MHP TBMM Grup Toplantısı
MHP Genel Başkanı Bahçeli.(1) "Parti olarak Taksim'deki olayların değil içinde olmak, kıyısında köşesinde dahi bulunmamız mümkün değildir" "Bizim için AKP'nin devrileceği, görevden alınacağı tek yer sandıktır ve bunu da yapacak olan Türk"...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Taksim Gezi Parkı'nda başlayan çeşitli illerde devam eden gösterilerle ilgili sağduyu çağrısında bulundu. Bahçeli parti olarak Taksim'deki olayların içinde olmadıklarını vurgulayarak, "Bizim için AKP'nin devrileceği, görevden alınacağı tek yer sandıktır ve bunu da yapacak olan Türk milletinin kutlu iradesidir" dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Taksim Gezi Parkı'yla vasat bulan eylem ve gösterilerin farklı yönleriyle ele alınması, mesajların doğru okunması ve ortaya çıkan gerçeklerin derinlemesine analiz edilmesi gerektiğini söyledi.
Bunu en başta yapması gerekenin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti olduğunu ifade eden Bahçeli, "Taksim geriliminin ana ve sıklet merkezi Başbakan'ın kuru inadı, hoşgörüsüz tavrı ve 'benden başkası hükümsüzdür' anlamına gelen miadı dolmuş siyaset dilidir" iddiasında bulundu.
Olan biten tüm vakaların yalnızca sökülen ağaçlara, Topçu Kışlası'nın yapımına ve alış veriş merkezi inşasına bağlamanın bir tarafı eksik bırakacağını belirten Bahçeli, Taksim'de yeşili kapatmanın, ağaçları kesmenin ve Gezi Parkı'nı gezilemez yer haline getirmenin olayları tetiklediğini ancak meselenin gerisinde birikmiş öfke ve kızgınlıkların da bir hayli tesirinin görüldüğünü söyledi.
Bahçeli, "iktidarın bugüne kadarki tutum ve tercihlerinin, ceberrut eğilimlerinin, Taksim'de ters teptiği ve kabaran toplumsal dirençle karşılaştığını" savundu.
-"Taksim'de bir tek eksik opera binası mı?"
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın tepkileri ilk başta basite aldığını, doğan krizin yine kendisine yarayacağını sandığını, ancak bu kez yanıldığı ve yanlışa düştüğünün günler sonra meydana çıktığını öne sürdü.
Olaylar sonrası Başbakan Erdoğan'ın, Atatürk Kültür Merkezi'nin yerine opera binası yapılması yünündeki sözlerini hatırlatan Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın birden bire yeşeren bu opera merakı gözümüzden kaçmamıştır. Herhalde kendisinin eşbaşkanlık unvanının yanına tenor sıfatını iliştirmesi de yakında gündeme gelecektir. Aklımızın almadığı husus, Taksim'in bir tek eksiğinin opera binası mı olduğudur?" dedi.
"Başbakan, Atatürk Kültür Merkezi'nden ne istemekte, bu binanın neresi kendisini rahatsız etmektedir? Yoksa isminin başında Atatürk olmasından mı gocunmaktadır? Ayrıca Anıtkabir de hedefte midir?" sorusunu soran Bahçeli, "Anlaşılan Başbakan'ın birilerine verdiği söz vardır. Taksim'in yağması, ağaçların kesilmesi, yeşilin bitirilmesi konusunda fikir birliği içinde olduğu kimseler söz konusudur. Bunu da ne pahasına olursa olsun hayata geçirme konusunda kararlı olduğu ortaya çıkmıştır" ifadelerini kullandı.
-"Orantısız saldırıları telin ediyoruz"
Devlet Bahçeli, Gezi Parkı'na polisin göstericilere tutumunu da eleştirerek, "Siyasi irade polisi göstericilerin üzerine salmıştır. Orantısız saldırıları ve yürekleri burkan şiddet tablosunu onaylamadığımız gibi telin ettiğimizi de buradan ifade etmek istiyorum. ve mutlaka polise gazlı, plastik mermili ve tazyikli suyla saldırı emri verenler hakkında gerekli tüm hukuki işlemlerin yapılmasını ve bunun da geciktirilmemesini bekliyorum" diye konuştu.
