Koronavirüs geçiren hastalar, tedavi süreci ve sonrasında yaşadıklarını anlattı
Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları, bu hafta "Covid'e Hasta Bakışı: Gerçek Yaşam Deneyimleri" başlığı altında düzenlendi.
Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları, bu hafta "Covid'e Hasta Bakışı: Gerçek Yaşam Deneyimleri" başlığı altında düzenlendi. Programda, koronavirüsü farklı klinik seviyelerde geçiren hastalar, yaşadıkları süreci anlattı.
Pandemi döneminde çevrimiçi programlarla devam eden Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları bu hafta, "Covid'e Hasta Bakışı: Gerçek Yaşam Deneyimleri" başlığı altında düzenlendi. Moderatörlüğünü Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tunç Fışgın'ın yaptığı programa konuk olan Altınbaş Üniversitesi Medical Park Hastanesi Genel Müdürü Dr. İsmail Akdemir, Tıp Fakültesi öğrencisi Asistan Doktor Aslı Nur Güngör ve Y. Mimar Kayhan Çakanel de Kovid-19 tedavisini tamamlamış hastalar olarak tedavi süreçleri ve ardından yaşadıklarını anlattı.
Kovid-19'u farklı klinik seviyelerde geçiren farklı mesleklerden isimler de yaşadıkları süreci tıbbi, insani ve sosyal açılardan ele alarak tedavi dönemi ve sonrası deneyimlerini paylaştı.
"REHAVETE KAPILMAYIN"
Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Tunç Fışgın, Türkiye'nin ve tüm dünyanın koronavirüs salgınıyla sıra dışı bir süreçten geçtiğini belirterek bir yılın sonunda tünelin ucundaki ışığın biraz da olsa görünmesinin umut verici olduğunu söyledi. Türkiye başta olmak üzere alınan yoğun tedbirlerle salgının şiddetini bir miktar azaltsa da rehavete kapılmamak gerektiğini ifade eden Fışgın, "Başlayan aşılama çalışmalarıyla birlikte bu salgını hep birlikte aşacağız ve çok daha sağlıklı ve mutlu günlere ulaşacağız. Öncelikle pandemi döneminde çok büyük uğraşlar veren, zamanının büyük bir kısmını salgına ayıran ve yaşamı pahasına bu işle uğraşan sağlık çalışanlarına saygılarımı sunuyor ve gönülden teşekkürlerimi iletiyorum. Ayrıca salgın nedeniyle kaybettiğimiz hastanemizin değerli başhekimi Dr.Engin Türkmen dostumuzu da burada saygı ile anıyorum" dedi.
"HASTALIĞA YAKALANDIĞIMI KABUL EDEMEDİM"
Covid-19 enfeksiyonu tanısıyla hastanede tedavi gördüğünü belirten program konuklarından Y. Mimar Kayhan Çakanel, hastalığı orta-ağır düzeyde geçirdiğini söyleyerek, "Ben çok net bir ifade ile bu hastalık bana gelmez diyenlerdendim. Virüse yakalandığımı öğrendiğimdeyse inanmak istemedim, 'olamaz' dedim, kurallara bu kadar uyuyorken hastalığa yakalandığımı kabul edemedim. Gerek çalışma hayatında gerek sosyal hayatta profesyonel maske üstünde cerrahi maske olmadan sokağa çıkmayan, mesafeleri iki katına çıkararak tedbir alan bir insanım. Hasta olduğumda da herkes gibi evde film izleyerek, kitap okuyarak geçiririm, belki de dinlenirim gibi düşünüyordum ama yaşadığım süreçleri değerli doktorlarım biliyor. Onları yaşadıktan sonra bu sürece daha ciddi bakmayanları uyarmak artık benim görevim oldu" şeklinde konuştu.
Aldığı tanı sonrası ilk başta ailesiyle iletişimi çok hızlı kestiğini ve bu hastalığı deneyimlemenin çok zor bir süreç olduğunu anlatan Çakanel, sözlerine şöyle devam etti:
"Allah kimseye yaşatmasın. Hızla değişen klinik tablolar gerek kan değerlerinde gerek ciğerle ilgili bulgularla süreç bambaşka yerlere gidebiliyor. Odamdan mutfağa su almaya gidemez hale geldim. Nefes almakta zorlandım, yutkunmakta bile zorlandığımı çok iyi hatırlıyorum. Maske, mesafe ve temizliğe uyarak, söylenen kurallara sıkı sıkı sarılarak bu hastalığı üstümüze gelmeden bertaraf etmenin yolunu bulmak lazım."
"KENDİMDEN ÇOK ARKADA BIRAKACAKLARIMI DÜŞÜNDÜM"
Kendisi için olduğunu gibi sevdikleri için de zorlu bir süreç olduğunu aktaran Çakanel, "Tedavi altındayken eşimle telefondan sesim çıktığı kadar konuşuyordum ve ona çok neşeli görünüyor olmak istiyordum. Onun da aynı duyguları yaşayıp sanki hiçbir şey yokmuş, çok neşeliymiş gibi konuşuyor olduğunu biliyordum. Acaba yönetilemez bir süreç olursa beni nereye götürür? Yoğun bakım ve sonrasında kontrol edilemez bir noktada başka bir yere mi götürür duygusu çok kötü bir duygu. Ben bunu yaşadım ve uzunca bir zaman yaşadım. Bunu samimiyetle söylüyorum ki, kendimden çok arkada bıraktıklarımızın bu süreci nasıl yönetecekleri ve sonrasının onlara neler getireceklerini düşünüyor olmak çok çok daha zor ve çok daha kabul edilemez bir süreçti" dedi.
