Kuvözdeki minik bebeklere anne şefkatiyle yaklaşıyorlar
Trabzon'daki Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Numune Kampüsü Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi çalışanları, kuvözdeki minik bebeklere hem şifa hem de şefkat eli oluyor.
Trabzon'daki Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi Numune Kampüsü Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi çalışanları, kuvözdeki minik bebeklere hem şifa hem de şefkat eli oluyor.
Nisan 2017'de faaliyete geçen, 44 kuvöz kapasitesi ile Doğu Karadeniz'in en büyük yenidoğan yoğun bakım ünitesinde, minik bebekler sağlıkçıların özverili bakımıyla hayata tutunuyor.
Ünitede görevli doktor ve hemşireler, özellikle düşük doğum ağırlığı ve erken doğumla dünyaya gelen bebeklere, tıbbi tedavi vermenin yanı sıra anne şefkatiyle de yaklaşıyor.
Bu kapsamda geçen yıl 2 bin, bu yılın 10 ayında ise 2 bin 500 bebek, hastanenin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde gelişimini tamamlayıp sağlığına kavuşarak anne kucağıyla buluştu.
"Gümüşhane, Bayburt, Ardahan, Kars gibi illerden de hasta sevki alıyoruz"
Ünitenin sorumlu doktorlarından Neonatoloji Uzmanı Doç. Dr. Berna Hekimoğlu, AA muhabirine, sadece Trabzon'a değil çevre illere de hizmet verdiklerini söyledi.
Özellikle bölgede yenidoğan uzmanlığının olmadığı Gümüşhane, Bayburt, Ardahan, Kars gibi illerden de hasta sevki aldıklarını belirten Hekimoğlu, Giresun, Ordu ve Rize'den de kuvöz kapasiteleri yeterli olmadığı durumlarda kendilerine hasta geldiğini kaydetti.
Yılda yaklaşık 2 bin 500-3 bin bebeği sağlıkla taburcu edebildiklerine dikkati çeken Hekimoğlu, "Geçen yıl yaklaşık 2 bin civarında bebeğimizi taburcu ederken, özellikle son zamanlarda yenidoğan yoğun bakım ihtiyacı olan bebekler ile prematüre doğumların, riskli gebeliklerin artmasıyla beraber bu sayı daha da fazla oldu. Bu rakam bu yıl 10 ayda 2 bin 500 civarındaydı." şeklinde konuştu.
"Çok küçük bebeklerimizi sağlıklı şekilde yaşatabilme imkanına sahibiz"
Hekimoğlu, yenidoğan uzmanlığının zor bir branş olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eskiden '22 hafta, 500 gram altı gibi bebekler yaşamaz' derken, bugün artık gelişen teknolojiyle bu bebekleri yaşatabilme imkanımız mevcut. Tabii sağlıklı şekilde yaşatabilmek önemli. Biz de ünitemizde özellikle çok küçük gebelik haftasındaki bebeklerimizi sağlıklı şekilde yaşatabilme imkanına sahibiz. Hastalarımız konuşamadıkları, kendileri ifade edemedikleri için zor bir branş. Bu bebeklere ancak gözlem yaparak tanı konulması söz konusu. Bu nedenle bebek ne kadar gebelik haftası düşükse, ne kadar düşük doğum ağırlığındaysa o kadar büyük sorumluluk gerekli."
Bebeklerin organları gelişmeden dünyaya geldiklerini ifade eden Hekimoğlu, "Bazen saatlerce, hatta sabaha kadar kuvöz başında takip ettiğimiz bebekler oluyor." dedi.
Hekimoğlu, bebekler çok küçük oldukları için klinik bulguların da anlık değişim gösterebildiğini belirterek, "Bu nedenle gecesi gündüzü olmayan, hafta sonu, bayram tatili olmayan sürekli yakın takip, ilgi gerektiren bir hasta grubuna hizmet vermekteyiz. Bebek ne kadar uzun süre yatarsa o bebek ve aileleriyle artık bir aile gibi oluyoruz. Kendi çocuklarımızdan daha çok onlarla vakit geçiriyoruz." diye konuştu.