Başbakan'ın "ihanet" sürecini birlikte götürdüğü ve iki ayaklı posta arabası olarak kullandığı iddia ettiği bazı bölücü siyaset temsilcilerinin Taksim'de ön planda yer aldığını belirten Bahçeli, samimi ve duyarlı bir şekilde Taksim Gezi Parkı'na sahip çıkan, demokratik duruşlarını gösteren vatandaşlarla bölücü militanları aynı kefeye koymanın söz konusu olmadığını kaydetti.
Taksim'in hayat hakkına sahip çıkanların her türlü övgüyü hak ettiklerini dile getiren Bahçeli, PKK sempatizanlarının, marjinal sol örgütlerin kalabalıkları kendi menfaatlerine çevirmek için olağanüstü gayret gösterdiklerini söyledi.
Bunların, demokratik haklarını seslendiren masum vatandaşların arasına sızarak ülkeyi belirsizliğe çekmeye çalıştıklarının görüldüğünü ifade ederek, "Nitekim etrafa verilen zararların, cam ve çerçeveleri indirecek kadar sahnelenen aşırılıkların, belediye otobüslerine, özel otomobillere, çevredeki esnaf ve işyerlerine verilen hasarların, maskeli yüzlerin polise taş ve sopalarla saldırmasının, parti binalarının ateşe verilmesinin başka türlü izahı olmayacaktır. Bizim açımızdan, milli varlığımız olan ormanları yakan, yeşili kapatan, çevreyi kirleten, insan ve doğa sevgisinden zerre kadar nasiplenmemiş terör gruplarının Gezi Parkı'na sahip çıkması eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur" dedi.
-Sağduyuya davet
Bahçeli, çevreyi yakıp yıkanları, etrafa zehir saçanları ve her neviden şiddet taraflarını kınayarak, herkesi olgunluğa ve sağduyuya davet etti. Bahçeli, olaylara ilişkin şu soruları yöneltti:
"Muhalefet potansiyelini Türkiye'yi anarşiye ve asayişsizliğe sokmak için kışkırtanların arkasında kimler vardır? Taksim kalkışmasını ve alaborasını gerçekte hangi mahfiller teorilendirmiş ve kimlere ihale etmiştir'Buradan Başbakan ve hükümetiyle neyin pazarlığı yapılmaktadır? Türkiye nereye götürülmek istenmektedir'Bölücü mihrakların da sahneye çıktığı olaylarla nereye varılmak istenmektedir?"
Bahçeli, MHP'nin bölücü ve yıkıcı oluşumlarla yan yana getirilmesini ve isminin birlikte anılmasını "alçaklık" ve "müfterilik" olarak niteledi.
-"Dibi görünmeyen kuyudan su içmeyiz"
Başbakan Erdoğan'ın TİM'deki konuşmasına değinen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Partimizi değişik unsurlarla aynı kategoriye alma, aynı karede gösterme izansızlığı asılsızdır, yalandır ve saptırmadır. Parti olarak Taksim'deki olayların değil içinde olmayı, kıyısında köşesinde dahi bulunmamız mümkün değildir. Biz dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyiz, tahrik ve kışkırtmalardan pay kapmak niyetiyle pusuya yatmayız. Biz yangından mal kaçırmak için köşe başında saklanan, karanlıktan faydalanarak heybesini doldurmaya çalışan çapsızlıkta hamd olsun olmadık, olmayız ve olmayacağız. Netiz, tutarlıyız, özgüven içindeyiz ve sapsağlam şekilde ilkelerimiz ve ülkülerimiz neyi gerektiriyorsa onun peşindeyiz. ve bugünkü ülke manzarasından, toplumsal elektriklenmeden oldukça muzdaripiz. Gelişmelerin seyrinden de kaygılıyız. Çünkü biz, Türkiye sevdalısı, Türk milleti aşığı milliyetçi-ülkücü hareketiz. Türkiye'yi küçük düşürecek hiçbir eylemin içinde olmayız. Türk milletini üzecek ve korkutacak hiçbir tertip, tezgah ve komplonun safında yer almayız, almayacağız. Bu itibarla, Taksim'de neden MHP yok diyenlere, sanal alem üzerinden bizi eleştirenlere, aslı astarı olmayan suçlamalarla kafaları bulandırmaya çabalayanlara gözümüz de gönlümüz de kapımız da kapalıdır, kapalı duracaktır."
