Kılıçdaroğlu resti çekti: Mahkeme kararını tanımıyoruz, Kaftancıoğlu il başkanımızdır
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Canan Kaftancıoğlu'nun cezalarının onanmasını ve hakkında siyasi yasak getirilmesiyle ilgili "Mahkemeyi de tanımıyoruz verdiği kararını da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu İstanbul İl Başkanımızdır, nokta" ifadelerini kullandı.
Yargıtay'ın Canan Kaftancıoğlu'na 3 ayrı suçtan verilen 4 yıl 11 ay hapis cezasını onamasının yankıları sürüyor. Konuyla ilgili parti grubunda değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cezaların onanmasını ve siyasi yasak getirilme kararını tanımadıklarını ifade etti.
"KİMSE ADALETSİZLİK YAPILIYORSA KARŞI DURMAK GEREKİR"
Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada, "Adaletsizlik koronavirüs gibidir, süratle yayılır, tüm alanı enfekte eder. Adaletsizlik kime yapılıyorsa ona karşı durmak gerekiyor. İl Başkanımızın siyasi yasak kararını asla tanımıyoruz. Mahkemeyi de tanımıyoruz verdiği kararını da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu İstanbul İl Başkanımızdır, nokta" şeklinde konuştu.
"İNANDIĞIMIZ YOLDA KARARLILIKLA YÜRÜYECEĞİZ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde: "Yeni bir dönem başlamak üzere. Halkın iktidarı güçlü olarak halka güven vermek zorundadır. Her birimizin tek tek sorumluluğu var. Her birimiz bu ülkenin geleceğinden sorumluyuz. Bu ülkeyi haramilere ve haramilerin taşeronlarına teslim etmeyeceğiz. Baskılar, engellemeler, yargı kararları var biliyorum. Ne yaparlarsa yapsınlar inandığımız yolda kararlılıkla yürüyeceğiz.
Gezi mağdurlarının ailelerini ziyaret ettim. Vera'yı ve Ege'yi kucakladım. Onlar demokrasi talebinde bulunan haksız yere hapse atılanların aileleri. Sanıyorlar ki onlar yalnızlar, asla onlar yalnız olmayacak. Onlarla, aileleriyle, düşünceleriyle, idealleriyle birlikte olacağız. Mücadelemiz insan hakları, yargı bağımsızlığı, kadın-erkek eşitliği, hakkı, hukuku inşa etme mücadelesidir.
"TOPLUMU SAMİMİYETLE İKNA ETMEK ZORUNDAYIZ"
Söylemlerimizi verilere dayandırmak zorundayız. Toplumu ikna etmek zorundayız. Samimiyetle ikna etmek zorundayız. Doğruları söylemek zorundayız. AK Parti iktidarlarına kadar bu ülkeye 57 hükümet hizmet etti. Cumhuriyet'in kuruluşundan 2002'ye kadar 57 hükümet hizmet etti. 57 hükümetin harcadığı para 713 milyar dolar. Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödediler. Onurlu, dik durdular. Kimseye el avuç açmadılar. 713 milyar doları harcadılar ve Türkiye'yi 1990 yılında dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden birisi yaptılar. AK Parti iktidar oldu harcadığı para 2 trilyon 631 milyar dolar. 2002'de iktidar oluyorsunuz 2 trilyon harcıyorsunuz ve Türkiye G20 liginden düşüyor. Şu soruyu sorun. AK Parti'nin yaptığı bir şeker fabrikası, gübre fabrikası gösterin. Ne yaptılar? Hangi fabrikayı yaptılar? Bütün fabrikaları sattılar, parayı yediler. O nedenle nasıl bir güçle, nasıl bir sorumsuz anlayışla devletin yönetildiğini hepimizin bilmesi lazım. İnançları, kimlikleri kullanarak, insanların dikkatini farklı yöne çekip milyarları götürdüler.
"ÜLKEYİ BURADAN BERABER ÇIKARACAĞIZ"
Aynur Doğan hepimizin şarkısını duygulanarak dinlediği bir sanatçı. Dar Hejiroke diye bir şarkısı var. Bu aslında bir incir ağacı şarkısı. Bu şarkıyı hafızalarımıza kazıyan güzel bir film vardı. Gönül Yarası filminde Şener Şen ve Meltem Cumbul bu şarkıyı dinlerken Meltem Cumbul ağlamaya başlıyor. Şener Şen, 'Sen Kürtçe biliyor musun?' diyor. 'Hayır, bilmiyorum' diyor. 'O zaman neden ağlıyorsun' diye soruyor. 'E bu şarkıya ağlamamak mümkün mü' diyor. Siz bu şarkıyı yasaklıyorsunuz. Türkiye bu noktaya gelmemeli, getirmemeliyiz. Şarkıların, türkülerin tamamı bizim. Kürtçe bir şarkı okudu diye nasıl yasak getirebiliriz? 21 yüzyılda yaşıyoruz artık. Her şarkı, türkü bizim. Sizin feriştahınız gelse ben susmam. Rengarenk bir Türkiye'de yaşayacağız. Ebruli olacak. Barışı, huzuru getireceğiz. Herkes şarkısını özgürce söyleyecek. Bir şarkıdan, türküden korkulur mu? Korkmayacağız. Beraber, birlikte olacağız. Ağır ağır ülkeyi 12 Eylül karanlığına sürüklemeye çalışıyorlar. Buradan beraber çıkaracağız ülkeyi.
