Haberler

36. Ulusal Hematoloji Kongresi Yapıldı

Abone Ol

36. Ulusal Hematoloji Kongresi 3 - 7 Kasım Tarihlerinde Glorıa Golf Otel Kongre Merkezi, Belek-Antalya'da Yapıldı

BASIN TOPLANTISI DEŞİFRE

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN

Kısa kısa paylaşmak istediğimiz bazı bilgiler var. Son zamanlarda öne çıkan ve bizimde önemsediğimiz aspirinle ilgili yeni bilgiler var. Yüz yılı aşkın bir süredir kullanılan ve maliyet bakımından çok ucuz olan aspirinin, yılda 20-25 milyon insanın ölümüne neden olan bakteriyel enfeksiyonda umut ışığı olabileceğini düşünüyoruz. Bakteriyel enfoksiyonlarda en önemli sıkıntı direnç gelişmesidir. Gerek antibiyotiklerin uygunsuz kullanılmasında gerek mikropların kendi savunma mekanizmalarını geliştirmesinden direnç mekanizmaları dirençli mikroplar haline geliyor. Londra'da yapılan bir çalışmada aspirin, hayvanlarda yapılan çalışmalarda zatüre etkeni olan bir mikropla yapılan deneyde mikroplar vücuda verilip enfeksiyon başladıktan sonra aspirin kullanıldığında enfeksiyonun yarattığı veya enfeksiyon vücut savaşında vücudu kuvvetlendirdiği anlaşıldı. İki mekanizma ile yaptı bunu;Vücutta mikroplarla savaşan bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirdi, Mikroptaki direnç mekanizması üzerinde etkili oldu. O halde buradan çıkarılabilecek sonuç aspirinin cox enzimini durdurduğu düşünülüyor. Birde ilk başta aspirin verip sonra mikrop verirsek durumun tam tersi olduğu anlaşıldı. Yani zamanlama çok önemli. Enfeksiyon başlamadan önce koruyucu olarak verilmemelidir. Enfeksiyon başladıktan sonra yardımcı olarak verilmesi yararlı olacağı düşünülüyor. Bu henüz deneysel bir araştırmadır. Buradan, enfeksiyon başladığında aspirin kullanalım sonucunu çıkaramayız. Gerçi enfeksiyonlar da çok kullanılan bir ilaçtır. Aspirinin bu şekilde kullanılması çok önemli bir çıkış kapısıdır. Çünkü yeni antibiyotiklerin bulunması ve kullanılması çok zor. Eğer aspirin bu noktada yardımcı olabilekse bu harika bir bulgu olacaktır. İkinci bi ilginç konu yani bizim ilgimizi çeken konu şu; "İnsanlar nerde ölsünler?" Özellikle söylediğimiz tedavi şansı olmayan kanser hastaları nerede ölsün? Hastanemi olmasını istersiniz evde mi olmasını isterseniz? Bizim alanımızdaki bazı hasta ve hasta yakınları sonuna kadar hastanede kalmaktan yanalar. Çünkü evde biz beceremeyiz diye korkarlar. Ben bunu kendi açımdan düşündüm. Ölümü de yaşamın bir parçası olarak algılayıp o dönemde de hayat biterken huzurlu bir ortamda rahat bir yerde alıştığım ortamda yani mutlaka evde sevdiklerimle olmayı düşündüm. Bu araştırma 350 hasta ve hasta yakını açısından araştırıldı. Yapılan araştırmada hastanede ölenlerin yakınlarında post travmatik stres bozukluğu denilen psikolojik ve psikiyatrik sorun 5 kat daha fazla görülmüş. Evde ölen hastalarda bu durum daha az şekilde görülmüştür. Bu çalışma hayatın sonu aşamasında yaşam kalitesini sorguluyan bir araştırmadır. Maliyeti söylemiyorum çünkü bu konuda maliyeti ön plana çıkartamayız. hastalarının yüzde 35 hastana de ölüyor yüzde 10 da yoğun bakımda son dönemlerini geçiriyorlar. Olabilirse ev huzurlu ve mutlu bir ortam yapabilirsek de. Hosbislerde de şu kaygıyı taşıyorum. Acaba oraya gitmek ben ölüyorum beni buraya getirdiler düşünce yaratır mı ? 3. bir bilgi vermek istiyorum o da D vitamini ve kanser ile ilişkili. Bu konuda güçlü veriler var ama kesin d vitamini eksikliğinde kanser olur diye bir şey yok. Öncelikle daha önceleri kalın bağırsak ve meme kanseriyle d vitamini eksikliği arasında ilişki olabileceği konusunda güçlü veriler var iken yakın zamanlar da ünlü meyo kliniğinin 1000 e yakın lenfoma hastası üzerinde yapılan araştırmada tanı konulduktan sonra D vitamini eksik olan hastalarda gidişatın daha kötü olduğu görülmüştür. Bide güneşe marufiyeti fazla olanlarda lenfoma sıklığı az olabilir. Güneşe marufiyet D vitamini bakımından çok önemlidir. Ben bu 3 bilgiyi verip sözü Avrupa hematoloji cemiyetinin bir sonraki dönemde görevi devralacak Dr. Ulrich Jager' e bırakıyorum. Bize kronik lenfositik lösemi olan en sık erişkin kan kanseri hakkında bilgi verecek.