Bahçeli çözüm sürecine de değinerek, "Biz vatan mücadelesi verirken dört-beş ağaç gölgesine yatanlar acaba neredeydi? AKP-BDP-PKK ve İmralı canisinin birlikte yürüttükleri süreç ihanetine karşı onurlu ve cesur şekilde duruş gösterirken, şimdilerde bize akıl verenler nerelerde geziyorlardı? Ağacın derdine düşenler, konu vatan toprakları ve Türk milletinin bölünmez bütünlüğü olunca hangi caddelerde boy gösteriyorlardı? Bugünlerde ortalığı karıştırmak için diş bileyen ana muhalefet partisi, sözde çözüm ve barış süreci zehir saçarken aklı nereydi? Neyle meşguldü? İktidara ne hakla kredi açmakla oyalanıyordu?" diye sordu.
Milliyetçi hareketin hiçbir mensubunun olayların içinde yer almayacağını vurgulayan Bahçeli, "Hiçbir mensubumuz tartışma, keşmekeş ve anlaşmazlıkların görüş açısında bulunmayacaktır. Bunun aksine hareket eden kim olursa olsun aramızda ve yanımızda bulunamayacaktır. Bizim için AKP'nin devrileceği, görevden alınacağı tek yer sandıktır ve bunu da yapacak olan Türk milletinin kutlu iradesidir. Sokakların sisinden ve kontrolsüzlüğünden sonuç çıkmaz, çıksa da kimsenin hayrına olmaz ve yanına kar kalmaz, kalmayacaktır. Biz bu sebeple bakışımızı sokaklara değil, siyasetin er meydanına çevirdik. Sorunların çözüm yeri meydanların demokratik zemini ve son tahlilde de demokratik vasıtalardır" diye konuştu.
-"Ne olursa olsun çare demokrasidir"
Bahçeli, bunun için Bursa'dan, İzmir'den, Adana'dan ayağa kalktıklarını, şimdi de Erzurum'dan birlik ve beraberlik haykıracaklarını ifade ederek, Başbakan'dan rahatsız olanların, otoriter mizacından bunalanların, hükümetten dertlenenlerin mutlaka meşruluğun yolundan ayrılmaması ve MHP'nin iktidarla mücadelesine arka çıkması gerektiğini söyledi. Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
"Biz AKP'nin üstesinden Allah'ın izniyle geliriz. Biz Başbakan'a yaptıklarının hesabını sorarız. Kimse merak etmesin, yapılanları bu iktidarın yanına bırakmama konusunda söz verdik, yemin ettik ve geri dönüşü olmayan bir kararlılık gösterdik. Şayet Türkiye'de sokakları mobilize ederek, aynı şekilde saf ve tertemiz beklentileri provoke ederek siyasal değişimi içte ve dışta uman varsa, bilsinler ki, ateşle oynamaktadırlar. Doğrudur, Başbakan diktatörlüğe kaymaktadır. Doğrudur, polis aldığı talimatlar gereğince şiddete başvurmaktadır. Doğrudur, AKP tıpkı Nazileri aratmayacak derecede sanki gaz odaları kurmaktadır. Doğrudur, Başbakan ve hükümeti insanlarımızın özelini işgal etmekte, her şeyine burnunu sokmaktadır. Doğrudur, Başbakan Türk milletini bölmeye odaklanarak küresel kanlı projelere taşeronluk yapmaktadır. Ne olursa olsun, çare demokrasidir. Ne olursa olsun, tek seçenek meşruiyet sınırlarında kalmaktır. Ne olursa olsun, gaz altında kalınsa da gaza gelmemektedir" dedi.
