O zaman Ömer Dinçer 'bizde olsa 3 günde çıkarırdık' demişti. Şimdi günlerdir işçilerimize ulaşamıyoruz. Yeraltı maden işletmelerinde denetim bağımsız organlar tarafından yapılmalıdır.
"KÖYLÜLERİ KORUMAK HEPİMİZİN GÖREVİ"
Aramızda Yırca köyü sakinleri de var. Sözümüze Mustafa Kemal Atatürk ile başlamıştık. O köylü milletin efendisidir demişti. Köylüler üretiyorlar, vergi ödüyorlar. Dolayısıyla onları korumak hepimizin ortak görevidir. Yırca sakinleri de kendi topraklarını korumak istediler.
10 Mayıs 2014'te Bakanlar Kurulu karar alıyor, Yırca Köyü'nün arazileri acele kamulaştırılacak. İvedi kamulaştırma... Bir şeyin ivedi kamulaştırmanın kuralları vardır. Yurt savunması, savaş hali olabilir. Veya olağan üstü haller vardır. Deprem olur, deprem sonrası insanların iskan edileceği yerleri acele kamulaştırırsınız. Bir de Bakanlar Kurulu öyle karar alabilir. Ama kamu yararı varsa alabilir. Yoksa alamaz. Ama bunlar kararı aldılar. Yırca köyü lehine değil Havuz medyası için çalışan adamın lehine karar aldılar. Zeytini de gözden çıkardılar. Bizim havuz medyasına para aktıran adama işi vereceğiz dediler.
"17 EYLÜL GECESİ BASKIN YAPTILAR"
1 Eylül'de iptal kararı için Danıştay'a gidildi. Zeytin ağaçları elimizden zorla alınamaz dediler. Bu arada firma köylülere 19 Eylül'e kadar süre verdi. Buraları boşaltın dedi. Boşaltmazsanız biz boşaltırız dedi. 17 Eylül gecesi baskın yaptılar. Ama başarılı olamadılar. Çünkü orada CHP milletvekilleri vardı.
16 Ekim'de Yırcalılar dediler ki adalet arıyoruz. Manisa valisine gittiler. 70 yaşındaki Yırcalı amca şöyle söylüyor: "Askere çağırdınız geldik, vergi istediniz verdik, elektiriği 3 gün geç ödemesem kesiyorsunuz, madem devletsiniz şimdi sahip çıkmayacaksınız da ne zaman sahip çıkacaksınız."
"BANA SAHİP ÇIK DİYOR"
Bu toprak benim toprağım diyor. Tapum var diyor. Bana sahip çık diyor. Ama orada kalıyor. Çünkü iktidarın gözünü para hırsı bürümüş. Onun derdi Yırca köylülerini bu alandan nasıl dışarı atarım. 7 Kasım 2014 sabahı 6 bin zeytin ağacı kesiliyor.
6 bin zeytin ağacı onlarca ailenin gelir kaynağıdır. Yırcalı kadınlar yan yana durmuşlar avuçlarında zeytin taneleri poz vermişler. Onların geçim kaynağı o. Bunu bizden almayın diyorlar.
Ne olacak? Soma işçisinin dediğini unutmadık. Tarımda çalışıyorduk tarımı bitirdiler mecburen yer altında çalışıyoruz. Baltalı çeteler 6 bin ağacı katletti. Bunun mücadelesini hep beraber vereceğiz. Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararını önceden haber alıp gidip ağaçları kestiler.
"ZAYTUNGÇULARA BURADAN MESAJ GÖNDERİYORUM"
Burada Yırcalı misafirlerimiz var. Bu zeytini benim adıma sökülen alana dikecekler. Danıştay niye böyle bir karar verdi? Kanunlara uyduğu için verdi. Bu hükümetin nasıl iki yüzlü olduğunu göstermek için güzel bir veri var. Bir tarafta zeytinleri keseceksin, sonra bir kamu spotuyla "Çocuklarımıza yaşanabilir bi dünya bırakmak için haydi Türkiye tarım arazilerini birlikte koruyalım." Zaytungçulara buradan mesaj gönderiyorum, artık onlar yazarlar bunu.