Prof. Dr. Ulrich JAGER:

Öncelikle Türkiye'nin Avrupa da en çok bildiri gönderen ilk 10 ülke arasında olduğunu söylemek istiyorum. Avrupa hematoloji birliğinin bir eğitim komisyonu var. Bu eğitim komisyonunda Avrupa hematoloji derneğinin iliştirdiği hematoloji pasaportunu şuanda hematoloji eğitimi alan tüm yan dal uzmanlık öğrencilerinde protatif uygulamasını yapıyor ve bu uygulamaya çoğu Avrupa ülkesi geçmezken Türkiye bu uygulama içerisinde yer alıyor. Burada pasaport denmesinin özel bir manası var. Buda şu eğer bu pasaporta sahipseniz sadece Türkiye de değil Avrupa'nın her hangi bir ülkesine gidip hematolog olarak çalışabilirsiniz.

Avrupa ülkelerinde 60 yaşın üstünde en sık görülen lösemi tipi kronik lenfositik lösemi. Kronik bir hastalıktır. Buda beraberinde hastalığı yok edici bir çözüm yolunun olmadığını gösteriyor. Kronik hastalıklarda tedavi başarısının olmadığını vurgulamıştım fakat artık elimizde yeni bir tedavi yaklaşımı var. Çalışması bitti. Buda endoskap ve tsunap dediğimiz duyduğunuz bir mankolanat hem kemoterapi hem miyoterapi şeklinde. Bu tür bir tedavi ilk kez bu hastalıkta kullanıldı ve hastaların yaşam sürelerini uzattığı görüldü. Bu hastaların 60 yaş üstünde olduğunu vurguladık. Yaşlı hastaların bu tür toksit tedaviler aldıkları zaman yan etkilerinin daha fazla olduğunu daha fazla etkilendiklerini gördük. Altta yatan akciğer ve kalp hastalığı durumlarında kullanılacak yeni tip antikorlar taranıyor ve bunların gelişmesi için çalışılıyor. Komer antikorlara az miktarda verilmiş kemoterapilerle yapılmış çalışmalar var ve sonuçları yüz güldürüyor.

Lösemideki diğer tedavi yaklaşımı da kök hücre transplantasyonu iyi çalışan bir yöntem. Genç ve hastalığı belli bir saldırganlık gösteren olgularda alojenik transplantıda bir tedavi seçeneği olarak sunuyoruz. Trasplant verilerinin toplandığı elemente denilen bir veri tabanı yer almaktadır. Buradaki veriler analiz edildiği zaman hastaların yüzde 40 nın tamamen Kll den kurtulduğu tespit ediliyor.

