Anne Mutfağından Ayrılan Herkes Mutsuz
2000 yılından önce 3 kanser hastasından yalnızca birinin şansı varken, günümüzde artık 3 hastadan ikisi kanserden kurtulabiliyor.
Dünyada, her yıl yaklaşık 15 milyon kişi kansere yakalanıyor. Kanserdeki artış hızına bağlı olarak gelecek 10 yılda 20 milyon yeni kişiye kanser tanısı konulacağı öngörülüyor. Kanser tedavilerinde son 10 yıldaki gelişmeler ise hastaların yaşam süresi ve kalitesini de önemli ölçüde etkiliyor.
Memorial Sağlık Grubu Antalya Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, 4 Şubat Dünya Kanser Günü'nde, kanserle mücadelenin çocukluk çağından itibaren başlaması gerektiğini ve bunun gelecekteki kanser vakalarının kontrol edilmesi için önemli bir adım olduğunu dile getirdi.
TOPLUM KANSER KORKUSUNDAN KURTARILMALI
Günümüzde kanser tanı ve tedavisinde gelişmelerin önemli düzeyde olduğunu anlatan Prof. Dr. Özdoğan, "Birçok kanser türünde neredeyse iyileşme evresi olarak tanımlanan 5 yıl hastalıksız yaşam oranı %90'lara ulaşmıştır. Bu nedenle toplumu daha çok bilinçlendirmek ve kanser korkusundan kurtarmak gerekir. Sigara, dengesiz beslenme ve sedanter yaşam ile mücadele, hepatit B ve HPV'ye karşı aşılama konusunda toplumsal farkındalık yaratma, kanseri önlemede en önemli hedef olmalıdır" açıklaması yaptı. İleri yaş hastalığı olarak bilinen kanserin görülme yaşının, giderek düştüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Özdoğan, "Kanser her geçen gün erken yaştaki kişileri de tehdit etmekte ve bilim insanları genç hastalarda kanser görülme sıklığındaki şaşırtıcı artışa ciddi düzeyde efor harcamaktadır" diye konuştu.
KADIN VE ERKEKLERDE KANSER CHECK UP'I GEREKLİ
Kanserin erken tanı ile kontrol altına alınabilmesini sağlayacak çok önemli gelişmeler yaşandığına da vurgu yapan Prof. Dr. Özdoğan, "Kadınlar meme ve rahim ağzı kanseri konusunda 20'li yaşlarda bilinçlendirmeli ve kendi sağlığını nasıl yöneteceklerini öğrenmeli. Cinsel aktif dönemden sonra düzenli rahim ağzı smear kontrolleri yapılmalı, memede değişiklikler algılanmalı ve gerektiğinde doktora başvurmaları alışkanlık haline getirilmelidir. 40 yaşından sonra yılda bir mamografi, 55 yaşından sonra sorun yok ise 2 yılda bir mamografi, 50 yaşından sonra kadın erkek ayırmaksızın kalın bağırsak kanserinde erken tanıya yönelik kolonoskopi veya dışkıda kan araması periyodik yapılmalıdır. 55 yaşından sonra 30 paket yıl ve üzeri (günde bir paket 30 yıl veya günde 2 paket 15 yıl) sigara içmiş erkeklerde yılda bir düşük doz akciğer tomografisinin yaşam kurtarıcı olduğu anlatılmalıdır. Sigara içen bireylerin bilinçlenmesi ve sigarayı bırakmaları konusunda birden çok yöntemin olduğu öğretilmelidir" ifadelerini kullandı.
AŞILANMA İHMAL EDİLMEMELİ
Aşılama konusunda toplumun halen yeterince duyarlı olmadığına da işaret eden Prof. Dr. Özdoğan, "Hepatit B aşısının siroz ve karaciğer kanserinden koruyuculuğu, insan papillom virüs aşısının kadınlarımızı rahim ağzı kanserinden, aynı zamanda erkekleri ve kadınları baş boyun kanseri ve makat kanserlerden koruduğu gerçeği topluma sürekli anlatmalı ve kolaylıkla önlenebilir kanserler için geleceğimiz ve çocuklarımız korunmalıdır" diye konuştu.
KANSERDEN KORUNMA ÇOCUKLUK ÇAĞINDA BAŞLAMALI
"Kanserle mücadelenin çocukluk çağından itibaren başlaması, geleceğin gençlerini koruma adına son derece önemlidir" diyen Prof. Dr. Özdoğan, şehir yaşamının çocukları yetişkinlerden çok daha fazla etkilediği uyarısında bulundu. Prof. Dr. Özdoğan, özellikle beslenme alışkanlıkları ve kariyer kaygısının da çocukları stresin olumsuz etkileri ile karşı karşıya getirdiğine de değinerek şu ifadeleri kullandı: "Günümüzde pek çok insan anne mutfağından fast food tarzı beslenmeye hızlı bir geçiş yapmış, şehirleşme ve kariyer kaygısının getirdiği olumsuzlukları yaşamaya başlamıştır. İlkokuldan itibaren mahalle oyunlarından, önü arkası kesilmeyen masa başı sınav hazırlıklarına, televizyon ve dizi bağımlılıklarına doğru yol almıştır. Çocuklar dengeli beslenemedikleri için ilköğretimden itibaren obezite riski ile karşı karşıya kalmakta, lise dönemleri ile birlikte de sigaradan korunamayan, bu süreçte sigarayı deneyimlemiş ve bağımlılığa doğru hızla giden bir nesil haline gelmektedir. Bu nedenle gerekli önlemler, ilköğretim çağından itibaren alınmalıdır."
DOĞRU KULLANILAN KİMYASALLAR YAŞAMIN BİR PARÇASI
Özellikle gıda maddelerinde yer alan kimyasallar konusunda toplumun doğru bilinçlendirilmediği yönünde de uyarılarda bulanan Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, "İnsanlığın en önemli dostu, uzun ve sağlıklı yaşamın vazgeçilmezi olan kimyasalların doğru yönetimi konusu önemsenmeli, bilinçsiz ve kötüye kullanımı hedef alınmalıdır. Bunun yerine doğrudan sebze, meyve ve diğer beyaz et gibi toplumun vazgeçilmezi olan, ulaşılabilir gıdalardan uzaklaştırmaya yönelik yönlendirmeler uygun değildir" vurgusu yaptı. Prof. Dr. Özdoğan, "Kimyasalların sadece gıdalarda değil tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde tekstil, inşaat malzemeleri ve yaşamın her alanında kötüye kullanımı söz konusu olabilir. Burada kıymetli olan, gıdanın suçlanması değil, halka güven verir denetimlerin ve standardizasyon kurallarının ülkemizde oluşturulması olmalıdır. Çevresel radyasyon olarak bilinen radon gaz ölçümlerinin inşaat alanlarında tanımlanması, akciğer kanseri gibi sigaradan sonra ikinci en sık neden hakkında farkındalık yaratılması önemlidir" ifadelerini de ekledi.