Prof. Dr. Söyletir: Antibiyotikler Alarm Veriyor
Tıbbi mikrobiyoloji uzmanlarının ülkemizdeki en büyük kongresi olan Ulusal Klinik Mikrobiyoloji Kongresinin ikincisi, Antalya'da gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Söyletir: "Antibiyotikler alarm veriyor. Tüm dünyayı tehdit eden bir durumla karşı karşıyayız. Kullanılan antibiyotiklerin yarısı boşa harcanıyor. Elimizde artık güçlü antibiyotik artık nerdeyse yok denecek kadar az"
Tıbbi mikrobiyoloji uzmanlarının ülkemizdeki en büyük kongresi olan "Ulusal Klinik Mikrobiyoloji Kongresi"nin ikincisi, 10-13 Kasım 2013 tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirildi.
Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Başkanı Prof. Dr. Yurdanur Akgün, Mikrobiyolojik hastalıkların dünyanın bütününün sorunu olduğunu belirterek "Mikrobik hastalıklar dünyada hala çok önemli bir durum. Bir hastadan bulaşan hastalık tüm dünyanın sorunudur. Günümüzde mikroplarla baş edecek antibiyotik ilaçlar çok azaldı. Hastanelerde hastalardan bulaşan enfeksiyon hastalıklar tüm dünyanın sorunu" dedi.
ANTİBİYOTİKSİZ ÇAĞA GERİ Mİ DÖNÜYORUZ
Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Güner Söyletir ise şunları söyledi: "Antibiyotikler alarm veriyor. Tüm dünyayı tehdit eden bir durumla karşı karşıyayız. Alexander Fleming ilk antibiyotiği bulduğunda artık mikrop hastalıklar yok olup gidecek, bütün dünya mikroplardan kurtulup gidecek sanıldı, ama geldiğimiz noktada bugün de artık söylenen şu, antibiyotik çağı öncesine mi dönüyoruz? Çünkü elimizde artık güçlü antibiyotik artık nerdeyse yok denecek kadar az. Bir taraftan mikroplar buna direnç gösterirken diğer taraftan ilaç firmaları antibiyotiğe para harcamaktan vazgeçtiler. Çünkü gördüler ki milyarlarca dolara bir ilaç geliştiriyorlar, kullanıma sunuyorlar ve bir iki yıl içinde mikroorganizmalar bunlara direnç gösteriyor ve dolayısıyla bütün emekleri iki yılda sönüveriyor. Dolayısıyla elimizde şu anda mevcut iyi diyebileceğimiz antibiyotik sayısı kısıtlı ve neredeyse altın değerinde, öyle her önümüze gelen hastaya vermemeliyiz ya da bizler biraz ateşim çıktı diye antibiyotiklere yüklenmemeliyiz. Sağlığımızı korumak istiyorsak hem antibiyotikleri hem de dost mikroplarımızı koruyalım. O dost mikroplar bizim için çok önemli, kim onlar? Bizim hücrelerimizden on kat daha fazla mikrop var vücudumuzda, ama bunlar bizi korumak için varlar. Kime karşı? İşte o hastalık yapacak mikroplara karşı korumak için varlar." dedi.
ATEŞİMİZ ÇIKTIĞINDA HEMEN DOKTORA GİDİYORUZ
Hastanın ateşi çıktığında hemen doktora gidildiğini ifade eden Prof. Dr. Güner Söyletir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülke ekonomisini etkileyen bir durum bu. Bugün ülkemizde ilaçlara harcanan para milyarlarca. Kullanılan antibiyotiklerin yarısı boşa harcanıyor. Biraz ateşimiz çıktığında hemen doktora gidiyoruz. Ama gitmeden de birinin vasıtasıyla hemen antibiyotiğe sarılıyoruz" Hastalıkların çoğunun virüs yoluyla bulaştığını anlatan Söyletir, şöyle konuştu: "Virüs kendi hastalık halini terk edecek ama biz yerine hastalık yapacaklarını vücudumuza davet ediyoruz. Gereksiz kullanım olduğunda yapılan çalışmalar şöyle bir durumu ortaya koymuştur, İnflamatuar bağırsak hastalığı kronik bir hastalık olup hastaları doktora sürekli götüren bir durumdur. Bebekken antibiyotik kullanan hastaların kullanmayanlara oranla daha çok hastaneye gittiği görülüyor. Yıllar sonra o dönemde kullandığı antibiyotikler hem toplumun her ferdi olarak hem de sağlık olarak antibiyotik kullanımından kurtuluş olmayacağını biliyoruz ama bunu en aza, indirgememiz gerekiyor."
Mikroorganizmaların antibiyotiklerle ilişkisinde antibiyotiklerin doğru zamanda doğru sistemle verilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Faruk Aydın ise sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu mikroorganizmalar biz sağlıklıyken gelip yerleşiyor. Bizim sağlığımızı bozmadan yaşamaya devam ediyorlar. Mikroorganizmanın içinde patojen dediğimiz düşman olarak algılayacağımız bizi hasta edecek potansiyeli taşıyanlar var. Dışarıdan gelen mikroorganizmalar kendilerine uygun neresi ise oraya yerleşir. Boğaz, akciğer, kan ve bağırsak sistemine. Orada işledikleri enzimler olabiliyor. Dışarıya salgıladıkları toksinler olabiliyor. Onlar bizi hasta etmeye başlıyor. Ve bizde hastalık semptomları ortaya çıkıyor. Çoğu zaman hekime başvurmasak bile bir antibiyotik alarak bundan kurtulmaya çalışıyoruz."
DOST MİKROORGANİZMALARI ÖLDÜRÜYOR
Alının antibiyotiklerin dışarıdan gelip yerleşen mikroorganizmalara yönelik olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aydın, şöyle konuştu: "İlaç ister damardan, ister adale içinden, ister sindirim sistemi yoluyla alalım sonuçta kana karışıyor. Kanda aldığımız ilaç vücudumuzun her yerine belli bir şekilde yayılıyor. Gittiği yerde o patojenleri bulup öldürüyor ama bizden olanları öldürüyor. Dost dediğimiz mikroorganizmaları öldürüyor. Dolayısıyla dengemizi bozmuş oluyor. O bozulduğu için artık sizde başka sorunlar meydana çıkmaya başlıyor. İşte ilişki budur. Bunun sonunda da patojeni öldürseniz bile uzun zamanlı kullanımda dengemizi bozuyor."
Antibiyotiğin iki sorun çıkarabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aydın, sözlerini şöyle tamamladı: "Birincisi fizyolojimizi bozuyor. İkincisi biz de var olan hastalandırıcı, fırsatçı patojen diyoruz bunlara, yani fırsatı yakalıyor ve onlar kendi mikroplarımızda hasta olmamızı sağlıyor. Doğru antibiyotiği, doğru sürede, doğru bir sistemle vermek gerekiyor. Bütün mesele budur."