Soru: Kullanılan yeni tedavi yoluyla toplam yaşam süresinde ne kadar bir başarı elde edildi?

Şuan için net bi veri yok fakat sonuçların olumlu yönde olacağını düşünüyorum.

Soru: kök hücre ile ilgili olarak Avrupa'da etik konusunda zihnimizde biraz

problemler var. Avrupa hematoloji birliğinin bu konuda bir çalışması var mı ?

Avrupa hematoloji birliğinde bunun için özel bir çalışma yok.

Soru: Ülkemizde hematolog sayısının son derecede az olduğu söylenmekte. Avrupa'da bu durum nedir ?

Avrupa hematoloji birliği bu konuda bir araştırma yapıyor. Buda hematoloji pasaportu çalışması ile birlikte yürütülüyor. Şu an için kesin bi veri yok fakat Avusturya ya göre söylersem 8 milyon nüfusu var buna karşılık 190 hematolog yer almakta. Ayrıca sayıya takılmamak gerekir. Sayıdan ziyade eğitim çok önemli. Avrupa hematoloji birliğide eğitimlere çok önem vermektedir. Elimizde daha fazla uzman kadronun yer alması şart.

Prof. Dr. Mutlu ARAT:

Kök hücreler hakkında konuşmak istiyorum. İliklenmiş kök hücreler. Yaman Akının 2008 lerde çıkardığı ve gittikçede üzerinde çalıştığı bir konudur. Bunlar somatik hücleler Yani doğuyoruz embriyonik kök hücrelerimiz var bunlar farklılaşıyor ve bunlar öle bir aşamaya geliyor ki o aşamadan sonra kesinlikle bunların eski haline gelmesine imkan yoktur. Biz bunlara somatik hücreler diyoruz. Vucudumuz somatik hücrelerden oluşur. Cildimiz kemik dokumuz saç karaciğer hepsi somatiktir. Bizim kök hücresi çalışmalarında somatik hücreleri kullanmamız çok zordur. Biz daha embriyonik kök hücleri kullanalım hematopoetik kök hücleri kullanalım ki bunları farklılaştıralım diye düşünüyorduk. Ama bir çalışma bize gösterdi ki sizin farklılaşmış ve artık işlevini tamamlamış dediğiniz hücreyi tekrar eski haline geri döndürebiliyoruz. Neden çok önemli bir gelişme bu? Örneğin bir ilaç çalışması yapacağız. İlacında karaciğere ne kadar etki ettiğini bilmek istiyoruz. Çünkü kullanacağımız ilacın karaciğere etki edeceğini biliyoruz. Bunun içinde ilk başta 10 sene boyunca fareler üzerinde daha sonra maymun modelleri daha sonra insan üzerinde karaciğere ne kadar etki ettiğini seneler boyu test etmemiz gerekecek. Halbu ki elimizde böle bir model varsa yapacağımız şey insan karaciğerinden model almak bunu tekrar geriye çevirmek ve çoğaltmak. Elinizde artık bir insan karaciğeri var. Veriniz ilacını etkisini, görün ve ilacınızı 10 sene sonra değil 6 ay sonra piyasaya sürün. Bu karaciğer modeli isterseniz bunu göze kalbe her tarafa uygulaya bilirsiniz. İlaç sanayi için ilaç geliştirme sürecinin 20 25 sene olduğunu biliyoruz. Ve bunlardan binlerce on binlerce ilacın bu sürece başlayıp sadece 1 ilacın bu süreci aşabildiğini biliyoruz. Bu olayında satış maliyetini arttırdığını biliyoruz. Halbu ki bu tür hücresel tedavilerin ve kök hücrelerinin gelişmesiyle ilaç sanayinin gelişmesi ve ilaçların ucuzlaması ve yan etki profillerinin daha rahat belirlenmesini ileriki yıllara yansıyacağını düşünüyoruz. Bu çok önemli bir gelişmedir. Hücresel tedavilere dar bir aralıktan bakmamak lazım bunu ilaç geliştirmede de kullanabiliriz. Bu yüzden dernek olarak bunu sizinle paylaşmak istedik. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Prof. Dr. Muzaffer DEMİR:

