Ortadoğu'nun Kurtuluşu, Osmanlı Modeli
Uludağ Üniversitesi’nin düzenlediği 8. Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi’nde Ortadoğu’da yaşanan savaş masaya yatırıldı.
Uludağ Üniversitesi'nin düzenlediği 8. Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi'nde Ortadoğu'da yaşanan savaş masaya yatırıldı. İRAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, Ortadoğu'daki barışın, Osmanlı zamanında yapıldığı gibi herkesin bir arada yaşayabildiği bir ortam oluşturmakla sağlanacağını söyledi.
Uludağ Üniversitesi Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde düzenlenen kongrede, 15 Temmuz darbe girişimi, DAEŞ, PYD/PKK, göç, mülteci akını, terör örgütleri ve daha birçok güncel mesele 150'den fazla akademisyen ve uzman araştırmacı tarafından masaya yatırıldı. Kongreye katılan İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, Ortadoğu'da ciddi bir çatışma sarmalığına girildiğine işaret etti. Savaşın bölge ülkelerine hiçbir yararının olmadığını ifade eden Ahmet Uysal, "Çünkü bu çatışma dış mihraklar tarafından sürdürülmek isteniyor. Türkiye, İran ve Suidi Arabistan gibi ülkelerde Şii, Sünni, Arap, Fars, Türk ve Kürt'ün hep birlikte oturup karar vermesi gerekiyor. Bu çatışma bizim gerçekten gücümüzü tüketiyor. Türkiye girmek istemese de mezhep çatışması bize de dokunuyor. Burada İran ve Türkiye'nin belirleyici bir rolü var. Çözüm, Osmanlı zamanında yapıldığı gibi herkesin bir arada yaşayabildiği bir ortam oluşturmaktır. Bunun en güzel örneği I. Dünya Savaşı'nda verildi. Kürtler, Araplar ve Şiiler Türkiye'nin yanında İngiliz işgaline karşı savaştı. Zafer kazanıldı. Böyle birlik olursak, ne Amerika, ne İsrail, ne de başka ülkeler buraya nüfuz edemez. Silah ticareti yapamaz" dedi.
Ortadoğu'da kışkırtma olduğunu ifade eden Uysal, "Saddam'a zamanında yaptıkları gibi, İran'a da belki 'önün açık' deniyor. İran da kendine fırsat doğduğunu düşünüyor. Ama İran oyuna geldiğinin farkında değil. Saddam da Kuveyt'i verecekler diye vaatleri fırsat gördü, fakat yanlış yaptığını daha sonra hayatıyla ödeyerek anladı. Hep Müslüman kanı akıtılıyor. Bunun için bölge ülkelerinin oturup çözüm aramasından başka çare yok. Önemli devletlerinin bir araya gelmesi gerekiyor" diye konuştu.
Özellikle Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonu ile IŞİD'in toprak kaybetme sürecinin hızlandığını belirten Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSRAM) Başkanı Doç. Dr. Şaban Kardaş ise, "Gerek Türkiye'nin IŞİD'ten temizlediği alanlar, gerekse bundan sonraki dönemde Rakka'ya yapılacak olan operasyonla IŞİD'in toprak kontrolü gerileyecektir. Ama Suriye'de sorun sadece IŞİD'ten ibaret değil. Uzun yıllardır süren bir iş savaş var. Bu yıkım ciddi bir noktaya geldi. Halep operasyonuyla rejim son günlerde ciddi bir ilerleme kaydetti. Ama bu yıkıcı bir operasyon. Sivil ayırt etmeksizin hastaneler, okullar gözetilmeksizin bir operasyon yürütülüyor. Bunun sonucunda yeni bir göç ve radikalleşme dalgası olacaktır" dedi.
IŞİD'in kimyasal silah kullanımına da temas eden Şaban Kardaş, "Birçok noktada Irak ordusuna ait cephanelikler ve silah mühimmatlarını ele geçirdi. Suriye'de de benzer bir şekilde kimyasal silahlara sahip olduğu ortaya çıktı. Bunları da bazı çatışmalarda kullandı. Özellikle Musul ve Kerkük civarında Türkmenleri de hedef alarak kimyasal silah kullanma yoluna gitti. Sıkıştığı noktada elindeki kimyasal ve diğer konvansiyonel olmayan silahlara başvurma yoluna gideceği mümkündür. Fırat Kalkanı operasyonuna katılan Türk askerlerine dönükte böyle bir saldırı girişimi oldu. O yüzden sahadaki askeri birliklerin kimyasal saldırıya karşı hazırlıklı olmaları gerekiyor" şeklinde konuştu.
Avrupa'nın Ortadoğu'daki krize iki yönlü baktığını ifade eden Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi Başkanı Doç. Dr. Mesut Özcan, "Birinci buradan yaşanacak göç olurken, ikincisi ise yabancı terörist savaşlardır. Göç konusu 2015'in özellikle ikinci yarısında Avrupa için kritik bir hal aldı. Avrupa Birliği içerisindeki siyasi ayrışmaları bir kez daha çok açık bir şekilde ortaya çıkardı. Geçtiğimiz sene 1 milyondan fazla insan Avrupa'ya göç etti. İkinci konu ise yabancı terörist savaşçılardır. Bunların bir kısmı Avrupa kökenli insanlardır. Bunların geri dönme ihtimali endişelendiriyor. Çünkü radikal bir dizi fikre sahip olan kişilerin savaşmak adına Suriye ve Irak'a gelmesi. Burada daha da radikalleşmesi ve terör eylemleri konusunda daha da tecrübe kazandıktan sonra geriye dönmeleri endişe veriyor. O yüzden bu noktada ciddi çabalar harcıyorlar" dedi.
(AÇ-MŞ-Y) - BURSA