"SAVCILARI GÖREVE DAVET EDİYORUM"
Türkiye'de zeytin ağaçları için bir kanun var. Zeytinlik sahaları içinde zeytin yağı fabrikası hariç zeytinliklerin gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan tesis işletilemez. Bu kadar açık. Ancak zeytinyağı fabrikası o da 3km ötede. Devamı da var. Zeytincilik sahaları daraltılamaz. Zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. Açıkça suç işlemişler. Bu ülkenin namuslu savcılarını göreve davet ediyorum.
Bu yasa yürürlükteyken 6 bin zeytin ağacını yok eden, yetkililer hakkında soruşturma açılmasını istiyoruz. Bunu yapacak yürekli bir savcı istiyoruz. Devletin savcısını istiyoruz.
Günahı ne köylünün? Kendi toprağına sahip çıkıyor! Vergiyi niye veriyor? Bu ülkede herkesin aşı işi olsun güzelce yönetilsin diye vergi ödüyor. Bunlar ne yapıyorlar? Vergiyle kaçak saray yapıyorlar!
"MİLLETİN PARASIYLA KAÇAK SARAY MI YAPILIR?"
Zaten helal olacağı yok. Milletin parasıyla kaçak saray mı yapılır? Büyük saray yapıyoruz, bu bizim itibarımızdır diyor. Doğru hırsızlar için güzel bir itibar kaynağı olabilir bu. Burada sorun yok. Ama o saray bu ülkenin itibarı değildir. Ben size örnekler vereceğim.
SARAYLA İTİBAR MI OLUR?
Kuzey Kore, görkemli bir sarayı var. İtibarlı bir ülke mi? Brunei Sultanlığı, onun da görkemli bir sarayı var. İtibarlı mı? ABD Başkanı'nın oturduğu Beyaz Saray, Kaçak Saray'dan 6 kat küçük. Erdoğan'a göre, biz ABD'den 6 kat daha itibarlıyız. Almanya başbakanı bir apartman dairesinde oturuyor. Zavallı. İtibarı sıfır heralde. Kremlin sarayı. Eski bir saray, 12 tane kremlin yapabilirsin kaçak sarayla.
Elize Sarayı... 30 tane Elize sarayı yapabilirsiniz... 1 Katrilyon 370 trilyon para... Zeytin üreticisinin alın teridir. Yeraltında çalışan madencinin alın teridir. Fabrikada çalışan işçinin alın teridir. Sana o parayı devleti yönet diye verdik, kendine kaçak saray yap diye vermedik.
İtibar arıyormuş. Sarayla itibar mı olur?
"KUL HAKKI YEMENİN İTİBARI OLUR MU?"
Çankaya Bağ evi. Tek söylediği laf, oraya köşk yapacaksanız, bir tane ağaç bile kesilmeyecek diyor. Yalova... Yine ağaç kesilmesin diye köşkü yürütüyor. Değerli arkadaşlar böyle bir anlayış olabilir mi?
İtibarmış... Türkiye Cumhuriyeti'ni alay konusu yaptılar. Herkes bunlarla dalga geçiyor. Niye geçmesin. Yolsuzluğun kaçağın itibarı olabilir mi? Haramın kul hakkı yemenin itibarı olabilir mi?
1000 odalı saray... Her biri bir odaya gitse 20 yıl sonra falan buluşurlar. 1 katrilyon 370 trilyon daha başlangıç. Daha bunun içine mobilya koyacaksınız. Gülüyoruz ama, güleriz ağlanacak halimize...
"HUKUK DEVLETİ VARSA İTİBARLI OLURSUNUZ"
AKP'ye oy veren saygıdeğer yurttaşlarıma sesleniyorum. İnanıyorum ki sizin de vicdanınız sızlıyordur. O zaman yeniden düşünelim. Bu memleket iyi mi yönetiliyor kötü mü yönetiliyor? Elini vicdanına koy kararını ver.