Değerli dostlarım biz kan bilimcilerin uğraştıkları en önemli hastalıklarından biri akut lösemileridir. Yani kan kanserlerinin hızlı seyirli olan ve ölümcül olan hastalık grubudur. Şimdi düşünün bir hasta var Edirrne'de İstanbul'da ve Hakkari'de tedavi olmak istiyor. İster misiniz bu hasta eşit şartlarda tedavi olsun veya ister misiniz bu hasta eşit bilgilere sahip doktor tarafından tedavi edilsin ve ister misiniz devlette desin ki Türkiye'nin neresinde olursa olsun ben aşağı yukarı aynı parayı ödeyeyim. Ve ya bir mediyokal bir sorun çıktığında kendi dilimizde yazılmış bir meteryal olsa da ben ona baksam ona göre ben o sorunu çözsem diye. Bu amaçlarla Türk Hematoloji Derneği hekimlerine halkına ve devletine yönelik etkileri olsun diye bazı ulusal dediğimiz klavuzlar yazı. Bunlardan birisi akut lösemiler klavuzu. Bu klavuz söylediğim 4 başlığı içeriyor. Biz Türk hematoloji Derneği olarak çocuk hematologları erişkin hematologlar olarak değil, beraber olarak birlikte çocuk lösemileri içeren bir rehberi hazırladık. Ve arkası geliyor bundan sonra beraberinde farklı hastalık tanımlarında rehberler hazırladık. Yine arkası geliyor lenfoma ile ilişkili, kemik iliği yetersizlikleri ile ilişkili, miyolama ile ilişkili, kronik merut lösemi dediğimiz hastalıklar ile ilgili rehberlerimizi hazırladık. Bunları hazırlarken öncelikle Marmaris'te geçen yıl bizim ne eksikliklerimiz var, 2010 yılında bilgi düzeyi nedir diye arkadaşlarımızla bir toplantı yaptık. Ondan iki hafta sonra bu toplantıdan elde ettiklerimi biz nasıl bir rehber haline getiririz diye düşündük. Ve uzun bir çalışma sonucunda 3 tanesi masalarınız önünde duruyor. Ama bununda arkası gelecek. Hocam kendiniz için yapıyor diyebilirsiniz ama hastalarımızda biz ne ile uğraşıyoruz veya o hasta ne gibi hastalığı taşıyor anlasın diye hemen hemen aynı başlıklar altında ama daha geniş olan klavuzlar yaptık. Burada 4 tanesi var bir 4 tane daha matbaadan geliyor. Mesala çok yorgunum benim kansızlığım mı var çocuğumun boyu uzamıyor kansızlığımı var gibi sorular için hasta klavuzları yaptık. Bunlara Türk Hematoloji Derneği'nin internet sitesinden de ulaşabilirsiniz. Türk hematoloji derneği çalışıyor neyin haber olup olmadığını benden daha iyi bilirsiniz. Şimdi size bir soru sorucam. Türkiye'de 5 tane Airbus düşse hemen haber yaparsınız ve 1 ay gündemde kalır. Şimdi kan bilimcilerin uğraştığı en önemli sorunlardan biride kişilerin toplar damarlarında meydana gelen damar tıkanıklıkları. Ve Avrupa birliğinde ortalama 550 000 kişi ölüyor bu hastalık yüzünden. Bunu Airbus'a çevirirsek ortalama yılda 1300 tane Airbus düşüyor. Aids'e çok para harcanıyor ama kaç kişi aids ten öldü. Meme kanserinde çok fazla bilgi var, ölen kişi sayıları sınırlı. Aids ve meme kanserinden daha fazla kişinin öldüğü bir hastalıkla savaşıyoruz. Buda Türk hematoloji derneğinin katkısı ile. Ve arkasından 14 tane derneğin bir araya gelerek yaptığı bir ulusal venöz tromboembolizm klavuzuda yayınladık. Bu aslında daha anlaşılır şekilde toplar damarlarda pıhtı kalıp akciğer damarlarına gitmesi ve kişiyi öldürmesine dayanan bir hastalıktır.

