Kaza sonrası yatağa bağımlı halde taburcu olan 3,5 yaşındaki çocuk, uygulanan tedavi ile yürümeye başladı
Kaza sonrası yatağa bağımlı halde taburcu olan 3,5 yaşındaki çocuk, uygulanan tedavi ile yürümeye başladı Samsun'da geçirdiği bir kaza sonrası yatağa bağımlı halde taburcu olan 3,5 yaşındaki çocuk, uygulanan tedavi ile yürümeye başladı.
Kaza sonrası yatağa bağımlı halde taburcu olan 3,5 yaşındaki çocuk, uygulanan tedavi ile yürümeye başladı
SAMSUN - Samsun'da geçirdiği bir kaza sonrası yatağa bağımlı halde taburcu olan 3,5 yaşındaki çocuk, uygulanan tedavi ile yürümeye başladı.
Y.A.Ç., 2 buçuk yaşındayken bir kaza geçirdi. Kaza sonucunda beyin kanaması geçirerek komaya giren Y.A.Ç., yatalak bir şekilde taburcu edildi. Hasta başını tutamıyor, ağızdan beslenemiyor, ses çıkaramıyor, konuşamıyor ve burnundan takılı beslenme tüpüyle mama veriliyordu. Ailesi evde bakım konusunda destek ve ikinci görüş almak için Dr. Öğr. Üyesi Hülya İnce'ye başvurdu. Minik Y.A.Ç.'a üç hafta çocuk yoğun bakımda, 4 hafta serviste olmak üzere yoğun bir tedavi uygulandı. Devam eden aylık tedaviler ile Y.A.Ç. sağlığına kavuştu, başını tuttu, ağızdan beslendi, oturdu, yürüdü ve konuşmaya başladı.
Samsun'da yaşayan Y.A.Ç.'nin beyninde geçirdiği bir kaza nedeniyle travmatik hasar gelişti. Bu nedenle bir hastanenin yoğun bakımında 3 hafta izlendi. Kaza sonrası sol köprücük kemiğindeki kırık, bandaj ile iyileşmeye bırakıldı. Beyin kanaması kendini sınırlamış, akut dönemde ölümcül seyretmemiş ve ek komplikasyon geliştirmemişti. Yatalak olan ve ağızdan beslenemeyen hasta şifayı son olarak başvurduğu VM Medical Park Samsun Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Öğr. Üyesi Hülya İnce'de buldu. Dr. Öğr. Üyesi İnce'nin uyguladığı tedaviler sonrasında küçük hasta 8 ay sonunda bağımsız yürüyebildi, ağızdan beslenebildi ve konuşabildi.
Hastalarının kendilerine geliş süreci hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Hülya İnce, "Bize başvurduğunda 3.5 yaşında olan hastamızın, travmatik beyin hasarı nedeniyle başka bir hastanenin çocuk yoğun bakım servisinde 3 hafta izlendiğini ve hayati tehlikesinin kalmadığı belirtilerek taburcu edildiğini öğrendik. Kaza sonrasında gelişen sol köprücük kemiğindeki kırığın iyileşmediğini, beyin kanamasının ise kendisini sınırladığını gördük. Beyin kanaması thalamus dediğimiz çok önemli bir merkezdeydi ve pek çok hastalıkla ilişkisi olabilecek yerleşimdeydi. Hastamızın kronik koma hali devam ediyordu ve minimal bilinçlilik hali vardı. Tamamen yatağa bağımlıydı ve başını dahi tutamıyordu. Sadece gözleri açıktı ve uyku-uyanıklık döngüsü vardı. Burundan takılan bir tüp vasıtasıyla mama ile besleniyordu. Ailesi de, evde bakım konusunda bilgi almak ve ikinci bir görüş alarak hastalarını tekrar değerlendirmek amacıyla bize getirdi" ifadelerini kullandı.
