Küresel Isınma Leylek Popülasyonunu Olumsuz Etkiliyor
Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, Diyarbakır ile Bismil arasındaki vadi boyunca yüksek gerilim hatları üzerindeki leylek yuvalarını incelediği 23 yılda leylek popülasyonunda azalma olduğunu belirtti. Küresel ısınma, çevre kirliliği ve yiyecek azlığı gibi faktörlerin leyleklerin yaşamını ve popülasyonunu ciddi şekilde etkilediğini söyledi.
DİYARBAKIR ile Bismil ilçesi arasındaki vadi boyunca yüksek gerilim hatları üzerindeki leylek yuvalarını 23 yıldır inceleyen Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı ve Kuş Bilimci Prof. Dr. Ahmet Kılıç, küresel ısınmanın bölgede birçok canlının yanı sıra leylek popülasyonunu da olumsuz etkilediğini söyledi. Kılıç, "Önceki yıllarda 5 yavrulu, 4 yavrulu yuvaları daha fazla görüyorduk. Bu sene maalesef yalnızca 1 tane 5 yavrulu yuva gördük. Az sayıda 4 yavrulu yuva var. 3 yavrulu yuva var. 2 ve 1 yavrulu yuvalar var. Bu düşüşün nedenini çevrede, nehirde, tarlalarda yiyecek azlığına bağlıyoruz. Yani küresel ısınma, çevre kirliliği, leyleklerin de yaşamını, popülasyonunu ciddi biçimde etkiliyor" dedi.
Diyarbakır ile Bismil ilçesi arasındaki Dicle Nehri'nin geçtiği vadi boyunca yüksek gerilim hatları üzerinde yuvalanan leylekleri 2001 yılından bu yana inceleyen Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı ve Kuş Bilimci Prof. Dr. Ahmet Kılıç, sıcaklar ve küresel ısınmanın birçok canlının yanı sıra leylek popülasyonunu da olumsuz etkilediğini söyledi. Bölgedeki leylek popülasyonunun Türkiye'deki sayılı kolonilerinden biri olarak kabul edilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Kılıç, "Bölgemizde bulunan Bismil leylek kolonisi, Türkiye'de ve dünyada sayılı kolonilerden biri olarak kabul edilebilir. 23 yıldan beri bunları takip ediyoruz. Bölgedeki ekolojik koşulların değişimini, leyleklerin üreme başarısıyla ilintiledik. Daha doğrusu aralarında doğrudan korelasyon var. Bölgede yiyecek bulabilen leylekler daha fazla yavru yetiştiriyordu. İklim koşullarından etkileniyordu. Bu sene de ona benzer sonuçlara ulaştık" diye konuştu.
'YİYECEK BOL OLURSA, LEYLEKLER 5 YAVRU YETİŞTİREBİLİYOR'
Bölgedeki yiyecek azlığı nedeniyle yuvalardaki yavru leyleklerin sayısında azalma olduğunu belirten Prof. Dr. Kılıç, "Takip ettiğimiz yer Diyarbakır Bismil ilçesine yakın olan 20 kilometrelik bir alandaki leylek yuvaları. 55 aktif yuvamız var. Bundan 35 tane yuvada da yavru yetiştirildi. ve toplam yavru sayısı 105'e ulaştı. ve leyleklerimiz şu an yavrularını büyüttüler. Leyleklerin bir kısmı yuvadan ayrılmaya başladı. ve üreme başarısını değerlendirecek olursak, bu 35 yuvayı değerlendirirsek ve 105 yavruyu dağıtım yaptığımızda da yuva başına ortalama 3 tane yavru düşüyor. Bu büyük bir değerdir. Yalnız detayına baktığımız zaman önceki yıllarda 5 yavrulu, 4 yavrulu yuvaları daha fazla görüyorduk. Bu sene maalesef yalnızca 1 tane 5 yavrulu yuva gördük. Az sayıda 4 yavrulu yuva var. 3 yavrulu yuva var. 2 ve 1 yavrulu yuvalar var. Bu düşüşün nedenini çevrede, nehirde, tarlalarda yiyecek azlığına bağlıyoruz. Eğer yiyecek bol olursa leylekler 5 yavrunun beşini de besleyip büyütme ve uçurma imkanına sahip. Maalesef ortalama 3 sayısı, çevrede yiyecek olmamanın bir göstergesi olarak tarafımızdan değerlendirilmektedir. Yani küresel ısınma, çevre kirliliği, leyleklerin de yaşamını, popülasyonunu ciddi biçimde etkiliyor" ifadelerini kullandı.
'BİYOÇEŞİTLİLİĞİN OLMADIĞI YERDE TARIMSAL ÜRETİMDE CİDDİ SORUNLARLA KARŞILAŞIRIZ'
Diğer canlı türlerinin sayılarında da azalma olduğunu belirten Prof. Dr. Kılıç, şöyle konuştu:
"Leylekler bizim için sembol türler. Bu bölgede yaşayan onlarca su kuşu var, onlarca tarla kuşları var, ötücü kuşlar var. Bunlarda da benzer sonuçlar var. Yani alanda yiyecekten yana ciddi sıkıntı var. Çevre değişikliği var. Küresel ısınmadan kaynaklanan sorunlar var. Biz bunları takip ederek neye dikkat etmemiz gerektiğini öğreniyoruz. Küresel ısınma çevremizi değiştiriyor. Yağışı azaltıyor, bitkisel üretim az. Buna bağlı olarak avlanabilen türlerden balıklarda, kurbağalarda, çekirgelerde, salyangozlarda azalma var. Bizim çevre koşullarını etkileyen bu unsurları düzeltmemiz lazım. Yani kirliliği azaltmamız lazım. Su çekme olayını azaltmamız lazım. Aksi takdirde diğer türlerde de ciddi bir azalma meydana gelecektir. O yüzden toplumun tüm kesimlerine görev düşüyor. Bizim bu konuda hassasiyet gösterip çevremizin özelliğini koruma mecburiyetimiz var. Aksi takdirde biz bu türleri kaybedeceğiz. Biyoçeşitliliğin olmadığı yerde de maalesef tarımsal üretimde ciddi sorunlarla karşılaşırız. Mesela böcekler, haşere dediğimiz çeşitli canlılarda artış olur. Bu daha büyük sorunlara yol açacaktır."