Soru: Kök hücrelerinin ilaç sanayisinde kullanılmaları hangi aşamada ve hangi hücrelerde kullanılıyor?

Şu an için kullanılmıyor kullanılmaya başlanılacak ve daha çok laboratuar ortamında olacak. Bütün ilaç şirketleri kendi alt yapılarında ciddi bir şekilde hücresel üretim yapan merkezleri de almaya başladılar. 2 - 3 sene içinde bu sayede gelişmiş ilaçlar karşımıza çıkabilecek çünkü bu süreç ilaç gelişimini aşırı şekilde hızlandıracak.

Soru: Dernek olarak yapmış olduğunuz rehberlere sgk yetkililerinin bakış açısı nedir?

Bu Türkiye'de kan bilim alanında ilk kez yapılan bir uygulama. Tedavi evrenseldir. Artık kanıta dayalı tedaviler yapılmaktadır. Kanıtlarında 4 aşaması vardır. Bir hastaya bir tedavi uygulayacağınız zaman a b c d segmentleri ona göre de derece 1 derece 2 kalıplar vardır. Bu rehberler sgk ya yönelik olarak yapılmıştır ama sgk kuralları gözetlenerek yapılması mümkün değil. Evrensel bilim evrensel veriler evrensel güçlü kanıtlar ışığında Amerikan ulusal kanser enstitüsü veya buna benzer Avrupa ve Kuzey Amerika kökenli klavuzlardan yararlanılarak bizim dilimizde yazılmış bir model üretildi. Ama dünyada ne varsa o klavuzda var. Bu nedenle bu rehberler sgk maliye ve sağlık bakanlığının ilgili birimleri sektördeki tüm geri ödeme kuruluşları ve tüm alandaki sizler dahil herkese gönderilecek çok önemli bir çalışmanın ürünü. Elinizdeki klavuzdan bazılarınız anlayamayabilir ama bu bizim dilimizde ilk kez yazılmış bir klavuz. Bu hakkari'de kinin de Adana'da kının de aynı tedaviyi uyguluyabilmesi için yapılmış çok önemli bir klavuzdur..

Prof. Dr. Muzaffer DEMİR:

Bunları biz çok tartıştık ama bu klavuzların içinde sgk nın onaylamadığı ve geri ödemesi olmayan fakat ruhsatlı olan veya ruhsatlı olmayan ilaçlar ilaçlar olabilir. Klavuzu incelerseniz altta not vardır. bu ilaç burada bilimsel olarak kullanılmadır fakat bu ilacın geri ödemesi yoktur diye ibranameler vardır. Bizim amacımız akılcı bir geri ödeme listesi oluşturup veya akılcı bir ruhsatlandırma oluşturmaktır.

Soru: Türkiye'de ki Akut lösemi hastası ne kadardır onlara cevap veren yatak sayısı ne kadardır üniversite ne kadardır, bunlara cevap veren hematolog sayısı ne kadardır?

