Dil Bağı mı? Konuşma Bozukluklarının Gerçek Sebepleri Açıklandı
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi'nden Doç. Dr. Duygu Erdem, ebeveynlerin çocuklardaki konuşma bozukluklarını sıklıkla 'dil bağı' ile ilişkilendirdiğini ancak bu sorunların genellikle kulakta sıvı birikiminden kaynaklandığını belirtti.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Duygu Erdem, ebeveynlerin çocuklardaki konuşma bozukluklarını sıklıkla "dil bağı" ile ilişkilendirdiğini ancak bu tür sorunların genellikle kulakta sıvı birikiminden kaynaklanabileceğini söyledi.
Erdem, AA muhabirine, dili ağız tabanına bağlayan kısımdaki dokunun normalden kısa olmasının "dil bağı" olarak isimlendirildiğini ifade etti.
Dil bağının toplumdaki sıklığının bilinmediğini belirten Erdem, çoğu kişide dil bağı olmasına rağmen sorun oluşturacak düzeyde olmadığını dile getirdi.
Erdem, ailelerin çocuklarının konuşma probleminden hareketle dil bağı olduğunu ifade ettiklerini aktararak, "Birçoğunda dil bağı olmadığını görüyoruz. Gerçek dil bağı olan hastalarda dilin ağız dışına çıkarılmasında ciddi sorunlar oluyor. Bu da konuşurken birtakım harflerin çıkarılmasında sorun oluşturur. Aslında temel problem o." diye konuştu.
Dil bağı tanısının bebeklik çağında konulduğunu anlatan Erdem, bebeğin emmekte ve beslenmekte, ilerleyen zamanlarda ise konuşmakta zorlandığını ifade etti.
Erdem, dil bağının doğuştan anomali olduğuna işaret ederek, aslında dil bağının bir hastalık ve kendiliğinden düzelen bir şey olmadığını ancak bazı kişilerde cerrahi müdahale gerektiğini kaydetti.
"Dil bağı düşüncesiyle hekime getirilen çocuklarda başka problemler ortaya çıkıyor"
Dil bağının belirtilerinden bahseden Erdem, şunları söyledi:
"Örneğin bazı harfleri çıkaramaz, ağız içinde dilini tam döndüremez. Dolayısıyla konuşma bozukluğu ve gecikmesi olan çocuklar 'Dil bağı mı var?' diye hekime getiriliyor fakat bunların büyük bir kısmında başka problemler olduğu ortaya çıkıyor. Mesela çocukta işitme kaybı olduğu ve bu nedenle konuşamadığı ortaya çıkıyor. Bu şekilde gelen çocukların çok büyük bir kısmında dil bağı olmadığını görüyoruz."
Erdem, dil bağının erkeklerde daha fazla olduğuna yönelik çalışmalar bulunduğu bilgisini paylaşarak, dil bağının çoğu kişide bir anormalliğe sebep olmadığını, bu nedenle saptanabilen bir oranın bulunmadığını belirtti.
Ailelerin dil bağıyla ilgili duydukları sözler nedeniyle gereksiz kaygılar yaşadığına değinen Erdem, şöyle konuştu:
"Dil bağı 3 yaşına kadar konuşma gecikmesi yapmaz, daha erken bulgu verir. Bu çocuklarımızda genellikle geniz eti ve kulakta sıvı birikimi gibi durumlar görüyoruz. İşitme kaybı nedeniyle bu çocuklarda konuşmanın geciktiğini saptıyoruz. Çocukluk çağı işitme kayıplarının en sık sebebi aslında kulakta sıvı birikimidir, bu da en sık geniz etine bağlıdır. Bu bazen konuşma gecikmesi gibi kendini gösterebileceği gibi, bazen de okula giden çocuklarda başarının düşmesi, öğretmeni dinlemede zorluklar, seslenildiğinde duymama gibi şikayetlerle kendini belli edebilir. Bu gibi hastalara öncelikle ilaç tedavisi veriyoruz, fayda görmezse kulağa tüp takarak işitme kayıplarını gideriyoruz."