Sokağa Çıkma Yasağı öncesi ve sonrası Diyarbakır: Virüsle yaşamaya alışmaya çalışan şehir
Koronavirüs salgını nedeniyle haftasonları sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı büyükşehirlerden birisi de Diyarbakır. Gazeteci Hatice Kamer, yasağın başlamasından önce ve yasak sırasında Diyarbakır'da neler yaşandığını aktardı.
Koronavirüs salgını nedeniyle haftasonları sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı büyükşehirlerden birisi de Diyarbakır. Gazeteci Hatice Kamer, yasağın başlamasından önce ve yasak sırasında Diyarbakır'da neler yaşandığını aktardı:
17 Nisan, Cuma: Yasağın başlamasından bir gün önce alışveriş telaşı
Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ilk haftasonunun ardından, biten yasak değil virüsmüş gibi bir ruh haliyle insanlar sokaklara, caddelere akın etmişti.
Hafta içi maskeyle dolaşan insan sayısında gözle görülür derecede bir artış vardı. Fakat sosyal mesafe kuralına alışmak Diyarbakırlılar için zaman alacak gibi görünüyor.
Cuma günü kurulan semt pazarlarını iki günlük yasağın telaşı sarmıştı ve herkes elinde poşetler dolusu sebze ve gıda ile evlerinin yolunu tutuyordu.
Sur ilçesi Hz. Süleyman Caddesi'nde polislerin eve gitmeleri için uyardığı çocukların cevabı ise hazırdı: "Poles amca, annem beni fırına ekmeğe gönderdi."
Beyaz kıyafetleri ve sarığı ile iki büklüm olmuş bedenini bastonuna dayayarak zar zor yürüyen yüz yaşına merdiven dayamış Şeyh Hüseyin ise yasağı dikkate alacak halde değil gibiydi.
Durup dinlediği sırada, polis görse ceza yazabilir uyarısına biraz kızmış görünüyordu:
"Ne yapayım kızım, 25 yıldır evde zaten yalnızım, çıkıp bir hava alma hakkım da mı yok..."
Bastona olanca gücüyle yüklenip ufak ufak adımlarla Dörtyol'a doğru yürümeye devam etti.
Sırtında ekmek teknesiyle yıllardır meyan kökü satan Mehmet Emin "30 yıldır böyle bir şey görmedim" diyordu. Maskesiyle satış yapsa da satışlarının çok düştüğünü söyledi.
"Meyan şifa, belki virüse iyi gelir diyerek alanlar var, onlar da olmazsa durum kötü" diyordu.
Başındaki eşarbıyla ağzını kapatan, elinde iki günlük yasağa yetecek alışveriş poşetleri ile evine doğru yürüyen Sur sakini bir kadın da salgın konusunda endişeliydi:
"Çamaşır suyu, sirke suyu ile evin her tarafını silip yıkamaktan, çocukları günde kaç posta banyoya sokmaktan perişan oldum. Psikolojim bozuldu artık"
Kendisine Garip Seyyah adını veren Saraykapı sakinlerinden bir genç ise herhangi bir sosyal yardım alamayan Sur'un dar gelirli ailelerine yardım paketlerini götürmeye hazırlanıyordu.
Sosyal medya üzerinden insanlarla iletişime geçerek gıda paketleri hazırlıyor. Salgından sonra gönüllü olarak bu işe girişmiş.
"Bu paketler ulaşmazsa iki günde evinde aç yatacak çok aile var" diyerek kendi çabalarıyla hazırladığı listeyi gösteriyor:
"Hayırseverler çok. Sağ olsunlar gönderdikleri paraları küçük bakkallardan aldığımız gıdalarla hazırladığımız kolileri yoksullara dağıtıyoruz. Böylece hem küçük esnaf kazanıyor, hem yoksul ailelere yardım gitmiş oluyor"
Dar ara sokaklara girerek paketleri götüreceği evlere kadar eşlik ediyorum. Evinde halıdan başka eşyası olmayan birkaç yoksul ailenin kapısını çalıyor, hayır dualarını alıp yola devam ediyor.
Sokakta karşılaştığımız bazı mahalle sakinleri de mahcup bir şekilde yanaşıp sonraki yardımdan kendilerinde de koli düşer mi diye soruyorlar. "Neyse ki yardım talebimize cevap veren çok hayırsever var" diyerek yüzlerini gülümsetiyor.
18 Nisan, Cumartesi: Diyarbakır sokakları sakin
Bu hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağında Diyarbakır sokakları çok sakin. Yasağa büyük oranda bir uyum söz konusu.
Bir önceki hafta, hastanelerin acil servine ambulansla giden ama tedavi olduktan sonra eve dönmek için araç bulamayıp kontrol noktalarındaki trafik polislerinden yardım isteyen çok sayıda hasta ile karşılaşmıştık.
Belediye, belli hatlar üzerinde otobüsler tahsis ederek bu sorunu çözmüş görünüyor.
Diyarbakır sokaklarının sessizliği, belediyenin tahsis ettiği üstü açık tur otobüslerinden yükselen türküler ile bozuluyor. Otobüsten yükselen hareketli şen türküler ise sakinlerin istekleri doğrultusunda belirleniyormuş.
Cumartesi günü Sur'un Ziya Gökalp Mahallesi'ne gidiyorum. Dar ara sokaklarında çocukların seslerine fırıncı kalfalarının "Nane germ, nane germ (sıcak ekmek) sesleri karışıyor.
Muhtar Muhsin Sunar, evinden çıkamayan mahalle sakinleri için fırından evlere ekmek servisi yaptırmaya başlamış.
Geçen hafta başlattığı uygulama çok beğenilince, bu hafta da aynı hizmete devam etmeye karar vermiş.
4 bin 500 sakini olan mahallede geçen haftaki yasakta 500'ü aşkın ekmek satmışlar.
Muhtar, sokak aralarında gördüğü çocukları eve gitmeleri için uyarıyor ama "Bu güzel havada evde oturmaktan canımız sıkıldı" cevabı ile uyarıları dikkate almadan oyunlarına devam ediyorlar.
Sur'un çevresindeki parklardan kuş cıvıltıları yükseliyor, havanın güzelliğini yasağa yeğleyen birkaç kişi Yedikardeş ve Benusen Burçları üzerine çıkarak manzaranın tadını çıkarıyor.
Şehrin ana arterlerinden biri olan Şanlıurfa Bulvarı'na gidiyorum. Koca bulvar olabildiğince sakin.
Bulvar üzerindeki bir alışveriş merkezinin önünde, kapalı bir otobüs durağında bankın üzerine serdiği battaniyeye sarılıp uyuyan bir genç dikkatimi çekiyor.
22 yaşındaki bu genç bir buçuk yıldır sokaklarda yaşadığını söylüyor. Yasaktan istifade edip bu durakta kalmaya başlamış.
Üç yıldır madde bağımlısı. Eline geçen parayı madde için kullandığını, bu yüzden ailesi ile sorunlar yaşadığını anlatıyor, "Sorun onlarda değil bende. Kriz gelince hem kendime hem de onlara zarar veriyordum. Ben de artık eve gitmiyorum. Günlerce yemek yemesem de sorun olmaz ama kriz tutunca hırsızlık bile yapsam almadan duramıyorum" diyor.