Prof. Dr. Mutlu ARAT

Türkiye'de ki kanser savaş dairesi bu tür istatistikleri toplamakla yükümlüdür. Kurum en son 2005 de sadece 8 tane ilde toplayabilmiştir. Ancak Türkiye'de ki kanser istatistikleri sizinle paylaşabileceğimiz kadar güvenilir değildir. Bizde diyoruz ki Amerika'da ve Avrupa ülkesinde yüz binde 1 veya 2 dir Türkiye nüfusu 70 milyon diye orantılıyarak sayı veriyoruz. Ancak bu doğru bir sayı değildir. Bu sadece öngörüdür. Eski üniversitelelerimizi biliyorsunuz yeni üniversiteler var bunlardaki yatak sayıları zaten belli. Bunlarda herhangi bir artıştan ziyade gittikçe azalan bir sayı ile karşı karşıyayız. Diğer bir sorunda devlet hastanelerinde ciddi bir hematolog artışı var. Bunlar hastanelerdeki hematolog sayısını arttırıyor. Yetişdirdiğimiz hematologlar mecburi görevlerle hastanelere gidiyorlar. Orda yatakta var. Fakat sıkıntı şu. Bu kişi hematolog olarak akut lösemi bakabilecek mi. bakamayacak çünkü yanında kan bankası yok hemşire yok laboratuar yok tanı veri yok odaların yapılanması buna göre değil. Bizim akut lösemileri tedavi etmemiz için tek kişilik odalara iyi bir hemşireye iyi bir havalandırmaya ihtiyacımız. Verdiğimiz klavuzlar akut lösemi bu şekilde tedavi edilir diyoruz. İlaç vermekle hematolog yetiştirkmekle akut lösemi tedavi edilmez. Bunun için gerekli alt yapıyı hazırlamak gerekir. Bizim yetiştirdiğimiz hematologları mecburi göreve gönderirken bunlarıda göz önünde bulundurun. Onlar orada sadece genel dahiliyecilik yapıyor akut lösemi tedavi etmiyorlar. Biz onları 3 sene boyunca akut lösemi tedavi etsinler transplant yapsınlar diye yetiştiriyoruz ve sonrasında 2 sene boyunca bizden ayrılıyorlar. Hem bilgilerini hemde en verimli çağlarında mümkün olan diğer hastalara kendi bilgilerini paylaşma ve tedavi etme şanslarını kaçırıyorlar.

Soru: Türk kök projesi ne durumda rafa mı kaldırıldı ?

Prof. Dr. Mutlu ARAT

Türk kök projesi Türk Hematoloji Derneği'nin çok fazla destek verdiği bir proje idi. Hem yapılması planlanması kordinasyon kurulu, Neden? bir kaç soru önce sorular geldi zaten. Neden Türkiye neden verici bulmakta zorlanıyor. Sorunun cevabı basit. Şuan Ankara ve İstanbul da toplam 27000 30000 gönüllü verici yer almaktadır. Almanya'da kinin 4.5 milyon dünyada 14 milyon olduğunu biliyoruz. Sorun bizim kendi doğamızdan kendi genetiğimizden oluşan büyük bir banka ikincisi de ulusal kordon bankası eksiği. Bundan yola çıkarak bakanlık ve diğer gruplarla beraber yeri belirlendi Ankara'da ki eski onkoloji binası bunun için ayrıldı ve bunun için Avrupa birliğinden destek alındı fakat bununla birlikte bir yönelge hazırlandı ve hepimiz heyecanlandık fakat devamı gelmedi. Hala başına yetkili bir kişi atanmadı. Bizde bu işin takipçisiyiz ve bu işin en kısa zamanda çözülmesini istiyoruz. Bu proje tamamen sağlık bakanlığına ait bir proje ve biz bunu dışarıdan gönülden destekliyoruz.

Soru: Hocam aspirine geri gelmek istiyorum. Enfeksiyon başladıktan sonra alınması uygundur dediniz. Bununla ilgili bir araştırma var mı? Normalde her gün aspirin alan insanlar var. Bu insanlarda o enfeksiyon oluşturmasını engelleyen bir durum olur mu?

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN:Aspirin kullanmanın enfeksiyonu önleyici bir etkisi yok. Aksine enfeksiyon başlamadan aspirin verildiği zaman sonuçlar daha kötü olmuş. Mikrop daha saldırgan seyretmiş. İlacı 1. Saatte vermek 3. Saatte vermek her şeyi etkileyebiliyor. Siz siz olun hasta olucam diye aspirin almayın. Ama Belki ileride bu çalışmanın bi sonraki aşaması gerçekleşir ve olursa zaten yorumda öle bitiyor ateşi çıkan birisine tamam 2 tane aspirin veya aspirin benzeri ilaç al ve sabah hastaneye gel gibi bir şey söylenebilir. Ama şimdi söylenemez.

