Kazakistan'da Proton Tedavisi Uygulayan İlk Onkoloji Merkezi Açılıyor
Kazakistan'da gelecek yıl, kanser hastalarına proton tedavisi uygulayan Orta Asya'daki ilk onkoloji merkezi açılacak. Merkez, uluslararası standartlara uygun olarak inşa ediliyor ve 1 Ağustos 2024 tarihine kadar tam kapasiteyle faaliyete geçmesi planlanıyor. Proton tedavisi, hedefe yönelik ve yumuşak bir ışınlama sağlayarak minimum düzeyde radyasyona maruz kalmayı ve çevredeki dokulara en az zarar verilmesini amaçlıyor.
Kazakistan'da gelecek yıl, kanser hastalarına proton tedavisi uygulayan Orta Asya'daki ilk onkoloji merkezi açılacak.
Kazakistan Başbakanlığının Basın Ofisinden yapılan açıklamaya göre, Başbakan Alihan İsmailov, Astana'da gelecek yıl hizmete açılacak Ulusal Bilimsel Onkoloji Merkezinin yeni binasında incelemelerde bulundu.
İsmailov, ülkede her yıl 37 binden fazla kanser vakasının ve 13 binin üzerinde de kanserden kaynaklı ölümün kaydedildiği bilgisini paylaşarak, "Zor bir proje oldu ama merkezin uluslararası standartlara uygunluğunu sağlamak için inşaatında ilgili deneyime sahip uluslararası şirket yer aldı." diye konuştu.
Başbakan İsmailov, merkezin, 1 Ağustos 2024 tarihine kadar tam kapasiteyle faaliyete açılması için gerekli süreci ilerletme talimatı verdi.
Halihazırda inşaat çalışmalarının yüzde 90'ının tamamlandığı ve 210 kişilik yatak kapasitesiyle radyasyon ve nükleer tıp alanında yüksek teknoloji ile donatılan merkezde, ayrıca proton tedavi merkezi de faaliyet gösterecek.
Böylece, Kazakistan, Orta Asya'da kanser hastalarına proton tedavisi uygulamaya başlayan ilk ülke olacak.
Merkezin Onkoloji Cerrahı Adilbek Mukacanov, konuyla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, "Burası, Kazakistan ve Orta Asya'da proton tedavisinin yapılacağı tek merkez olacak. Dünyada bu tür merkezlerin sayısı 100'ü aşmıyor." dedi.
Mukacanov, proton tedavisinin özelliklerini anlatarak, "En önemli özelliği ışınlamanın daha hedefe yönelik ve yumuşak olmasıdır. Bu durum, özellikle çocuklar ve zayıflamış hastalar söz konusu olduğunda önemlidir. Minimum düzeyde radyasyona maruz kalmayı ve çevredeki dokulara en az düzeyde zarar verilmesini sağlıyor. Aynı zamanda ikincil radyasyon tümörlerinin gelişme olasılığı da en aza indirilecektir." ifadesini kullandı.