Üretirseniz itibarlı ülke olursunuz. Üniversiteniz bilgi üretirse itibarlı olursunuz. Gazeteleriniz özgür olursa itibarlı olursunuz. İnsan haklarına saygı gösterirseniz, kadın erkek eşitliğine inanırsanız itibarlı olursunuz. Hukuk devleti varsa itibarlı olursunuz.
Bir ülkede eğer yöneticiler zenginleşirken halk yoksullaşıyorsa orada itibar olmaz. İnsani gelişmişlik endeksinde 187 ülke arasında 69.'yuz. Cinsiyet eşitliği bakımından 145 arasında 125'nciyiz. İyi yaşam açısından OECD ülkeleri arasında sonuncuyuz.
"ADIYAMANLILAR BİLİR"
Ebu Zer sahabinin en önde gelen isimlerinden biridir. Dünya malına tamah etmemiştir. Mazlumların sesi olmuştur. Adıyamanlılar bilir. Makamı orada. Cesareti dürüstlüğü ile tanınır. Ebu Zer sevgili Peygamberimizin vefatından sonra aynı tutumunu sergilemiştir. Ne zaman yoksulluk bir kapıdan girerse din başka bir kapıdan çıkar gider demiştir. Bu hadisi tekrar tekrar söylemiştir. Fakat dönemin yöneticisi Muaviye, Ebu Zer'e tahammül edemedi ve onu sürgün etti.
Muaviye kendisine Şam'da Yeşil Saray inşa ediyordu. Bizzat inşaatın başında duruyordu. Görkemli olması için özel çaba harcıyordu. Ebu zer oraya gitti ve dedi ki, "Ey muaviye eğer bu sarayı kendi paranla yapıyorsan israftır, eğer halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir" dedi.
Aynı şeyi tekrarlıyoruz. Davutoğlu ve Erdoğan, eğer bu sarayı halkın parasıyla yapıyorsan ihanettir. Kendi paranla yapıyorsan israftır. Öyle bir şey olamaz. Bunu ancak firavunlar yapar. Onlara baktığımız zaman görkemli sarayları vardır. Devlette tam bir israf var.
"BOYUNDAN BÜYÜK LAFLAR SÖYLEMEYECEKSİN"
Mescid-i Aksa'ya çirkin bir saldırı oldu. Bunu kınadık. Hangi inançtan olursak olalım, bütün inanç merkezlerine saygı duymak insanlığın gereğidir. Bunlar da kınadılar. Ama bunlardan biri dedi ki, "O kutsal topraklarda İsrail postalını ellerine vereceğiz" dedi. E git ver bakalım. Elinden tutan mı var? Boyundan büyük laflar söylemeyeceksin. Söylersen açıkta kalırsın. Ne diyordu Davutoğlu, bizim gücümüzü test etmesinler diyordu. Hadi test ettiler, ne oldu? Yine oturduğun yerde kalıyorsun.
Hiç bir kutsal mekanda asker postalı istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti topraklarında da yabancı asker postalı istemiyoruz.
"ŞUANDA BAŞBAKAN YOK, DEVLET YOK"
Bu topraklarda peşmergenin ne işi var? Hangi gerekçeyle benim topraklarımı çiğniyor? AKP'ye oy verenlere sesleniyorum. Elini vicdanına koy. Benim topraklarımda benim askerim varken, peşmergeye hangi gerekçeyle izin veriliyor? Şu anda devlet yok. Başbakan yok. Cumhurbaşkanı da yok. Evet o koltuklarda oturanlar görevlerini yapamıyorlar. Teslim alınmışlar. Görev yapmaları mümkün değildir.
Kendi bakanı diyor. Alan hakimiyetini kaybettik diyor. Eğer öyleyse başbakanlık koltuğunda ne işin var? Senin cumhurbaşkanlığı koltuğunda ne işin var? Koşa koşa gittiler imralıdan yardım istediler. Aman ne olursun talimat ver olay olmasın dediler. O nedenle söylüyorum, AKP'ye oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum, devleti bu hale sokanlardan hesap sormak benim görevim olduğu kadar senin de görevindir.