-"Erdoğan aklını başına almalı"
Bahçeli, Türkiye'nin gergin atmosferinin soğuması ve yumuşaması için Başbakan Erdoğan'ın da "aklını başına alması" gerektiğini belirterek, kendisini ve iktidarını gözden geçirmesi, tepkileri küçümsememesi, "üç beş çapulcu" diyerek, "şuursuzca beyanlar" vermekten uzaklaşması gerektiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın böyle bir ortam ve gündem içinde gitmekten vazgeçmediği yurtdışı seyahati öncesinde, bir basın mensubuyla polemiğe girerek "şu anda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var" ifadelerinin de talihsizlik, aynı zamanda da büyük bir sorumsuzluk örneği olduğunu savundu. Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:
"Sayın Başbakan sen kimsin ve kimi tehdit ediyorsun? Kendi partinin bir belediye başkanı gibi sende, Taksim'deki itirazları bir kaşık suda boğmak merakında mısın? Bu aziz milleti birbirine düşürme ihtimaliyle mi övünüyorsun? Kara gömleklilerini ve bindirilmiş kıtalarını nerede konuşlandırdın? Son çare olarak tıpkı Tunus'un devrik diktatörü Zeynel Abidin Bin Ali gibi ülkeden kaçtığın gün, Türkiye'nin de iç savaşa sürüklenmesini mi sağlayacaksın? Lütfen dikkat buyurunuz, bu dil son derece tehlikelidir. ve Başbakanlık görevini deruhte etmiş birisi aba altından sopa göstererek sokaklarla iletişim kurmakta, hala gözdağları vermektedir. Başbakan Erdoğan'ın siyaset tasarımı kazaya uğramış ve çökmüştür. Muhafazakar demokrat siyaseti kötürüm kalmış, yatalak hale düşmüştür. Başbakan Erdoğan'ın politikaları iflas etmiştir. Tüm sözleri, vaatleri ve hedefleri berhava olmak üzeredir. AKP'ye oy vermiş muhterem vatandaşlarım Başbakan'ın ipe sapa gelmez bütün konuşmalarından rahatsızdır. Öyle ki, Sayın Cumhurbaşkanı Gül de demokrasinin yalnızca seçimlerden ibaret olmadığına yerinde ve zamanında bir şekilde temas etmiş, Başbakan'a ders vermiştir. Millete rağmen bir şey olmaz ve olması da düşünülemeyecektir. İstanbullu kardeşlerimin onayı olmadan Gezi Parkı'nda AVM bulunamaz, Topçu Kışlası kurulamaz ve AKM de yıkılamaz."
-"Gidecek başka bir vatanımız yoktur"
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın açtığı gedik büyümeden, dışarıda ve içerde el ovuşturan akbabalar daha fazla meseleyi başka yerlere çekmeden sorumlu, vicdanlı ve faziletli hareket edecek tavrı göstermesi gerektiğini, bunun taviz vermekle, sokağa teslim olmakla bir alakası bulunmadığını kaydetti.
"Zaten 10,5 yıldır ödün vere vere, önüne gelene teslim ola ola hali ve mecali kalmamıştır" diyen Bahçeli, gidecek başka bir Türkiye ve başka bir vatan bulunmadığına dikkati çekti.
Yeterince kavgadan çekmiş, yeterince düşmanlıklar yaşamış ve yeterince kötülüklere muhatap kalmış Türk milletinin, yeni bir bataklığa saplanmasına, yeni bir felaketle karşılaşmasına hep birlikte engel olunması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, "Birbirimize girerek, Allah muhafaza Taksim'den Tahrir çıkartmaya yönelerek, Türk baharı için ayin yapan küresel mihrakların, yabancı istihbarat elemanlarının ekmeğine yağ sürerek hiçbir sonucu elde edemeyiz" dedi.
-"Tencere dibin kara..."
Taksim Gezi Parkı'ndaki gelişmelerin yılların birikmiş tepkisi şeklinde bir boyutu da bulunduğunu öne süren Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "iki ayyaş", "içen herkes alkoliktir" gibi sözlerini eleştirdi.
Başbakan Erdoğan'ın, "tencere-tava hep aynı hava" sözlerinin 10,5 yıldır büyük baskı ve kuşatma altında kalanlarla alay etmekten başka bir anlama gelmediğini savunan Bahçeli, "Biz de Başbakan'a diyoruz ki, (tencere dibin kara, seninki herkesten kara.)" diye konuştu.
Uluslararası toplumdan üst üste mesajlar geldiğine, başta ABD olmak üzere, AB ülkeleri, medya organları, sivil toplum kuruluşları ve sanatçıların peş peşe açıklamalar yaptığına işaret eden Bahçeli, Suriye'de emellerine ulaşamayanların, Arap Baharı virüsünün Türkiye'ye sıçradığını duyurmaktan çekinmediklerini vurguladı.