Çocuk nörolojisi olarak hastalarını değerlendirdiklerini belirten Dr. Öğr. Üyesi Hülya İnce, "İlk baktığımızda thalamustaki kanamanın kendini sınırlandırdığını, iyileşme evresinde olduğunu gördük. Beyin parankimi etkilenmemişti. EEG'sinde çok aktif epileptik bozukluk vardı. Antiepileptik ilaç tedavisini düzenledik. Köprücük kemiğindeki kırığın ortopedi tarafından ameliyatı gerçekleştirilerek iyileşmesini hızlandırdık. Bu süreçte hastamızın yoğun bakım süreci sonlandı. Serviste genel bakım-nöbet kontrolü-beslenme-fizyoterapi gibi destek tedavileri uygulandı. Kırık iyileşmesi için kullanılan metal aletler çıkarıldıktan sonra beyin kanamasının durumunu kontrol etmek için ikinci kez MR yaptığımızda, beyin parankiminde çok belirgin hacim kaybı yani küçülme olduğunu gördük. Biz buna atrofi (normal olan bir organ ya da dokunun küçülmesi) diyoruz ve atrofinin hem beynin iç kısmındaki beyaz cevherde hem de dış kısmındaki gri cevherde olduğunu gördük. Bu durum beklenen bir sonuç değildi ve tıp dünyasında son birkaç yıldan beri ortaya atılan bir olayla karşı karşıya kaldığımızı gördük" dedi.
"Olumlu sonuca ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz"
Hastanın bugünkü durumu hakkında açıklamada bulunan Dr. Öğr. Üyesi İnce, "Travmatik beyin hasarından sonra beyinde atrofi geliştiğini ve bu durumun ilerleyici nörolojik dejenerasyona sebep olarak, demans (bunama) kliniği oluşturabileceğini bildiren çalışmalar var. Maalesef bu durum için tanımlanmış ve uygulanan kesin bir tedavi de yok. Ancak nörodejenerasyonu ve nöroinflamasyonu durdurmak için öne sürülen hipotezler arasında bizim uygulayabileceğimiz iki tedavi seçeneğimiz vardı. Biz de hastamız için bu tedavileri uyguladık. Nöroprotektif ve immünsupresif ajanlar dediğimiz ve beynin yapılanmasını-güçlenmesini sağlayan ve inflamasyonu durdurma potansiyeli olan tedaviler kullandık. Bu tedaviye başladıktan sonra 4 gün içinde Y.A.Ç. başını tutmaya başladı. Birinci haftanın sonunda hastamızı desteksiz oturur pozisyonda taburcu etmemize rağmen hastamız ancak 5 aylık bebek seviyesindeydi. Zamanla gelişmenin devam edeceğine inanarak yoğun bir fizik tedavi programı ile 2. ayda hastamızı yürütmeyi başardık. Olayın üzerinden 11 ay geçti ve yaşıtlarından sadece kaba motor gelişim alanında 5 ay geriliği var. Bağımsız yürüyebiliyor, sadece sol bacağında bir kuvvet azlığı mevcut. Bunu da fizik tedavi ile aşmaya çalışıyoruz. Konuşmasında çok ilerleme oldu, anlaması tam, ifade edici dil gelişiminde çok hafif geriliği var. Nöbetleri kontrol altında ve epilepsi ilaçlarını azaltmaya başladık. En büyük mutluluğumuz, demans ile sonuçlanabilecek beyin atrofisinin geri döndürülebilmiş olmasıdır. Bunu da beyin MR'ı çekerek teyit ettik. Hastamızın ilk geldiğindeki, 3 hafta sonraki ve tedavisinin 6. ayındaki beyin MR'ları ile atrofinin geri döndürüldüğünü görebildik. Deneysel çalışmalarda özellikle hayvan modellerinde travmanın oluşturduğu olumsuzlukların beyinde beyaz cevherde kayıp oluşturduğu, gri cevherde özellikle sulkusların taban kısmında kayıp oluşturduğu gösterilmiştir. Biz de hastamızda böyle bir klinik olduğunu öngördük, nöroinflamasyonu azaltan ve nöroproteksiyonu arttıran tedavimiz ile olumlu sonuca ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz" diye konuştu.