"ADALETSİZLİK SORUNUNUN ÜZERİNE KARARLILIKLA GİTMELİYİZ"
Geçen hafta Erdoğan'ın bir siyasi intikamına tanık olduk. İstanbul İl Başkanımız Canan hanımı mahkum ettiler. Mahkum etmekle kalmadılar bir de siyasi yasak getirdiler. Yasaklarla özellikle siyasi tutuklularla Türkiye asla yol almamıştır. Parti kapatmakla, farklı düşündü diye hapse atmakla bir ülkeye demokrasi gelmez. Canan hanımın hapse atılmasını isteyenler, seçilmiş mahkemeler, hakimler... O hakimler şunu unutmasın bu ülkeye demokrasiyi, özgürlüğü size rağmen getireceğiz. Bu ülkeye kardeşliği saraya rağmen getireceğiz. Hak etmeyen bir kişiyi hapse atıyorsanız, çok kişiyi öldüren IŞİD militanlarını da serbest bırakıyorsanız bu ülkede bir şeyler oluyor demektir. Bir adaletsizlik, sorun var demektir. O sorunun üzerine kararlılıkla gitmek zorundayız.
Bir adaletsizlik kabul edildiğinde her yerde binlercesi türer. Yarın size yapılacak adaletsizliği de fiilen kabul etmiş oluyorsunuz. O nedenle adaletsizlik karşısında susmayacağız. Kime yapılırsa mücadelemizi sürdüreceğiz. Siyasi yasaklar, adaletsiz düzen birimize yapıldığı an hepimize yapılmanın kapıları açılır. Adaletsizlik aynı kovid gibidir süratle yayılır ve bütün alanı enfekte eder. O nedenle karşı durmak gerekiyor. Buradan genç muhafazakar seçmenlere de seslenmek isterim. Eğer adaletsizlik karşısında tarafsız ve kararsız kalırsanız zalimin tarafını seçmiş olursunuz. O nedenle kendisini muhafazakar olarak tanımlayan genç seçmenlerin de aynı duruşu sergilemeleri gerekir.
İl Başkanımızın siyasi yasak kararını asla tanımıyorum. Mahkemeyi de tanımıyoruz, verdiği kararı da tanımıyoruz. Canan Kaftancıoğlu İstanbul İl Başkanımızdır.
"SADAT'IN GÖREVİ HAKKINDA BİLGİ ALMAK İSTEDİK"
İstanbul'da bir kurumun önüne gittik arkadaşlarımızla. Bu kurum çatışmaların hüküm sürdüğü bölgelerde iş yapıyor, o çatışmaların bir parçası gibi görünüyor ve aynı zamanda o bölgelerde müteahhitlik işleri de yapıyor. Kar amaçlı bu şirket. Kurucusu Erdoğan'ın eski danışmanı emekli bir general.
Şirket ne iş yapıyor? 'Suikast, gayri nizami harp, bomba imalatı, istihbarat, gerilla, özel kuvvetler harekatı, psikolojik harp harekatı, sabotaj, pusu, tahrip' anlatılıyor. Bunun Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin danışmanlığında ne işi var?
Bu SADAT'ın görevi nedir bilgi almak istiyoruz dedik. İki kişi geldi haber verelim dediler bir daha gelmediler. Bu kadar korkak bir yapı. SADAT bir de ideolojik zırh tanımlamış kendisine. Bir devlet kuracak, o devletin içinde Türkiye'de olacak -herhalde bu bölümü Bahçeli dinliyordur- devletin adı Asrika devleti. Asrika Devleti başkan tarafından yönetilecek, İstanbul başkenti olacak resmi dili de Arapça olacak. Bahçeli ne diyor ben asıl onu merak ediyorum? Bunlara destek veriyorsun. Baş danışmanlık yaptığı zaman sende onlarlaydın.
Ben o kapıya neden gidiyorum? Neden mücadele ediyorum, kimin mücadelesini veriyorum. Bayrağımın, vatanımın mücadelesini veriyorum. Açıkça ifade edeyim yolunu kaybeden bir MHP var. Bunlar Erdoğan'ın yanında hizalandılar. Soruyorum sana ne danışmanlığı verdiler? Çık anlat kardeşim. Sen bunları ne için kullandın? Bunlarla mı bizi korkutmaya çalışacaksın. Sen kim olursan ol CHP'yi, bireylerini asla korkutamazsın.
"SAMİMİ MÜSLÜMANLAR BUNLARIN KARŞISINDA DURMALIDIR"
Bu para için mehdilik hikayeleri anlatan şirketin ve yapıların karşısında daha güçlü, daha kararlı, daha cesur durmalıyız ve duruyoruz. O nedenle gittik. Milletimiz özgürlüklerine dair bir tehditle karşı karşıyadır. Mütedeyyin kesimde artık uyanmalıdır. Karşımızda kendi uydurdukları din zırhına bürünmüş bir yapı vardır. Samimi Müslümanlar bunların karşısında dimdik durmalılar. Samimi Müslümanlar Asrika karşısında da dimdik durmalıdırlar. Mektupçu mafyalara, kendini derin devlet ilan etmiş müptezellere, milletimizin özgürlüklerini tehdit etme gafletinde bulunanlara da sesleniyorum. Haddinizi bilin. Karşınızda Türkiye'nin dindarları, sofuları, inançları ve inançsızları vardır. Hepsinden önemlisi karşınızda dimdik duran ahlaklıları vardır. Karşınızda CHP vardır. Bizler mafyaya karşı, mafyanın artıklarına, sarayın çömezlerine karşı, mafyadan medet uman siyasetçilere karşı mücadele etmek zorundayız.
Unutmayın aynı zamanda bir psikolojik harbin ortasındayız. Psikolojik harbin içerisindeyiz. Bu kurumlar sarayla işbirliği yaparak, pek çok pozisyonlar yaratabilirler, yalan yanlış söylemler geliştirebilirler. O nedenle SADAT'a gittim. Herkesin dikkatini çekmek için gittim."