Suriye yönetiminin dahi vatandaşlarını Türkiye'ye gitmeme konusunda uyararak, kendi kanlı ve ölümle bütünleşen yüzünü gizlemeye kalkıştığını belirten Bahçeli, Başbakan'ın da "Men Dakka Dukka" beyanlarının "bumerang" gibi kendine döndüğünü söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'nin böylesi bir ortamında yurtdışına gitmesinin ise tam anlamıyla "basiretsizlik" ve "sorunlardan kaçmak" olduğunu ileri süren Bahçeli, "Ülkesini bugünkü kargaşada yüz üstü bırakan birisinin, yarın daha büyük bir sorun karşısında firar etmeyeceğinin garantisini kimse veremeyecektir. Türkiye'nin toplumsal güvenliğinin pamuk ipliğine bağlı olduğu izlenimi fazlasıyla gün yüzüne çıkmıştır" şeklinde konuştu.
Bahçeli, ekonominin de gelişmelerden olumsuz etkilendiğini, borsanın çakıldığını, dövizin fırladığını, gelişme ve büyüme aldatmasıyla şişirilmiş sözde istikrar balonunun anında söndüğünü iddia etti.
"Türkiye tarihi bir virajdadır. ya alevlenen yangını hep birlikte önleyeceğiz, ya da hep birlikte yanmaktan kurtulamayacağız. ya hep birlikte tıkanıklığı aşacağız, ya da ağır bir hezimetle karşılaşacağız" diyen Bahçeli, sağduyunun kaybolmasının büyük badirelere yol açacağını vurguladı.
Burada en önemli görevin Cumhurbaşkanı Gül'e, Başbakan Erdoğan'a ve hükümetine düştüğünü dile getiren Bahçeli, AK Parti'nin dürüst ve vatansever nitelikli milletvekillerinin, parti yöneticilerini, toplumsal muhalefete kırıcı ve itici davranmama konusunda uyarması, bu partiye oy verenlerin de bu konuda çağrıda bulunması gerektiğini ifade etti.
-Öneriler
"Başbakan Erdoğan'ı yedirmeyiz" diyerek "sanal delikanlılık" yapanların, bizzat Başbakan'ın kendi kendini yiyip bitirdiğini de mutlaka görmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu şartlar altında, toplumsal direniş, Başbakan tarafından ciddiye alınmalı gereği yapılmalı, istekler dinlenmelidir. Olaylar daha fazla sürmeden milletimin tüm fertleri demokratik tepkisini sandığa saklamalı ve AKP'nin haddini burada bildirmelidir. Başbakan Erdoğan kuru sıkı atmaktan çark etmelidir. Vaziyet vahamet seviyesindedir. Türkiye dünya gündemine oturmuş durumdadır. Medya artık haberleri tarafsız vermeli, aşırılıkları tekrar tekrar göstermemeli, milletin gücünü yabana atmamalıdır. Aziz milletimin tüm fertleri sakin olmalı, serinkanlı hareket etmeli ve temkinliliğin istikametinden ayrılmamalıdır. Türkiye'yi Tunus'a, Mısır'a, Libya'ya ve Suriye'ye çevirmek için kolları sıvayanlara alan ve ortam açılmamalıdır. Bu yüzden dikkat ve uyanık olunmalı, karanlık hesaplar yapanlara duvar örülmelidir. Sanal medya üzerinden üretilen safsata, söylenti, tezvirat ve yönlendirmelere bakılmamalı, duygusallıklara prim verilmemelidir.
Bu aşamada son olarak diyeceğim şudur: Sayın Başbakan Türkiye'ye hemen dönmelisin, görevinin başına geçmelisin ve Taksim gerilimini azaltmak için tüm çaba ve gayreti sarfetmelisin. İmralı canisine gösterdiğin ilgi ve yakınlığın, PKK'ya sevgi ve şefkatinin hiç olmazsa birazını sana ve politikalarına karşı çıkanlara göstermekten sakınmamalısın. Çünkü son olaylar Türkiye'nin bekasını, toplumsal dengesini sallamış ve ihmale gelmeyecek kadar da derinlik kazanmıştır."
- TBMM