Soru: dozajla alakalı bir durum var mı?

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN: Hayır bu tamamen hayvansal deneylere dayandığı için insanlar için bi şey çıkartamayız. Şuan daha faz 1 ve bunun çok uzun yolu var.

Soru: Elimizde bültenin son sayfasında hematolojik hastalıklar genel tanıtım ve bilgilendirme eğitimden bahsediyorsunuz ve ilk olarak Sinop'ta başlanmış ve ileride hangi illere gidilecek kaç kişiye ulaşılacak.

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN: Türkiye'de ki hematalog eksiklerini biliyoruz. Türkiye'de 51 ülkede hematolog yok. Hematoloji çok hızlı değişiyor. Bizim yetiştirdiğimiz hematologlar mecburi görevleri dolayısıyla bizlerden çok uzak kaldılar. Bizlerde şöyle yaptık. Türk hematoloji derneği kendi imkan ve kaynaklarıyla yapacak dedik ve bizim sekreteryayı görevlendirdik. Sağlık müdürlükleriyle görüştük. Bazıları olumlu bazılarından hala 6.5 aydır geri dönüş bekliyoruz. Şuanda sırada Nevşehir ve Adıyaman var.

Hekimlerin %50 sine ulaşmaya çalışıyoruz. Sinop da sabah 9 akşam 5 eğitim verdik. Son gelişmeleri anlattık. Katılımcıların arasında 30-65 yaş aralığında doktorlar vardır. anket yaptık programı nasıl buldunuz diye? % 91 memnuniyet ve yüksek faydalanma oranı ile bu programı Sinop'ta gerçekleştirdik. Çok önemli bir proje. Hocalar hafta sonları kalkıp gidiyorlar. Bir hekimi eğitimiz zaman 10000 kişiye ulaşıyoruz

Soru: Hematolog açığını eğitimlerle veya klavuzlar tamamlamaya çalışıyorsunuz. Aile hekimlerine yönelik spesifik olarak aile hekimleri derneği ile birlikte anemi ile ilgili kan tedavi kullanıldıgında işinize yaramaz mı

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN: Şimdi hedefimiz şu. Biz bu projeyi yaptık şimdi bu projeyi alıp bakanlıkla temas etmeyi düşünüyoruz. Daha önce ettik olamadı. Biraz kişilerle alakalı Türkiye'de biliyorsunuz. Şimdi biz ürettik geri bildirimleri aldık. Bununla bakanlığa gideceğiz diyeceğiz ki buyurun bunu birlikte yapalım. Siz sadece hekimlerin zamanlarını sağlayın. Biz eğitim diyoruz başka bir şey demiyoruz.

Soru : kök hücrenin kemik iliği dışında yeni araştırmalar var mı güncel ?

Prof. Dr. Mutlu ARAT

Bu konuda araştırmalar var yürüyor. Bu konuda Amerika'da kısıtlamalar kalktıktan sonra onlarda artık emriyonel kök hücrelerin klinik araştırmaları çok ciddi kısıtlama altında idi. Hep altını çizdiğimiz konu şu. Bu konuda çok daha yol alınmalı. En iyi gelişmeler hayvan çalışmalarında var. Hala bilmediğimiz birçok şey var ve her seferinde bunları daha fazla öğreniyoruz. Biz şöyle bir hata yaptık. Bu bir mucize sanıp hastalarımıza değişik şekillerde doğasını nasıl etki edeceğini ve göreceğimiz sonucu nasıl yorumlayacağımızı bilmeden uygulamaya kalktık. Bütün dünya aynı hatayı yaptı. Fakat sonra gördük ki; 1- bu şekilde işe yaramıyor 2- işe yarıyor dediğimiz hastalarda dönüp baktığımızda ne dozu belli ne verilme şekli belli nede hangi tipin nasıl verileceği belli. Bunun üzerine bu çalışmaların hepsi bitti. Anlamsız olduğu anlaşıldı. Şuan ki dönemde bilinerek tiplenerek hayvan çalışmalarındaki veriler göz önüne alınarak yapılacak. Kontrollü ve sınırlı çalışmalar. Beklemedeyiz. Tek söylediğimiz şey burası hematoloji kongresi için. Kök hücrenin standart kullanıldığı yegane alan 35 yıllık çok iyi deneyimi olan ve 50 yıldan beride yapılmakta olan hematopolitik kök hücre transplantasyonudur. Onun dışında ki tüm tedaviler deneyseldir.