Tedavisi boyunca kaldığı hastanede, 14-15 gün hastane koridoruna bile çıkılamayan bir ortamda, ağır bir izolasyon geçirdiğini söyleyen Çakanel, hastalığı atlatıp sağlığına kavuşmuş olsa dahi kendisini korumaya aldığını ve bir süre daha bu izolasyonu korumak gerektiğini düşündüğünü belirterek şunları söyledi:
"Hayatımın hiçbir döneminde insanlardan bu kadar kendimi geri çekmedim. Şu anda da annem, babam, çocuklarım, eşim ve işe gittiğimde yaptığım limitli görüşmeler dışında görüşme yapamıyorum. Bunu ne zaman aşarım bilmiyorum ve açıkçası çok da zorlamak istemiyorum. O birebir izolasyonun etkisi olsa gerek şu anda insanlardan kendimi çok soyutlamış durumdayım ve böyle bir şey yapacağımı hiç düşünmezdim."
"AİLE HEKİMİM HER GÜN ARADI"
Kovid-19 tedavisini tamamlayarak sağlığına kavuşan Tıp Fakültesi öğrencisi Asistan Doktor Aslı Nur Güngör de aldığı önlemlerle kendisine virüs bulaşmasının imkansız olduğunu düşündüğünü söyleyerek yaşadığı enfeksiyon sonrası bulaşın her yerde olabileceğini anladığını belirtti. Hekim adayı olarak empati yeteneğinin güçlendiği bir dönem yaşadığını söyleyen Güngör, "Herkes enfekte olabilir bunu görmeye başladım. Yakın çevremizde de görülmeye başladıktan sonra bende bilinçlenme arttı. Hastalığım boyunca aile hekimim tarafından her gün arandım. Test yaptırdığım ilk günden itibaren aile hekimim beni aramaya başladı, 'herhangi bir sorununuz var mı, ilaçlarınızı kullanmaya devam ediyor musunuz, beslenmeniz, uyumanız nasıl' diye her gün arandım ve benden her gün süreçle ilgili bilgi alındı. Bu kadar vaka varken tek tek her hasta ile bu kadar ilgilenilmesi beni gerçekten hem şaşırttı hem de gurur duydum" ifadelerini kullandı.
Hastalık hakkında bilgisi olduğunu ve bu süreçte moralli olmanın önemli olduğunu gördüğünü belirten Güngör, "Kendime zaman ayırdım, moralimi yüksek tutmaya ve bol bol dinlenmeye çalıştım. Yaşamla ilgili endişe etmedim. Genç olduğum ve bir hastalığım bulunmadığından kendimi biraz daha güvende hissettim. Tedavim süresince doktorların canla başla görev yaptı, ailelerinden ayrı kalarak kendi canlarını hiçe sayıp çalıştılar" diyerek bu dönemin, hekimlerin toplumdaki öneminin daha iyi anlaşıldığı bir dönem olduğunu düşündüğünü söyledi.
"ÖLÜM KORKUSUNU YAŞIYORSUNUZ"
Test sonucunu öğrendikten sonra hastalığı kabullenmesinin 3-4 gün sürdüğünü anlatan Altınbaş Üniversitesi Medical Park Hastanesi Genel Müdürü Dr. İsmail Akdemir de yoğun bakım tedavisi sınırına gelen ağır bir süreç yaşadığını belirtti. Tedavi altında 24 saatlik günün 23 saatini yalnız geçirmenin çok zor olduğunu ifade eden Dr. Akdemir, "PCR testim negatife döndükten sonra 15 gün daha yattım. O dönemde de akciğerlerde solunum problemleri devam edebiliyor. Kalkıp şöyle karşı kanepeye geçip oturamıyorum. Acaba şu kanepede oturabilecek miyim diye soruyor insan kendine. Ölüm korkusunu çok net yaşıyorsunuz. Yani yaşamın kıyısında, günler, saatler, dakikalar geçmiyor. Kendinizi, hayatı sorguluyorsunuz. Sevdiklerinizi düşünüyorsunuz ve bu sizde ciddi derin duygusal izler bırakıyor. Balkondan gün ışığını almak, güneşin sıcaklığını hissetmek, sıcak bir bardak çayı kendi gücünüzle alabilmek ve kalkıp birkaç adım desteksiz yürüyebilmenin çok çok değerli olduğunu gördüm" dedi.
Sağlık yöneticisi olarak Kovid-19 sürecinin Türkiye'de ve dünyadaki sağlık politikalarını değiştireceğini, bir paradigma değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu belirten Dr. İsmail Akdemir, sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Sürecin olumlu yanı buydu diye düşünüyorum. Tekrar insanın, insan emeğinin, insan faktörünün çok değerli olduğu ortaya çıktı. O insani dokunuşların çok değerli olduğu ortaya çıktı. Mart ayı sonrasında pandemi sürecinin normalleşerek biraz daha sağlıklı yürüyeceğini düşünüyorum. Pandemi sonrası sağlık sektöründe özellikle ayakta tedavi süreçleri yeniden şekillenecek. Hastanelerde sosyal mekanların daha geniş olduğu alanlar planlanmalı, hastanelerin dikey mimari değil yatay binalar yapılmalı."