Prematüre annesi olmanın zorluklarına da dikkati çeken Hekimoğlu, "Biz burada sadece bebeklere değil aynı zamanda ailelere de güven ve rahatlatıcı bir ortam sağlamak zorundayız. Tabii bebek ne kadar uzun süre yatarsa onlarla bağımız da o kadar uzun süre devam ediyor, aile gibi oluyoruz." diye konuştu.
"Hastalarıma anne olmanın da verdiği duyguyla bakıyorum"
Ünitede hemşirelik yapan Fatma Ekinci de 20 yıllık meslek hayatının 15 yılında yenidoğan yoğun bakım ünitesinde çalıştığını anlattı.
Kendisinin de 3 çocuk annesi olduğunu aktaran Ekinci, "Bebeklerime, hastalarıma anne olmanın da verdiği duyguyla bakıyorum. Kuvözdeki bir hastamı, bebeğimi rahat ettiremezsem, onun huzursuzluğunu gideremezsem sanki kendi çocuklarım da huzursuzmuş gibi hissediyorum. O yüzden yenidoğan hemşireliği çok farklı bir alan." diye konuştu.
Ekinci, hemşireliğin kutsal bir meslek olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Hemşirelik zaten kutsal bir meslek ama yenidoğan hemşireliği ayrıca özveri isteyen, dikkat isteyen bir meslek. Yani herkes hemşire olabilir ama herkes yenidoğan hemşiresi, bir yoğun bakım hemşiresi olamaz ve bu bizim yaptığımız iş de tek bir kişinin yapacağı hizmetle, bakımla yeterli değil. Doktorundan başlayıp hemşiresine, temizlik personeline bu aslında bir bağdır. Yeterli ve hijyenik bir temizlik olmazsa zaten enfeksiyon artar. Yani bu tek bir hekimin bakımıyla, hemşirenin bakımıyla ya da personelin hizmetiyle olacak gibi değil. Biz zincirleme bakımdır. Hepsi tam olursa kaliteli ve başarılı bir sonuç ortaya çıkar. Bizim yenidoğan ünitelerimizin de hepsi böyle. Herkes burada özveri ve vicdanlı."
Hemşirelerden Emine Tatlı da 28 yıllık meslek hayatının 15 yılını yenidoğan yoğun bakım ünitesinde çalışarak geçirdiğini ifade etti.
Yenidoğan yoğun bakımda çalışmanın özverili, zahmetli ama sonucunda mucizelerle doldu olduğunu aktaran Tatlı, "Bebeklerimizi sağlıklı bir şekilde annelerinin kucağına verdiğimizde, sağlıkla taburcu ettiğimizde çok mutlu oluyoruz. Gerçekten severek bu işi yapıyoruz." ifadesini kullandı.
"Yoğun bakımdakiler bire bir sizinle ilgileniyorlar"
Bebeğini gebeliğinin 26. haftasında dünyaya getirmek zorunda kalan Rehza Usta da kendisini ve bebeğini hayata döndüren sağlık çalışanlarına teşekkür etti.
Erken doğumdan ötürü bebeğinin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde tedavisinin sürdüğünü belirten Usta, "Yoğun bakımdakiler birebir sizinle ilgileniyorlar. 6 bölme var, herkesin hemşiresi ayrı. Sadece bu şekilde gelenler değil, sezaryenden sonra yoğun bakıma gelenlerin hem bebekleriyle hem anneleriyle de çok güzel ilgileniyorlar." diye konuştu.
Doktor Berna Hekimoğlu'ndan ve diğer tüm sağlık çalışanlarından çok memnun olduklarını vurgulayan Usta, "Benim içim çok rahat. Bebeğimin burada gerçekten güzel bir şekilde büyüyeceğini, güzel bir şekilde ilerleyeceğini düşünüyorum. İçim o yüzden bebek konusunda çok rahat, hiçbir endişem yok." ifadelerini kullandı.
Baba Utku Usta da sağlık çalışanlarına emeklerinden ötürü teşekkür ederek, "İlk geldiğim gün de baktım, işi kimse böyle işiymiş gibi yapmıyor, hakikaten severek, ilgiyle yapıyor. İçerideki çalışanlar hep güler yüzlü davrandılar bize, bir şey sorduğumuzda en ufak yüz ekşitme görmedik. Hepsine çok teşekkür ederim." diye konuştu.