Soru: Doktorlar kordon bağını bilmiyor dediniz. Böle bir şey varmı kordon bağının saklanıp saklanmaması gibi?

Prof. Dr. Muhit ÖZCAN: Bizim kordon bağı ile net bir yanıt var. Bir bebeğin kordon kanının ileride kendi kullanımı için saklanması doğru ve uygun değildir. Bunun önünde aynasal bi engel yok toplanabilir. Ama bütün veriler kordon kanının ileride kullanılamayacağını gösterdi.

İngiltere'de bir araştırma yapıldı. Eğer İngiltere için 50000 kordon kanı toplanırsa İngiltere'nin kemik iliği vericisi bulunmuş olacaktır diye bir yazı çıktı. O yüzden kordon kanı için otoloğa hayır allojeniğe başkası için olanına evet. Gelelim sağlık bakanlığı perspektifinden zorunlu hizmet konusuna. Ben elbette takdir ediyorum bakanlık yapmak kolay iş değil. Hematolog gidiyor köyden başka biri geliyor başka bir istekte bulunuyor. O yüzden kendimizi de hep oraya koyarak bakıyorum. Sayın bakan şöyle düşünüyor; hocam Türkiye gerçeği dedi. Ben dedim ki: Hocam oraya göndermeyelim. Önce Ankara, İstanbul, İzmir, yetkin merkezlerin eleman takviyesini sonra büyüdükçe yavaş yavaş yayalım dedim. Sayın Bakan gitsin yapsın kursun gibi bir düşüncesi var. Ben bunları devamlı konuştuğum için konuşmak istemiyorum 3 defa zorunlu hizmet yaptırıyoruz. Tıp fakültesi bitiyor zorunlu hizmet üzerine dahiliye uzmanı oluyor zorunlu hizmet daha sonra hematoloji uzmanı oluyor. Yani zor eğitim zor ama eğitim şart. Bu yüzden ısrarcı değilim ama öneriniz var mı hocam derseniz evet var. Somut bir önerimiz var. Şimdi her ilde bir üniversite var. Türkiye'de şimdi 126 hematoloji öğrencisi var. 3 yıl önce göreve başladığımızda bu öğrenci sayısı 0'dı. Yaptığımız çalışmalarla hematoloji inanılmaz derecede istenilen bir bölüm oldu. Biz onlara her şeylerini veriyoruz. Onlara burs veriyoruz yurt dışına gönderiyoruz kongrelere bizzat götürüyoruz, Avrupa hematoloji cemiyetine üye yapıyoruz kitaplarını alıp veriyoruz, okullar kurduk, evden alıp eve teslim ediyoruz. Tamamen THD kaynaklı. 126 öğrencimiz var bunların yarısı erişkin yarısıda çoçuk. Ben dedim ki bu çocuklar yaklaşık 35 yaşlarında mezun oluyorlar. Bu çocukları şöyle yapalım. Yeni açılan bir üniversite'ye bir erişkin bir pediatrik birlikte öğretim üyesi olarak gönderelim. Ben çocuklarla da konuştum. Buyurun size çözün.

Kaynak: Bültenler / Sağlık

Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title