40. randevu
Rafael Nadal’ın 2007’de, henüz sadece iyi bir toprak kort oyuncusu mu diye yaftalandığı dönemde, Roger Federer’e karşı Wimbledon finalini kaybettikten sonra soyunma odasında yarım saat ağladığı söylenir.
Rafael Nadal’ın 2007’de, henüz sadece iyi bir toprak kort oyuncusu mu diye yaftalandığı dönemde, Roger Federer’e karşı Wimbledon finalini kaybettikten sonra soyunma odasında yarım saat ağladığı söylenir. Doğru ya da yanlış, sonraki hikâye böyle yoğun bir boşalmanın ardından sökün eden bir başarı silsilesine işaret ediyor.
Bundan tam 11 yıl önce Wimbledon çimleri tenis tarihinin en büyük maçına sahne oldu - sonrasında her geçen gün tenis otoriteleri bu konuda daha da hemfikir olmaya başladı. 2008 Wimbledon finali, son şampiyon Roger Federer ile bir ay önce onu Roland Garros’ta mağlup etmiş Rafael Nadal arasındaydı. Yağmurdan ötürüverilen arayı saymazsak beş saate dayanan maç, Nadal’a Roland-Garros haricindeki ilk büyük kupasını ya da Federer’e üst üste altıncı Wimbledon şampiyonluğunu getirecekti. Nadal’ın şampiyonluğa uzandığı o günden sonra “Fedal” rekabetini bir daha Wimbledon’da izlemek mümkün olmadı. İşte o gün bugün! Nadal ve Federer bugün 40. randevuda, bu kez Wimbledon finaline yükselmek için karşı karşıya gelecek.
Gerçekten de onların istikrarı ve ilerleyen oyunları bir yandan tenisin kazanımı, diğer yandan kaybı oldu. Yıllardır teniste hiçbir maç Nadal-Federer rekabeti kadar ilgi görmüyor. Dünya 1 numarası Novak Djokovic bile onların gölgesini hissediyor. Daha önemlisi, onlar oynadıkça ligin geri kalanıyla makas açılıyor. Öyle ki en tehlikeli zemin olan çimde iki oyuncu da yarı finale güle oynaya geldi; belki tek istisna, tenisi bu iki ismin iyice kabul ettirdiği kuralların (ve yer yer, bizatihi tenis kurallarının) dışına çıkarak oynayan ve ilgi toplayan Nick Kyrgios’un Nadal’la olan maçıydı. Hâl böyle olunca, ikilinin kapışmasından yana beklenti bir hayli artmış durumda. Kimin kazandığından bağımsız olarak, geçen ayki Roland-Garros yarı finali gibi olası bir üç setlik son kimseyi memnun etmeyeceğe benziyor.
Neyse ki Nadal’ın yarı finale gelene kadarki performansı bu beklentiyi karşılayacak düzeyde. Nadal geçen seneyi saymazsak uzun yıllardır çim kortta zorlanıyordu ve bu nedenle turnuva öncesinde Djokovic’in ardından favori gösterilen isim Federer’di. Fakat hem Federer’in geçmiş yıllardaki etkili oyununu görememişolmamız hem de Nadal’ın sıkı çim kort oyuncularına (Kyrgios, Tsonga ve Querrey) karşı üstün performansı ibreyi ufak da olsa Nadal’dan yana döndürmüş durumda.
Maçın belirleyicisi servisler olabilir. İlginçtir, büyük üçlü içinde servisi en kötü isim olan Nadal, turnuvada yarı finalistler arasında en fazla ace atmış oyuncu (47), üstelik kortta Federer’le hemen hemen aynı uzunlukta kaldı. Elbette bu istatistik Nadal’ın Federer’den daha iyi servis attığı anlamına gelmiyor. Federer ligin en okunmaz servisine sahip ismi ve bu nedenle ilk servisleri onu yarı yolda bıraktığında bile servisi yük hâline gelmiyor. Kuşkusuz 38 yaşındaki Federer etkili servislerle ve sık sık fileye gelerek rallileri kısa tutup sonuca gitmek isteyecek. Nadal’ın servisleri için ise özel olarak hazırlandığı görülüyor. Nadal’ın -geleneksel olarak- avantaj tarafında solak dışa servisi, tek el forehand’li Federer’e hep sorun çıkarmıştır. Majesteleri elbette bunun farkında olduğundan, yarı final öncesi eski servis-voleci solak Michaël Llodra ile çalıştığı kameralara yansıdı.
Elbette Nadal’ı durdurmak, onu geri çizgide durdurabilmek anlamına geliyor. Nadal baseline’da oynadığı puanların yaklaşık %60’ını kazanıyor. Fileye sık gelmese de geldiğinde de bir o kadar etkili. Çeyrek final maçında 14 kez fileye gelen Nadal bunların 13’ünü sayıya çevirdi.
Keza bu sene çimin eski yıllara göre daha yavaş olması da Nadal için bir avantaj. Birkaç oyuncu bazı sert kortların bile Wimbledon’dan daha hızlı olduğundan yakınmış olsa da, Nadal bu durumdan bir hayli memnun olsa gerek. Federer ise Wimbledon kortlarının gördüğü en iyi erkek tenisçi olmanın avantajıyla korta çıkacak. Her halükarda, bizi Cuma akşamı muhteşem bir maç bekliyor.